inimizin emri olduğu için evlilik yapılır, şartları da göz önünde bulundurulursa, o evlilik iki dünyamıza da huzur getirir. Paylaşım olması için, neslin devamı için, sevgi ve huzur için Rabbimiz evlilik yapmamızı istemektedir.
" Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.( Rum suresi 21. Ayet )"
Allah ( c.c ) eşler arasında sevgi ve merhamet olmasını istiyor. Buna göre eşler kendilere düşeni yapmalıdır. Bunun içinde eşlerin dinin emirlerini bilmesi şarttır. Kurallar bilinmeyince dış güçler kendi saçma kurallarını süsleyerek önümüze koyuyor.
Avrupa Birliğine, Amerika’ya bakarak eşler eşit, kendi istedikleri gibi davranırlar tezini, kullanırsak babası belli olmayan çocuklar, annesi terk etmiş çocuklar yetimhaneleri doldurur. Bu onlar için normal olmuş, kendi kurallarını da Müslüman ailelerin içine sokmaya çalışarak, dağılması için çalışıyorlar.
Tv filmlerimiz de, beyinleri esir alınmış yazarlarımız tarafından süslenerek aile dağılması yönünde yapılıyor. Aile ile seyretmek imkânsız oldu, her an ahlakdışı sahneler yer alıyor. Buna kimse ses çıkarmıyor.
İstediğin kadar eve sakla, evdeki canavar din dışı bütün kuralları çocukların beynine işliyor. “ Kimsenin karışmaya hakkı yok” fikriyle çocuk, ebeveynlerin ikazına “ bana baskı yapılıyor” diye fırsatını bulunca ayrı yaşamak istiyor. Böylece aile dağıldı, dış güçler sessiz sedasız isteklerine ulaşıyorlar.
Dinimiz erkeklerin vatanını savunması veya dinini yayması amacıyla savaşa katılması, ölene şehit ünvanı, sağ kalana gazi ünvanını veriyor. Bu dinimizin büyük mukafatıdır.
Ya kadın için: "Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir." [Taberani] Peygamberimiz ( sav ) kocası ile iyi geçinme yollarını arayan ve çabalayan kadının, savaş sevabı alacağını bildiriyor. Bir kadın ölene kadar evli kalınca, düşünün sevabın büyüklüğünü, yani sabredenler aptal olduğu için değil, Allah (c.c ) mükafatı için sabredip yuvasını koruyorlar.
Şimdi tam tersi herkes dışarıda mükemmel insan, evin içinde kötüyü oynuyor. Eşler, ters yöne çekerse bağlı ipler kopar, uzamaz. Eşler hep kendini haklı görürse sonuç belli; ya ayrılık ya da büyük mutsuzluk. Çünkü herkes kendine göre haklıdır. Eşlerin birbiri üzerindeki hakları, karşının istekleri, dinin emirleri dikkate alınarak, bir orta yol bulmalıdır.
Eşler ayrılınca ikisine de yenisi bulunuyor, çocuklar ise ya analık elinde ya babalık elinde üzüntüyle büyüyor. Onlara yazık değil mi? Onların üzerimizde ki hakları ne olacak? Evlendirene kadar büyütmek, tahsilini, mesleğini kazandırmak, dinini çok iyi öğretmek, güzel ahlak sahibi olmalarını sağlamak gibi üzerimizde hakları var.
Çocuklarımız için, evliliğimizin sağlıklı devamı için neler yapmalıyız, soruyorum?
Düzeltmek için ne yapılabilir, evlerimize bakalım, başkalarının dış görünüşlerine değil. Yanlışın büyüklüğü etrafımızdaki çiftlerin dış görünüşüyle eşlerimizi ve çocuklarımızı kıyaslamaktır. Çünkü dışarıdan elbisenin dışı görünür, içi değil. Bildiğimiz gibi elbiselerin içi ile dışı aynı renk değildir. Giymeye karar verdiğimizde elbisenin iç yüzünü görürüz. Öyle olmasaydı yıllarca flört ederek evlenenler asla boşanmazlardı. Ne yazık ki araştırmaların sonucunda; eşlerin yarısından çoğu ilk yıllarında ayrılıyorlar. Sebebi: Birlikteyken beğenilmek için rol yaparlar, evliyken kendisi olurlar. “ Birbirimizi tanıyamamışız” deniliyor. Kul hakkı girdiğinden, gidenin yerine iyisi gelmez, sürekli eş değiştirmek çözüm olmuyor.
Sırlar dışarı çıkmayınca, elbisenin dış yüzü görünür, sırlar ortaya dökülürse; elbisenin iç ve çirkin tarafı görünür. Buda dost gibi görünen düşmanlarımızın işine yarar. Bizi küçültecek fırsat bulur, iğneleyerek üzerler.
Açığını arayan ve eşler arasını bozmaya çalışan, teselli adı altında “ben olsam çekemezdim” diyenler dost değil, yıkılışımızı görmek isteyen düşmandır. Bunlara fırsat vermezsek, yaramız çabuk iyileşir. Huylara alışılır, çözüm bulacak ehline sorulur, ona göre davranılır.
Mutluluğu evlerimizde bulmamızı isteyen Rabbimiz’ide razı etmek yaşantımızı kolaylaştırır. Aramızda affetmeyi bilmek önemli kuraldır. Affetmeyi bilmezsek, Allah’tan ( c.c ) nasıl af isteriz. Affedici olmak ve imtihanda olduğumuzu bilmek aileyi kurtarır.
Çünkü Allah ( c.c ); “ Ey iman edenler! Eşlerinizden, çocuklarınızdan size düşman olanlar da var. Onlara karşı dikkatli, ihtiyatlı davranın, onlardan kendinizi koruyun. Onlara sorgusuz sualsiz af ile muamele yaparsanız, yaptıklarını azarlamadan, kınamadan görmezlikten gelirseniz, ayıplarını örter, koruma kalkanına alırsanız Allah da size davranışlarınızın aynıyla mukabele eder. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.” ( Tegabün 14 ) “Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır.” ( Tegabün 15 )
İmtihan demek, sıkıntı demektir. Mutlaka eşler ve çocuklar arasında sıkıntı olacağını bilmek, mantıklı düşünme ve sabır getirir. Erkeğin evine getirdiği erzak en büyük sadaka sevabı iken, kadının kocasının bir kat çamaşırını yıkaması da büyük mükafat olduğunu dinimiz müjdeliyor.
Kimse bedava çalışmıyor, perde arkasında ki mükafatı görmek bizi mutlu yaşatır. Yapılan iyiliğin karşılığını eşler birbirinden değil, Allah’tan ( c.c ) beklemeli ki, tam mutluluk yakalansın.
Rabbim derdi verirken şifasınıda veriyor. Dua ayetlerine bakarsak eşler arasında ki sorunları çözmemiz için dua edilmesini Allah ( c.c ) istiyor.
Rum Suresi 21. Ayeti okuyarak Allah’tan yardım istemek, Furkan suresi 74. Ayeti okuyarak eş ve çocuklarımızın göz aydınlığı olmasını, doğru yolda olmasını istememiz gerekiyor.
“ Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir. ( Furkan 74 )
Dua ayetlerini okumak; işlerimizi kolaylaştırır, arada sevgi ve merhamet olur. Kalplerdeki kızgınlıklar, kinler kalkar, evlatlarımız hayırlı olur. Bunları hepimiz isteriz. Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. İmtihanı kazananlardan eylesin Amin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder