Sayfalar

12 Mart 2019 Salı

YERYÜZÜNÜ, DÜNYAYI, GÜNEŞİ, YILDIZLARI KANDIRMAYA ÇALIŞAN ADAM

BİTKİ ÖRTÜSÜNÜ, DÜNYAYI, GÜNEŞİ, YILDIZLARI KANDIRMAYA ÇALIŞIR
Yeryüzüne ilkbaharda çarşaf gibi, nakışlı serilmiş bitkileri görünce, sebepler tabiat namına, felsefe diliyle der ki; “Seni ben yaptım, senin sahibinim.”

O koca nakışlı seccade gibi olan bitkiler der ki, “eğer seneler, asırlar boyunca yeryüzüne giydirilen, sonra intizamla çıkarılıp geçmiş ipine asılan, yeniden giydirilmek üzere tohumlarını bırakan, tohumların kader programıyla biçimleri çizilmiş, ilk baharda gelecek zamanın şeridine takılan, ve intizamlı, mükemmel ayrı ayrı süsleri bulunan bütün gömlekleri, seccadeleri dokuyacak, icat edecek güç ve sanat sende var mı?

Varsa arzın yaratılışından kıyamete kadar, belki ezelden ebede ulaşacak, hikmetli ve kudretli iki manevi elin varsa, bütün tabiatı icat edecek, mükemmel bir düzen ile hikmetle tamir ve yenileme yapacak güç sende varsa, bizim modelimiz, peçemiz, çarşafımız olan yerküreyi elinde tutup mucidimiz olabilirsen, bana Rablık dava et. Yoksa haydi dışarıya! Burada yer bulamazsın. Hem bizde kainatı yaratan Allah'ı ve bir olduğunu gösteren mühürler var. bütün kâinatı idare eder.

Senin; kainatı idare edemez, eşyaları yaratamaz, ihtiyaçların hepsini göremez, her yerde hazır bulunamaz, mekanı olan, sonsuz hikmet ve ilme sahip olmayan birisin, bize sahip olamazsın.
Yeryüzünü de kandıramayan adam dünyayı görür, belki bunu kandırırım der.
Yine sebepler ve tabiat diliyle der ki; “böyle başıboş dolanıyorsun, sahipsiz olduğun görünüyor, gel benim ol.”

Bunu duyan dünya Hak namına hakikat diliyle, gök gürültüsü şeklinde ona der ki; “Halt etme! ben nasıl serseri sahipsiz olabilirim? Benim elbisemi ve elbisemin içindeki en küçük bir noktayı, bir ipi nasıl düzensiz bulursun? Hikmetsiz ve sanatsız, sahipsiz görebilirsin? Bana serseri dersin. Ben dönerek yirmi beş bin senelik yolu bir senede gidiyorum. Mükemmel ölçü ve düzenle vazifemi yaparım. Nasıl sahip olabilirsin? Kardeşlerimde benim gibi dönerek vazifemizi yapıyorlar.

Bizim imamımız olan güneşin etrafında döneriz. Allah'ın rahmetiyle bağlı olduğumuz güneşi icat edip yerleştirecek, yıldızları ona bağlayacak, hızlı bir şekilde döndürüp çalıştıracak sonsuz güç sende var mı? Bu güç sende varsa Rab'lık davası çal, yoksa haydi cehennem ol, git. Benim işim var, vazifeme gidiyorum.

Hem bizdeki, büyük düzenlemeler, hızlı hareket, mükemmel itaat etme, işerimizdeki karışıklık olmaması gösteriyor ki, bizim ustamız öyle bir Allah'tır ki, bütün kainattaki var olan zerreden yıldızlara, güneşe kadar emirle çalışan asker hükmünde, emrine itaat ederiz. Bir ağacı meyveleriyle düzenleyip süslediği gibi kolayca, güneşin etrafında düzenleyip döndüren bir Hakimi Zülcelal ve Hakimi Mutlak olan Allah'tır.”

Sonra güneşe bakar, kalbinden der ki; “ bu çok büyük bir şey, belki içinden bir delik bulup bir yol açarım, içine girerek emrim altına alabilirim”

Güneşi Allah yerine koyar, şeytanlaşmış felsefe diliyle, Mecusilerin dedikleri gibi der ki; “ Sen bir sultansın, kendi kendine sahipsin, istediğin gibi hareket edebilirsin.”

Güneş ise; Hak namına, hakikat diliyle, Allah'ın emriyle der ki; tövbe yüzbin defa tövbe, ben emir altında çalışan bir memurum. Efendimin misafirhanesinde hizmetçiyim, bir sineğe, sineğin kanadına dahi sahip olamam.

Çünkü sineğin vücudunda öyle manevi cevherler, göz, kulak gibi antika sanatlar var ki, benim dükkanımda yok, yapacak gücüm de yok,” der , adamı kovar.

Şeytanlaşmış adam tekrar der;”madem kendine sahip değilsin, bir hizmetkarsın, benim ol.”
Güneş Hak ve hakikat ve kulluk namına der; “ ben öyle birinin olabilirim ki; bütün benzerlerim olan yıldızları icad eden, semada büyük düzenle yerleştiren, büyük hızla döndüren, mükemmel süsleyen bir tek Allah olabilir.”

Şeytanlaşmış adam yine kalbinden düşünür ki; yıldızlar kalabalık ve karmakarışık görünüyorlar. Belki bunların içinde bazılarını kandırabilirim.” der ve içlerine girer.

Onlara sebepler adına, Allah'a inanmayanlar adına, azgınlık etmiş felsefeciler diliyle, yıldızlara tapan Sabiyyunların dedikleri gibi der; Sizler pek çok ve dağınık olduğunuzdan dolayı ayrı ayrı hüküm, emir altında bulunuyorsunuz.”

O vakit yıldızların adına bir yıldız der ki; Ne kadar sersem, akılsız, ahmak ve körsün ki, bizdeki birliği, Allah'ın eseri olduğumuzu görmüyor, anlamıyorsun. Bizim büyük düzen içinde olduğumuzu, kulluğun kanunlarını bilmiyorsun. Bizi düzensiz zannediyorsun.

Bizler öyle bir Yaratıcının sanatıyız ve hizmetkarıyız. Denizimiz olan gök yüzü, yaratıldığımız kainat, gezdiğimiz sonsuz gökyüzünü, idaresi altında bulunduran Vahid i Ehad olan Allah'tır.
Bizler elektrik lambaları gibi, O'nun büyüklüğünü gösteren şahitleriz. Allah'ın saltanatını ilan eden ışıklı delilleriz. Her birimiz O'nun saltanatında yüksek ve aşağı tabakada olan dünya ve ahirete ait, konaklarda büyüklüğünü gösteren, ve ışık veren nurlu hizmetkarlarız.

Evet birimiz büyük güç sahibi Allah'ın birer mucizesi, yaratılış ağacının mükemmel meyvesi, Allah'ın bir oluşunun nurlu delili, melaikelerin dinlenme yeri, uçağı, mescidi, yüksek alemlerin bir lambası, birer güneşi, Allah'ın saltanatının şahidiyiz. Gök yüzünün süsü, birer köşkü, birer çiçeği, sema denizinin nurani balığı, gökyüzünün güzel gözü olduğumuz gibi, hepimizde Allah'ın süslü sanatıyız.

Allah'ın çok delillerle var olduğunu, bir olduğunu, semanın ve kainatın sahibi olduğunu, güzellik sıfatlarını, büyük gücünü; kainata ilan eden, itaat eden, emri altında olan hizmetkarlarıyız.

Yıldızlardan biri bizi nasıl karışık, sahipsiz, düzensiz görürsün dedi ve bir tokat vurdu. Yıldızlarda ta cehennemin dibine attı. Tabiat derelerine, tesadüf kuyusuna, ortaklık imkansızlığına, din aleyhindeki felsefenin cehennemine atar.

DÜŞÜNMEYE BAŞLAR
Enbiya Suresi 22. ayet: “Göklerde ve yerde Allah'tan başka İlahlar olsaydı düzen bozulurdu” ayeti okununca kendine geldi. Sinek kanadından tut Sema vata kadar yöneten Allah'tır, başkası olamaz, karışamaz.

Biraz sustuktan sonra tövbe etti, hakiki vazifesinin kabul etmek olduğunu anladı. Kendisinin Allah'ın yarattığı, kaderinin bir çeşit defteri, fakat değişen ve başkalaşan bir defteri, Allah'ın büyük gücünün programı, Kadir i Zülcelal olan Allah'ın ilahi kanunu olduğunu bildi. Büyük acizlikle boynunu büktü, emirleri alıp kulluk vazifesini yaptı. Yaratılışındaki ilahi kanunları öğrendi.

Bakara suresi 32. Ayet; Seni tüm noksan sıfatlardan tenzih eseriz. Senin bize öğrettiğinden başka hiç bir ilmimiz yoktur. Sen, her şeyi hakkıyla bilen ve hikmet sahibi olansın.”

Allah'ım! Senin kainatının içinde vahdaniyetinin, bir oluşunun tellalı ve yarattıklarının çoğunda birliğinin lambası olan Efendimiz Hz. Muhammed'e, bütün al ve ashabına salat ve selam eyle. Amin
Sallallahu aleyhi vessellem. ELHAMDÜLİLLAH        SAİD NURSİ ESERİDEN ALINTI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder