Sayfalar

4 Nisan 2019 Perşembe

HAYAT, ÖLÜM VE YENİDEN DİRİLME, HAŞR

HAYAT, ÖLÜM VE YENİDEN DİRİLME
Hayyı Kayyum, her şeyi ayakta tutan Allah'ın Muhyi ve Mumit, hayat ve ölüm vermesi kuralıdır. Ölmüş ve kurumuş koca yeryüzünü canlandıran, üçyüz binden fazla bitkileri hayat verip sonra öldürerek büyük gücünü gösteren, bütün semavi fermanlarıyla, öldükten sonra insanı dirilteceğini bildirerek, insanların dikkatini ebedi saadet olan cennete çeviriyor.

Bütün kainattaki varlıkları başbaşa, omuz omuza, elele verip emir ve iradesi yönünde döndürüp birbirine yardım ettiren, yaratmasının büyüklüğünü gösteren, insanları kainatın en önemli ağacı ve nazik, nazlı, yalvaran meyvesi yapan, yaratanını kabul ettiren, her şeyi emrine vererek, insana çok önem verdiğini gösteren, bir Kadiri Rahim, bir Alimi Hakim olan Allah kıyamet getirmesin. Haşri yapmasın, insanı mutlu etmesin, büyük mahkemeyi açmasın, Cennet ve Cehennemi yaratmasın? Haşa ve kella, binlerce tövbe olsun. Allah'ın büyüklüğüne ve adaletine terstir.

Bu alemi yaratan şanı yüce Allah, her asırda, her senede, her günde, yeryüzünde büyük haşri, ölümden sonra dirilişi, kıyametin pek çok örneklerini, işaretleriyle gözümüzün önünde icad ediyor.

Baharda yeryüzünün canlanmasında görüyoruz ki, beş altı gün içinde, küçük ve büyük hayvanların, bitkilerin üç yüz binden fazla olan çeşitlerini ölümünden sonra diriltiyor. Bütün ağaçların, otların köklerini ve hayvanları çoğaltarak, aynı örneklerini icad ediyor. Halbuki maddeten farkları çok az olan tohumlara, o kadar karışmışken, mükemmel bir DNA vererek, çok hızlı ve geniş yerleri kolay, büyük düzen ve ölçü ile, altı gün veya altı hafta içinde diriltiliyor. Hiç mümkün mü bu kadar işi bir arada yapan, semavat ve arzı altı günde yaparken zor olmayan Allah'a, insanı ölümünden sonra diriltmek zor gelsin? Binlerce tövbe esağfirullah. Bu Allah'ın büyüklüğüne ve gücüne ters düşer.

Mesela, büyük bir Yazarın, harfleri bozulmuş, mahvolmuş, üç yüz bin kitabı, bir sayfada karıştırmadan, hatasız ve noksansız, hepsini beraber çok güzel bir şekilde bir saatte yazdığını gördüğün halde, birisi de sana dese “Suya düşmüş ve silinmiş olan kitabını, bir dakikada ezberden yazsın” diyebilirmisin ki, “Yapamaz ve inanmam”.

Veya mucizesi büyük ve bir olan Allah, kendi gücünü göstermek için, ibret veya eğlence için, bir işaretle dağları kaldırdığını, (Musa as zamanında olmuştur.) memleketleri helak ettiğini, (Hud, Ad, Semud, Lut kavmi gibi..) denizi kara, karayı deniz yaptığını (Japonya'da ki tufan gibi) gördüğün halde, büyük bir taş dereye yuvarlanmış, misafirlerin yolunu kesmiş geçemiyorlar. Ev sahibi dese “Allah, bir işaretle kayayı kaldıracak, misafirleri yolda bırakmayacak” sen diyebilir misin, “Kaldırmaz veya kaldıramaz.”

Veya Allah, bir günde orduyu yaptığı halde, bir boru sesiyle istirahat için dağılmış orduları toplar, taburlarla emrine girer. Desen ki; “İnanmam” ne kadar delice hareket ettiğini anlarsın.

İşte bu üç örnekle anladın ise, bak; Nakkaşı Ezeli oan Allah, gözümüzün önünde kışın beyaz sayfasını çevirip, baharda ve yazın yeşil yapraklarını açıp, yeryüzü sayfasında, üçyüz binden fazla çeşitle, kudret ve kader kalemiyle,en güzel biçimde yazar. Birbirine karışmaz, beraber yazar, birbirine engel olmaz. Yapıları ve özellikleri birbirinden ayrı olanları karıştırmaz, yanlış yazmaz.
Bir ağacın ruh proğramını, DNAsını nokta kadar küçük bir çekirğe yerleştirip ve koruyan, Hakim ve Hafız olan Allah, insanın ruhlarını nasıl korusun, denilir mi? Dersen aptallık olur.

Ahirete giden misafirlerinin önünden, kaya gibi dünyayı nasıl kaldıracak, dağıtacak denilebilir mi? Hem yeniden, bütün canlıları her baharda “kün fe yekün” eden, “ol deyince oluveren” ve kaydedip yaşayacağı yere yerleştiren, ordular icad eden, Zülcelal olan Allah, tabur misali cesed olanları, birbiriyle tanışan, esas parçaları zerreler olan topluluğunu, bir bağırma ile nasıl toplar denilir mi?
Hem dünyanın her yerinde, her asırda, her günde baharın canlanmasına benzeyen, gece ve gündüzün değişmesinde, havada bulunan bulutların icadı ve düşmeden durmasında, yok olmasında yeniden dirilmeye örnekler ve işaretler, ne kadar süslü sanatlar olduğunu gözünle görüyorsun.

Hatta hayalinde bin sene önceye gitsen, o gün ile bu günü birbiriyle karşılaştırsan, asırlar ve günler sayısınca ölümünden sonra dirilen yeryüzünü ve kıyametin örneklerini görürsün. Sonra bu kadar örnekleri gördüğün halde, ölümden sonra dirilmeyi akıllıca değil, kabul edemem deyip, inkar etsen, ne kadar delilik ettiğini anlarsın.

Bak Allah (c.c.) Kur'an'da ne diyor: Rum Suresi 50. Ayet: “Şimdi Allah'ın rahmet eserlerine bak, ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir. O ölüleride gerçekten diriltecektir. O her şeye güç yetirendir.”

Sonuç olarak Haşre, öldükten sonra dirilmeye engel olacak bir şey yoktur. Gerçekleşmesi sebeplerle olacaktır. Şu koca dünyada kalabalık olan canlılar, basit bir hayvan gibi hayat ve ölüm veren, insana ve hayvana dünyayı güzel bir beşik, güzel bir gemi yapan, güneşi misafir hanelerine ışık ve soba yapan, yıldızları geceye ışık ve meleklerine dinlenme yeri yapan Allah, muhteşem bir Rububiyeti, yarattıklarının bütün ihtiyacını vermesi, kainatta geniş hakimiyeti var ve emrindedir.

Bu kadar önemli şeyler, geçici ve devamı olmayan, kararsız ve önemsiz, değişken ve eksik dünya işleri üzerine kurulmaz. Demek, ona layık, daimi ve kararlı, sonu olmayan muhteşem bir ahiret diyarı, sonsuz bir memleket var. Bizi onun için çalıştırır, oraya davet eder,, orada yerleştirir, dünyadan ahirete geçirir.

Bu haberleri Kur'an ile ve Peygamberi Hz.Muhammed (sav) ile ve huzuruna yakın olan Allah'ın emirlerini yayan, bütün nurani ve iyi ruhlar topluluğu, bütün nurlu ve iyi kalbler, nurlu ve aydın akıllar şahidlik ederek, ahirette mükafat ve ceza hazırlandığını, hepsi birden haber veriyorlar. Kur'ani Kerim de, sürekli tekrarlarla mükafatı ve cezayı anlatır, tehdit eder.

İyi ahlaklı ve Allah'a inanıp emirlerini yapanlara, Peygamberi Hz Muhammed (sav) kabul edip, sözünü dinleyenlere mükafatı kesindir. Vazgeçmez, tövbe edenlerin ufak hatalarını affeder.

Küfür ve iman etmeyerek, Allah'ı kabul etmeyen veya putlara tapanlara ceza sözü kesindir.
Vazgeçmez. Affa uğramazlar. Çünkü Allah'ın hakkını vermemiş, yarattığı her şeyi, nimetlerini, verdiği hayatı inkar etmiş, bütün canlıların hakkını çiğnemiştir. Ceza vermemek, diğer canlılara zulüm olur. Bu da Allah'ın adaletinde yoktur. Allah'ı tanımamak Kur'ani Kerim'de,
Lokman Suresi 13. “Ayet: Şüphesiz ki, şirk büyük bir zulümdür.”ayetlerle bildirilmiştir.

Mevkice bütün insanların yıldızı gibi olan Alimler topluluğu, Allah'ın ilminde, ahiret konusunda ihtisas yapmışlar, ispat etmişlerdir. Buna rağmen iman edenler azdır.

Halbuki fende veya bir sanatta iki tane ihtisas sahibinin sözüne herkes inanır. Mesela Ramazan hilalinin doğdunu gören iki kişinin sözüne inanılır, inkarcılara inanılmaz.

Sonuç olarak bütün Alimlerin birlikte söylediği doğru haber, daha sağlam bir dava, başka görünür bir hakikat olamaz. Şüphesiz dünya ahiretin tarlasıdır. Mahşer ise ekin harmanı yeridir. Cennet ve cehennem ise ekinin parasının alındığı yerdir ve son duraktır. Elhamdülillah, Subhanallah, Lailahe illallah, Eşhedü enne lailahe illallah ve eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluh.

SAİD NURSİ ESERİ – ASAYI MUSA – ALTINCI HUCCETİ İMANİYE den alıntıdır.
( Onuncu Sözün Dokuzuncu Hakikati)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder