RAB'LIK DAVASIYLA KANDIRMAYA ÇALIŞAN
ADAM - 2. KONU -
3- İNSAN BEDENİNİ VE İNSANI
KANDIRMAYA ÇALIŞIYOR
Rab'lık davası çalan adam zerreyi ve
kanın içindekileri ve hücreyi kandıramayınca ümitsiz giderken,
insan bedenine rastlar. Yine kör tabiat ve serseri felsefe
lisanıyla, tabiatçıların dedikleri gibi,
“ Sen benimsin, seni yapan benim,
sende payım var” der.
İnsan bedeni, hakikat ve hikmet
diliyle, mükemmellik haliyle der “ eğer bütün insanları,
Allah'ın yarattığı kesin olan insanların bedenlerine hakimsen, o
kudret ve ilim sende varsa sudan havadan tut, bitki türleri ve bütün
hayvanlara kadar, yiyeceklerimizin deposuna sahip olacak servetin ve
hâkimiyetin varsa, bedenimin içindeki ruh, kalp, akıl gibi, manevi
duyular ve duyu organlarını benim gibi dar bir bedene
yerleştirecek, büyük hikmetle ibadet ettirecek sende sonsuz güç
ve hadsiz hikmet varsa göster. Ondan sonra ben seni yaptım de.
Bendeki en mükemmel düzenin
şahitliği, yüzümün yaratılış güzelliği, beni Yaratan Allah;
her şeye gücü yeten, en ince ilmi bilen, her şeyi gören ve
işitendir. Senin gibi sersem, aciz biri, O'nun sanatına karışamaz,
zerre kadar müdahale edemez. Allah'ı tanımayan veya bir
bilmeyenler bedenimizde parmak karıştıracak yer bulamaz, der”
Allah'ın eserlerini iyi gören insan
bedenini kandıramaz. İnsan cinsinden birine rastlar. Bakar, bu çok
dağınık görünüyor, şeytana da inanıyor, şeytan vücutlarına
ve fikirlerine karışıyor, bunu kandırabilirim, böylece beni
kovalayan bedenine de sahip olabilirim, diye düşündü.
Beşerin türü olan insana, sağır
tabiat ve sersem felsefe diliyle der ki: “ Siz çok karışık bir
şey görünüyorsunuz, ben size Rab ve sahibim, hissem var.” dedi.
O vakit insan türü, Hak ve hakikat lisanıyla, hikmet ve intizam
diliyle der ki: “ Eğer bütün dünyada var olan insan türü gibi,
hayvan ve bitkilerin yüzler bin çeşidinden rengarenk atkı, ve
iplerden kusursuz dokunan ve dikilen gömleği yeryüzüne seren ve
yüzbinler canlı türünden dokunan, gayet nakışlı icat edilenler
karşısında, sende küçük bir seccadeyi yapacak güç ve
mükemmellik varsa, dünyanın meyveleri ve çekirdekleri olduğumuz
şu alemde yaşamamıza lazım olacak maddeleri, yiyecekleri
getirecek gücün varsa getir.
Yüzümüzdeki yaratılış mucizesini,
geçmiş gelecek nesillerimizi de, sende yapacak iktidar varsa, bana
Rab'lık davası çal, bunların hiç birini yapamıyorsun, sus! Bizim
karışıklığımıza bakıp, elde ederim sanma, çünkü o karışık
zannettiğin vaziyetler, kader kitabına göre büyük intizam ile
kopyalanmışız. Bizden aşağıda olan, hayvan ve bitkilerde ki
büyük düzende gösteriyor ki, karışıklık bir çeşit
güzelliktir.
Hiç mümkün mü ki? Seccadeyi güzelce,
süslü dokuyandan başkası, ustası olsun. Bir meyveyi yapan
ağacından başkası olsun? Çekirdeği icat eden, çekirdekli
meyveden başkası olsun?
Hem gözün kördür. Yüzümüzün
inceliğinde ki yaratılış mucizesini görmüyorsun. Eğer görsen
anlarsın ki; benim yaratanım öyle Allah'tır ki, hiç bir şey
O'ndan gizlenemez, O'na nazlanıp ağır gelmez, Yıldızlar zerreler
kadar kolay gelir, bir baharı bir çiçek kadar kolay yapar, koca
kainatın içindekileri eksiksiz düzen ile yerleştiren, benim bir
bildiğim Allah'tır.
Böyle büyük Allah'ı bırakıp senin
gibi ruhsuz, aciz, kör ve sağır birine mi inanacağım. Sus ve
defol git,” der onu kovalar.
Rab'lık iddia eden adam, oradan giderken, yeryüzüne giydirilmiş geniş seccade ve gömlek gibi
nakışlı, gömlek hükmündekileri görür, onlara seslenir.
SAİD NURSİ - BEDİÜZZAMAN- ESERLERİNDEN - ASAY- I MUSA'DAN ALINTIDIR
,
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder