Temeli iman ve mârifete dayanan, Allah'a (c.c ) muhabbet ve aşk ile ağlamalar; tamamen Hakk'ı bilmeye, her şeyde O'nu duymaya, miadı meçhul vuslat hülyalarıyla oturup kalkmaya ve O'na karşı korku ve muhabbetle tir tir titreyip sürekli O'nun huzurunda saygıyla köpürüp durmaya bağlıdır. Sınırlıdır; çok az bahtiyara nasip olmuştur
Aksine, kalbden kopup gelmeyen zoraki ağlama, dünyalık ağlama görüntüleri ise göze cefa, gözyaşlarına saygısızlık ve insanları da birer aldatma vesilesidirler; böyle zorlamalı bir ağlama sadece şeytanı sevindirir ki gizli şirk, riya ve israf olur. Allah'ın ( c.c ) gazabını üzerimize çeker, böylece Allah yardımı üzerimizden kalkar. Çünkü musibetlere sabır ağlamayla değil, Allah yardımıyla olur. Bu da cehennemleri söndürebilecek bir iksiri riyayla kirletip işe yaramaz hâle getirmek demektir.
Musibet ve belâlar karşısında, rızasızlığa ve itiraza benzeyen ağlamalar haram; ( niye böyle oldu, ben ne ettim de verildi gb. feryatlar); yarınlar endişesiyle ağlamak, ulaşamadığı emelleri için ağlamak boş bir telâş olduğu gibi gözyaşları adına da bir israftır.
Peygamberimiz ( sav ) " Allah'ın sevdikleri belaya uğrar; sabreden mükafata, sızlanan cezaya kavuşur." ( İ. Ahmed ) buyurmuştur.
Şakiki Belhi Hazretleri; “ Musibete sabretmeyip, feryad eden, Allah’u Teala’ya isyan etmiş olur. Ağlamak veya sızlamak belayı geri çevirmez.” Demiştir. Çok ağlamak etrafımızda ki insanları üzer, düşmanlarımızı da sevindirir ve alay ederler.
Bakara Suresi 153. Ayette Allah ( c.c ); “ Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allah’u Teala elbette sabredenlerle beraberdir.” Buyurarak, sıkıntılara yardım istememizi, sabır etmemizi istiyor. Rabbimize göre ağlamanın da şartları olduğunu görüyoruz.
O, ruhun selâmeti adına, âhiret yurdu hesabına, Hak korkusu ve muhabbeti, ya da günahların kahrediciliği karşısında ağlayan gözleri takdir etmek için: "O rabbânîler, kitaplarında geleceği vâdedilen Peygamber'i (Kur'ân'ın soluklarıyla) dinlediklerinde ağlayarak çeneleri üzere yere kapanır ve içlerinde her an artıp duran bir huşû yaşarlar."(İsra, 17/107-109) der ve Allah yolunda dökülen gözyaşlarını O'na arz edilmiş bir münacat armağanı gibi değerlendirir.
Rabbimiz göz yaşlarımızın boşa gitmesini istemiyor. Sıkıntımız olduğunda, çok üzgünüz, ağlamak istiyoruz, sayıştırmak istiyoruz ya bunu hayra çevirebiliriz şöyle ki; “ Rabbim ! ben güçsüzüm, acizim, Sen güçlüsün, Rahman ve Rahim’sin; bana yardım et, rızanı nasip et, dayanma gücü ver, isyan ettirme diyerek ağlamakveya düşünmek; Rabbimizin rahmetini üzerimize çeker ve kolaylık verir, kalbimize bir huzur gelir.
Deneyin diyorum. Çok sıcaklarda soğuk su içince nasıl rahatlarsınız değil mi? İşte Allah’tan ( c.c ) yardım isteyerek ağlamak, çok üzgünken kalbimizden Rabbimizi anmak da sizi öyle rahatlatır. Kalbiniz aydınlanır, sabır küpü oluverirsiniz. Çünkü her sıkıntının süresi vardır; gece ve gündüzün süresi olduğu gibi. Yardımsız sabah çok zor olur. Rabbimize öyle aşık olmalıyız ki; geceye sabredebilelim. Düşmanımız şeytan fırsat bekliyor; nasıl isyan ettiririm diye.
Neden insanlara sıkıntı geliyor; Peygamberimiz ( sav ) “ Allah katında öyle bir derece var ki; ameli ile o dereceye kavuşamaz. Belaya müptela olunca, o dereceye kavuşur." ( Ebu Nuaym ) buyuruyor. Şartı isyansız sabır etmektir. Rabbimiz gerçek dost ile yalancı dostu ayırmak için imtihan ediyor. Hepimiz Rabbimizi seviyoruz diyoruz, işte bunun ölçümü bela verilince tavrımıza bağlı oluyor. Gerçekten seven sabrediyor, yalandan seven sızlanıyor, “neden ben” diyor.
Peygamberimiz ( sav ) " En şiddetli bela; enbiya, evliya ve benzerlerine gelir. Kişi imanın sağlamlığı nispetinde belaya maruz kalır. İmanı sağlam ise belası şiddetli, imanı zayıf ise hafif olur." ( Tirmizi )
Yani musibetlere dayanma bizim imanımızın derecesini gösteriyor. Sürekli feryad edenlere ihtar olarak ; “ Allah’ü Teala buyurdu ki; Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen başka Rab arasın.” ( Taberani ) Tövbe Ya Rabbi; bizleri koru, bizim başka gidecek yerimiz yok!
Sabredenlere ise birçok ayette müjde verilmiştir.
Ali İmran Suresi 146. Ayet; “ Allah sabredenleri sever.”
“ Sabredenlere mükâfatları hesapsız verilir.” ( Zumer 10 )
“ İman edip iyi işler yapan, namazı dosdoğru kılıp zekatı verenlerin Rabbleri katında elbette mükafatları vardır. Onlara hiçbir korku olmadığı gibi, onlar mahzun da olmazlar.” ( NISA SURESİ 277 )
Peygamberimiz ( sav ): Allah ( c.c ) buyur du ki; “ Bedenine, evladına veya malına bir musibet gelen; sabrı cemil ile karşılaşırsa kıyamette ona hesap sormaya hayâ ederim.” ( Hakim ) Müjdeler çok güzel, üç günlük dünyanın sıkıntılarına dayanıp, ebedi olanı kazanmak nasip olur inşaallah.
Said Nursi Hazretleri; sabır üç türlüdür:
1- Belaya musibete sabır edilirse, 300 derece verilir.
2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetleri yaparken sabır edilirse 600 derece verilir.
3- Günah işlememeye sabredilirse, yani fırsat olduğu halde Allah’u Teala’dan korkarak günah işlemeyenlere 900 derece verilir, demiştir.
Büyük bir mükâfat, tesettürlü olan bir hanım da sıcaklarda sadece Allah rızası için yapıyorsa, ne güzel bir derece alıyor hiç düşündünüz mü? Her fırsatı varken kendini koruya erkeğin mükâfatını hesaplayabilir misiniz? Allah ( c.c ) için yapılan hiçbir şey bedava değil, misli var.
Yaradan bize vücuda, hayat, his, şuur, idrak gibi nimetler lütfederek, bizi donanımımıza göre yaşama ufkuna yönlendirdi. Biz de her şeyi hevâ ve hevesimize kurban etmeden Rabbimize âşık olalım ki her şey kolay gelsin. Yoksa zor yaşarız, Rabbinin aşkı olmayan bir kalp; dünyanın hazineleri de verilse mutlu olmaz.
Rabbim biz Müslümanlara yardım et. İsyansız, riyasız, şirksiz, bol ibadetli, çok şükürlü bir hayat ver. Yardım etmezsen sapıtanlardan oluruz. Sana sığındık, affına sığındık, Rabbim. Allahümmeğfirli velil mü’minine vel mü’minat. Amin. Allah’a emanet olun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder