HAYAT, ÖLÜM VE YENİDEN DİRİLME
Hayyı Kayyum, her şeyi ayakta tutan
Allah'ın Muhyi ve Mumit, hayat ve ölüm vermesi kuralıdır. Ölmüş
ve kurumuş koca yeryüzünü canlandıran, üçyüz binden fazla
bitkileri hayat verip sonra öldürerek büyük gücünü gösteren,
bütün semavi fermanlarıyla, öldükten sonra insanı dirilteceğini
bildirerek, insanların dikkatini ebedi saadet olan cennete
çeviriyor.
Bütün kainattaki varlıkları
başbaşa, omuz omuza, elele verip emir ve iradesi yönünde döndürüp
birbirine yardım ettiren, yaratmasının büyüklüğünü gösteren,
insanları kainatın en önemli ağacı ve nazik, nazlı, yalvaran
meyvesi yapan, yaratanını kabul ettiren, her şeyi emrine vererek,
insana çok önem verdiğini gösteren, bir Kadiri Rahim, bir Alimi
Hakim olan Allah kıyamet getirmesin. Haşri yapmasın, insanı mutlu
etmesin, büyük mahkemeyi açmasın, Cennet ve Cehennemi yaratmasın?
Haşa ve kella, binlerce tövbe olsun. Allah'ın büyüklüğüne ve
adaletine terstir.
Bu alemi yaratan şanı yüce Allah,
her asırda, her senede, her günde, yeryüzünde büyük haşri,
ölümden sonra dirilişi, kıyametin pek çok örneklerini,
işaretleriyle gözümüzün önünde icad ediyor.
Baharda yeryüzünün canlanmasında
görüyoruz ki, beş altı gün içinde, küçük ve büyük
hayvanların, bitkilerin üç yüz binden fazla olan çeşitlerini
ölümünden sonra diriltiyor. Bütün ağaçların, otların
köklerini ve hayvanları çoğaltarak, aynı örneklerini icad
ediyor. Halbuki maddeten farkları çok az olan tohumlara, o kadar
karışmışken, mükemmel bir DNA vererek, çok hızlı ve geniş
yerleri kolay, büyük düzen ve ölçü ile, altı gün veya altı
hafta içinde diriltiliyor. Hiç mümkün mü bu kadar işi bir arada
yapan, semavat ve arzı altı günde yaparken zor olmayan Allah'a,
insanı ölümünden sonra diriltmek zor gelsin? Binlerce tövbe
esağfirullah. Bu Allah'ın büyüklüğüne ve gücüne ters düşer.
Mesela, büyük bir Yazarın,
harfleri bozulmuş, mahvolmuş, üç yüz bin kitabı, bir sayfada
karıştırmadan, hatasız ve noksansız, hepsini beraber
çok güzel bir şekilde bir saatte yazdığını gördüğün halde,
birisi de sana dese “Suya düşmüş ve silinmiş olan kitabını,
bir dakikada ezberden yazsın” diyebilirmisin ki, “Yapamaz ve
inanmam”.
Veya mucizesi büyük ve bir olan
Allah, kendi gücünü göstermek için, ibret veya eğlence için,
bir işaretle dağları kaldırdığını, (Musa as zamanında
olmuştur.) memleketleri helak ettiğini, (Hud, Ad, Semud, Lut kavmi
gibi..) denizi kara, karayı deniz yaptığını (Japonya'da ki tufan
gibi) gördüğün halde, büyük bir taş dereye yuvarlanmış,
misafirlerin yolunu kesmiş geçemiyorlar. Ev sahibi dese “Allah,
bir işaretle kayayı kaldıracak, misafirleri yolda bırakmayacak”
sen diyebilir misin, “Kaldırmaz veya kaldıramaz.”
Veya Allah, bir günde orduyu yaptığı
halde, bir boru sesiyle istirahat için dağılmış orduları
toplar, taburlarla emrine girer. Desen ki; “İnanmam” ne kadar
delice hareket ettiğini anlarsın.
İşte bu üç örnekle anladın ise,
bak; Nakkaşı Ezeli oan Allah, gözümüzün önünde kışın beyaz
sayfasını çevirip, baharda ve yazın yeşil yapraklarını açıp,
yeryüzü sayfasında, üçyüz binden fazla çeşitle, kudret ve
kader kalemiyle,en güzel biçimde yazar. Birbirine karışmaz,
beraber yazar, birbirine engel olmaz. Yapıları ve özellikleri
birbirinden ayrı olanları karıştırmaz, yanlış yazmaz.
Bir ağacın ruh proğramını, DNAsını
nokta kadar küçük bir çekirğe yerleştirip ve koruyan, Hakim ve
Hafız olan Allah, insanın ruhlarını nasıl korusun, denilir mi?
Dersen aptallık olur.
Ahirete giden misafirlerinin önünden,
kaya gibi dünyayı nasıl kaldıracak, dağıtacak denilebilir mi?
Hem yeniden, bütün canlıları her baharda “kün fe yekün”
eden, “ol deyince oluveren” ve kaydedip yaşayacağı yere
yerleştiren, ordular icad eden, Zülcelal olan Allah, tabur misali
cesed olanları, birbiriyle tanışan, esas parçaları zerreler olan
topluluğunu, bir bağırma ile nasıl toplar denilir mi?
Hem dünyanın her yerinde, her asırda,
her günde baharın canlanmasına benzeyen, gece ve gündüzün
değişmesinde, havada bulunan bulutların icadı ve düşmeden
durmasında, yok olmasında yeniden dirilmeye örnekler ve işaretler,
ne kadar süslü sanatlar olduğunu gözünle görüyorsun.
Hatta hayalinde bin sene önceye
gitsen, o gün ile bu günü birbiriyle karşılaştırsan, asırlar
ve günler sayısınca ölümünden sonra dirilen yeryüzünü ve
kıyametin örneklerini görürsün. Sonra bu kadar örnekleri
gördüğün halde, ölümden sonra dirilmeyi akıllıca değil,
kabul edemem deyip, inkar etsen, ne kadar delilik ettiğini anlarsın.
Bak Allah (c.c.) Kur'an'da ne diyor:
Rum Suresi 50. Ayet: “Şimdi Allah'ın rahmet eserlerine bak,
ölümünden sonra yeryüzünü nasıl diriltmektedir. O ölüleride
gerçekten diriltecektir. O her şeye güç yetirendir.”
Sonuç olarak Haşre, öldükten sonra
dirilmeye engel olacak bir şey yoktur. Gerçekleşmesi sebeplerle
olacaktır. Şu koca dünyada kalabalık olan canlılar, basit bir
hayvan gibi hayat ve ölüm veren, insana ve hayvana dünyayı güzel
bir beşik, güzel bir gemi yapan, güneşi misafir hanelerine ışık
ve soba yapan, yıldızları geceye ışık ve meleklerine dinlenme
yeri yapan Allah, muhteşem bir Rububiyeti, yarattıklarının bütün
ihtiyacını vermesi, kainatta geniş hakimiyeti var ve emrindedir.
Bu kadar önemli şeyler, geçici ve
devamı olmayan, kararsız ve önemsiz, değişken ve eksik dünya
işleri üzerine kurulmaz. Demek, ona layık, daimi ve kararlı, sonu
olmayan muhteşem bir ahiret diyarı, sonsuz bir memleket var. Bizi
onun için çalıştırır, oraya davet eder,, orada yerleştirir,
dünyadan ahirete geçirir.
Bu haberleri Kur'an ile ve Peygamberi
Hz.Muhammed (sav) ile ve huzuruna yakın olan Allah'ın emirlerini
yayan, bütün nurani ve iyi ruhlar topluluğu, bütün nurlu ve iyi
kalbler, nurlu ve aydın akıllar şahidlik ederek, ahirette mükafat
ve ceza hazırlandığını, hepsi birden haber veriyorlar. Kur'ani
Kerim de, sürekli tekrarlarla mükafatı ve cezayı anlatır, tehdit
eder.
İyi ahlaklı ve Allah'a inanıp
emirlerini yapanlara, Peygamberi Hz Muhammed (sav) kabul edip, sözünü
dinleyenlere mükafatı kesindir. Vazgeçmez, tövbe edenlerin ufak
hatalarını affeder.
Küfür ve iman etmeyerek, Allah'ı
kabul etmeyen veya putlara tapanlara ceza sözü kesindir.
Vazgeçmez. Affa uğramazlar. Çünkü
Allah'ın hakkını vermemiş, yarattığı her şeyi, nimetlerini,
verdiği hayatı inkar etmiş, bütün canlıların hakkını
çiğnemiştir. Ceza vermemek, diğer canlılara zulüm olur. Bu da
Allah'ın adaletinde yoktur. Allah'ı tanımamak Kur'ani Kerim'de,
Lokman Suresi 13. “Ayet: Şüphesiz
ki, şirk büyük bir zulümdür.”ayetlerle bildirilmiştir.
Mevkice bütün insanların yıldızı
gibi olan Alimler topluluğu, Allah'ın ilminde, ahiret konusunda
ihtisas yapmışlar, ispat etmişlerdir. Buna rağmen iman edenler
azdır.
Halbuki fende veya bir sanatta iki tane
ihtisas sahibinin sözüne herkes inanır. Mesela Ramazan hilalinin
doğdunu gören iki kişinin sözüne inanılır, inkarcılara
inanılmaz.
Sonuç olarak bütün Alimlerin
birlikte söylediği doğru haber, daha sağlam bir dava, başka
görünür bir hakikat olamaz. Şüphesiz dünya ahiretin tarlasıdır.
Mahşer ise ekin harmanı yeridir. Cennet ve cehennem ise ekinin
parasının alındığı yerdir ve son duraktır. Elhamdülillah,
Subhanallah, Lailahe illallah, Eşhedü enne lailahe illallah ve
eşhedü enne muhammeden abduhu ve resuluh.
SAİD NURSİ ESERİ – ASAYI MUSA –
ALTINCI HUCCETİ İMANİYE den alıntıdır.
( Onuncu Sözün Dokuzuncu Hakikati)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder