Sayfalar

7 Mart 2019 Perşembe

RAB'LIK DAVASIYLA KANDIRMAYA ÇALIŞAN ADAM - 2. KONU -
3- İNSAN BEDENİNİ VE İNSANI KANDIRMAYA ÇALIŞIYOR
Rab'lık davası çalan adam zerreyi ve kanın içindekileri ve hücreyi kandıramayınca ümitsiz giderken, insan bedenine rastlar. Yine kör tabiat ve serseri felsefe lisanıyla, tabiatçıların dedikleri gibi,
“ Sen benimsin, seni yapan benim, sende payım var” der.

İnsan bedeni, hakikat ve hikmet diliyle, mükemmellik haliyle der “ eğer bütün insanları, Allah'ın yarattığı kesin olan insanların bedenlerine hakimsen, o kudret ve ilim sende varsa sudan havadan tut, bitki türleri ve bütün hayvanlara kadar, yiyeceklerimizin deposuna sahip olacak servetin ve hâkimiyetin varsa, bedenimin içindeki ruh, kalp, akıl gibi, manevi duyular ve duyu organlarını benim gibi dar bir bedene yerleştirecek, büyük hikmetle ibadet ettirecek sende sonsuz güç ve hadsiz hikmet varsa göster. Ondan sonra ben seni yaptım de.

Bendeki en mükemmel düzenin şahitliği, yüzümün yaratılış güzelliği, beni Yaratan Allah; her şeye gücü yeten, en ince ilmi bilen, her şeyi gören ve işitendir. Senin gibi sersem, aciz biri, O'nun sanatına karışamaz, zerre kadar müdahale edemez. Allah'ı tanımayan veya bir bilmeyenler bedenimizde parmak karıştıracak yer bulamaz, der”

Allah'ın eserlerini iyi gören insan bedenini kandıramaz. İnsan cinsinden birine rastlar. Bakar, bu çok dağınık görünüyor, şeytana da inanıyor, şeytan vücutlarına ve fikirlerine karışıyor, bunu kandırabilirim, böylece beni kovalayan bedenine de sahip olabilirim, diye düşündü.

Beşerin türü olan insana, sağır tabiat ve sersem felsefe diliyle der ki: “ Siz çok karışık bir şey görünüyorsunuz, ben size Rab ve sahibim, hissem var.” dedi. O vakit insan türü, Hak ve hakikat lisanıyla, hikmet ve intizam diliyle der ki: “ Eğer bütün dünyada var olan insan türü gibi, hayvan ve bitkilerin yüzler bin çeşidinden rengarenk atkı, ve iplerden kusursuz dokunan ve dikilen gömleği yeryüzüne seren ve yüzbinler canlı türünden dokunan, gayet nakışlı icat edilenler karşısında, sende küçük bir seccadeyi yapacak güç ve mükemmellik varsa, dünyanın meyveleri ve çekirdekleri olduğumuz şu alemde yaşamamıza lazım olacak maddeleri, yiyecekleri getirecek gücün varsa getir.

Yüzümüzdeki yaratılış mucizesini, geçmiş gelecek nesillerimizi de, sende yapacak iktidar varsa, bana Rab'lık davası çal, bunların hiç birini yapamıyorsun, sus! Bizim karışıklığımıza bakıp, elde ederim sanma, çünkü o karışık zannettiğin vaziyetler, kader kitabına göre büyük intizam ile kopyalanmışız. Bizden aşağıda olan, hayvan ve bitkilerde ki büyük düzende gösteriyor ki, karışıklık bir çeşit güzelliktir.

Hiç mümkün mü ki? Seccadeyi güzelce, süslü dokuyandan başkası, ustası olsun. Bir meyveyi yapan ağacından başkası olsun? Çekirdeği icat eden, çekirdekli meyveden başkası olsun?

Hem gözün kördür. Yüzümüzün inceliğinde ki yaratılış mucizesini görmüyorsun. Eğer görsen anlarsın ki; benim yaratanım öyle Allah'tır ki, hiç bir şey O'ndan gizlenemez, O'na nazlanıp ağır gelmez, Yıldızlar zerreler kadar kolay gelir, bir baharı bir çiçek kadar kolay yapar, koca kainatın içindekileri eksiksiz düzen ile yerleştiren, benim bir bildiğim Allah'tır.

Böyle büyük Allah'ı bırakıp senin gibi ruhsuz, aciz, kör ve sağır birine mi inanacağım. Sus ve defol git,” der onu kovalar.

Rab'lık iddia eden adam, oradan giderken, yeryüzüne giydirilmiş geniş seccade ve gömlek gibi nakışlı, gömlek hükmündekileri görür, onlara seslenir.

SAİD NURSİ - BEDİÜZZAMAN- ESERLERİNDEN - ASAY- I MUSA'DAN ALINTIDIR


,

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder