Sayfalar

30 Ocak 2017 Pazartesi

GENÇLER

GENCİN İBADETİ ÇOK GÜZELDİR
Tefekkür etmek, basiretli olmak ve kalbi çalıştırmak gerekir. Aksi halde kıyamet gününde pişman olmak ve hüsrana uğramaktan öte bir şey yoktur.

Amel işleme zamanı şüphesiz gençlik zamanıdır. Akıllı olan, hayatının bu dönemini zayi etmeyip fırsatı değerlendirir.

İhtiyarlık çağına ulaşmamak da var! Ulaşılsa bile toparlanıp kendine gelmek mümkün olmayabilir. Bunun da mümkün olduğunu farz etsek bile, zaaf ve aciziyetin insan amellerini tam olarak yerine getirmeye güç yetirmeyebilir. Ama şu an amellerini tam olarak yerine getirebilmek için her imkân mevcut.

 Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ ibadet eden genci meleklerine gösterip “Bakın bu genç benim için şehvetini bırakıyor O benim nazarımda kıymetli bir melek gibidir” buyurur) [Deylemi]

(Bir genç ilim ve ibadet içerisinde yetişir olgunlaşırsa Allahü teâlâ Kıyamet günü ona yetmiş iki sıddık sevabı kadar sevap verir) [Taberani]

(Cömert ve güzel ahlaklı bir genç Allah katında kendisini ibadete vermiş cimri ve kötü huylu bir ihtiyardan daha üstündür) [Deylemi](MAD)


"Allah tevbe eden genci sever" (Câmiüssağîr: 1866) hadîsi de bizi tevbe etmeye sevk etmektedir. Allah'ın bizi sevmesinden daha büyük bir nimet olamaz. Buna rağmen, eğer çok fazla günah işlemişsek veya ancak yaşlanınca şuurlanmışsak, yine ümitsiz olmamalıyız. Rabbimizin rahmeti geniştir. Bol bol tevbe ve istiğfar etmeli, hayır hasenatta bulunmalıyız. Allah, bizleri, henüz genç iken tevbe eden kullarından eylesin.
İmam-ı Rabbani

MUTLU OLMANIN SIRRI

MUTLU OLMAK İSTİYORUM
Huzurlu olmak diyelim, mutluluk gelir geçer, huzur kalpte hissedilen güzel duygular , ümitlerdir.
Dikkat ediyorum, her işimi dört dörtlük yapıyorum, yinede aniden bir şey çıkıyor, moralim bozuluyor, neden? Diyorsanız:
Allah (c.c) "Melekler; Peygambere salat eder sizde edin" buyuruyor.
Peygamberimiz (sav) "Cuma günü melekler salavatlarınızı getirir" buyuruyor.
Cuma sabahı Allah (c.c) anmadan, Peygamberimiz (sav) salat göndermeden, dünyalık işlere başlanınca, öğleden sonraya varmadan çok üzüleceğimiz bir olay yok yerden gelir.
Peygamberimiz (sav) ümmetinden bir selam beklerken, gelmediğinde nasıl üzülürse bizi de Allah (c.c) öyle üzer.
Bu sırrı anlayanlara ne mutlu, iki cuma arası huzur dolar.
Cuma günleri Kur'an ve salavat okumaya çalışalım inşaallah, yine kendi çıkarımız için;
,Allahümme salli ala seyyidina Muhammed veya salli- barik duaları okunabilir.

29 Ocak 2017 Pazar

EŞLER NASIL OLMALI

EŞLER NASIL OLMALI?
Dinimizin emri olduğu için evlilik yapılır, şartları da göz önünde bulundurulursa, o evlilik iki dünyamıza da huzur getirir. Paylaşım olması için, neslin devamı için, sevgi ve huzur için Rabbimiz evlilik yapmamızı istemektedir.

" Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.( Rum suresi 21. Ayet )"

Allah ( c.c ) eşler arasında sevgi ve merhamet olmasını istiyor. Buna göre eşler kendilere düşeni yapmalıdır. Bunun içinde eşlerin dinin emirlerini bilmesi şarttır. Kurallar bilinmeyince dış güçler kendi saçma kurallarını süsleyerek önümüze koyuyor.

Avrupa birliğine, Amerika’ya bakarak eşler eşit, kendi istedikleri gibi davranırlar tezini, kullanırsak babası belli olmayan çocuklar, annesi terk etmiş çocuklar yetimhaneleri doldurur. Bu onlar için normal olmuş, kendi kurallarını da Müslüman ailelerin içine sokmaya çalışarak, dağılması için çalışıyorlar.

Tv filimlerimiz de, beyinleri esir alınmış yazarlarımız tarafından süslenerek aile dağılması yönünde yapılıyor. Aile ile seyretmek imkânsız oldu, her an ahlakdışı sahneler yer alıyor. Buna kimse ses çıkarmıyor.

İstediğin kadar eve sakla, evdeki canavar din dışı bütün kuralları çocukların beynine işliyor. “ kimsenin karışmaya hakkı yok” fikriyle çocuk, ebeveynlerin ikazına “ bana baskı yapılıyor” diye fırsatını bulunca ayrı yaşamak istiyor. Böylece aile dağıldı, dış güçler sessiz sedasız isteklerine ulaşıyorlar.

Erkeklerin vatanını savunması veya dinini yayması amacıyla savaşa katılması, ölene şehit ünvanı, sağ kalana gazi ünvanı veriyor. Bu dinimizin büyük mukafatıdır. Ya kadın için: "Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir." [Taberani] Peygamberimiz ( sav ) kocası ile iyi geçinme yollarını arayan ve çabalayan kadının, savaş sevabı alacağını bildiriyor. Bir kadın ölene kadar evli kalınca, düşünün sevabın büyüklüğünü, yani sabredenler aptal olduğu için değil, Allah (c.c ) mükafatı için sabredip yuvasını koruyorlar.

Şimdi tam tersi herkes dışarıda mükemmel insan, evin içinde kötüyü oynuyor. Eşler, ters yöne çekerse bağlı ipler kopar, uzamaz. Eşler hep kendini haklı görürse sonuç belli oldu. Ya ayrılık ya da büyük mutsuzluk oluyor. Çünkü herkes kendine göre haklıdır. Eşlerin birbiri üzerindeki hakları, karşının istekleri, dinin emirleri dikkate alınarak, bir orta yol bulmalıdır.

Eşler ayrılınca ikisine de yenisi bulunuyor, çocuklar ise ya analık elinde ya babalık elinde üzüntüyle büyüyor. Onlara yazık değil mi? Onların üzerimizde ki hakları ne olacak? Evlendirene kadar büyütmek, tahsilini, mesleğini kazandırmak, dinini çok iyi öğretmek, güzel ahlak sahibi olmalarını sağlamak gibi üzerimizde hakları var.

Çocuklarımız için, evliliğimizin sağlıklı devamı için neler yapmalıyız, soruyorum?

Düzeltmek için ne yapılabilir, evlerimize bakalım, başkalarının dış görünüşlerine değil. Yanlışın büyüklüğü etrafımızdaki çiftlerin dış görünüşüyle eşlerimizi ve çocuklarımızı kıyaslamayalım. Çünkü dışarıdan elbisenin dışı görünür, içi değil. Bildiğimiz gibi elbiselerin içi ile dışı aynı renk değildir. Giymeye karar verdiğimizde elbisenin iç yüzünü görürüz.

Sırlar dışarı çıkmayınca, elbisenin dış yüzü görünür, sırlar ortaya dökülürse; elbisenin iç ve çirkin tarafı görünür. Buda dost gibi görünen düşmanlarımızın işine yarar. Bizi küçültecek fırsat bulur, iğneleyerek üzerler.

Açığını arıyor ve eşler arasını bozmaya çalışan, teselli adı altında “ben olsam çekemezdim” diyenler dost değil, yıkılışımızı görmek isteyen düşmandır. Bunlara fırsat vermezsek, yaramız çabuk iyileşir.

Mutluluğu evlerimizde bulmamızı isteyen Rabbimiz’ide razı etmek yaşantımızı kolaylaştırır. Aramızda affetmeyi bilmek önemli kuraldır. Affetmeyi bilmezsek, Allah ( c.c ) nasıl af isteriz.

Çünkü Allah ( c.c );
“ Ey iman edenler, eşlerinizden, çocuklarınızdan size düşman olanlar da var. Onlara karşı dikkatli, ihtiyatlı davranın, onlardan kendinizi koruyun. Onlara sorgusuz sualsiz af ile muamele yaparsanız, yaptıklarını azarlamadan, kınamadan görmezlikten gelirseniz, ayıplarını örter, koruma kalkanına alırsanız Allah da size davranışlarınızın aynıyla mukabele eder. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir. ( Tegabün 14 )

Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır. ( Tegabün 15 )

İmtihan demek, sıkıntı demektir. Mutlaka eşler ve çocuklar arasında sıkıntı olacağını bilmek, mantıklı düşünme ve sabır getirir. Kimse bedava çalışmıyor, perde arkasında ki mükafatı görmek bizi mutlu yaşatır.

Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. İmtihanı kazananlardan eylesin. Amin

GIYBET YAPMAK

GIYBET YAPMAK
HUCURAT SURESİ 12. AYET “ Ey iman edenler (…) bazınız bazınızın arkasından çekiştirmesin, gıybet etmesin; sizden biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemeyi sever mi? İşte bundan iğrendiniz. O halde Allah’tan korkun (…)” Rabbimiz bu ayette, mü’minin gıybetinin ( arkasından konuşma ) edilmesini, onun ölüsünün yenmesine benzetmiştir. Ölü, nasıl kendisini savunamazsa, gıybet edilen kimsede kendisinden bahsedildiği sırada orada hazır bulunmadığı için, kendi savunmasını yapamaz ve mağdur olur. Ayrıca bir ölünün eti kesilip organları ortaya döküldüğünde kötü kokusunun etrafı sarışı gibi gıybet vesilesiyle de düşmanlık ve fitne, manevi hastalıklar insanlar arasında hızlı yayılır ve toplumda huzur kalmaz. Ağzımızdan çıkacak her kelimeyi düşünerek konuşmalı, ağzımızdan çıkan her kelime başkalarının ağzında çoğalarak devam eder. Her konuşanın günahından, ilk söyleyene bir pay gelir. Haberimiz olmadan günahımız çoğalır. Bu yalan ise iftira ve büyük kul hakkı olur. Kur’an-i Kerim’ de Allah (c.c), insanların arkasından konuşmayı, alay etmeyi, vs. kul hakkı olduğunu bildirmiştir. Affının ise insanların birbirinden helallik istemesiyle olacağını bildirmiştir. * - Muaz İbnu Esed el-Cüheni radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Kim bir mü'mini bir münafığa (gıybetçiye) karşı himaye ederse, Allah da onun için, Kıyamet günü, etini cehennem ateşinden koruyacak bir melek gönderir. Kim de Müslüman’a kötülenmesini dileyerek bir iftira atarsa, Allah onu, Kıyamet günü, cehennem köprülerinden birinin üstünde, söylediğinin (günahından paklanıp) çıkıncaya kadar hapseder." — Hz. Huzeyfe raadıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah Aleyhissalâtu Vesselâm buyurdular ki: "Kattat (söz taşıyan) cennete girmeyecektir." Müslim'in rivayetinde "nemmâm cennete girmeyecektir" şeklinde gelmiştir. (Nemmas): Koğuculuk ve nemimecilik eden. Dedikoducu. Günümüzde birinin arkasından konuşmak moda oldu. “ Ben aleyhinde çok konuştum, hakkını helal et” diyebilir misiniz?

EVLERDE KURANİ KERİM OKUMAK

EVLERDE KURAN OKUMANIN MÜKÂFATI
 NUR SURESİ 36 - 38. AYETLER
“Bu kandil, Allah’ın yükseltilmesine ve içlerinden adının anılmasına izin verdiği evlerdedir. Oralarda, sabah-akşam O’nun şanını yücelterek tenzih eden öyle yiğitler vardır ki, ne ticaretler, ne de alışverişler onları Allah’ı zikretmekten, namazı hakkıyla eda etmekten, zekâtı vermekten alıkoymaz. Onlar, kalplerin ve gözlerin dehşetten halden hale döneceği, altüst olacağı bir günden korkarlar. Allah, onları -yaptıklarına karşılık olarak- en güzel şekilde mükâfatlandıracak ve kendi lütfundan onlara çok fazlasıyla verecektir. Allah, dilediği kimseyi hesapsız rızıklandırır” (Nur Suresi, 24/36-38).

Bu âyetlerle ilgili olarak yine İbni Abbas’tan “Mescidler Allah’ın yeryüzündeki evleridir; yeryüzü ahalisi için gökte parlayan yıldızlar gibi, onlar da gökyüzü ahalisi için ışık saçarlar” sözü rivayet edilmiştir. (bk. Razi, Tefsir, ilgili ayetler)

PEYGAMBERİMİZ (SAV): “Allah’ın nurunu kendilerine misal olarak verdiği bu kimseler, halk içinde en çok ticaretle uğraşan, en fazla alışveriş yapanlar da olabilir; ancak bu meşgaleler, Allah’ı anmaktan onları alıkoymaz.” (Müstedrek, 2:432, no. 3506.)

BU GÜNÜMÜZ NASIL

BU GÜNÜMÜZE BAKALIM
Toplumumuza genel olarak baktığımızda halimizi şöyle özetleyebiliriz. Çok yazıyor ama az okuyoruz… Vitrinler dolu ama gönüller boş… İlaçlar çoğaldı ama hastalıklar arttı… Diplomamız bol ama huzurumuz az… Paramız çoğaldı ama ihtiyaçlarımız arttı… Az kitap okuyoruz ama TV seyrediyoruz… Konforumuz arttı ama zamanımız azaldı… Her şeyi temizledik ama ruhlarımızı kirlettik… Uzmanlıklar arttı ama meseleler çoğaldı… Evlerimiz büyüdü ama ailelerimiz küçüldü… Akşam geç yatıyor, sabah yorgun kalkıyoruz… Tanıdıklarımız çoğaldı ama dostlarımız azaldı… Dünya barışı diyoruz ama en yakınımızla dargınız… Plan çok yapıyoruz ama daha az sonuç alıyoruz… Varlığımızı artırdık ama değerlerimizi yitirdik… Su gibi para harcıyoruz ama ihtiyaçlar bitmiyor… Geniş evlerde oturuyoruz ama ruhlarımız daraldı… Gelirimiz arttı ama sadakaya paramız kalmıyor… Eve çift maaş girdi, bolluk yerine boşanma arttı… Aya gidip geliyoruz, komşumuza gitmiyoruz… Dünya telaşı çoğaldı, ibadetlere zaman kalmıyor… İşlerimizi bitirmeye çalışırken, ahreti unutuyoruz… Dünya mutluluğu için, ebedi mutluluğu kaybediyoruz… Ölmeyecekmiş gibi dünya için çalış… Yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalış… Mutlu son istiyorsan….

27 Ocak 2017 Cuma

HASED VE NAZAR

HASED ETMEK
FELAK SURESİ 5. AYETTE “Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden Rabbime sığınırım” (Felak,5) Şeklinde dua etmemizi isteyen Allah’ü Teala, aynı zamanda kıskançlığın ne kadar kötü bir huy olduğunu da bizlere haber vermektedir. Çünkü haset, rabbimizin bir kimseye ihsan ettiği nimetlerin onun elinden çıkmasını istemektir. Hasetin haram olmasının sebebi, yüce Allah’ın kullar arasındaki takdirine razı olmaması ve dolayısıyla Kur’an-ı Kerim’de de ifade edildiği gibi, kâfirlerin özelliklerinden biri olarak sayılmasıdır. “Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır, size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler” (Al-i İmran,120) Ayetiyle hased edenlerin özellikleri belirtilmiştir. “ Allah’a yemin olsun ki, kendi için istediği güzelliği din kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz." Hz. Muhammed (SAV)


NAZAR DEĞMESİ ve ÇARESİ
Peygamberimiz ( sav ) “ Göz değmesi gerçektir” buyurmuştur. Yalnız bunu vesvese haline getirilmemeli, her bakana "gözü değdi" denilmesi şeytanın işine yarar ve bu yönünüzle sizi sürekli kandırarak insanlardan nefret etmenizi sağlar. Nefret ve güvensizlik çoğaldıkça beyin yorulur ve hastalanır. Buna tıpta şizofren denir ve çaresi henüz bulunamıyor. Nazardan korunmak için, Allah ( c.c ) sığınmak lazımdır. Bu ayetlerde bildirilmiştir. Peygamberimiz (sav) nazardan korunmak için şöyle buyurmuştur. Nazarı değen kimse veya herkes, beğendiği bir şeyi görünce Mâşâallah demeli, ondan sonra o şeyi söylemelidir. Önce Mâşâallah deyince, nazar değmez. “Hoşa giden bir şeyi görünce, “Mâşâallah la kuvvete illa billah” denirse o şeye nazar değemez”. (Beyheki) “Euzü bi-kelimatillahittammati min şerri külli şeytanin ve hammatin ve min şerri külli aynin lammetin” duasını Sabah ve akşam 3 defa okunup kendine veya hastaya üflenirse, nazardan, cin, şeytan ve hayvanların zararından korur. (Mevahib) “Sabah ve akşam, [Besmele ile] 3 defa “Bismillâhillezi lâ yedurru ma’asmihi şey’ün fil Erdı ve lâ fissemâi ve hüvessemi’ul alim” okuyan, büyü ve nazardan korunur) buyuruldu. (İ. Mace) Bir hadisi şerifte de, (Fatiha ile Âyet-el kürsiyi okuyana, o gün nazar değmez) buyuruldu. (Deylemi)

HAYIR VE ŞER

HAYIR VE ŞER ALLAH'TANDIR
NİSA SURESİ 79.AYET “ ( Ey insan! ) Sana gelen her iyilik Allah’tandır. ( Yine ) başına gelen her kötülük ise kendi nefsindendir. ( Ey Muhammed! ) Seni insanlara bir Resul olarak gönderdik. ( Buna ) hakkıyla şahit olarak Allah yeter.” YUNUS SURESİ 44. AYET “ Şüphesiz ki Allah, insanlara ( gücünün üstünde bir şey yükleyerek onlara ) hiçbir şekilde zulmetmez. Fakat insanlar ( Allah’tan uzaklaşıp nefislerine uyarak kendi ) kendilerine zulmeder.” Ayeti kerimelerde görüldüğü gibi hayır da şer de Allah tarafından yaratılmış olup bunlardan herhangi birini kendi isteğiyle seçen, kulun kendisidir. Yüce Rabbimizin, kullarının sadece iyi şeyleri seçmesine ve yapmasına rızası vardır, diğerlerine ise yoktur. Kul kendi iradesiyle onu seçer, ister ve ona yönelir. Allah Teala da kulun bu ısrarlı isteğini dilerse yaratır. Ancak Allah, kulu bunu istediği için yaratır. Haksız ve sebepsiz yere yaratmaz. Allah ( c.c ) kulunu kendisi saptırmaz; ancak nefsine uyarak yoldan sapmış kimseyi, yaptığının karşılığı olarak sapıklığında bırakır. Toplantılarda çok soruluyor “ benim rızkımı Allah haramdan veriyor, suç benim mi?” diyorlar. Allah ( c.c ) rızkımızı mutlaka gönderecek, biz harama elimizi uzatırsak rızkımız haramdan veriliyor, helale uzatırsak rızkımız helalden veriliyor. ENFAL SURESİ 29.AYET “ Ey iman edenler! Eğer Allah’a karşı takva sahibi olursanız, O sizi iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir ve sizin kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar, Allah büyük lütuf sahibidir.” TAKVA SAHİBİ: Bütün günahlardan ve günaha giden yollardan sakınmaktır. Allah’ın emirlerini eksiksiz yapmaktır.

HER ŞERDE HAYIR VAR

HAYIR VAR
Bir zamanlar Afrika'daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi: —Bunda da bir hayır var! Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın başparmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki her zamanki sözünü söyledi: —Bunda da bir hayır var! Kral acı ve öfkeyle bağırdı: —Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun, parmağım koptu?' Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı. Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durması gereken bir bölgede birkaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler. Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir, bir anlattı. —Haklıymışsın!' dedi. Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi. —Hayır, diye karşılık verdi arkadaşı. Bunda da bir hayır var. —Ne diyorsun Allah aşkına? Diye hayretle bağırdı kral. Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın neresinde hayır olabilir? —Düşünsene, ben zindanda olmasaydım, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene.

HUZUR EVLERİ

HUZUR EVLERİMİZDE
ARAF SURESİ 189. AYET “ Sizi bir tek nefisten ( Adem’den ) yaratan, ( gönlü ) onunla huzur bulsun diye eşini de ( onun özünden cinsinden ) var eden O’dur. ( Adem ) eşi ( Hava ) ile birleşince o hafif bir yük yüklendi ( hamile kaldı ), bir müddet bununla geçti. ( Gebeliği ) ağırlaşınca ikisi de Rableri olan Allah’a: “Eğer düzgün kusursuz bir çocuk verirsen andolsun ki, mutlaka şükredenlerden olacağız.” Diye dua ettiler.” NAHL SURESİ 80. AYET “ Allah, size evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı….” NAHL 72. AYET “ Allah, size kendilerinizden eşler verdi; eşlerinizden de size oğullar ve torunlar verdi. Böyle iken onlar yine batıla inanıyorlar da Allah’ın nimetine ( karşı ) hala nankörlük mü ediyorlar?” Ayetlere baktığımızda Allah ( c.c ) aileye çok önem vermiştir. Mutlu yaşayabilmek için, birbirlerine destek vermeli, evde huzur olması için iki tarafında anlayışlı olması gerekmektedir. Huzuru evinde değil de, dışarıda arayanların hazin sonunu toplumumuz da çok görüyoruz. Eşlerimizle, çocuklarımızla, mallarımızla imtihanda olduğumuzu unutup, kusurlar büyütülünce, saygısızlıklar başlayınca, huzur yerini kavgalara, gözyaşlarına bırakıyor. Çocuklarda huzursuzluk içinde büyüyünce, yanlışlıklar yapıyorlar ve toplumda huzursuz oluyor. Ailedeki düzensizlik, toplumu doğrudan etkiliyor. Yaşlanıp da yalnız kalınca herkes birbirinin kıymetini anlıyor ama biraz geç kalınmış oluyor. Oysa Rabbimiz huzur bulsunlar diye eşler verdim diyor. Huzur ise iki taraflı dinimizi iyi bilmekle ve yaşantımıza uygulamakla oluyor. NİSA SURESİ 19. AYET “….Onlarla iyi geçinin, eğer onlardan hoşlanmadıysanız olabilir ki, siz bir şeyden hoşlanmasanız da Allah onda pek çok hayır yaratmış olur.” Rabbimiz sabırlı olmamızı istiyor. Her sinirlendiğimizde olay çıkarırsak, sadece hayatımızı zindan etmiş oluruz ve büyük kul hakkıyla Allah’ın ( c.c ) huzuruna çıkarız. Allah cümlemizin yardımcımız olsun. Âmin

HZ EBUBEKİR

İnsanların Peygamberimiz Hz Muhammed ( sav ) den sonra en faziletlisi Hz Ebu Bekir:

Allah ( c.c ) hicret için Resulullah’a ( sav ) izin verdi ve O’na arkadaş olarak ailesinden ve kabilesinden birini değil de Ebu Bekir’i ( ra ) seçti. Allah’ü Teâlâ “ ikinin biri iken, onlar mağarada iken…” ( Tevbe 40 ) buyurarak onu Resulullah’ın  ( sav ) ikincisi, arkadaşı kılmıştır.

TEVBE SURESİ 40. AYET ALLAH ( C.C )
“ Eğer siz, o ( Allah’ın Resulüne) yardım etmezseniz muhakkak ki Allah, ona yardım etmiştir: Hani vaktiyle kâfirler onu iki kişinin biri olarak Mekke’den çıkardıkları ( hicretine sebep oldukları ) zaman, ( Ebu Bekir’le ) ikisi ( Sevr dağında ) mağarada iken, arkadaşına “ Üzülme, Allah mutlaka bizimledir.” Diyordu: İşte o zaman Allah, ona yardım etti ve arkadaşının kalbine huzur ve güveni indirdi. O’nu görmediğiniz askerlerle kuvvetlendirdi. Böylece inkâr edenlerin sözünü ( davasını ) en aşağı kıldı. Allah’ın tevhit kelimesi ise, O çok yücedir. Allah mutlaka galiptir, eşsiz hüküm ve hikmet sahibidir.” Buyurarak yardım etmeyen insanlara sitem etmiştir.

Resulullah’ın ( sav ) bulunduğu her savaşta Ebu Bekir’de ( r.a ) beraberinde bulunmuş hiçbir zaman ve yerde Resulullah’tan  ( sav ) geri kalmamıştır. Hep O’nunla beraber olmuştur. Peygamberimize karşı samimi ve uğrunda canını fedaya hazır olmuştur. Hem arkadaş hem sahabe olmuştur.

Allah’u Teala kalplere sükunet veren rahmetini Ebu Bekir’e ( r.a ) bahşetmiş ve onun üzerine indirmiştir. Hz. Ebu Bekir ( r.a ) birçok hususta Resulullah’tan ( sav ) sonra ikincidir.

Resulullah ( sav ) insanları imana davet ettiği zaman, aile dışından ilk iman eden Hz Ebu Bekir  ( r.a ) olmuş ikinci sırayı almıştır. O da insanları imana davet etmiş, birçokları onun vasıtasıyla iman etmişler, İslam’a davette de ikinci sırayı almıştır.

Resulullah ( sav ) hastalandığı zaman imamlık makamına onu geçirmiş ve imamlıkta da ikinci sırayı almıştır.

Resulullah’ın ( sav) yanında türbesine defnolunma hususunda da ikincidir. Bütün bunlar Hz. Ebu Bekir’in ( r.a ) faziletine delildir.

O dünyanın en şerefli, en güzel insanına layık bir arkadaştı. O mübarek insanın yanında bulunmakla şereflenmiştir. Allah bizleri de, O şerefli insan, Hz. Muhammed’e ( sav ) hayırlı ümmet eylesin. Âmin.

SAĞ EL İLE YEMEK

SAĞ EL İLE YEMEK
 Hep tartışılır, sağ elle bıçak tutmak, sol elle yemek yemek görgülü olmak olan şu günlerimizde ne yapmalıyız?

Tabi ki; önderimiz, Efendimiz (SAV) nasıl yemiş ona bakmalıyız:

Sağ el ile yemek ve içmek müstehaptır, yemeğin adabındandır. Müslümanların görgü kuralıdır.

Peygamber Efendimiz ( sav ); Ömer b. Ebû Mesleme'ye şöyle demiştir : "Allah'ın adını an, sağ elinle ve önünden ye!"

Bir başka hadis-i şerifte de :"Biriniz yemek yiyecek olursa sağ eliyle yesin, içecek olursa sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eli ile yer ve sol eli ile içer" buyurmuştur.
Sol el ile yemek itiatsizliktir. İsteyen sağ elle yesin denmiyor, kesin emir veriliyor.

Peygamberimizi ( sav ) sevmek sadece sözde değil, sünnetlerine de uymakla olur. Şeytan ise bizim düşmanımız, kafirler de, onların yaptığını yapmak doğru mu?

ALLAH (C.C)
 “ Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.” ( 3-Ali Imran Suresi 132) Merhamete ulşmamızın kapısı itaatten geçiyor.

“ Bunlar Allah’ın sınırlandır. Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”( Nisa 13 )
 YORUM SİZİN

25 Ocak 2017 Çarşamba

İNSAN İÇİN AYET VE HADİSLER

ESSELAMU ALEYKUM
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM "Allah’ın yardımı ve fetih geldiğinde ve insanların bölük bölük Allah’ın dinine girdiğini gördüğünde,Rabbine hamd ederek tespihte bulun ve O’ndan bağışlama dile. Çünkü O tövbeleri çok kabul edendir. ( 110-1,2,3)
Peygamberimiz ( sav ) “Hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi yok eder yerinize, günah işleyecek tevbeleri sebebiyle mağfiret edeceği kimseler yaratırdı. Müslim,Tir.
“Resûlullah -sallallâhu aleyhi ve sellem-'den daha çok tebessüm eden bir kimse görmedim.”Tirmizî"
CENNETTE BÜYÜK B¡R KÖŞK VARDIR. ¡SM¡ FERAH EV¡D¡R. BURAYA ANCAK ÇOCUKLARI SEV¡ND¡RENLER G¡RER..." [ibn-i Addy]
İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: “Utanmadıktan sonra dilediğini yap!” sözüdür.Buhârî, EbuDâvûd, Edeb, 6
Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6
Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz.(Mümin, iki defa aynı yanılgıya düşmez)Buhârî, Edeb, 83; Müslim, Zühd, 63
“Eğer ayakta su içen kimse, midesine verdiği zararı bilseydi, içtiği suyu şüphesiz ki geri kusardı” (Abdürrezzak 10/427 hadis 19
"Benim ashabım gökteki yıldızlar gibidir, hangisine uyarsanız hidayeti bulursunuz" Hz. MUHAMMED (SAV)

BESMELENİN FAZİLETİ

Allah’ü Teala’nın ilk yarattığı Levh-i Mahfuz ve Kalem’dir. Kalem’e emretti ve kalem kıyamete kadar olacakları yazdı. Kalem’in Levh-i Mahfuz’a ilk yazdığı “ Bismillahirrahmanirrahim’dir. Allah’ü Teala besmeleyi mahlukat için – okumaya devam ettikleri sürece- emniyet kılmıştır. Besmeleyi yedi kat göktekiler de okurlar.
Besmele ilk defa Hz. Adem’e nazil olunca, “ Besmeleyi okumaya devam ettikleri sürece zürriyetim azabdan emin olurlar.” Dedi.
Sonra besmele Hz. İbrahim ( as )’a nazil oldu. Nemrud onu ateşe atmak üzere mancınığa koyunca besmeleyi okudu. Allah Teala ateşi ona serin ve selamet kıldı.
sonra besmele Musa ( as )’a indirildi. Hz. Musa, Fravun’ı ve sihirbazları besmele ile kahretti.
Sonra besmele Süleyman ( as )’a indirildi. Melekler ona “ Ey Süleyman, bu gün mülkün tamamlandı” dediler. Allah’ü Teala Hz. Süleyman’a besmeleyi inzal buyurunca , “ Ümmetine duyur ki kim Allah’ın eman ayetini duymak isterse Süleyman’nın yanına gelsin.” Buyurdu. Hepsi geldikleri zaman Hz. Süleyman, Hz. İbrahim’in minberine çıkarak eman ( emniyet ) ayetini okudu: “ “ “Bismillahirrahmanirrahim.” Bunu duyan herkes ferahladı. “ Biz Şehadet ederiz ki sen Allah’ın Resulusün.” Dediler. Hz. Süleyman onu neye okrsa emrine amade olurdu. Süleyman ( as ) besmele ile diğer milletlere galip geldi.
NELM 30 31. AYETLER “Mektup, Süleyman’dan gelmiştir. O, ‘Bismillâhirrahmânirrahîm’ diye başlamakta ve içinde ‘Bana karşı büyüklük taslamayın ve teslimiyet göstererek bana gelin’ denilmektedir.”
Besmele Hz. Süleyman’dan sonra Hz. İsa ( as )’a indirildi, Hz. İsa ( as ) ve havariler besmele ile ferahladılar.  Allah’ü Teala “ Ya İsa,  biliyor musun, sana hangi ayet indirildi. Bismillahirrahmanirrahim eman ( emniyet ) ayetidir, her halinde onu çok oku; okmanın ve namazının başı besmele olsun. Kim namazdan evvel ve ( bir şey ) okumadan evvel söylemeye devam ederse kabirde Münker ve Nekir onu korkutmaz, ölümü kolay olur, kabirde onu sıkmaz, rahmetime kavuşur. Kabri nurlanır, kabirden onu vücüdu ve yüzü beyaz olarak haşrederim. Mizanı ağır gelir, sırat üzerinde onun nrunu tamamlarım; böylece cennete girer. “Saadete ve mağfirete kavuştun” diye kendisine nida olnur.”
Hz İsa ( as ) “ Bu yalnız bana mı mahsustur, Ya Rabbi?” diye sordu.
Allah’ü Teala, “ Senden sonra Ahmed aleyhisselam’a ve ümmetine mahsustur.” Buyurdu.

BİLAL HABEŞİ RA

EZANI DUYDUĞUMUZ ZAMAN
Bilal-i Habeşi birgün oturmuş bir köşede ağlıyordu... Resulullah (s.a.v) O'nu gördü ve yanına gelerek -Ya Bilal.. Seni böylesine ağlatan sebep nedir?" buyurdu... -Hz. Bilal "Benim hiç çocuğum yok. öldükten sonra arkamdan Fatiha okuyacak bir çocuğum olmadı" der. ... -Resulullah (s.a.v) bunun üzerine "Sen hiç üzülme ya Bilal.. Benim ümmetim ezanı her duyduklarında Senin ruhuna bir Fatiha gönderecekler " buyurur......
Ezanı duyduğumuzda iki defa Peygamberimizin adı geçtiği için iki selavat söyleriz. Ezan duasını bilmeyenler üç ihlas bir fatiha okuyup Peygamberimize ve Bilal-i Habeş’ye hediye edllir.
EZAN DUASI Allahumme Rabbe hazihi'd-da'veti't-tamme. Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîah. Vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü'l-mîâd

Anlamı: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim ezanı işittiği zaman: Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın rabbi ALLAHım! Muhammed'e vesîleyi ve fazîleti ver. Onu, kendisine vaadettiğin makâm-ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur." Sa'd İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: "Kim müezzini işittiği zaman: Tek olan ve ortağı bulunmayan ALLAH'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik ederim. Rab olarak ALLAH'tan, resûl olarak Muhammed'den, din olarak İslam'dan razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır."

23 Ocak 2017 Pazartesi

B ATILA DALMAK

BATILA DALMAK
Günah olan şeyleri konuşmak demektir. Kadınların hallerini, içki meclislerini, fasıkların makamlarını, zenginlerin varlıklarını, çirkin davranışları, çirkin sözleri anlatmak gibi…
Gıybet, dedikodu, iftira gibi çirkin sözlerde bu gruba girer.
Peygamberimiz ( sav ) “ Adamın biri yanındakileri güldürmek için ( haram ) bir kelime konuşur, o kelime sebebiyle Süreyya yıldızından daha uzaktan ateşe düşer.” Byurmuştur. ( Ahmed İbn Hibban, Ebu Nuaym, Buhari )
“ Kıyamet insanların hata yönünden en büyüğü, batıla en fazla dalandır. ( Abdullah b Mübarek, Zühd, Ahmed, Suyuti )
NİSA SURESİ 140. AYETTE ALLAH ( C.C ) ŞÖYLE BUYURUYOR
“ O (Allah), Kitap’ta size şöyle indirmiştir ki: Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.”
Arkadaşımızı çok iyi seçmeli, yoksa farkına bile varmadan onun gibi oluruz. Dilimize sahip çıkamıyorsak, kul hakklarına girdiğinden başkalarına hediye için ibadet etmiş oluruz. Çünkü biliyoruz ki kul hakkına tecavüz edilince sevaplarımız onlara veriliyor.
Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. İman selameti, af ve afiyet versin. Amin.

ARKADAŞ KAZIĞI

ARKADAŞ KAZIĞI
Yaşanmış bir olayı anlatacağım
Evli bir çiftin eşi anlatıyor. Evlendikten sonra eşimin eve geç gelmesi, akşam partilerinin olması, sadece mutfakta eşimin partilerine pasta börek hazırlayan bir insan haline gelmiştim. Eşim bana zaman ayırmıyor arkadaşlarıyla eğlenceden eğlenceye koşuyordu. Mutsuzluk hat safhaya gelmiş tartışmalar başlamıştı.

Bir gün beyim "akşama geldiğimde evden gideceksin, seni görmeyeceğim, gitmezsem ölürsün" dedi. Çok ağladım, ne yapacağımı bilmiyordum. Kendimi toplayıp iki rekat Allah rızası için namaz kıldım. " Rabbim bana yardım et, evimden kovalatma" diye saatlerce dua ettim. Öylece uyumuşum.

Akşama doğru olunca kaza haberi geldi. Eşim ve arkadaşları eğlenceden dönerken kaza yapmışlar, arkadaşlarından ikisi ölmüş, beyim de yatalak kalmıştı. Evde ona hizmet etmeye başladım, bana hiç güzel davranmıyor, yanlışının cezasını bana çektirmeye çalışıyordu.

Arkadaşından biri her hafta yiyeceklerle geliyor, bizi ziyaret ediyordu. İki yıl böyle devam etti. Bir gün giderken elime bir mektup verdi. İçinde " bana aşık olduğunu, iki yıldan beri benim için geldiğini, yatalak birinin kahrının çekilmeyeceğini, beni krallar gibi yaşatacağını ..." yazıyordu.

Mektubu beyimin eline verdim. Okuduktan sonra üç gün hiç konuşmadı. Üçüncü gün bana konuşalım dedi. " bu adam bana hep seni bırakmamı, bana yakışmadığını söylerdi. Ben de inanır sana kötü davranırdım, kendi gönlünle git" diye.

Benim gibi kıymet bilmez birini bırakmakta serbestsin, istiyorsan onunla da gidebilirsin. Ben bunların hepsini hak ettim. Beni seviyorlar zannettim. Sana çok kötülük ettim.

Hatamı çok geç gördüm senin gibi namuslu kadın da görmedim, onu hiç neden yollamıyor diyordum, yanımdan güle güle git diyordun, isteseydin giderdin, affet diyemiyorum." dedi. Allah'a şükrettim, ona tövbe etmesini, namaz kılmasını öğrettim. Bende seninle ömür boyu kalır, sana bakarım dedim.

 O günden sonra çok mutlu yaşadık. Hep Rabbime şükrettim.

BİLDİĞİ İLE AMEL ETMEK

BİLDİĞİYLE AMEL ETMEK
Diyelim ilmi elde ettik. Yani akaidimizi düzelttik, lüzumu kadar fıkıh bilgisi öğrendik. Tasavvufi bilgi de edindik. Yeterli mi?

Elbette değil! Çünkü sırada amel var. Yani öğrendiklerimizi hayata geçirmek, uygulamak işin en zor kısmıdır. İşte ilmin lazım olacağı yer burasıdır. Çünkü ahrette tek geçerli akçe iyi işlerdir ( Salih amel ).

Kul öbür dünyada Salih amel ile bütünlük bulur. Nitekim Hz. Ömer ( r.a ) demiştir ki: “ Dünyanın izzeti mal ile ahretin izzeti de Salih ameller iledir.”

Ayrıca Kur’ani Kerim “ Rabb’ine kavuşmayı uman kimsenin Salih amel işlemesini ve ibadetlerinde hiç kimseyi Rabb’ine ortak koşmamasını öğütlemektedir. ( Kehf 110 );”

“ O’ na, mü’min olarak Salih ameller işlemiş olduğu halde ulaşanlara en yüksek dereceler ile içinde temelli kalacakları, Adn cennetlerini müjdelemektedir. ( Taha 75, 76 )”

Şu halde asıl olan sadece bilmek değil, bildiğini uygulamaktır. Bu, işin en mühim kısmıdır. Öğrenilen bilgiyi taviz vermeksizin yapmaya, yapılanı da devam ettirmeye çalışmak önemli bir iştir. Kişi bildiğiyle amel ettiği sürece Allah Teala ona bilmediklerini öğretir.

Sürekli etrafımıza eleştiriyle bakmadan “ben ne yapabiliyorum” diye sormalı ve düşünmelidir.
Yoksa hatalarını gördüğümüz insanlar bizi geçerler. Karşının hataları bizim için ayna olmalı, kendimizi düzeltmeliyiz.

Şimdiki zamanda bilgi çok uygulama az, onun için nasihatleri dinlemek istemiyorlar, hep bildiklerimizi anlatıyor, deniyor. Doğru bizim bilgiye değil uygulamaya ihtiyacımız var.

Allah Resulu, ibadetlerinizi yapmak için Allah’tan yardım isteyiniz, diyor, Allah ( c.c ) bizlere yardım etsin, Rızasını kazananlardan eylesin. Amin.

22 Ocak 2017 Pazar

ANNELER VE BABALAR GÜNÜ

ANE, BABA VE ÖĞRETMENLER GÜNÜ DİYORUZ
Anneler günü, diyoruz; o gün annelere hediye alınıyor. Babalar günü diyoruz; o gün onlara hediye alıyoruz. Öğretmenler günü diyoruz; o gün onlara hediye alıyoruz. Kutluyoruz, saygı ve sevgi gösteriyoruz. Bitti, senede bir gün, diğer zamanlar anne ve babamızı azarlıyor, sözlerine önem vermiyoruz. Dinimiz de onların hakkına bakalım:

İSRA SURESİ 23, 24, 25. AYETLER 23 INCLUDEPICTURE "http://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif" \* MERGEFORMATINET ” Rabbin kesin olarak şunları emretti: "O'ndan başkasına ibadet etmeyin; ana-babaya iyilik edin; onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlılık çağına ulaşırsa sakın onlara "öf!" deme ve onları azarlama; ikisine de tatlı söz söyle INCLUDEPICTURE "http://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif" \* MERGEFORMATINET  24 INCLUDEPICTURE "http://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif" \* MERGEFORMATINET İkisine de merhametten döşenerek kanat indir ve de ki: " Rabbim! ikisine de merhamet buyur, beni küçükken terbiye edip yetiştirdikteri gibi!" 25 INCLUDEPICTURE "http://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif" \* MERGEFORMATINET Rabbiniz içinizde olanları daha iyi bilir; eğer siz iyi kimseler iseniz, şüphesiz ki O, çok tevbe edenleri bağışlayıcıdır INCLUDEPICTURE "http://www.mumsema.com/images/smilies/nokta.gif" \* MERGEFORMATINET

Rabbimizin emri çok açık, biz merhamet edersek, merhamet buluruz. Senenin bir günü değil her gün onların, bahane kabul edilmiyor. Sadece dinimizin emirlerini “yapma”, derlerse dinlememe hakkımız var.

Öğretmenlerimize ise saygımız bile yok, eskiden büyüklerin yanında güzel oturulur, konuşulmazdı. Şimdi öğretmen sınıfta ders anlatıyor, öğrenciler sürekli konuşuyor, dinlenilmeyen ders öğrenilir mi? Öğretmen kızsa, aile kavgaya geliyor. Aileler dershanelere koşuyor, başarı az, ders dinlemeyi, öğretmene saygıyı öğretmeliyiz.

 Bize, büyüklerimiz “ders sınıfta öğrenilir, öğretmenini iyi dinle”, derlerdi. Öğretmen kızsa “sen ne yaptın” denirdi. Şimdi ise sadece öğrenci haklı, başarı düşmüş, iyi eğitim yok deniyor. Kimse: “çocuğum öğretmenini iyi dinle, dersleri iyi anla” demiyor.

Ebeveynler okulda öğretmen çocuğuma kızmış, koş şikâyete, dershane de neden kızılacak, koş şikâyete, şurada iyi eğitim var koş, şurada iyi dershane var koş, derken sürekli koşuyorlar, sonuç yok denecek kadar az.

Önce saygımızı ve sevgimizi kazanmalıyız, dinlemeyi öğrenmeliyiz, çok çalışmalıyız ki sonuç güzel olsun, istediğimiz yere gelebilelim. Başkalarına saygıyı öğretmezsek, küçükken sizden korkan çocuk, büyüyünce korkmayacak, saygısız davranışlarına nasıl dayanacak sınız?

AĞLAMAK

Gönüldeki hüzün-keder, neş'e-sevinç, merhamet-şefkat.. gibi duyguların coşup bulutlaşması ve gözler yoluyla dışa vurmasıdır gözyaşları. Tasa-elem, aşk-iştiyak, emel-ümit, firak-visal; belki bütün bunlardan daha çok da "mehâfetullah" ve "mehâbetullah" ağlatır, hisleri hüşyar ve kalb ufkunda O'na yâr olanları. Diğer ağlamalar, insanın cismânî ve rûhânî tabiatının halitasından fışkırır gelir; cibillîdir, yaygındır, gayriiradîdir, dolayısıyla da sıradan sayılırlar.

Temeli iman ve mârifete dayanan, muhabbet ve aşk u şevkin tetiklediği ağlamalara gelince, bunlar, tamamen Hakk'ı bilmeye, her şeyde O'nu duymaya, miadı meçhul vuslat hülyalarıyla oturup kalkmaya ve O'na karşı mehâfet ve mehâbetle tir tir titreyip sürekli O'nun huzurunda saygıyla köpürüp durmaya bağlıdır. Sınırlıdır; çok az bahtiyara nasip olmuştur

Aksine, kalbden kopup gelmeyen tekellüflü ağlama görüntüleri ise göze cefa, gözyaşlarına saygısızlık ve insanları da birer aldatma vesilesidirler; dolayısıyla da böyle zorlamalı bir ağlama cehdi, sadece şeytanı sevindirir ki bu da cehennemleri söndürebilecek bir iksiri riyayla kirletip işe yaramaz hâle getirmek demektir.
Musibet ve belâlar karşısında, rızasızlığa ve itiraza benzeyen ağlamalar haram; yarınlar endişesiyle kıvranıp âh u vah etmek bir rûhî maraz, fevt ettiği şeyler karşısında sızlanıp durmak da boş bir telâş olduğu gibi gözyaşları adına da bir israftır.

Allah için ağlama, O'na karşı olan aşkın iniltileridir. İçinde hararet olanın gözünde de yaş olur, aksine gözleri çöller gibi kupkuru kimselerin içlerinde de hayat yoktur.

O, ruhun selâmeti adına, âhiret yurdu hesabına, Hak mehâfeti ve mehâbeti, ya da günahların kahrediciliği karşısında ağlayan gözleri takdirlerle yâd etme sadedinde: "O rabbânîler, kitaplarında geleceği vâdedilen Peygamber'i (Kur'ân'ın soluklarıyla) dinlediklerinde ağlayarak çeneleri üzere yere kapanır ve içlerinde her an artıp duran bir huşû yaşarlar."(İsra, 17/107-109) der ve Allah yolunda dökülen gözyaşlarını O'na arz edilmiş bir münacat armağanı gibi değerlendirir.
Allah, Meryem sûresinde değişik nebileri özel hususiyet ve fâikiyetleriyle bir bir tebcil, takdir ve tahsin ettikten sonra:"Bunların hemen hepsi, kendilerine Rahmân'ın âyetleri okununca hıçkırıklarla secdeye kapanırlar." (Meryem, 19/58) diyerek konuyu âh u efgân etme fasl-ı müşterekiyle noktalar.
Yaradan bize vücud, hayat, his, şuur, idrak.. gibi nimetler lütfederek, bizi donanımımıza göre yaşama ufkuna yönlendirdi. Bizse her şeyi hevâ ve hevesimize kurban ederek, konduğumuz yerin çok gerisine, gerilerin de gerisine çekilerek insanca yaşamayı kirlettik ve kirlendik. Hiç olmazsa, bundan sonra olsun ömrümüzü kalbimizin çizgisinde yaşamamız gerekmez miydi..!
Gelin, bugüne kadar gülüp eğlenmelerimize karşılık biraz da feryad ü figân türküleri söyleyelim.. nefsânî yaşamaya veda edip biraz olsun dertlenerek hayatın başka renklerini de duymaya çalışalım. Dert söyleyip dert dinleyelim ve dertlileri dinleyene yakın durma yollarını araştıralım.
Ömrümüzün işe yarar günleri büyük ölçüde boşuna gitti. Artık ufukta bu hayat gündüzünün gecesinden emareler var. Bundan böyle bize kalkıp o uzun gece için, sönmeyen bir çerağ tutuşturmak düşüyor. Bundan sonra olsun, kendimize gelmeli, dağınıklıklardan sıyrılmalı, özümüze dönmeli ve ciğerlerimizin hasretini gözyaşlarıyla soluklamalıyız.. ve bilmeliyiz ki, Hak katında toprağın bağrına, gözyaşlarından daha aziz hiçbir şey damlamamıştır. Bugün toprağa dökülen o damlalar, çok yakın bir gelecekte her tarafı İrem bağlarına çevirecektir. Gel, çöllerden daha kuru şu beyâbanda herkese gözyaşlarının sâkisi olalım ve güftesi heyecan, bestesi ağlama en taze meyvelerden yepyeni ziyafetler tertip edelim.
Musibet ve belâlar karşısında, rızasızlığa ve itiraza benzeyen ağlamalar haram; yarınlar endişesiyle kıvranıp âh u vah etmek bir ruhî maraz, fevt ettiği şeyler karşısında sızlanıp durmak da boş bir telaş olduğu gibi gözyaşları adına da bir israftır.

SEKİZ MADDELİ HADİSLER

Sekiz maddeli hadis-i şerifler Allah’ın buğz ettiği kimseler Allahü teâlâ, Kıyamette şu sekiz insana, çok buğz eder: 1- Yalancıya, 2- Kibirliye, 3- Müslümanın yüzüne gülüp, içinden kin besleyene, 4- Allah ve Resulünün emrine yavaş, şeytanın isteklerine hızla koşana, 5- Hakkı olmadığı halde, en ufak bir dünyalığa, yeminle sahip çıkana, 6- Söz götürüp getirene, 7- Dostların arasını açana, 8- Suçsuzun ayağını kaydırmak isteyene. (Ebu-ş-şeyh) Doymayan sekiz şey Sekiz şey, sekiz şeye doymaz: 1- Göz bakmaya, 2- Yer yağmura, 3- Kadın kocasına, 4- Âlim ilme, 5- Talip sual sormaya, 6- Haris, mal yığmaya, 7- Deniz suya, 8- Ateş oduna. (M. Ç. Yâr-i Güzin) Aşağıdaki sözler kelâm-ı kibardır: Sekiz süs Hazret-i Ebu Bekr-i Sıddık buyurdu ki: Sekiz şey, sekiz şeyin ziyneti, süsüdür: 1- İffet, fakirin süsüdür, 2- Şükür, zenginliğin süsüdür, 3- Sabır, belanın süsüdür, 4- Tevazu, asaletin süsüdür, 5- Hilm, ilmin süsüdür, 6- Çok ağlamak, Allah korkunun süsüdür, 7- Başa kakmamak, ihsanın süsüdür, 8- Huşu, namazın süsüdür. (M. Ç. Yâr-i Güzin) Sekiz bağış Hazret-i Ömer buyurdu ki: Sekiz şeyi yapan, sekiz şeye kavuşur: 1- Lüzumsuz konuşmayı terk eden, hikmete kavuşur, 2- Lüzumsuz bakmayı terk eden, huşua kavuşur, 3- Lüzumsuz yiyip içmeyi bırakan, ibadetin lezzetini duyar, 4- Gülmeyi terk eden, heybet kazanır, 5- Mizahı terk eden, güzellik ve tatlılık kazanır, 6- Dünya sevgisini terk eden, ahiret sevgisini kazanır, 7- Başkalarının ayıbı ile meşgul olmayı terk eden, nefsinin ayıplarını düzeltir, 8- Allahü teâlânın zatını düşünmeyi bırakan, nifaktan korunur. (M. Ç. Yâr-i Güzin)

20 Ocak 2017 Cuma

ALLAH IN DAVETİNE UYMA

ZARİYAT SURESİ 56. AYETTE ALLAH ( C.C )
“ Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet ve itaatle kulluk etsinler diye yarattım.” Buyurarak insanların ve cinlerin ilahi emirlerden sorumlu olduğunu bildirmiştir.

AHKAF SURESİ 29, 30, 31, 32. AYETLERDE Cinlerin İslamiyet’i kabul edişi anlatılmıştır.
“ Resulüm hani cinlerden bir topluluğu, Kur’an dinlemek üzere sana sevk etmiştik. Dinlemek için ( birbirlerine ) : “ Susun, dinleyin” dediler. Kur’an’ın okunması bitince ( her biri iman ederek ve ) uyarıcılar olarak kavimlerine döndüler.” ( Ahkaf 29 )

Resulullah ( sav ) Taif seferinden ( Miladi 620 ) dönerken Vadi’n- Nahle’de sabah namazı kıldırıyordu. O sırada Nusaybin cinlerinden dokuz kişiden oluşan bir grup gelip onu dinleyip kavmine döndüklerinde: ( Buhari )

“ Dediler ki: “ Ey kavmimiz! Doğrusu biz, Musa’dan sonra indirilen, kendisinden önceki ilahi kitapların asıllarını tasdik eden, Hakka ve dosdoğru yola çağıran bir kitap dinledik.” Ahkaf 30

“ Ey kavmimiz! Allah’ın davetçisine uyun. O’na inanın ki Allah sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlasın ve acıklı bir azaptan korusun.” ( Ahkaf 31 )

“ İşte Resulüm de ki: Kim Allah’ın davetçisi olan Peygamber Muhammed’in davetine uymazsa, bilsin ki, yeryüzünde Allah’ı aciz bırakacak değildir. Kendisinin O’ndan başka dostları da yoktur. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.” ( Ahkaf 32 )

RÜYA NASIL OLUYOR

RÜYA NASIL OLUYOR

39/ZUMER – 42. Ayet
"Allah, fizik vücutları ölüm anında öldürür. Ve onlar ki, uykularındadır, ölmemişlerdir, o zaman, üzerine ölüm hükmedilecek olanı (kişinin fizik vücudunu uyku halinde) tutar ve diğerini (nefsi) belirlenmiş ecele (zamana) kadar (rüyada dilediği yere) gönderir. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden kavim için elbette âyetler (ibretler) vardır."

Uyku bir ölüm halidir. Allah ayeti kerimede insanların her akşam uykuya dalmalarının ölümle aynı olduğunu belirtmektedir. Uykuya dalındığında da ölümde olduğu gibi nefis fizik vücudumuzu terk eder.

Ölümde nefis kıyamete kadar yaşayacağı berzah alemine gider, uykudan uyandığımızda ise seyahat ettiği alemlerden dönerek tekrar vücudumuza girer. Ve hayatını yaşamak için her akşam uyumamızı bekler. Nefsin uykuda yaşadığı hayatına biz rüya diyoruz.

Her insan rüyasını hatırlar, imkansız yerlere gider, birden rüya değişir kendini başka yerde bulur. İşte ruh gerçekten onları yaşıyor, biz de anlamadığımız için rüya gördük diyoruz.

Aslında ruhumuz her uyuduğumuzda vücudumuzu terk ediyor, uyanacağımız zaman geri giriyor. Hayatta iken bunlar oluyorsa, ölünce dirilmeye inanılmaz mı?

MÜNAFIK OLANLAR

MÜNAFIK OLANLAR
Dinimizi bilmiyoruz, kim ne derse inanıyoruz. Münafık Müslümandan olur, kafirin zaten yeri belli, münafıklık ölçülerini iyi bilmeli, kendimizi sorgulamalıyız.

Emanete  ihanet ederler, yalan söyler, iki yüzlüdürler, toplum içinde namaz kılar, evlerinde kılmazlar.

Bilmeden vatanımıza, dinimize zarar veririz. Bir kafirin dinini küçülttüğünü gördünüz mü? sapık dinlerini her tarafta yayıyor, reklamını yapıyorlar.

Gördüklerimizi taklit ediyor, dinimizin müsaadesi var mı bakmıyoruz. Okumayı sevmiyor, merakta etmiyoruz, kafirlerin elinde dünya Müslümanları eziyet çekiyor.

Birlik olup vatanımızı koruyalım, vatanı savunan şehit oluyor, hainlik yapan ne olur?

TEVBE 101: Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.

Allah (c.c) cümlemizi münafıklıktan korusun.Amin

19 Ocak 2017 Perşembe

KADIN HAKKI

KADIN HAKKI
Sohbette bir hanım eşim bana çok eziyet ediyor, ne yapsam memnun olmuyor dedi.

Eşiniz Allah (c.c) hakkını bilir mi deyince; nasıl dedi:

İbadetlerini yapan, adaletli, emirleri uygulayan biri mi?
Hayır; dedi.

Ey hanım Allah (c.c) hakkını bilmeyen, itaat etmeyen senin hakkını nasıl bilsin, karnını ben doyuruyorum diyerek, her eziyeti yapabilirim zihniyeti olanlar memnun olur mu?

Sabredersen Allah (c.c) sekiz cennetin kapısı serbest diyor, sen de en yükseğinden gir; deyince artık hiç üzülmeyeceğim dedi.

 RAD; 24. AYET; "Sabrettiğiniz için size selam olsun. Ahiret yurdu ne güzeldir!"

İNSAN; 12. AYET ;Sabırlarına karşılık onlara bir cennet ve ipekten elbiseler verir.

PEYGAMBERİMİZ (SAV); (Hanımın kötü huyuna sabreden erkek, Eyyube sabrından dolayı verilen sevap gibi ecre, kocasının kötü huylarına sabreden kadın da, Âsiyeye verilen sevaba kavuşur) buyuruldu. [İ.Gazali]

KÜÇÜK ŞEYLERİ GÖREBİLMEK

KÜÇÜK ŞEYLERİ GÖREBİLMEK
Mutluluğun adıdır. Hayatımız küçük olaylarla doludur, büyükler arada bir olur.

Büyük emeller beklersek hep üzgün olur hayatımızı zehir ederiz.
Başkalarına bakmak, imrenmek sadece ilimde güzeldir, diğerleri hırs ile birleşince zehir eder.

Hakkına razı olmayı başaran mutluluğu yakalamıştır. Ne yapsak değişmiyorsa, öyle yaşamaya alışmak gerek.

Ömür bizim, saati bitince oda bitiyor, o zaman bu arayı iyi kullanalım.

 Allah'ım (c.c) bizi hayırlı kul, hayırlı ümmet, hayırlı insan, hayırlı evlat eyle, vatanımızı Süriye'ye döndürme, kafir devletler birleşti, teröre destek veriyor, dostunuzum diyerek.

Rabbim başlarına; vatanımızı unutturacak olaylar ver, kurtuluş savaşında Sovyetlere verdiğin bolşevik isyanları gibi, başı dertlerine düşür. Amin

TALAK İLE BOŞAMA

ÇOK MU SEVİYORSUNUZ?
Yaşamak istediğiniz hayata göre eş seçin. Yoksa mutsuz olursunuz! Eşinizde aradığınız vasıflar Allah’ın emirlerine uygun olmalı.

Küçük bir anlaşmazlıkta hemen boşanmaya karar verilmemeli.

Evliliği yürütmek için meşru olan her yol ve yönteme başvurulmalı.

Şaka olarak veya kızgın olunca hiçbir zaman boşamak, ayrılmak lafını ağıza almamalı, boşanınca yeniden evlenirim sözü edilmemelidir.

Korkutmak için şaka için de olsa boşama sözlerini hiç kullanmamalıdır.

Hatta ayrılmaya karar verilse bile yine bu kelimeleri kullanmamalı. Daha sonra ayrılmaktan vazgeçilebilir.

Yakınları ile dostları ile istişare edip ayrılmaya kesin karar verildikten sonra bir talak vermelidir. Bu talak eşine geri dönme fırsatı vereceği için birleşmeye engel olmaz.

Hiçbir zaman üç talakı birden vermemeli. Çünkü üç talakla boşayan eşine dönme yollarının hepsini kapatmış olur.

Zaten üç talak birden vermek de haramdır. Evlilikte her türlü sorun yaşanabilir ama bu mukaddes birlikteliği yürütmeye çalışmak öncelikli olmalıdır.

Hayat şartları insanı birçok şeye katlanmayı gerektirebilir. Olmaz denilen şey olabilir.

Bir talakla boşama yapılırsa, hem haram işlenmemiş olur, hem de kapı tamamen kapatılmamış olur.

Boşamamak bir risk getirmez; ancak boşamak hele üç talak vermek çok büyük risktir. Telafisi mümkün olmayabilir. (Ömer Akpinar)

18 Ocak 2017 Çarşamba

EŞLER

inimizin emri olduğu için evlilik yapılır, şartları da göz önünde bulundurulursa, o evlilik iki dünyamıza da huzur getirir. Paylaşım olması için, neslin devamı için, sevgi ve huzur için Rabbimiz evlilik yapmamızı istemektedir.

" Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.( Rum suresi 21. Ayet )"

Allah ( c.c ) eşler arasında sevgi ve merhamet olmasını istiyor. Buna göre eşler kendilere düşeni yapmalıdır. Bunun içinde eşlerin dinin emirlerini bilmesi şarttır. Kurallar bilinmeyince dış güçler kendi saçma kurallarını süsleyerek önümüze koyuyor.

Avrupa Birliğine, Amerika’ya bakarak eşler eşit, kendi istedikleri gibi davranırlar tezini, kullanırsak babası belli olmayan çocuklar, annesi terk etmiş çocuklar yetimhaneleri doldurur. Bu onlar için normal olmuş, kendi kurallarını da Müslüman ailelerin içine sokmaya çalışarak, dağılması için çalışıyorlar.

Tv filmlerimiz de, beyinleri esir alınmış yazarlarımız tarafından süslenerek aile dağılması yönünde yapılıyor. Aile ile seyretmek imkânsız oldu, her an ahlakdışı sahneler yer alıyor. Buna kimse ses çıkarmıyor.

İstediğin kadar eve sakla, evdeki canavar din dışı bütün kuralları çocukların beynine işliyor. “ Kimsenin karışmaya hakkı yok” fikriyle çocuk, ebeveynlerin ikazına “ bana baskı yapılıyor” diye fırsatını bulunca ayrı yaşamak istiyor. Böylece aile dağıldı, dış güçler sessiz sedasız isteklerine ulaşıyorlar.

Dinimiz erkeklerin vatanını savunması veya dinini yayması amacıyla savaşa katılması, ölene şehit ünvanı, sağ kalana gazi ünvanını veriyor. Bu dinimizin büyük mukafatıdır.

Ya kadın için: "Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir." [Taberani] Peygamberimiz ( sav ) kocası ile iyi geçinme yollarını arayan ve çabalayan kadının, savaş sevabı alacağını bildiriyor. Bir kadın ölene kadar evli kalınca, düşünün sevabın büyüklüğünü, yani sabredenler aptal olduğu için değil, Allah (c.c ) mükafatı için sabredip yuvasını koruyorlar.

Şimdi tam tersi herkes dışarıda mükemmel insan, evin içinde kötüyü oynuyor. Eşler, ters yöne çekerse bağlı ipler kopar, uzamaz. Eşler hep kendini haklı görürse sonuç belli; ya ayrılık ya da büyük mutsuzluk. Çünkü herkes kendine göre haklıdır. Eşlerin birbiri üzerindeki hakları, karşının istekleri, dinin emirleri dikkate alınarak, bir orta yol bulmalıdır.

Eşler ayrılınca ikisine de yenisi bulunuyor, çocuklar ise ya analık elinde ya babalık elinde üzüntüyle büyüyor. Onlara yazık değil mi? Onların üzerimizde ki hakları ne olacak? Evlendirene kadar büyütmek, tahsilini, mesleğini kazandırmak, dinini çok iyi öğretmek, güzel ahlak sahibi olmalarını sağlamak gibi üzerimizde hakları var.

Çocuklarımız için, evliliğimizin sağlıklı devamı için neler yapmalıyız, soruyorum?

Düzeltmek için ne yapılabilir, evlerimize bakalım, başkalarının dış görünüşlerine değil. Yanlışın büyüklüğü etrafımızdaki çiftlerin dış görünüşüyle eşlerimizi ve çocuklarımızı kıyaslamaktır. Çünkü dışarıdan elbisenin dışı görünür, içi değil. Bildiğimiz gibi elbiselerin içi ile dışı aynı renk değildir. Giymeye karar verdiğimizde elbisenin iç yüzünü görürüz. Öyle olmasaydı yıllarca flört ederek evlenenler asla boşanmazlardı. Ne yazık ki araştırmaların sonucunda; eşlerin yarısından çoğu ilk yıllarında ayrılıyorlar. Sebebi: Birlikteyken beğenilmek için rol yaparlar, evliyken kendisi olurlar. “ Birbirimizi tanıyamamışız” deniliyor. Kul hakkı girdiğinden, gidenin yerine iyisi gelmez, sürekli eş değiştirmek çözüm olmuyor.

Sırlar dışarı çıkmayınca, elbisenin dış yüzü görünür, sırlar ortaya dökülürse; elbisenin iç ve çirkin tarafı görünür. Buda dost gibi görünen düşmanlarımızın işine yarar. Bizi küçültecek fırsat bulur, iğneleyerek üzerler.

Açığını arayan ve eşler arasını bozmaya çalışan, teselli adı altında “ben olsam çekemezdim” diyenler dost değil, yıkılışımızı görmek isteyen düşmandır. Bunlara fırsat vermezsek, yaramız çabuk iyileşir. Huylara alışılır, çözüm bulacak ehline sorulur, ona göre davranılır.

Mutluluğu evlerimizde bulmamızı isteyen Rabbimiz’ide razı etmek yaşantımızı kolaylaştırır. Aramızda affetmeyi bilmek önemli kuraldır. Affetmeyi bilmezsek, Allah’tan ( c.c ) nasıl af isteriz. Affedici olmak ve imtihanda olduğumuzu bilmek aileyi kurtarır.

Çünkü Allah ( c.c ); “ Ey iman edenler! Eşlerinizden, çocuklarınızdan size düşman olanlar da var. Onlara karşı dikkatli, ihtiyatlı davranın, onlardan kendinizi koruyun. Onlara sorgusuz sualsiz af ile muamele yaparsanız, yaptıklarını azarlamadan,  kınamadan görmezlikten gelirseniz, ayıplarını örter, koruma kalkanına alırsanız Allah da size davranışlarınızın aynıyla mukabele eder. Allah çok bağışlayıcı ve engin merhamet sahibidir.” ( Tegabün 14 ) “Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız bir imtihandır. Büyük ecir ise Allah katındadır.” ( Tegabün 15 )

İmtihan demek, sıkıntı demektir. Mutlaka eşler ve çocuklar arasında sıkıntı olacağını bilmek, mantıklı düşünme ve sabır getirir. Erkeğin evine getirdiği erzak en büyük sadaka sevabı iken, kadının kocasının bir kat çamaşırını yıkaması da büyük mükafat olduğunu dinimiz müjdeliyor.

Kimse bedava çalışmıyor, perde arkasında ki mükafatı görmek bizi mutlu yaşatır. Yapılan iyiliğin karşılığını eşler birbirinden değil, Allah’tan ( c.c ) beklemeli ki, tam mutluluk yakalansın.

Rabbim derdi verirken şifasınıda veriyor. Dua ayetlerine bakarsak eşler arasında ki sorunları çözmemiz için dua edilmesini Allah ( c.c ) istiyor.
Rum Suresi 21. Ayeti okuyarak Allah’tan yardım istemek,  Furkan suresi 74. Ayeti okuyarak eş ve çocuklarımızın göz aydınlığı olmasını, doğru yolda olmasını istememiz gerekiyor.

“ Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir. ( Furkan 74 )

Dua ayetlerini okumak; işlerimizi kolaylaştırır, arada sevgi ve merhamet olur. Kalplerdeki kızgınlıklar, kinler kalkar, evlatlarımız hayırlı olur. Bunları hepimiz isteriz. Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. İmtihanı kazananlardan eylesin Amin

SOL EL İLE YEMEK

Şimdi sağ el ve sol el kullanımı çıktı. Büyük bir hızla sol el kazanma aşamasında ilerliyor.  Sosyete dediğimiz kesimde ve lüks yerlerde bıçak sağ elle çatal sol elle tutularak yemek yeniyor. Tamamen görgü kuralı olmuş yapmayan “kınanırım” korkusuyla öğreniyor. Görgülü desinler diye çok çabalıyoruz. Asalet ve görgü bir insanın ruhundandır. Sonradan yapmaya çalışmak, bir yerde açık verir.
Bir çok sitede sağ elle yemeğe adeta kızmışlar. Ayetlerde sağ  el şartı yok diyorlar. Biz Müslümanlar olarak; Kur’an’a uymak ve islamın ikinci kaynağı olan sünnetlere uymak zorundayız. Nedeni çok açık:
“ Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse ve Allah’tan korkup sakınırsa işte kurtuluşa ve mutluluğa erenler bunlardır.” ( 24-Nur Suresi 52)
Bu ayette Peygamberimize( sav ) uymamız emir ediliyor. Bize ne oluyor k;i Resulümüz sağ elle yerken, uymayıp sol elle yiyeceğiz. Üstelik batının koyduğu görgü kurallarına uyalım da kafirler sevsin diye bir uğraş içindeyiz.Onların biz dinmizi değiştirmedikce sevmeyeceklerini Allah ( c.c ) bildiriyor.Boşuna bir uğraş içindeyiz, oysaki Kainatın Sultanı bizi severse, bütün kainat sever. Kimseye yaranmak  ve kurallarını da öğrenmek zorunda kalmayız.
Sağ el ile yemek ve içmek müstehaptır, yemeğin adabındandır. Müslümanların görgü kuralıdır.
Peygamber Efendimiz ( sav ); Ömer b. Ebû Mesleme'ye şöyle demiştir : "Allah'ın adını an, sağ elinle ve önünden ye!"
Bir başka hadis-i şerifte de :"Biriniz yemek yiyecek olursa sağ eliyle yesin, içecek olursa sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan sol eli ile yer ve sol eli ile içer" buyurmuştur.
Sol el ile yemek itiatsizliktir. İsteyen sağ elle yesin denmiyor, kesin emir veriliyor. Peygamberimizi ( sav ) sevmek sadece sözde değil, sünnetlerine de uymakla olur. Şeytan ise bizim düşmanımız, onun yaptığını yapmak doğru mu?
Elbette ki çocukları sağ elle yemeleri konusunda eğitmek gerekir. Kaşığı ilk eline verirken sağ eline tutturmalıyız, çünkü o kaşık tutmayı bilmiyor, ona biz öğretiyoruz. Ancak çocuk doğuştan solaksa ve öğretmeye çalışmamıza rağmen, sağ elle yemek yiyemiyorsa,  bunda da bir günah olmaz. Doğuştan sebepler var ise; özürlü ise, hiç sağ tarafını kullanamıyorsa vb durumlarda izin verilmiştir. Hiçbir sebeb yok iken sadece görgülü olalım diye sünneti terk edersek,. şeytanın arkadaşı oluruz. Şeytan kendini bile kurtaramazken bize nasıl yardım edecek.
Ayetlerde “sağ el ile yiyip içiniz”  yok diyenlere cevaben;
“ Nitekim Biz, size aranızdan ayetlerimizi okuyacak, sizi arındıracak, size kitabı ve hikmeti öğretecek ve bilmediklerinizi bildirecek bir elçi gönderdik.” ( 2-Bakara Suresi 151) ayetlerde olmayan ama Allah’ın ( c.c ) emirleri olan bazı kuralları Peygamberimiz ( sav ) söylemiş veya yaşayarak göstermiştir.İtaat emri var: İtaat etmediğimiz Efendimizden nasıl şefaat bekleriz. Allah (c.c ) izni ile biz Müslümanlara şefaat edeceği de bildirilmiştir.
“ Allah’a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız.” ( 3-Ali Imran Suresi 132) Merhamete ulşmamızın kapısı itaatten geçiyor.
De ki: “Sizi ve kime ulaşırsa kendisiyle uyarmam için bana bu Kuran vahyedildi.” ( 6-Enam Suresi 19)
13-“ Bunlar Allah’ın sınırlandır. Kim Allah’a ve elçisine itaat ederse, onu altından ırmaklar akan ebedi kalacakları cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş ve mutluluk budur.”( Nisa 13 )
14-“Kim Allah’a ve elçisine isyan eder ve O’nun sınırlarını aşarsa, onu da içinde ebedi kalacağı ateşe sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır.” ( 4-Nisa Suresi,14 )
Emirler çok açık, artık itiraz edene bir şey söyleyemem. Rabbim irademizi serbest bırakmış. Herkes istediği yöne gider. Ceza ve sevaplar açıklanmış, akıllı olanın doğru yolda olacağı da bildirilmiştir.
Rabbimiz gerçekten sevenlerle sevmeyenleri ayırmak için imtihanda olduğumuzu da söylüyor. Bize düşen Kur’an’a ve sünnetlere uymak.Efendimiz Muhammed ( sav )e itaat, Rabbimizin merhametine kavuşturacak olduğuna göre niye duralım.
Bu günün şartlarında merhamete uğramazsak, cennet bizi zorlar. Yardımsız yaşamak, uçurumdan yuvarlanmak gibidir.İnsanı yalnızlığa ve bunalıma iter.
Rabbim biz Müslümanlara yardım et, af ve afiyet ver, iman selameti ver, doğru yolundan ayağımızı kaydırma, Resulümüzü sevenlerden eyle, Seni sevenlerden ve Senin sevdiklerinden eyle. Amin.

17 Ocak 2017 Salı

TEVBE DUASI

UASI
Elhamdülillahi Rabbil Alemin vel akibetül müttekin vesselatü vesselami ala Rasülüne Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ecmain.
Ya Rabbil Alemin, Ya Errahmanirrahimin, Lailahe illallah kalbimizi karartma!
Ya İlahi rızkımızı azaltma!
Ya Rabbi kendi kapından başka kapı aratma, dünya ve ahrette bunaltma, tükenmez sabır, azapsız kabir cümlemize nasip eyle Ya Rabbi!

Ey bizi yoktan var eden, varlığından haberdar eden Allah’ım, okumuş olduğumuz Kur’an-i Kerimi, Yasin-i şerifi, tebareke ve amme ve diğer sureleri kabul eyle Ya Rabbi!

Peygamberimiz aleyhisselam Efendimiz hazretlerinin mübarek, latif ruhuna hediye eyledik, ahrette şefaatine, Cennette komşuluğuna cümlemizi nasip eyle!
Bütün Peygamberlerin ruhlarına hediye eyledik, haberdar eyle Ya Rabbi

Burada bulunan Kur’an okuyan ve dinleyenlerin bütün gelmiş geçmişlerinin de ruhlarına hediye eyledik kabul eyle Ya Rabbi! Ev sahibinin bütün gelmiş, geçmişlerinin ruhlarına da hediye eyledik, kabul eyle Ya Rabbi!
Ruhlarını şaad, meşdür, taksiratlarını af ve mağfiret eyle, kabirlerini pir-nur, mekânlarını Cennet eyle Ya Rabbi!

Vücudumuzu kaim, nimetimizi daim, sıhhatimizi müdayim, evlatlarımızı alim eyle, ağzımıza tad, vücdumuza sıhhat, evlatlarımıza itaat nasip eyle Ya Rabbi!

Fakirlik gelmeden evvel; nimetin, meşguliyet gelmeden evvel; boş vaktin, ihtiyarlık gelmeden evvel; gençliğin, hastalık gelmeden evvel; sıhhatin, ölüm gelmeden evvel; hayatın kıymetini bilmeyi bizlere lütfeyle Ya Rabbi!

Amentüye tam inanan, kalbi aşkın ile yanan, seherlerde erken kalkan, feyzi İlahına kanan, Kabetullah’a hazır olan kullarından eyle Ya Rabbi!

Her yerde haddini bilen, gönül aynasını silen, Mahşerde el ağlarken, berat yüzü gülen kullarından eyle bizi Ya Rabbi!

Lütfi İlahine eren, iman ile can veren, Firdevs cennetine giren, orada Cemalini gören Salih kullarından eyle Ya Rabbi!

Dertli kullarına deva, borçlu kullarına eda, hasta kullarına şifalar nasip eyle!
Senin indinde kabul olan dualar hürmetine, bizimde şu anda yapmış olduğumuz duayı kabul ve makbul eyle Ya Rabbi!

Aramızdan rabıtayı kesme, kalp penceremizi kapatma, Müslüman olarak getirdin, Müslüman olarak Habibin Muhammede götür Ya Rabbi!

Allah’ım bizi af eyle, her derdimizi def eyle, rızkımızı bol eyle, kabrimizi nur eyle Ya Rabbi! Evvelim Allah, ahirim Allah, kalbimde Beytullah, Lailahe illallah Muhammedün Resulallah!

Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhü ve resulallah diyerek çene kapamayı nasip eyle Ya Rabbi!

Ecel gelip de kabire konulduğumuzda, Rabbin kimdir diye sorulduğunda, Rabbim; Allah’ü Teâlâ, nebim; Muhammed Mustafa, dinim; İslam, Kitabım; Kur’ani Azimüşşan, Müslümanım Elhamdülillah diyerek cevap vermeyi nasip eyle Ya RABBİ!

Allah’ım şeytanın şerrinden, kabir azabından, ölümün dehşetinden, kabrin vahşetinden Sıratın zulmetinden muhafaza eyle Ya Rabbi!

Ölümün hayırlısını nasip et, imanımıza selamet, af ve afiyet ver Ya Rabbi!

Ya Rabbi! Ya Rabbi! Fağfirlena zünübena 6 nesne ver bana: biri iman, biri rahmet, biri cennet, biri nasip, biri kısmet. Bu 6 nesneyle müşerref eyle!

Bütün Müslümanlara, düşman altında ezilen, zülum gören kardeşlerimize yardım et, zafer nasip et, Müslüman âlemine af ve afiyet ver. Vatanımıza birlik, evlerimize huzur ver, gençlerimize ihlas ver, sevdiklerinden eyle, Ya Rabbi!

Ya Rabbi dualarımızı Beytullah’ta yapılan dualardan ilhak ile kabul eyle.
Hz. Muhammed peygamberimizin mübarek hürmetine, erenler, evliyalar, şehitler hürmetine, sana yalvaran yaralı gönüller hürmetine, arşı alanın altında yazılan isimler hürmetine, kürsün üstünde yazılan yazılar hürmetine, dualarımızı kabul eyle, cümlemizi af eyle! Amin! Amin!

Sübhane rabbike izzeti amme yessifun ve selamün alel murselin vel hamdulillahi rabbül alemin el fatihatül selavat amin!

AHİRETİN VARLIĞI

AHİRETİN VARLIĞI
Ahiret var mı, yok mu diye soruluyor. Bu konuda birçok ayet ve hadis vardır. Kalp gözüyle görmesini bilenlere kâinattaki bazı hadiseler ölüp dirilmeyi gösteriyor. En basit örnek; gözlerimizin önünde her sonbahar ve ilkbaharda oluyor. Ağaçların yapraklarını döküp, bütün faaliyetlerinin bittiği sonbahardan sonra, ilkbaharda yeniden canlanmasıdır. Sizde çok örnek verebilirsiniz. BAKARA SURESİ 80- 82. AYETLERDE ALLAH ( c.c) Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah katından bir ahid mi aldınız? —ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. İman edip Salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 80-82) AHZAP SURESİ 63. AYET İnsanlar, sana kıyamet saatini sorarlar; de ki: "Onun bilgisi yalnızca Allah'ın katındadır." Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir. (Ahzap Suresi 63)

ARAF SURESİ 57. AYET
O (Allah) ki, kendi Rahmetinin önünde rüzgârları, müjdeciler olarak gönderdi. Arkasından (rüzgârlar), yoğunlaşmış bulutları yüklenip-taşır. Böylece onunla, ölü(kurak) bir beldeye su indirir, orayı onunla sularız ve her bir üründen çıkarırız. İşte Biz, ölüleri de bu şekilde, diriltip-çıkarırız, umulur ki düşünürsünüz. (Araf 57 )

ALLAH (C.C) ANLATIYOR…. Göz kapalıyla diyecek yok

AKILLI KİM

Yahya b. Muaz ( rh.a ) şöyle buyuruyor:
Akıllı kimseler üç kısımdır:
Dünya kendisini terk etmeden dünyayı terk eden,
Kabre girmeden önce kabri için hazırlık yapan,
Rabb’ine kavuşmadan önce rızasını kazanan.

Yahya b. Muaz ( rh.a ) şöyle demiştir:
“ Allah’a hizmet etmekle mutlu olana, bütün varlıklar hizmet etmekten mutluluk duyar. Kimin gönlü Allah ile mutlu olursa, onu gören herkesin gözü aydın olur.” ( Beyhaki )

İBRAHİM SURESİ 23. AYET
“ İnanan ve Salih amel işleyenler, Rablerinin izniyle, ebedi kalacakları ve içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklardır. Oradaki esenlik dilekleri “selam” dır.” ( İbrahim 23 ) “

MÜ’MİNİN SURESİ 1, 2, 3, 4, 5. AYETLER
“ Mü’minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir. Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler. Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler. Onlar ki, zekâtı öderler. Onlar ki, ırzlarını korurlar.” ( Mü’minin 1-5 ) buyurmuştur. Allah ( c.c ) Müslümanlara müjde veriyor.

Peygamberimiz ( sav ) “ Allah’ım! Seni anmak, Sana şükretmek, Sana güzelce kulluk etmekte bana yardım et.” ( Davud, Nesai, İbni Hanbel ) diye dua etmiştir. ÂMİN

AYET VE HSDİSLERLE DUA

AYET VE HADİSLERLE DUA
Kuran'da Duanın önemi "... Sizin duanız olmasaydı Rabbim size değer verir miydi?" (Furkan Suresi, 77) "Rabbi zidnî ilma" Ey Rabbim! Benim ilmimi artır. ( Taha 114 ) PEYGAMBERİMİZ (SAV) MİN DUASI "Allah'ım (rahmetini) umarak, (azabından) korkarak kendimi sana teslim ettim. Yüzümü Sana çevirdim, işimi Sana ısmarladım, sırtımı Sana dayadım, Sana sığındım. Senden başka sığınak, Senden başka dayanak yoktur. İndirdiğin kitaba ve gönderdiğin Peygambere inandım." ( Buhari) “Allah’ım! Mal, aile, çocuk olarak insanlara verdiklerinin hayırlısını dilerim, sapıtan ve saptıranları değil.” ( Tirmizi) “ Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun” ( Ebu Davud ) Hz. İbrahim'in (a.s) Kendisi ve Soyu İçin Yaptığı Dua "Rabbic'alnî mugîm'es-salati ve min zurriyyetî. Rabbena ve tegabbel duaî. Rabbeneğfirlî ve li-valideyye ve lil-muminîne yevme yegûm'ul-hisab." Ey Rabbim! Beni ve soyumdan gelen Salih kimseleri, namazını dosdoğru kılanlardan eyle! Ey Rabbimiz! Duamı kabul eyle! Ey Rabbimiz! Herkesin hesaba çekileceği günde, beni, anamı, babamı ve bütün müminleri affet! ( İbrahim 40-41 ) Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver; ahrette de iyilik ver. Ve bizi cehennem azabından koru. Allah'ı Anan Müminlerin Yaptığı Dualar "Rabbena inneke men tudhil'in-nâre fegad ehzeyte, ve ma li'z-zalimîne min ensâr." Ey Rabbimiz! Muhakkak sen, kimi ateşe sokarsan onu cezalandırırsın. Zalimler için yardımcı yoktur.[ Al-i İmran 192 ) "Rabbena fağfir lenâ zunûbena ve keffir annâ seyyiâtinâ ve teveffenâ mea'l-ebrâr. Rabbena ve atinâ ma veadtenâ alâ rusulike vela tuhzinâ yevm'el-giyameh. İnneke lâ tuhlif'ul-miâd." Ya Rabbi! Bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve bizi de iyilik yapanlarla birlikte öldür. ( Al-i İmran 193 ) Ya Rabbi! Elçilerine vaad ettiklerini bize ver, kıyamet gününde bizi hor ve aşağılık kılma. Sen kesinlikle vaadinden dönmezsin.[ Al-i İmran 194 )

PEYGAMBERİMİZİN DUASI

ÇOK GÜZEL BİR DUA
Peygamberimiz (sav) “ Allah’ım rahmetini umarak,
Azabından korkarak, kendimi Sana teslim ettim.
Yüzümü Sana çevirdim, işimi Sana ısmarladım.
Sırtımı Sana dayadım, Sana sığındım.
Senden başka dayanak yoktur.
İndirdiğin kitaba ve
Gönderdiğin Peygambere inandım.”
( Buhari, Müslim )

Allah ( c.c ) sığınmak nasip olsun.

BORÇLUYA YARDIM ETMEK

BORÇLUYA YARDIM
BAKARA SURESİ 280. AYET
“ Eğer borçlu sıkıntı içinde bulunuyorsa, o halde ona geniş bir zamana kadar mühlet verin. Alacağınızı sadaka olarak bağışlamanız bir bilseniz sizin için çok daha hayırlıdır.

Sıkıntı içinde olan bir Müslüman’ a yardım, dinimizde çok önemlidir. Rabbimiz kolaylık için borç verenin, iyi niyetli borçlu, parasını ödeyemiyor ise biraz daha zaman vermesini, durumumuzda iyi ise bağışlarsak sadaka sevabı alacağımızı, bağışlamanın Allah'ın (c.c )  daha hoşuna gideceğini bildirmiştir.

İnsanlar arasında sevgiye önem veren dinimiz, borçluya el uzatma ile arada sevgi bağı oluşacağını, toplumun daha huzurlu olacağını bildirmiştir.

İnsanlara faizli borç veren insanlardan mümkünse borç istememelidir. Bu bir yardım değil, insanları soymaktır. Dinimiz bunu yasaklamıştır.

"Eğer Allah'a içten gelen istekle ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. " (Tegâbun, 64/17).

Bir hadis-i şerif’te ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.) söyle buyurmuştur:

“Sadaka 10 misliyle, borç 18 misliyle mükâfatlandırılır.”
(et-Tergîb ve't-Terhîb, II, 40).

"Ey iman edenler, muayyen bir zaman vaadiyle borçlandığınızda onu yazın. Aranızda bir kâtip de doğrulukla yazsın. Yazan Allah'in kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin. Yazsın. Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın. Şayet, borçlu, sefih, küçük ve kendisi yazdıramayacak durumda ise, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerden iki de şahit yapın. Eğer iki erkek bulunmazsa Şahitlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir. Şahitler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç, küçük veya büyük olsun onu müddeti ile beraber yazmaktan üşenmeyin. Bu Allah yanında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemenize de daha yakındır... " (Bakara, 2/282).

İşimizi garantiye almamızı Allah ( c.c ) istiyor, borç vereceğimiz kişiyi iyi tanımalı, dolandırıcı ise tedbirimizi almalıdır. Günümüz de borç alıp verilmiyor, verdiğimiz kişlinin güvenilir olmasına dikkat etmeliyiz.

Allah ( c.c ) yardımcımız olsun

16 Ocak 2017 Pazartesi

HAYVANLARIN ZİKİRLERİ

"
BÜTÜN MAHLUKAT ALLAHI ZİKREDER HAYVANLARIN ZİKRİNİ ÖĞRENMEK  İSTERMİSİN?

Bütün kuşların ârifi Leylektir” Demek ki, kuşlar âleminin de, ârifi câhili var
Lokman (a.s.) buyurur:
Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O her sabah, zikir ve tesbîh ediyor, sen ise uyuyorsun!...
Allah (cc)'ı tüm mahlukat zikreder
En fazla zikreden hayvan: Kurbağa
En az zikreden hayvan: Eşek (Yanlış anlamayın sakın O bile günde 5000 kere "ALLAH" diyor.........
***
Kuşlar öterken zikrederler
İmam-ı Begavi hazretleri, Kab-ül-Ahbar hazretlerinden nakleder.
Süleyman aleyhisselamın bildirdiğine göre, bazı kuşlar öterken derler ki:
Tavus kuşu: Cezalandırdığın gibi cezalandırılırsın.
Hüdhüd: Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.
Göçeğen: Ey günahkârlar, Allahü teâlâdan af ve mağfiret isteyin!
Kaya kuşu: Her canlı ölecek, her yeni eskiyip çürüyecektir.
Kırlangıç: Ne yaparsanız, onu bulursunuz.
Güvercin: Yeri göğü mahlûkatla dolduran Rabbimi, noksan sıfatlardan tenzih ederim.
Kumru: Sübhâne Rabbiyyel-a’lâ.
Karga: Allahü teâlâ her şeyi helak edecektir.
Kustat kuşu: Susan, başına belâ ve musibet gelmesinden kurtulur.
Papağan: Düşüncesi dünya olan kimseye yazıklar olsun!
Doğan: Sübhâne Rabbî ve bihamdihî.
Bu kuşların ötüşleri, konuşmaları, yalnız bu sözlere ve mânâlara mahsus değildir.
Neml suresinde, karınca ve hüdhüdün konuşmalarının bildirilmesinden, ihtiyaca göre öterek ses çıkardıkları, konuştukları anlaşılmaktadır
. Kuşların, diğer vahşi hayvanların sesleri ve kâinattaki hareketlerin hepsi, Allahü teâlânın, peygamberlerine ve evliyasına hitabıdır.
Evliya, bu ses ve hareketleri, makamlarına ve derecelerine göre anlar, çünkü peygamberler, kuşların ve diğer hayvanların dillerini bilirler. Evliya-yı kiramsa, onların dillerini aynen bilemez. Sadece, onların seslerinden kendi hâllerine ait olan hususları, Allahü teâlânın kalblerine ilham etmesiyle bilirler. (Ruh-ul-Beyan, Peyg. Tarihi Ans.)
***
Hayvanlarında kendi lisân-ı halleri ile bir zikirleri olduğu, geçmişten gelecekten nice haberler verdikleri gibi, bize lakırdı gibi gelen
leyleğin lek lek diye ötüşünde ise;
“Ey yardımı istenen Allah’ım, Mülk senindir. Hamd ve senâ ancak sana mahsustur” nidâsı gök yüzüne yükselmektedir.
“Bütün kuşların ârifi Leylektir” Demek ki, kuşlar âleminin de, ârifi câhili var.
Kumrunun KÛ- KÛ- neredesin ? neredesin ? diyerek vakur bir şekilde ortalıkta dolaşmasına atıfta bulunarak, ......Mesnevî’de:
“Kumru gibi ne zamana kadar neredesin Yâ Rabb ? neredesin Yâ Rabb ? diye onu arayıp duracaksın” Der.
Horozun bizlerin kulağına gelen ü-ürü-üüüüüüüüü sesinin aslında “Üzkürûlâh” olduğu da farklı bir Mesnevi beytinde açıklanır. Yâni;
“Allah’ı anın”
Hz. Mevlana
***
Bir defasında, Davud Aleyhisselam:
“Bu gece Allahü Teala hazretlerini öyle tesbih edeceğim ki, mahlukatından hiçbir kimse; onu bu şekilde tesbih etmeyecek etmemiştir!” dedi.
Bunun üzerine evinin (bahçesindeki) suyun içinde olan bir kurbağa kendisine Davut (as). ma seslendi:
“Ey Davud! Sen Allahü Teala hazretlerini çok tesbih etmekle övünüyor musun? Tam yetmiş senedir; Allahü Teala hazretlerini zikrediyorum. Allah’ın zikrinden dilim kurumadı. Ve bu on gecedir de şu iki kelimeyle meşgul olmaktan hiçbir şey yemedim ve içmedim.” Davud Aleyhisselam:
“O iki kelime nedir?” diye sordu. Kurbağa:
Şunlardır dedi:
“Ey her bir lisan ile tesbih olunan! Ve her bir mekanda zikir olunan (Rabbim seni noksan sıfatlardan tesbih ve tenzih ederim)…”
Bunun üzerine Davud Aleyhisselam kendi içinde;
“Ben bundan daha beliğ bir söz söyleyemem! Dedi.
Küçükken duyardık EN ÇOK ALLAHI ZEKREDEN kurbağadır diye. Pek inandırıcı gelmezdi o zaman için. Hatta bahçede öğle aralarında devamlı öterlerdi (Allah'ı zikrederlermiş) kafamız şişerdi. Meğer Allah'ı zikrederlermiş..
Yıllar sonra duymuş olduğumuz bilgileri kitaptan okuduk.
Bilerek kurbağa öldürenlere önemle duyrulur...
( Ruhu’l-Beyan//)
Resulullah sav: «Kurbağaları öldürmeyin; çünkü onların vakvakass tesbîhdir. Yarasayı da Öldürmeyin; zîrâ Beyt-i Makdis. harap edildiği zaman yarasa: Yâ Râb! beni denize musallat kıl da şunları boğayım; demiştir» Beyhâkî, Hz. Enes (R.A.} dan da şu hadîsi rivayet etmiştir:
«Kurbağları öldürmeyin; çünkü onlar ağızlarına su doldurarak ibrahim'in ateşine varmışlardır. Bu suyu ateşin üzerine serpiyorlardı.»
Gerek babımızın hadîsi, gerekse diğerleri kurbağa öldürmenin haram olduğuna delâlet etmektedirler. Öldürülmesi haram olunca bundaa yenmesinin de haram olduğu anlaşılmıştır. Zîrâ yenilmesi helâl olsa Öldürülmesi yasak edilmezdi
FeTh-i aLeM

PAYLAŞALIM HERKES OKUSUN

Dini Hikaye seven kardeşlerim
Bizi TAKİP etsinler → Sait Davran

ZEHİRLENEN SAİD NURSİ

#BEDİÜZZAMAN'A ÖYLE ZULMETTİLER Kİ; VEFAT ETTİĞİNDE 36 KİLOYA DÜŞMÜŞTÜ. ONA VERİLEN ZEHİRLER, VÜCUDUNDA ELMA BÜYÜKLÜĞÜNDEKİ UR'DA BİRİKMİŞTİ...

Dünyada ençok zulme uğramış İslam Alimlerinden biridir, çilekeş mazlum, vatan perver, kahraman Bediüzzaman...

Üstad vefat etmeden önce vasiyet olarak cenazesini Molla AbdulHamidin yıkamasını ister. Ancak Ramazan ayıdır ve 25. gündür, Kadir gecesidir. Molla AbdulHamid itikafa çekilmiş, dünya kelamı etmemekte, sadece ibadet ve zikirle meşgul olmaktadır...

Molla AbdulHamid üstadın vasiyeti söylenir. Hiç şaşırmaz. Haberim var der...

Haberi getirenler bu sefer şaşırır. Peygamber Efendimizin ruhaniyeti yakazaten geldi ve haber verdi, öleceğini biliyorum, cenazeyi de ben yıkayacağım der...

Cenazeyi yıkayan Molla Abdulhamid 36 kiloya düşmüş bu asrın çilekeş insanının sol kolu koltuk altında elma büyüklüğünde siyah bir ur görür. 21 defa zehirlenerek öldürülmek istenen üstadı Allah korumuş ve verilen zehirler bu yumruda toplanmıştır...

Ecel birdir değişmez, öldürmeyen Allah öldürtmeyecek, elbette vazifeli şahsı vakti gelene kadar koruyacaktır. Üstad ölümden korkmamıştır ve kaçmamıştır...

Afyon hapishanesinde dışarıda öldürücü kuru soğuğun olduğu gün hücresinin tüm camlarını kırarlar ve donarak ölmesini isterler. Sabaha kadar donmamak için hareket eder, esmaül hüsna, evradu ezkar, zikir çeker aynı zamanda şiddetli ağrılar çeker...

Başka bir sefer Emirdağ’da ev hapsinde olduğu sırada ise bir fili öldürecek kadar zehri çaktırmadan yiyeceği yoğurdun içine karıştırırlar. Fark eder ve hemen kendini kusturur, ama geç kalmıştır. Tam beş gün ölü gibi yatar,insanoğlunun dayanamayacağı acılar çeker,garip kimsesiz mazlum bu insana kafir Rus'un çektirmediğini çektirirler.sonra tam öldü sanıldığı sırada dipdiri sevgili Rabbimizin izniyle ayağa kalkar...

Üstadın ölmeden önce Konya’da ziyaret edip arabadan inmeden görüştüğü kardeşi Abdülmecid abi ile helallaşmesinde ilginç bir keramet daha yaşanır!..

Ölmeye gittiğini biliyordur. üstad kardeşine son sözleri şöyle olur: Benim yüzümden sana eziyet edecekler, hapsedecekler. Sakın üzülme orada sana eşinden daha iyi bakarlar...

Üstad kardeşinin üzülmemesi için onu teselli eder, hemde ölüme giderken…

Abdülmecid abi ceberut zalimler tarafından 111 gün sonra gözaltına alınır ve hapsedilir..

YEMEK YAPARKEN DUA

YEMEĞİ HAZIRLAYAN ÇOK DİKKATLİ OLMASI LAZIM

Bir keresinde ALLAH u Teala nın Büyük Evliyalarından
Şah-ı Nakşibend Kaddes Allahu Sırrahu, Aziz Gadyut denilen bir beldeye gitti..
Orada sevenlerinden birisi onlara yemek ikram etti..
Bu Büyük Veli bir müddet yemeğe baktıktan sonra,Buyurduki;
"Biz bu yemeği yiyemeyiz..
yemek sahibi
"Efendim kazancım helal yoldandır"dedi..
Şah-ı Nakşibend KaddesAllahu Sırrahul Aziz Buyurduki;
"Evet bu yemekler helal yoldan temin edilmiş..
Lakin Bu yemekleri pişiren kimse,öfke halinde pişirmiş..
Eğer bizde yersek bizde öfkeli oluruz..Onun için biz bu yemeği yiyemeyiz..
Sonra şöyle devam etti:
"Bir yiyecek şayet gaflet içinde,
öfkeyle hazırlansa,
onda hayır ve bereket yoktur..
Zira ona nefis ve şeytan karışmıştır..
Böyle bir yemeği yiyen kimsede mutlaka bunun tesiri meydana gelir.."
Demek ki,insan yemek hazırlarken hangi halette ise o hali yemeğede tesir ediyor..
Ve o yemeği yiyene de o halet tesir ediyor..
O zaman Yemek yapan kişinin üzerine bazı hükümlülükler geliyor..
Her kim yemeği yapacaksa o esnada KALB ten ve muhabbetle yapacak..
Besmele ile başlayıp,
zikirle devam edip,
salavat ile bitirecek ki,
o zikrin o salavatın
vede güzel niyetin tesiri olsun..
Ve sürekli yemek hazırlarken Dilini o esnada
ALLAH u Teala nın zikri ile meşgul edecek..
Ve Niyet edecek ki;
"Ya RABBi,kim bu yiyeceklerden ve içeceklerden yerse,
onlara öyle bir güç ve kuvvet ver ki,
SENİ zikredebilsinler,
SANA ibadet edebilsinler,
Salih ameller yapmaya muvaffak olsunlar.."
gibi güzel niyetler demelidir
ve hazırlamalıdır..
Böyle yapılırsa ALLAH u Teala nın izni ile o yemeklerden yiyenlere böyle güzel hasletler meydana çıkaR.

İHANET ETMEK

İHANET ETMEK

ALİ İMRAN 161 - Hiçbir peygambere ganimet malını gizlemesi (devlet-millet malını aşırması) yaraşmaz. Kim böyle bir aşırma ve ihanette bulunursa kıyamet günü aşırdığını boynuna yüklenerek getirir. Sonra da herkese kazandığının karşılığı tastamam ödenir, onlar haksızlığa da uğramazlar.

NİSA 105 - Biz sana Kitab (Kur'ân)ı hak olarak indirdik ki, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hüküm veresin. Sakın hainlerin savunucusu olma!

NİSA 107 -Kendilerine hainlik edenleri savunma. Zira Allah, hiçbir haini, hiçbir günahkârı sevmez.

 Âl-i İmran: 85 “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa, onunki katiyyen kabul edilmeyecek ve o âhirette kaybedenlerden olacaktır.”

15 Ocak 2017 Pazar

ÖLÜM VE DİRİLMEK

ÖLÜM VE ÖLÜMDEN SONRA DİRİLME
AL-İ İMRAN SURESİ 185. AYET
“ Her canlı ölümü tadacaktır. Şüphesiz kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir” (Ali İmran 185)
EL- MUHYİ
—Hayat veren ve hayatı devam ettiren-
İnsanlara, hayvanlara ve bitkilere hayat veren, yeryüzünü canlandıran Allah’tır.

İSRA SURESİ
Dediler ki: “Biz kemikler haline geldikten, toprak olup ufalandıktan sonra mı, gerçekten biz mi yeni bir yaratılışla diriltileceğiz?” De ki: “İster taş olun, ister demir.” “Ya da göğüslerinizde büyümekte olan (veya büyüttüğünüz) bir yaratık (olun).” Bizi kim (hayata) geri çevirebilir” diyecekler. De ki: “Sizi ilk defa yaratan.” Bu durumda sana başlarını alaylıca sallayacaklar ve diyecekler ki: “Ne zamanmış o?” De ki: “Umulur ki pek yakında.” (İsra Suresi, 49-51)

Rum Suresi 50 Ayette Allah (c.c)
“Allah’ın rahmetinin eserlerine bakın ki nasıl yeri ölümünden sonra diriltiyor? Şüphe yok ki O, ölüleri de diriltendir.” ( Rum 50 )

PEYGAMBERİMİZ (SAV)
Bu hususta Peygamber Efendimiz şu açıklamayı yapmışlardır:
"Bütün âdemoğullarını toprak yiyecektir. Ancak insanın "acbüzzeneb" denilen uzvu bundan müstesnadır. İnsanoğlu ondan yaratılmıştır, yine ondan terkip olunarak vücuda gelecektir."

Hâdisin ifadesine göre, her insanda acbüzzeneb denen çürüyüp kaybolmayan temel bir parçacık vardır. O parçacık, tıpkı çekirdek ve tohum gibidir. Ağaç nasıl çekirdek üzerine inşa ediliyorsa, insan vücudu da acbüzzeneb tohumu üzerine inşa edilecektir.

Bu ilk yaratılışta böyle olduğu gibi, diriltilişte de böyle olacaktır. Acbüzzeneb üzerine terekküb eden insan bedenine ruh iade edilecek, böylece o insan, ruh ve cesediyle birlikte diriltilmiş, yeniden yaratılmış olacaktır.

BEDİÜZZAMAN
Bu hususu, Bediüzzaman şu şekilde ifade etmiştir:
"Nebâtâtın tohumları gibi acbü'z-zeneb denilen bir kısım zerreler, insanın tohumu hükmünde olup, haşirde o zerreler üzerine beden-i insanî, neşv ü nemâ ile teşekkül eder." (İşârâtü'l-İ'câz).

MÜTEVAZİ OLMAK

MÜTEVAZİ OLMAK
Yüce dinimiz ahlaki güzellikler manzumesidir. Dinimizin emretmiş olduğu güzel ahlak esaslarından biri de tevazudur. Tevazu kibrin zıttı olup alçak gönüllülük, kendini olduğundan daha aşağı görmektir.

Peygamber Efendimiz (sav) “ Bir kimse Müslüman kardeşine alçak gönüllü davranırsa, Allah o kimsenin şerefini yükseltir. Kim de Müslüman kardeşine kibre der, büyüklük taslarsa Allah da onu alçaltır.” Buyurmuştur. ( et-Tergib vet-Terhib )

Alçak gönüllülük bir fazilettir, olgunluğun, güzel ahlakın alametidir.

Yüce Allah (c.c) Lokman Suresi 18. Ayette “ Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüneni sevmez.” Buyurarak bizleri bu konuda uyarmıştır.

İnsanların kalbinin içini bilmediğimiz için, onun Allah (c.c)ın yanındaki konumunu da bilemeyiz. Onu küçümserken, Allah (c.c)ı üzdüğümüzün de farkına varamayız. Çünkü kibirleneni Rabbimiz sevmediği gibi, kullarına da sevdirmeyeceğini söylüyor.

Yeryüzünde sevilmeyen bir insan olmamak için, alçak gönüllü olup, insanlara hoşgörülü, nazik olmak, bizi her zaman kazananlardan eder.

OKUMA VE BULUŞ İLİŞKİSİ

OKUMANIN BULUŞLARDA Kİ PAYI
Mucitlerin hayatları ile ilgili yapılan araştırmalar, onların da okumaya borçlu ve muhtaç olduklarını göstermektedir. Meşhur mucitlerin çoğu, buluşlarını kitaptan öğrendikleri bilgilerle gerçekleştirmişlerdir.

Telefonu icat eden G. Bell, bu fikri Alman yazar Helmoltz'un sesle ilgili bir eserinden almıştır.

Uçağı icat eden Writght Kardeşler, bu fikri yine bir kitaptan almışlardır.

Elektriğin babası J.Faraday, bir kimya kitabından ilham almıştır.

Henry Ford, otomobil yapma fikrini bir Fransız yazarın ziraat dergisinde yayınlanan bir makalesinden almıştır...

Yani mucitler okumamış olsalardı, mucit olamazlardı. Alimler okumayı sevmeselerdi, Alim olamazlardı. Yüksek mevkilere gelmek için, makam sahibi olmak için üniversite mezunu olmak için, hep okumak lazım. Bunları biliyoruz ama mecburen okuyoruz, bir türlü sevemiyoruz. Okuma sevdalısı olamıyoruz. Neden, siz cevaplayınız?

ŞİMDİKİ EĞLENCELERE CEVAP



İslam’da;
- +18 diye bir şey yok, “Müminlere söyle gözlerini ve ırzlarını korusunlar” (Nur: 30) var.
- Dene bir defadan bir şey çıkmaz yok, “Ey iman edenler şeytanın aldatmalarına kapılmayın” (Nur: 21) var.
- Moda ve hafif makyaj üzerine örtü yok, “Başörtülerini göğüslerinin üstüne salsınlar ve ziynetlerini göstermesinler” (Nur: 31) var.
- Benim günahlarım küçük, başkalarından daha iyiyim, kalbim temiz diye bir şey yok, “Siz onu basit sanırsınız ama Allah katında büyüktür” (Nur: 15) var.
- Param haram ama başka iş bulamadım yok, “Kim Allah’a karşı muttaki olursa Allah ona bir çıkış sağlar ve hiç ummadığı yerden rızkını verir” (Talak: 2) var.
- Şakaydı, dilim sürçtü... diye bir şey yok, “Söylediği her sözü kayda geçiren iki melek yanındadır” (Kaf: 18) var.
- Dünyaya bir defa geliriz, gençliğimizi-hayatımızı yaşayalım yok, “Her nefis ölümü tadacaktır. Kıyamette ecirlerinizi mutlaka göreceksiniz. Ateşten uzaklaştırılıp cennete giren kimse artık kurtulmuştur. Zaten dünya hayatı sadece aldatıcı bir geçinmeden ibarettir.” (Al-i İmran: 185) var.
, “Allah'ın göndermiş olduklarını tebliğ edenler Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Allah hesap gören olarak yeter.” (Ahzab: 39) var.

RÜTBELİYE SAYGI

Rütbesi var Asker,namaz kılan diğer askere sordu:
- Arkadaş kaçıncı asırda yaşıyoruz? Niçin kendini zahmete sokup her gün 5 defa namaz kılıyorsun.

Namaz kılan asker tam o sırada uzaktan görünen teğmeni gösterdi:
- Şu insanın yanından geçerken toplanıyor selam veriyor ve bütün emirlerine itaat ediyorsun. ''yat'' dese yatıyor 'kalk' dese kalkıyorsun? O da senin gibi iki ayağı iki eli ve bir başı olan bir insan değil mi?'
Diğer asker cevap verdi:
-'Evet! O da benim gibi biri insan ama rütbesi var omuzun da yıldızı var'.

Namaz kılan askerin cevabı müthişti:
-Ey arkadaş! Sen omuzun da bir tane yıldızı var diye senin gibi bir insana itaat ediyorsun da ben yerdeki kumlar adedince yıldızları olan ve hepsini tespih tanesi gibi kudret eliyle çeviren Allah’a niçin itaat etmeyeyim?
Niçin namaz kılıp emrini yerine getirmeyeyim?

13 Ocak 2017 Cuma

DERTLER NEDEN BÜYÜK

DERTLER NEDEN BÜYÜK
İNSAN; BÜYÜK DERDİ YOKSA KÜÇÜK DERTLERİ BÜYÜTÜR, BÜYÜK DERT VARSA KÜÇÜKLERİ GÖRMEZ, YANİ İNSANIN HER ZAMAN BÜYÜK DERDİ VARDIR, DİLİMİZİ ŞİKÂYETE DEĞİL ŞÜKRE VE HAMD ETMEYE ALIŞTIRMAK LAZIMDIR.

Yine kendi çıkarımız için şükretmeli, ebedi hayata hazırlık yapmalıyız. Öleceğimizi bile bile dünyalık mal biriktirmek için gece gündüz demiyor çalışıyoruz. Bir iki dünya işlerini ölçülemeyi öğrenebilsek, o zaman dünyalık koşturmalarımıza da ibadet sevabı veriliyor.

Hem huzurlu bir yaşam olur. Harama, helale dikkat etmediğimiz zaman şeytan yanımızda gezer, evimizin içine dolar, evi daraltır. “ ev üstüme geliyor, bunalıyorum, huzurum yok” diyenleri çok duyuyoruz.

Allah’ın (c.c) yardımı olmuyor, düştüğümüz çukurdan elimizden tutan olmazsa çok zor çıkarız, işte biz ibadetsizlikle bu zorları yaşıyoruz.

Said Nursi hazretleri: “Dünyayı sırtınıza almayın, taşıyamaz altında ezilirsiniz, sırtınızdan atın Allah’a dayanın, Allah’tan (c.c) yardım isteyin. İşleriniz çok güzel olur, kolaylaşır, nasıl yürüdüğüne sizde şaşırırsınız,” diyor.

ALLAH (C.C) YARDIMI İÇİN, EMİRLERE DİKKAT VE GÜZEL AHLAK OLMASI ŞARTTIR.

Allahü teâlâ, insanlara bol nimet vermiştir; fakat insanların çoğu şükretmez. (Bekara 243, Yunus 60, Neml 73, Mümin 61)
Şükür Nimeti Arttırır

İbrahim 7: Rabbiniz: "Şükrederseniz and olsun ki, size karşılığını artıracağım; nankörlük ederseniz bilin ki azabım pek çetindir" diye bildirmişti.

Fatır 30: Çünkü (Allah,) ecirlerini noksansız olarak öder ve kendi fazlından onlara arttırır. Şüphesiz O, bağışlayandır, şükrü kabul edendir.
DÜNYALIK AŞK NEDEN ÇOK ÜZÜYOR
Gençliği en çok üzen olaylardan biri kimsede gerçek aşk bulamamalarıdır.
Şöyle bir düşünelim neden böyle oluyor, başlarken “biraz gezeyim beğenmesem değiştiririm, dokunayım gönlüm neşelensin” düşüncesi yerleşmiş.

Gençlik zinanın sınırlarını hiç bilmiyor, ellerini tutmak, şehvetle gözlerine bakmak bunlarda zina oluyor, “ ne var herkes yapıyor” dendiğini duyuyorum.

Başlarken haramla başlandı, Allah (c.c) yardımı bitti, şeytan yanınıza yerleşti. Sizi bunalıma, belki de intihara kadar sürükleyecek olaylar başladı. Şeytan bizim açık düşmanımız, hayırlı olsun diyecek değil, sizi nasıl mahvedeceğini hesaplar.

Basit olaylarla sürekli aranızı açar, sensiz olamam duygusunu yerleştirir, sürekli hatıraları canlandırır, size dünü düşündürmekle bu günü zehir eder.. Ayrılık olunca da aşırı üzülmeniz normal oluyor.

Sadece iyi niyetli haram dikkat eden gençler evlenebiliyor mutlu oluyorlar. Diğer türlü birliktelikler evlense de mutlu olamıyor, birkaç yıl sürüyor. Birlikteyken beğendirme çabası var, evlenince iki tarafta kendi oluyor. “Ben tanıyamamışım” oluyor.

Mevlânâ Hazretleri; dünyalık sevgiyi şöyle tanımlıyor:

Ey gafil! Sen kendi şehvetine aşk adını koymuşsun. Şu halinle o namus-u ekberi soymuşsun. Aşkın asıl manasının altını oymuşsun. Bir bilebilsen küstahlığa nasıl doymuşsun.

Evlilik olmayan niyette Allah (c.c) yardımı yoktur

NUR SURESİ 32. AYET   “İçinizdeki bekârları, kölelerinizden ve cariyelerinizden Salih olanları evlendirin. Eğer yoksul iseler, Allah onları lütfü ile zenginleştirir. Allah lütfü bol olandır, bilendir.”
RUM SURESİ 21. AYET “İçinizden, kendileriyle huzura kavuşacağınız eşler yaratıp; aranızda muhabbet ve rahmet var etmesi, O’nun varlığının belgelerindendir. Bunlarda, düşünen Kavim için dersler vardır.”

11 Ocak 2017 Çarşamba

KANDİL GÜNÜ NE YAPABİLİRİZ

MEVLİD KANDİLİNİZ MÜBAREK OLSUN
Şükür ki; Rabbim ( c.c ) biz Müslümanları öyle yüce bir Peygambere Muhammed (sav) ümmet eylemiş, vaktimiz geldiğinde de canımızı ümmet olarak, imanımızla alır inşaallah.

Hiç bir şey yapamıyorsak akşam yemeğini evdekilerin sevdiği yemekten yapalım, Peygamberimizin doğum günü diye özel yaptım diyelim. Sevinelim ve ailemize Peygamberimiz (sav) doğum günü olduğunu bildirelim.

Kur'an okuyalım, akşamımızı neşeli geçirelim, çocuk demeyin onlar sizin neşenizi unutmaz,  kutlanması gereken gün diye hep hatırlarlar.

Ailemizden birinin doğum günü olunca nasıl çabalıyoruz.  Bu gecede canımızdan önemli sevgilimizin doğum günü, kendimize özel kutlayalım inşaallah.

GENCİN İBADETİNİN KIYMETİ

GENCİN İBADETİ NEDEN KIYMETLİ
Hadis-i şeriflerde de buyuruluyor ki: (Allahü teâlâ ibadet eden genci meleklerine gösterip “Bakın bu genç benim için şehvetini bırakıyor O benim nazarımda kıymetli bir melek gibidir” buyurur) [Deylemi]

(Bir genç ilim ve ibadet içerisinde yetişir olgunlaşırsa Allahü teâlâ Kıyamet günü ona yetmiş iki sıddık sevabı kadar sevap verir) [Taberani]

(Cömert ve güzel ahlaklı bir genç Allah katında kendisini ibadete vermiş cimri ve kötü huylu bir ihtiyardan daha üstündür) [Deylemi](MAD)

"Allah tevbe eden genci sever" (Câmiüssağîr: 1866) hadîsi de bizi tevbe etmeye sevk etmelidir. Allah'ın bizi sevmesinden daha büyük bir nimet olamaz.

İmam-ı Rabbani Hazretleri buyuruyor ki:
"Gençlik çağı, nefsin kaynadığı, şehvetlerin oynadığı, insan ve cin şeytanlarının saldırdığı bir zamandır. Böyle bir çağda yapılan az bir amele, pek çok sevap verilir."

"Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip elden kaçırmaz. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da rahat, elverişli vakit ele geçmez. Vakit de bulunsa, kuvvetsizlik, halsizlik zamanında, yarar iş yapılamaz. Bugün, güç, kuvvet yerinde iken, hangi özürle, hangi sebeple bugünün işi yarına bırakılabilir?"

"Peygamber Efendimiz (asm), "Yarın yaparım diyen, helak oldu, ziyan etti." buyurdu. Gençlik zamanında insanı üç din düşmanı olan nefis, şeytan ve kötü insanlar aldatmaya uğraşmaktadır. Bunlar karşısında, az bir ibadet pek kıymetli olur.

GENÇ OLUP UYANANLARA NE MUTLU
ALLAH’IM! ŞÜKÜRLER OLSUN GENÇLERE İBADET NASİP ETTİĞİN İÇİN.

10 Ocak 2017 Salı

MECLİSTEN KALKARKEN DUA

TOPLULUKTAN KALKARKEN
Bir araya geldik, yedik içtik Allah (c.c) anmamız gerekiyor
BAKARA SURESİ 152. AYET
Öyleyse yalnız beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, sakın nankörlük etmeyin.

834. Ebû Berze radıyallahu anh şöyle dedi:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem meclisten kalkmak istediğinde, son söz olarak şöyle dua ederlerdi:

“Sübhâneke Allahümme ve bihamdike eşhedü en lâ ilâhe illâ ente estağfiruke ve etûbu ileyke”: “ Allahım! Seni her türlü noksan sıfatlardan tenzih ve hamdinle tesbih ederim. Senden başka bir ilâh olmadığını kesinlikle belirtirim. Senden bağışlanmamı diler ve sana tövbe ederim.” Bunun üzerine bir adam:

– Ey Allah’ın Resûlü! Şüphesiz ki sen, daha önce söylemediğin bir söz söylüyorsun! dedi. Resûl–i Ekrem:

“Bu söylediğim sözler, mecliste işlenen hata ve kusurlara keffârettir” buyurdu.( Ebû Dâvûd, Edeb 27.)

BEDDUA ETMEK

İslâm dini, Müslüman’ların kendileri ve diğer Müslüman’lar aleyhinde beddua etmelerini yasaklamıştır.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.): “Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.” (Müslim, Zühd 74; Ebû Dâvûd, Vitir 27) buyurmuştur.

Peygamber Efendimiz (s.a.s.) beddua etmekten kaçınırdı. Kendisinin lânet eden değil, aksine rahmet peygamberi olduğunu söylerdi. (Müslim, Birr 87)
“…Mü'mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir." (Buhârî, Cenâiz 84, Müslim, Îmân 176, 177)
"Lânetçiler, kıyamet günü ne şefaatçi ne de şâhit olurlar." (Müslim, Birr 85, 86; Ebû Dâvûd, Edeb 45)
"Kul, herhangi bir şeye lânet ettiğinde o lânet gökyüzüne çıkar. Semânın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lânet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lânete lâyık ise onda kalır, değilse lânet edene döner." (Ebû Dâvûd, Edeb 45; Tirmizî, Birr 48)

Hemen fırsatçılar devlete beddualara başlamış, kömür madeninde vefat edenlere çok üzüldük, Allah (c.c) yardımcıları olsun.
Rahmet Peygamberi Diğer Peygamberler, kavimlerine lanet ettikleri halde, Peygamber efendimiz bir savaşta, kâfirlerin yok olması için dua etmesini istediklerinde, “Ben lanet etmek için, insanların azap çekmesi için değil, herkese iyilik etmek için, insanların huzura kavuşması için gönderildim” buyurdu.

Kur’an-ı kerimde de mealen, (Seni âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyruluyor. (Enbiya 107)
Allah’ü Teâlâ sadece kâfirlere, İslam’a aykırı yaşayanlara ve İslam’a zarar verenlere lanet etmiştir.
Müslümanlara ise cenneti müjdelemiştir.
“ Allah’ın laneti inkâr edenlerine üzerine olsun.” [Bakara 89] “ Biz kitapta açıkça belirttikten sonra indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.” [Bakara159]

Çünkü İslam’ın hakikatlerini gizleyenler; küfrün, batılın gündeme gelmesine ve yayılmasına sebep olmuş olurlar. “ Ayetlerimizi inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, işte Allah’ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onlaradır.” [Bakara 161]
“Gerçekten KUR’AN, en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü’minlere büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” ( İsra 9 ) buyurarak Müslüman’ın önemini belirtmiştir.

CİMRİLİK

CİMRİLİK
Cimrilik, insanda ki dünya malına tamah etme, daha fazla mal edinme, yoksul kalacağından korkma, kimseye güvenmeme gibi duygulardan kaynaklanır. Al-i İmran Suresi 180. Ayette Allah (c.c ) “Allah’ın kendilerine lütfünden verdiği nimetlerde cimrilik edenler, bunun, kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Hayır! O kendileri için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah’ındır. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır.” ( Al-i İmran 180 ) Allah (c.c) nin verdiği servete sadece “Allah şükür” demek şükür değildir. Şükür, o servetin zekâtını vermek, sadaka vermek, Allah yolunda ki hayırlara harcamaktır. Bunlar yapıldığında şükür etmiş oluyoruz. O zaman cimrilik hastalığından kurtulmuş oluruz. Allah için vermekle mallarımız azalmaz, artar. Servetimize gelecek zarar ve felaketleri önler.




GÜNAHLARDAN SAKINMAK
Yüce Allah (c.c) ın emirlerini yerine getirip yasakladıklarından sakınmak, Müslüman’ın görevidir. Bunu terk veya ihmal etmek ise günahtır. Günah ise sonsuz kudret ve azamet sahibi Yüce Allah’a isyandır. Günah, insanın Hakk’a olan meylini köreltir, kalbine huzursuzluk verir ve fıtratını bozan manevi bir musibet olur. Enam Suresi 120. Ayette Allah (c.c) “ Günahın açığını da gizlisini de bırakın! Çünkü günah işleyenler, yaptıklarının cezasını mutlaka çekeceklerdir.” Buyurmuştur. Günahlar nefsin kötü arzularına veya şeytanın çeşitli hilelerine kapılmanın sonunda işlenir. Günahlardan kaçınmak için ölümü ve hesap gününü çok hatırlamalıyız. Günahlarımıza derhal tövbe etmeli ve Allah’ın rahmet ve mağfiretine sığınmalıyız. Allah iki dünyamıza da af ve afiyet versin. Tövbe nasip etsin. Doğru yolundan ayırmasın. AMİN

ÇEVREDEN SORUMLUYUZ

ÇEVREDEN NEDEN SORUMLUYUZ
Çevre bilinci olmazsa dünya yaşanmaz hale gelir. Bozukluklarımızın zararını yalnız biz değil, gelecek neslimiz daha çok çeker. Bunları hepimiz biliyoruz, ama çıkarlarımız hep önde oluyor.

AYETLERE BAKALIM
Yüce Rabbimiz, bu kâinatı ölçü ile yaratmıştır. “

Şüphesiz biz, her şeyi bir kader ( hikmetli bir ölçü ) ile yarattık.” ( Kamer 49 )

Ona belli bir denge ve düzen koymuş, bu dengenin asla bozulmamasını istemiştir.

“ Bak gör semayı; onu, O yükseltti ve dengeyi koydu.” ( Rahman 7 ) “ Hak ve adalete ait ölçüde taşkınlık ( hasızlık ) etmeyin.” ( Rahman 8 )

Aksi takdirde sonuçlarının ağır olacağını haber vermiştir.

“ İnsanların kendi işledikleri ( kötülükler ) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah yaptıklarının bazı kötü sonuçlarını dünyada onlara tattıracaktır.” ( Rum 41 )

ALLAH zararınızın cezasını sizde görürsünüz diyor Kendimize düşeni yapmaya çalışmak en güzeli, "Banane" dememelidir.

ALLAH (C.C) YARDIMCIMIZ OLSUN