Sayfalar

29 Mart 2019 Cuma

ALLAH İBADETİ NEDEN İSTİYOR

 ALLAH'IN KULARININ İBADETİNE NE İHTİYACI VAR
Tabiat fikrini terk eden adam diyor ki; Elhamdülillah Allah bir tanedir, kainatı yaratmıştır, bütün ihtiyaçları ayarlamıştır, şüphem kalmadı, yalnız bir kaç sorum var.

BİRİNCİ SORU: Çok tembellerden ve namazı terk edenlerden duyuyoruz. “ Cenabı Hakkın bizim ibadetimize ne ihtiyacı var ki; Kur'an da ısrar ile ibadeti terk edeni azarlayarak, cehennem gibi dehşetli ceza ile tehdit ediyor? Adaletli olan Kur'ana bu tehditler nasıl yakışıyor.

BİRİNCİ CEVAP: Evet, Cenabı Hak senin ibadetine ve hiç bir şeye muhtaç değil. Fakat sen ibadete muhtaçsın; manen hastasın. İbadet ise manevi yaralarına ilaç olduğunu çok Risalelerde anlattık. Acaba bir hasta, şefkatli bir hekimin ona faydalı ilaçları içirmek için ısrar etmesine karşılık dese ki, senin ne ihtiyacın var, bana böyle ısrar ediyorsun. Ne kadar manasız olurdu anla.

Kur'anın şiddetli tehdidi ve cezalarının sebebi şudur. Nasıl ki, bir padişah halkının hukukunu korumak için, adi bir adamın halkına zarar vermesiyle, şiddetli cezaya çarptırır. Öyle de, ibadeti ve namazı terk eden adam, Sultanı Ezel ve Ebed olan Allah'ın idaresi altında olan canlıların hukukuna zarar verir, kendine manevi bir zulüm eder.

Çünkü canlıların faziletleri, her şeyi sanatlı yaratan Allah'a karşı yüzlerinde tespih ve ibadetleri görünür. İbadetini terk eden, diğer canlıların ibadetini göremez ve belki inkar da eder. O vakit ibadet ve tespih edenler yüksek makama çıkar. Allah'ın büyüklüğünü kabul etmeyenler, yüksek makamlardan aşağı düşer. İbadetsiz, vazifesiz, ruhsuz, perişan bir vaziyete düşünce, canlıları küçük görür. Faziletini, iyi insanlığını bırakır, etrafına zarar verir.

Herkes kainatı kalbinin aynasıyla görür. Cenabı Hak, insanı kainat için bir ölçü ve tartı suretinde yaratmıştır. Her insan için bu alemde özel bir yaşam vermiş, yaşamını değerlendirmeyi kendisine bırakmıştır. Mesela sürekli ağlayan, üzüntülü insan, kainatıda ümitsiz hayat görür. Gayet şuurlu ve neşeli, müjdeli, faziletli olan insan, kainatı neşeli, güler, yaşanılır gördüğü için, düşünerek ve ciddi surette ibadetlerini ve tesbihlerini yapar. Hatalarını görür ve düzeltir.

Gaflette olup sadece dünyayı düşünen veya inkar ederek ibadeti terk eden insan, yaratlışına tamamen zıt ve aykırı olur. Namazı terk eden, kendine sahip olamadığı için, nefsine söz dinletemez, kendi kendine zulüm eder. Allah kulunun nefsini terbiye edip, düzelmesi için, tehdit eder. Hem yaratılış sebebi ve görevi olan ibadeti terk ettiği için Allah'ın hakını veremez. Allah'ın ilahi iradesine, ikramlarına ve verdiği yaşama karşıda saygısızlık edip, suçlu olur, cezayı hak eder.

Sonuçta ibadeti terk eden, hem kendi nefsine kötülük eder, nefsi ise Cenabı Hakkın kuludur. Hem kainatın hukukuna tecavüz ve kötülüktür. Evet nasıl küfür, canlılara karşı bir hakaretse, ibadeti terk etmek de kainatın varlığını inkar eder, Allah'ın emrine karşı çıkar, şiddetli cezayı hak etmiş olur.

Hak etmeyi anlatmak için, Kur'an ı Mucizil Beyan, mucizeli bir şekilde ifade tarzını seçmiştir. Tam tamına güzel ifade gerçeği yani belagatlı anlatım ve durumun gereğine uygun anlatıyor.
SAİD NURSİ - ASAYI MUSA - 3. HUCCETİ İMANİYE den - HATİME -  alıntı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder