Sayfalar

28 Şubat 2017 Salı

İSLAMIN ALTIN ÇAĞI

ASR-I SAADET: “ Mutluluk çağı” demektir. Kavram olarak, Peygamberimize ( sav ) vahyin gelişinden onun irtihaline kadar olan süreyi kapsayan zaman dimi olarak tanımlanmaktadır.

Bu süreyi “ Hulefa-i Raşidin” dediğimiz dört halife dönemi sonuna kadar uzanan alimler olduğu gibi, buna, Emevi halifesi Ömer bin Abdulaziz dönemini dahil edenler de vardır.

Asr-ı Saadet, Resululah’ın ( sav ), İslam’ı insanlığa tebliğ ettiği ve bizzat yaşayarak öğrettiği kutlu dönemdir. Tartışmasız olarak İslam’ın altın çağıdır.

İslam’ın eksiksiz ve en güzel yaşandığı, dinimizin güzelliklerinin en iyi sergilendiği bu dönem, daha sonra yaşayan Müslüman’lara da en önemli kaynak olmuştur.

Allah ( cc ) koruması ve Âlimlerimizin mükemmel çalışmasıyla günümüze dosdoğru gelmiştir.

FUSSİLET SURESİ 33. AYET
“ Allah’a çağıran, Salih amel işleyen ve “ kuşkusuz ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim vardır.”

Her Müslüman’ın en büyük arzusu kâmil bir imanla Allah’a kavuşmayı istemelidir. Allah Teala böyle istemektedir. Bu da ancak Allah’ın emirlerine uygun yaşamakla mümkündür.

YUSUF SURESİ 101. AYET
“ …Benim canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.” Yusuf (as ), Peygamber olduğu halde sürekli böyle dua ettiği bizlere bildirilmektedir.

O zaman bizim gece gündüz dua etmemiz gerekir ki kurtulabilelim. Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. Cümlemize de vaktimiz geldiğinde, imanlı ve hayırlı bir ölüm nasip etsin. Amin.


KADİR GECESİ

KADİR GECESİ
Ashab-ı Kiram, Allah’ü Teala’nın Kadir Gecesi hakkında ( bin aydan hayırlıdır ) mealindeki ayeti kerimesine sevindikleri kadar hiçbir şeye sevinmediler.

Resulullah Efendimiz ( sav ) ashabına İsrail oğullarından dört kişiyi anlattı. Bunlar –göz açıp yumuncaya kadar bir zaman dahi Allah’a asi olmadan- seksen sene ibadet etmişlerdir.

Resulullah ( sav ) ashabı bundan dolayı hayret etmişlerdi. Cebrail ( as ) geldi ve,

“ Ya Muhammed! Sen ve ashabın bu zatların, göz açıp yumuncaya kadar kısa bir vakitte bile Allah’a isyan etmeden seksen sene ibadet etmelerine hayret ettiniz. Dedi ve “ İnna enzelnahu fi leyletil kadr… ( Biz, onu Kadir gecesinde indirdik.)” mealindeki ayeti kerimesi ile başlayan kadir suresini sonuna kadar okudu.”

Resulullah Efendimiz ( sav ) çok mesrur oldu, sevindi.

KADİR GECESİNDE NE YAPILIR?
Bu gece dört rekat Kadir gecesi namazı kılınır:

Rekatte: 1 Fatiha, 3 İnna enzelnahü…
Rekatte: 1 Fatiha, 3 İhlas-ı Şerif,
Rekatte: 1 Fatiha, 3 İnna enzelnahü…,
Rekatte: 1 Fatiha, 3 İhlas-ı Şerif okunur.

NAMAZDAN SONRA:
1 Defa, “ Allahü ekber allahü ekber, Lailahe İllallahü vallahü ekber, Allahü ekber ve lillahilhamd” denilir.

100 defa Elem neşrah leke… suresi
100 defa İnna Enzelnahü… suresi,

100 defa da Resulullah Efendimiz’in Hz. Aişe validemize öğrettiği “ Allahümme inneke afüvvün kerimün tuhıbbü’l afve fa’fü anni” duası okunur ve dua edilir.

Mümkünse bir de tesbih namazı kılmalıdır.

Bütün Müslüman kardeşlerimin Kadir gecesi mübarek olsun. Allah geceyi kazananlardan eylesin. Amin. Bizlere de dua ediniz.

27 Şubat 2017 Pazartesi

İSTER MİYİZ HAYAL GİBİ

Işık hızı ile hareket edebilen, çevresindeki canlı ve cansız sayısı varlıklarla konuşabilen ve onlara bakışlarıyla emirle ( sav ) verebilen dolunay gibi aydınlık, güzeller güzeli ebedi bir ruh-beden varlığına sahip olmak ister misiniz?

Kaynaklar fışkıran yemyeşil alanlar içinde altın, gümüş ve değişik mücevherlerden yapılmış saraylarını olmasını ister misiniz?

Eğitimli, cazibeli hizmetçilerinizin misafirlerinize bin bir çeşit yemekler, içecekler sunmasını ister misiniz?

Ahlak ve yüz güzellikleri mükemmel eşlerle, kalıcı ruhsal ve bedensel zevkleri zirvede yaşamak ister misiniz?

Hiçbir kulağın işitmediği büyüleyici sesleriyle sürekli olarak verecekleri, musiki ziyafetlerini dinlemek ister misiniz?

Dağların zirvelerine tırmanmak, denizlerin derinliklerine dalmak, yıldızların aralarında bitmeyecek yolculuklar yapmak ister misiniz?

Peygamberlerle, şehitlerle, Peygamberimizin varisleriyle, büyük insanlarla ebedi dostluk kurmak ister misiniz?

Yaratıcımız olan Allah’ın ( c.c ) tanımlanamaz zati güzelliklerine bakmak, O’nun ebediyen sürecek sevgisi altında bulunmak, O’nun Selamı ve konuşmalarına muhatap olmak ister misiniz?

Fizik âlemde hiçbir gözün görmediği ve göremeyeceği, kulakların işitemeyeceği, kalplerin tasavvur edemeyeceği sonsuz nimetleri, zevkleri ve mutlulukları, fizik ötesi ebedi bir âlemde yaşamak ister misiniz?

Allah ( c.c ) bizi cennete çağırıyor; bu sese kulak verelim. Tercih sizin, sonsuzu mu istersiniz, yoksa hemen bitecek olanı mı?

Sonsuz Cennet, hemen bitecek olan ibadetsiz yaşanan dünya hayatıdır.

Rabbinizden olan mağfiret ve eni göklerle yer kadar olan cennete (kavuşmak için) yarışın; o, muttakiler için hazırlanmıştır. (Al-i İmran Suresi, 133) Bu dünya hayatı, yalnızca bir oyun ve '(eğlence türünden) tutkulu bir oyalanmadır'. Gerçekten ahiret yurdu ise, asıl hayat odur. Bir bilselerdi. (Ankebut Suresi, 64

Gurfeler (cennet köşkleri) kırmızı yakut, yeşil zebercet (zümrüt) ve beyaz incidendir. Onlarda hiçbir kusur ve ayıp yoktur. Cennet ehli bunlara, sizin gökte, doğu ve batıdaki parlak yıldızlara baktığınız gibi bakarlar... [Ramuz el-Ehadis-1, s. 225/6]
Adn cennetleri; ona girerler, onun altından ırmaklar akar, içinde onların her diledikleri şey vardır. İşte Allah, takva sahiplerini böyle ödüllendirir. (Nahl Suresi, 31)

İSTİAZE ALLAHA SIĞINMA

Şeytanın ve kötü insanların zarar ve şerrinden, her türlü beladan, afetten ve musibetten Allah’a sığınmak anlamına gelmektedir.

Dil ile yapılan istiaze “ Euzubillahi mineşşeytanirracim” ( şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım ) demektir.

NAHL SURESİ 98, 99, 100. AYETLER
Yüce Allah Kur’an okunacağı zaman,  98- “ Kur’anı okumak istediğin zaman, o kovulmuş lanetlenmiş şeytandan Allah’a sığın. ( Euzu billahi mineşşeytanirracim de ).”

99- “ Gerçek şu ki, inananlara ve Rablerine güvenip dayananlara onun tesir gücü yoktur.”
100- “ O şeytanın tesir gücü ancak, Allah yerine onu dost edinenlere ve onunla Allah’a ortak koşanlaradır.”

ARAF SURESİ 200, 201, 202. AYETLER
Şeytan kötü bir düşünce telkin ettiği zaman;  200- “ Şeytandan bir vesvese seni dürterse, hemen Allah’a sığın, çünkü o hakkıyla işitendir, bilendir.”

201- “ Takvaya erenler ( Allah’ın emirlerine uygun yaşayanlar ) var ya, onlara şeytandan bir vesvese dokunduğunda, Allah’ın emirlerini hatırlayıp, hemen hakikati görürüler.”

202- “ Şeytanların yandaşlarına gelince, şeytanlar onları sapıklığa çekerler, sonrada yakalarını bırakmazlar.” Allah’a sığınılması emredilmiştir.

Şeytan gizli düşmandır, ne yapacağını biz bilemeyiz, bir saniye sonra başımıza ne geleceğini de bilmiyoruz. Onun için en akıllı yöntem Allah’a ( c.c ) sığınmaktır.

Çünkü Rabbimiz bize, “ Allah sizin düşmanlarınızı çok daha iyi bilir. Allah dost olarak yeter, Allah yardımcı olarak da yeter.” ( Nisa 45 ) buyurarak çarenin kendisinde olduğunu bildiriyor.

26 Şubat 2017 Pazar

KOMŞU HAKKI VE PAYLAŞMA

PAYLAŞMA BİLİNCİ
Müslüman maddi ve manevi olarak sadece kendini düşünen insan değildir. O, Allah’ın (c.c) verdiği nimetleri diğer kardeşleriyle paylaşmaya, ihtiyaç sahiplerine destek olmaya gayret eder. Müslüman, yaptığı iyiliklerin karşılığını sadece Allah’tan (c.c) umar. O’nun rızasını kazanmak için fakir-fukaranın, düşkünlerin elinden tutup yardım eder. Sevgili Peygamberimiz (sav) “ Ancak iki kişiye imrenilir, bunlardan biri Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı Hak yolunda tüketme iradesine sahip kıldığı kişi, diğeri de Allah’ın kendisine ilim verdiği, hem bu ilimle amel eden hem de onu başkasına öğreten kişidir. ( Buhari ) Buyurmuştur. Bize düşen paylaşmayı, başa kalkmadan, minnet ve töhmet gibi incitici tavırlarda bulunmadan yapmaktır. Peygamberimiz (sav) kendisi için istediğini diğer kardeşi içinde istemeyi ( Buhari ) iman etmenin ön şartı ve özü olarak nitelendirmiş, ihtiyaç sahiplerini gözetmiş, kimsesizlerin kimsesi olmuş ve bizlere de bunu tavsiye etmiştir. “ Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri (nafile) oruç tutup, geceleri (nafile) ibadetle geçiren kimse gibidir. ( Buhari, Müslim ) “ Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlarına yardım etmeyi emreder; …” ( Nahl 90 )


KOMŞU HAKKI
Dinimiz komşu hakkına çok önem vermiştir. Sürekli komşulardan haberdar olmamızı, durumu olmayanları tespit edip yardım yapmamızı önermiştir. Günümüzde ise komşu evde kim oturuyor haberimiz bile olmuyor. Peygamberimiz (sav) “ Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki; ben Allah Teala komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.” ( Buhari, Müslim ) “ Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse, komşusuna eziyet etmesin.” ( Buhari ) “…Anaya, babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve maliki bulunduğunuz kimselere ihsan ile muamele edin, iyi davranın…” (en-Nisâ, 36) Peygamberimiz (sav) şöyle buyurmuştur. Komşu hakkının ne olduğunu biliyor musun? Senden yardım dilediğinde yardım etmen, Borç istediğinde vermen, Muhtaç olduğunda ihtiyacını görmen, Hastalandığında ziyaret etmen, Bir hayra kavuştuğunda tebrik etmen, Musibete uğradığında taziyede bulunman, Öldüğünde cenazesine katılman, İzni olmadıkça binanı onun binasından daha yüksek yapıp rüzgârına mâni olmaman, Çorbandan az da olsa ona da göndermek suretiyle tencerenin kokusuyla onu rahatsız etmemendir. Bir meyve satın aldığında ona da hediye et, eğer bunu yapamazsan meyveyi evine (komşuna göstermeden) gizlice getir. Onu, çocuğun da dışarı götürüp, komşunun çocuğunu özendirmesin.” (Beyhakî, Şuab, VII, 83; Kurtubî, V, 120-123) “… Şüphesiz Allah, iyilik yapanların mükâfatını zayi etmez…” ( Yusuf 90 )

GIYBET BAŞKASININ ARKASINDAN KONUŞMAK

G I Y B E T

(Dört kişinin, çektikleri şiddetli azaptan, Cehennemdekiler rahatsız olur. Biri, ateşten bir tabut içindedir, ikincisi bağırsaklarını yerde sürür, üçüncüsü kan ve irin kusar, dördüncüsü kendi etini yer. İlki borçlu olarak öldü. İkincisi idrardan sakınmazdı. Üçüncüsü, müstehcen konuşurdu. Dördüncüsü, gıybet ve kovuculuk ederdi.) [Taberani]

Gıybet zinadan kötüdür
Sual: Gıybetin zinadan kötü olduğunu bildiren hadise uydurma diyorlar. Bu hadis din kitaplarında yok mudur?
CEVAP
O hadis-i şerifin meali şöyledir:
(Gıybetten sakının; çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina edip tevbe eder de, [bir daha yapmazsa], Allahü teâlâ onun tevbesini kabul eder. Gıybet edilen, gıybet edeni affetmedikçe, affolmaz.) [İbni Ebid-Dünya, Deylemi, Taberani, Beyheki, Tergib ve Terhib, İ. Şarani, İ. Gazali]

Gıybetin kefareti
Gıybet etmenin kefareti, üzülüp tevbe etmek ve helalleşmektir. Pişman olmadan helalleşmek, riya olur, ayrı bir günah olur. Gıybet, üç türlüdür:
1- (Bu gıybet değil, onda olan şeyleri söyledim) demek. Böyle söylemekle, harama helal demiş olur ki, çok tehlikelidir. (Biri için söylenen kusur, onda varsa, gıybettir, yoksa iftira olur.) [Müslim]

2- Gıybet olunan, bunu duymuşsa, tevbe etmekle affedilmez. Onunla helalleşmek de gerekir. Bir hadis-i şerif meali: (Gıybetini yaptığı kişi, gıybet edeni affetmedikçe, mağfiret olunmaz.) [Deylemi]

3- Gıybet olunanın bundan haberi yoksa, tevbe ve istiğfar etmekle ve ona hayır dua etmekle affolur. (Ya Rabbi beni de, gıybetini ettiğim kişiyi de affet) diye dua etmelidir! İki hadis-i şerif meali :
(Gıybetin kefareti, gıybet edilenin mağfireti için dua etmektir.) [İbni Lâl]

24 Şubat 2017 Cuma

Mutlu olmayanların hikayesi

BİR HİKAYE
Bir arkadaşım vardı, küçük bir evleri var, kayınvalidesiyle karşılıklı müstakil dairede oturuyorlardı. Doğal gazlı daire istiyorum dedi. Bir zaman sonra ailenin tek oğlu olunca, kayınpederide yardım etti, taksitli lüks semtten daire alındı.

İçine taşındı taşınmasına, bu defada burası çok lüks, seviyeme göre arkadaş bulamıyorum yalnızım, mutsuzum dedi. Şükür yok, eksik aranıyor.

İki kızı vardı, Allah (c.c) 12 yıl aradan sonra birde erkek evlat verdi, bir ara ona sevindi, mutluyum dedi. Çocuk iki yaşadı, zahmeti biraz azalınca, yalnızım mutsuzum, sevgim yok gibi yakınmalara başladı. Geçmişte bana şu yapıldı, bu yapıldı diye ağlamaya başladı.

Sıkıntısı kalmamış, rahatlamış, istedikleri verilmiş, ama yinede mutsuz.
Neden diye düşünüyorum. Demek ki insan mükemmel yaşantıya, rahata kavuştukça kendine hep sıkıntı bulurmuş.

Hocamız Said Nursi," sıkıntılar, hastalıklar, belalar bir kamçı; Allah'ı (c.c) unutmama ve rahata çıkınca mutlu olma yollarıdır" diyor. Nede doğru söylemiş.

Bu olaydan anladım ki; insanın sıkıntısı yoksa, yani kafasını sürekli meşgul edecek bir uğraşı yoksa, mutluluğun ne demek olduğunu bilmez, hep mutsuzum sanır.

BİZİM HEP BÜYÜK SIKINTIMIZ VARDIR. MUTLU NASIL OLUNUR BİLMİYORUZ. OYSA İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ DURUMLARIN ARTISINI DÜŞÜNSEK VE BİZDEN AŞAĞIYA BAKABİLSEK MUTLULUĞUN NE DEMEK OLDUĞUNU ÖĞRENİRİZ.

23 Şubat 2017 Perşembe

KALBİNDEKİ 4 SEVGİYİ NEREYE SIĞDIRACAKSIN

Bir gün Efendimiz (sav), Hz. Ali'ye sorar der ki;

- Ya Ali Allah'ı seviyor musun?
- Evet, Ya Resulullah

- Peki, Beni seviyor musun?
- Evet, Ya Resulullah
- Peki, eşini seviyor musun?
- Evet, Ya Resulullah
- Peki, çocuklarını seviyor musun?
- Evet, Ya Resulullah
- Peki, bu kadar sevgiyi bir kalpe nasıl sigdiriyorsun?
Diye sorunca, Hz. Ali bu beklemediği soru karşısında şaşırmış ve cevap verememişti. Bunu düşünmem gerek deyip oradan ayrılmıştı.
 Hz. Ali düşünceli bir şekilde dolaşırken eşi Hz. Fatıma annemiz düşünceli olduğunu fark edip kendisine sorarak, nedir bu hal ya Ali der.
Eğer bu düşünceliliğin dünyevi kaygılardan dolayı ise sana yakışmaz bırak gitsin. Yok,
bu halin, Rahman'i kaygılardan dolayı ise, anlat birlikte çözüm bulmaya çalışalım der.

Hz. Ali, Efendimizle geçen diyalogu bir bir Hz. Fatıma'ya anlatır. Hz. Fatma durumu öğrenince tebessüm eder. Hz. Ali'ye derki;

- Ya Ali babama git ve deki, kişi Allah'(cc)ı aklıyla ve ruhuyla sever,
Peygamberimizi (sav) kalbiyle sever, eşini nefsiyle sever, çocuklarını ise şefkatiyle sever.

Hz. Ali aldığı bu cevap karşısında memnun olur ve hemen Efendimizin yanına gelir.
 Hz. Fatıma annemizden öğrendiklerini efendimize anlatır. Efendimiz cevabı alınca tebessüm eder.
Ve der ki ya Ali bu bana getirdiğin gül, nübüvvet ağacından koparılmıştır.

KÜÇÜK ŞEYLERLE MUTLU OLMAK

KÜÇÜK ŞEYLERİ GÖREBİLMEK
Mutluluğun adıdır. Hayatımız küçük olaylarla doludur, büyükler arada bir olur.

Büyük emeller beklersek hep üzgün olur hayatımızı zehir ederiz.
Başkalarına bakmak, imrenmek sadece ilimde güzeldir, diğerleri hırs ile birleşince zehir eder.

Hakkına razı olmayı başaran mutluluğu yakalamıştır. Ne yapsak değişmiyorsa, öyle yaşamaya alışmak gerek.

Ömür bizim, saati bitince oda bitiyor, o zaman bu arayı iyi kullanalım.

 Allah'ım (c.c) bizi hayırlı kul, hayırlı ümmet, hayırlı insan, hayırlı evlat eyle, vatanımızı Süriye'ye döndürme, kafir devletler birleşti, teröre destek veriyor, dostunuzum diyerek.

Rabbim başlarına; vatanımızı unutturacak olaylar ver, kurtuluş savaşında Sovyetlere verdiğin bolşevik isyanları gibi, başı dertlerine düşür. Amin

22 Şubat 2017 Çarşamba

KUŞLUK NAMAZI

Kuşluk namazı Allah rızası için kılınır, sünnettir. Dünyalık faydası çok iki veya dört rekat kıl, işini yapmaya git, öyle kolaylıklar oluyorki şaşırır kalırsın.

Günde 2 rekat kuşluk namazı kılan, doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Ebu Ya’la]

(İki rekat kuşluk namazı kılan gafillerden olmaz. Dört rekat kılan, abidlerden olur. Altı rekat kılarsa, bu namaz o gün ona kâfi gelir. Sekiz rekat kılan, masivayı terk edip itaat eden kullardan yazılır. On iki rekat kılan da Cennette özel bir köşke kavuşur.) [Taberani]

(Cennetin bir Duha kapısı vardır. Bu kapıdan ancak kuşluk namazı kılanlar girer.) [Taberani]

(İki rekat kuşluk namazı, kabul olunmuş bir hac ve umreye bedeldir.) [Ebuşşeyh]

Peygamber efendimizin, düşman üstüne gönderdiği askerler, kısa zamanda zafer kazanıp bol ganimet ile evlerine döndüler. Bu askerlere gıpta edenleri görünce buyurdu ki:
(Size bunlardan daha kısa süren, daha çok ganimet getiren ve daha tez eve döndüren cihad yolunu göstereyim. Kuşluk namazı için camiye giden, daha az savaşmış, daha çok ganimet almış ve daha tez evine dönmüş olur.) [İ. Ahmed]

MAHŞERDE ALLAH C.C GÖRÜLMESİ

CEMALULLAH’I MÜŞAHADE!

Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallahu anh- derki : Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hazretlerine bir takım insanlar gelip;
-Ya Resûlullah! kıyamet gününde biz Rabbimiz Teâlâ Hazretlerini görebilir miyiz? diye sordular.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz onlara cevaben:
-"Göreceksiniz, bulut olmayan gayet berrak bir havada tam öğle zamanında güneşin görülmesinde bir gûnâ sıkıntı ve zahmetiniz olur mu? buyurdu. Ashab-ı Kiram :
Olmaz ya Resûlullah! dediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri tekrar :
-"Kendisinde asla bulut olmayan gayet açık ve berrak bir aydınlıkta bedr-i münîr (dolunay)'ın görülmesinde bir gûnâ zahmet ve zarar veya şüpheniz olur mu? buyurdu. Ashab-ı Kiram da cevaben:
Olmaz ya Resûlullah ! dediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri buyurdu ki ;
-"İşte, bu güneş ve ayın görülmesinde zahmet, şekk ve şüphe olmadığı gibi Allah Teâlâ Hazretlerinin görülmesinde de asla şekk ve şüphe ve bir gûnâ izdiham ve sıkıntı olmaksızın "ru'yetullah" vaki olacaktır." buyurdu. Yani bilâkeyf velâ misal cemâlullah'ın müşahedesiyle kâffe-i ehl-i iman müşerref olacaklardır.
Sonra Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: "Yevmi kıyamette" her ümmet dünyada her kime ibadet ettiyse ona tabi olsun." diye bir münadî nida edecektir. Binaenaleyh Allah Teâlâ'dan gayri putlara ve taşlara ibadet edenlerin hepsi cehenneme düşeceklerdir. Sonra gerek mutî, gerek salih, gerek asî facir olsun; yalnız Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden ve ehl-i kitabın bakıyyesinden başka hiç bir kimse mahşer yerinde kalmadığından evvela Yahudiler celb ve davet edilip onlara; Siz kime ibadet edersiniz, denir. Onlarda:
-"İbnu'llah yani Allah'ın (haşa) oğlu olan Uzeyr'e ibadet ederdik," diyecekler. Onlara hitaben:
-Siz yalan söylediniz, Allah Teâlâ Hazretleri evlad ve zevce edinmemiştir. Tekrar onlara:
-Siz şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da:
-"Ey Rabbimiz! Biz çok susadık, içmek için su isteriz. Bize su içir", diyecekler. Sonra onlara işaretle uzaktan su zannedilen serap gibi şiddet-i lehebinden yekdiğerini yemekte olan cehennem ateşi gösterilip;
-İşte şuraya gider misiniz? denir. Hemen onlar mezkur nar-ı cehenneme haşr u sevkedilir ve cümlesi cehenneme düşerler, sonra nasara taifesi de davet ve celb edilip onlara da:
-Siz kime ibadet edersiniz? denir. Onlarda :
-"İbnu'llah yani Allah'ın (hâşâ) oğlu olan İsa'ya ibadet ederdik," diyecekler. Sonra onlara:
-Siz yalan söylediniz. Allah Teâlâ hiç bir zevce ve evlad edinmemiştir. Tekrar onlara :
-Şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da (evvelkilerin dediği gibi)
-Gayet susadık, su isteriz derler. Sonra evvelkiler gibi cehenneme düşerler.
Sonra ister salih ve ister facir sadece Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden başka mahşer yerinde hiç bir kimse kalmadığından Allah Teâlâ Hazretleri onlara evvelce onların bildikleri ve tasavvur ettikleri suret ve sıfatına yakın bir surette zuhur ve şuhût ederek hitab-ı izzet ile;
-Her ümmet kendi mabûduna tabi olup gittiler. Şimdi siz neye muntazırsınız? buyurur, onlarda:
-Biz dünyada onlara en ziyade muhtaç olduğumuz zaman da bile onlardan mufarakat etmiştik ve onlarla musahabet etmemiştik. Şimdi de onlardan mufarakat ettik. Ve hemde bizim dünyada ibadet edegeldiğimiz Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine muntazır olmaktayız derler. Sonra Allah Teâlâ tarafından onlara hitaben:
-"İşte Rabbiniz benim." buyurulur. Onlar ise iki veya üç defa: "Biz hiçbir şeyi Allah Teâlâ'ya şirk koşmayız." derler. (1) Dipnotar : 1-Zübdetü'l-Buhari, 885. (Mahmud Sami Ramazanoğlu

SÖVMEK VE ÇİRKİN SÖZLER

SÖVMEK VE ÇİRKİN SÖZLER
Müslümanın güzel ahlaklı olması istenmiştir. Toplumumuza baktığımızda sövmek; konuşmayı öğrenen bir çok çocuktan başlıyor, yetişkin ve yaşlılara kadar devam ediyor. Erkeklerde daha çok görülmektedir. Sinirlenen  hemen bu yola başvuruyor.

Peygamberimiz ( sav ) " Kötü huydan şiddetle kaçının. Şüphesiz Allah kötü huyu ve kötü sözleri sevmez" ( Ahmed, Müsned, Hibban, Hakim )

" Şu öldürülen müşriklere sövmeyin! Çünkü sizin söylediklerinizden hiç bir şey onlara ulaşmaz. Ayrıca geride kalanlarına da eziyet etmiş olursunuz. Dikkat edin! Çirkin söz gerçekten yasaklanmıştır." ( Tirmizi, Birr, Nesai, Ahmed )

" Mü'min kötülemez, lanet etmez, kötü ve çirkin konuşmaz." ( Tirmizi, Birr, Ahmed, Hakim )

" Allah Teala sokaklarda yüksek sesle bağırıp çağıran, çirkin şeyler konuşanları sevmez." ( Buhari, Ahmed, Müsned )

" Birbirlerine sövenlerden mazlum olan taraf haddi aşmadığı müddetçe her ne deseler günah ilk başlayanadır." ( Müslim, Birr, Ebu Davud )

" Anne ve babasına söven kişi lanetlenmiştir. ( Buhari, Ahmed, Müsned )

Rabbim imanımızı, dillerimizi Sana emanet ettik, her türlü küfürden, dilin afetlerinden bizleri koru.  Rızanın olduğu yerlere bizleri yönlendir. Amin

21 Şubat 2017 Salı

EVE GİRERKEN OKUNACAKLAR

Sual: Bir Müslümanın evine girerken neye dikkat etmesi gerekir, okuması gereken bir dua var mıdır?
Cevap: Bu konuda Süleyman bin Cezâ hazretleri, Eyyühel-veled kitabında buyuruyor ki:
“Evine Besmele ile gir! Eğer zamanın müsait ise, İhlâs suresini oku! Peygamberimiz aleyhisselam buyurdu ki: (Eve girerken İhlâs-ı şerifi okuyan, yoksulluk görmez!) Eshâbdan Süheyl radıyallahü anh, Peygamberimizin aleyhisselâm bu tavsiyesi üzerine zengin olmuştur. Eve girerken sağ ayağınla içeriye gir ve selam ver! Evde kimse yoksa, şu şekilde selam verebilirsin: 'Esselâmü aleynâ ve alâ ibâdillâhissâlihîn.' Bununla beraber, bir kere Kulhüvallâhü sûresini ve bir kere de Âyetelkürsîyi okursan evine şeytan giremez. Her neye başlarsan Besmele ile başla! İşe ve yemeğe sağ elinle başla! Yemeğe hep beraber otur. Yemekten sonra, dua ve Kulhüvallâhü sûresini oku! Yemekten sonra bir saat geçmeyince su içme, vücuda iyi değildir.”
(dinimizislam)

KUL HAKKI

KUL HAKKI: İnsanların hak ve hukukuna saygı gösterme, haklarına tecavüz etmemedir. İnsanların güvenli bir toplumda huzur içerisinde yaşayabilmeleri için önemli olan kul hakkına saygı gösterilmesi İslam’ın temel ilkelerinin başında gelmektedir. SEVGİLİ Peygamberimiz ( sav ) “ Her Müslüman’ın diğer Müslüman’a canı, malı ve ırzı haramdır.” ( Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ) buyurarak insanların mallarının, canlarının, şeref ve haysiyetlerinin her türlü tecavüzden korunmuş olduğunu belirtmiştir. Allah’ın ( c.c ) emirlerini yapmakla görevli olduğu gibi kul hakkına dikkat etmekle de görevlidir. Çünkü hak sahibinin hakkını kıyamet günü alacağı bildirilmiştir. “İnsanlara zulmedenlere ve yeryüzünde zorbalık yapanlara yol yoktur. Onlara elem dolu azap vardır.” (Şura; 42/42) “Senin Rabbin, halkı birbirine iyilik, güzellik, doğrulukla muamele ettikçe bir beldeyi zulüm (şirk) sebebiyle helak etmez, olacak şey değil!” (Hud; 11/117) Ebu Hureyre R.A.’dan nakledildiğine göre, Resulullah A.S. Efendimiz buyurdular ki: ”- Müflis (iflas eden kişi) kimdir, bilir misiniz?” Orada bulunan sahabeler söyle cevap verdiler: ”- Bize göre müflis, malı-mülkü varken hiç parası, eşyası kalmamış kimsedir.” Bu cevap üzerine Allah Resulü A.S. şöyle buyurdular: ”- Gerçek müflis su kimsedir: Kıyamet günü, namaz, oruç ve zekât sevaplarıyla huzura gelir. Fakat birisine sövmüş, diğerine iftira etmiş, birisinin malini yemiş, diğerinin kanını dökmüş, bir diğerine vurmuştur. Böylece üzerinde birçok kimsenin hakki birikmiştir. O kimsenin ibadet sevaplarından hak sahiplerine hakları ödenir. Sevaplar biter, ancak alacaklar bitmez. İste o zaman, hak sahiplerinin günahları bu kimseye yüklenir. Böylece ateşe müstahak olur.” (Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birr, Hadis No. 59) Ahrette fakir kalmayı istemiyorsak kul hakkının neler olduğunu çok iyi öğrenmemiz gerekir. Çünkü bize göre doğru olan karşıdakini üzebilir.

MÜSLÜMANLAR KARDEŞTİR
 ALLAH C.C : Hucurat 10.ayet:" Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin".

PEYGAMBERİMİZ SAV :
"Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (mümin) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir.
Kim müslümanı bir sıkıntıdan kurtarırsa, bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır. Kim bir müslümanı(n kusurunu) örterse, Allah da Kıyamet günü onu(n kusurunu) örter."Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim,

 "Allah, sizden birinizin yaptığı işi, ameli ve görevi sağlam ve iyi yapmasından hoşnut olur."Taberânî, 1/275; Beyhakî, 4/334

"Nerede olursan ol Allah’a karşı gelmekten sakın; yaptığın kötülüğün arkasından bir iyilik yap ki bu onu yok etsin. "Tirmizî, Birr, 55

"İnsanlara karşı güzel ahlakın gereğine göre davran."Tirmizî, Birr, 55

"Hayra vesile olan, hayrı yapan gibidir."Tirmizî, İlm, 14."İslâm, güzel ahlâktır." Kenzü’l-Ummâl, 3/17, HadisNo: 5225

"İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez."Müslim, Fedâil, 66; Tirmizî, Birr, 16

"İnsanların Peygamberlerden öğrenegeldikleri sözlerden biri de: Utanmadıktan sonra dilediğini yap sözüdür." Buhârî Enbiyâ 54 EbuDâvûd Edeb, 6.

"Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz."Buhârî, İlm, 12; Müslim, Cihâd, 6

20 Şubat 2017 Pazartesi

KURAN OKUMANIN FAZİLETİ

"Kur'an'ı oku yasak ettiği şeyleri anla. Şayet okuman seni yasaklardan almıyorsa onu okumuş, anlamış sayılmazsın."
"Kur'ân Allah'dan başka her şeyden faziletlidir. Kur'ân'ın diğer kelâma olan üstünlüğü azîz ve celîl olan Allah'ın yarattıklarına üstünlüğü gibidir" (Şerhu Sahihi Tırmizi )
"Kur'ân zengindir. O'nun sonunda fakirlik, Candan öte zenginlik yoktur (et -Taberâni'den )
Hz. Peygamber (sav); "Gerçek şu kî Kur'an; Allah'ın (kopmaz) ipidir. Apaçık bir nurdur. Onu okuyunuz. Zira Allah Kur'an okumaya karşılık her harfine on hasene (sevap) verir" buyurdu. (Beyhaki)
Hz. Peygamber (sav); "Gerçek şu kî Kur'an; Allah'ın (kopmaz) ipidir. Apaçık bir nurdur. Onu okuyunuz. Zira Allah Kur'an okumaya karşılık her harfine on hasene (sevap) verir" buyurdu. (Beyhaki)
Hz. Peygamber (sav); "Kur'an kalbi ve bedenî hastalıklarla, dünya ve ahiret hastalıkları için tam bir şifadır" buyurdu. (ibn Kayyim)
Hz. Peygamber (sav); "Sabah namazı müteakip Kuranı açıp 100 ayet okuyan kimseye HakTeâlâ yeryüzündeki insanların sayısı kadar sevap verilir? Buyurdu. (Amr bin Mey mum)
Hz. Ebû Zer (ra)'den rivayete göre Rasûlullah (sav) kendisine:- Ey Ebu Zer,"Kur'an'dan bir âyet öğrenmen senin için yüz rekat (nafile) namaz kılmandan daha hayırlıdır." buyurdu, (İbn Macae-Mukaddime)
Hz. Peygamber (sav);"Herhangi bîr cemaat bir evde toplanıp da Kur'an-ı Kerim i okur, (aralarında muhabbet musafaha mutaala mukabele ederler)se kalpleri sükunet bulur, rahat ederler. Allah'ın rahmeti onları kaplar, melekler onları kuşatır, Allah Teâlâ da onları kendi nezdîndekiler arasında zikreder?
(Ebu Hureyre);"Muhakkak en efdaliniz Kur'ân'ı öğrenen ve öğreteninizdir? (Sahîhi-Buhârî, VI, 108.)
"Evlâdına Kur'ân öğretene kıyamet günü Cennette taç giydirilir? (el-itkan, IV. 104.)
"Kim Allah'ın kitabından bir âyet öğrenirse, kıyamet günü O'nu (o ayet) yüzüne gülerek karşılar? (el-itkan, IV. 105)
"Kur'an hafızları ehl-i Cennetin reisleridir. "Kur'an okuyan müslûman, kokusu ve tadı güzel olan turunç gibidir? (Busen. Fedail'ül-Kuran, 17)
"Kim Allah'ın Kitabı'ndan bir ayet dinlerse ona kat kat sevap verilir. Kim de onu okursa, o (Kur'an), kıyamet gününde okuyan kişiye nur olur?
Hz. Peygamber (sav); "Allah katında Kur'an'dan daha üstün şefaatçi yoktur. Ne peygamber, ne melek ve ne de başkaları." buyurdu. ı Abdülmelik.Taberani)
Hz. Peygamber (sav); "Ümmetimin en faziletli ibadeti, Kur'an okumaktır? buyurdu.
Hz. Peygamber (sav);"İlim-bilgi isterseniz Kur'ân'ı Kerimi karıştırın. O'nu inceleyin. Çünkü evvelin ve ahirin ilmi ordadır?buyurdu, (İbn Mes ud)

MÜSLÜMANIZ ELHAMDÜLİLLAH DİYORUZ İCRAAT YOK

MÜSLÜMANIZ ELHAMDÜLİLLLAH DİYORUZ DA
Müslümanlığımızı elimizde tutmanın şartlarını hepimiz biliyoruz. Uygulamaya gelince şeytan ve nefsimizle birlik oluyoruz. “Herkes yapıyor, günahım kadar yanar çıkarım” sözü çok meşhur oldu.

Niye elimize bir ateş değse doktora koşuyoruz, neden dayanamıyoruz, yanmak lafta kolay ama uygulamada hiç öyle olmuyor.

Sanki Ahiret âlemi yok gibi davranıyoruz. Çoğumuzun ailesinden övüneceği hocası vardır. Nasihatini dinlemeye değil, övünmemiz için yaratılmışlar gibi davranıyoruz.

Gıybet günah, dedikodu günah diyoruz, birisi laf getirince öyle inanıyoruz ki; gerçek mi yalan mı diye araştırmıyoruz. Hemen inanıyor, en samimi arkadaşımız bile olsa yerden yere vuruyoruz. Dünyadaki huzurumuzu bozduğu gibi günahını ne yapacağız.

Hâlbuki dedikoduyu getirene günahını hatırlatsak, huy edinmediyse oda doğru yolu bulur. Basit dediğimiz günahlar birikiyor koca dağ oluyor. Hesap vereceğimiz günü ALLAH (C.C) unutturmasın.

BAKARA SURESİ 80- 82. AYETLERDE ALLAH ( c.c)
Dediler ki: "Sayılı günlerin dışında, ateş asla bize değmeyecektir." De ki: "Allah katından bir ahid mi aldınız? —ki Allah asla ahdinden dönmez- Yoksa Allah'a karşı bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?" Hayır; kim bir kötülük işler de günahı kendisini kuşatırsa, (artık) onlar, ateşin halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. İman edip Salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 80-82)

B ATILA DALMAK

BATILA DALMAK
Günah olan şeyleri konuşmak demektir. Kadınların hallerini, içki meclislerini, fasıkların makamlarını, zenginlerin varlıklarını, çirkin davranışları, çirkin sözleri anlatmak gibi…
Gıybet, dedikodu, iftira gibi çirkin sözlerde bu gruba girer.

Peygamberimiz ( sav ) “ Adamın biri yanındakileri güldürmek için ( haram ) bir kelime konuşur, o kelime sebebiyle Süreyya yıldızından daha uzaktan ateşe düşer.” Buyurmuştur. ( Ahmed İbn Hibban, Ebu Nuaym, Buhari )

“ Kıyamet insanların hata yönünden en büyüğü, batıla en fazla dalandır. ( Abdullah b Mübarek, Zühd, Ahmed, Suyuti ) buyurmuştur.

NİSA SURESİ 140. AYETTE ALLAH ( C.C ) ŞÖYLE BUYURUYOR
“ O (Allah), Kitap’ta size şöyle indirmiştir ki: Allah’ın âyetlerinin inkâr edildiğini yahut onlarla alay edildiğini işittiğiniz zaman, onlar bundan başka bir söze dalıncaya (konuya geçinceye) kadar kâfirlerle beraber oturmayın; yoksa siz de onlar gibi olursunuz. Elbette Allah, münafıkları ve kâfirleri cehennemde bir araya getirecektir.”

Arkadaşımızı çok iyi seçmeli, yoksa farkına bile varmadan onun gibi oluruz. Dilimize sahip çıkamıyorsak, kul hakklarına girdiğimizden başkalarına hediye için ibadet etmiş oluruz. Çünkü biliyoruz ki kul hakkına tecavüz edilince sevaplarımız onlara veriliyor.

Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. İman selameti, af ve afiyet versin. Amin.

19 Şubat 2017 Pazar

MERHAMET VE ZULÜM

ZULÜM
FATIR SURESİ 32. AYETTE ALLAH (c.c ) “ Sonra biz o kitabı kullarımızdan seçtiklerimize miras bıraktık. Onlardan kimi nefislerine zulmedendir. Kimi orta yolu tutandır, kimi de Allah’ın izni ile hayır ve hasenatta koşandır.” Bu ayeti kerimede insanlar üç gruba ayrılmaktadır. Birinci grup, ölçü ve adaleti tanımayıp zulme gidenlerdir. Zulüm, değer bilmemek ve hakkı gözetmemektir. Bu anlamda Allah’a ( c.c) karşı kulluk bilincini yitirmiş, insanların hak ve hukukunu gözetmeyen, çevresine zarar veren insan zalimdir. Ayette bunun zıttı olan ikinci grup insan, orta yolu tutturan hak ve hukuku gözeten, ibadet yapmak gerektiğini bilen, olarak tanımlanır. Üçüncü grup ise, hayra koşan, ibadetlerini dikkatli yapan, helali ve haramı bilen ve uygulayan, kul hakkına çok önem veren, yani takvalı yaşayan insanlardır. Bunlara için dinimizde “tam kazananlar “diye bildirilmiştir. ARAF SURESİ 158. AYETTE ALLAH ( c.c ) “ Resulüm de ki: “ Ey insanlar! Şüphesiz ben, Allah’ın hepinize gönderdiği Peygamberiyim. O Allah ki, yer ve göklerin hükümranlığı O’nundur. O’ndan başka hiçbir ilah yoktur. O, diriltir ve öldürür. Şu halde Allah’a bir de O’na ve sözlerine inanan Resulüne, o ümmi ( okuması yazması olmayan ) Peygamber’e iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız.” Peygamberimiz (sav) “ Allah’ım! Biz, bu yolculuğumuzda Senden iyilik ve takva, bir de hoşnut olacağın ameller işlemeyi nasip etmeni dileriz. Allah’ım! Yolculuğumuzu kolay kıl ve uzağını yakın et..” ( Müslim, Ebu Davud, Tirmizi )


MERHAMET
Merhamet: acıma, koruma, sevgi gösterme, iyilik ve yardım etme gibi duyguları ifade eden bir kavramdır. İnsanlardaki merhamet duygusu, Allah’ın (c.c) rahmetinin tecellisi, bir yansımasıdır. “ O’nun rahmeti her şeyi kuşatmıştır.” ( Araf 156 ) “ Merhamet edenlerin en hayırlısıdır.” ( Mü’min 109 ) Merhamet, mü’minlerin de temel özelliklerindendir.” ( Fetih 29 ) Alemlere rahmet olarak gönderilen ( Enbiya 107 ) Peygamberimiz ( sav ) de bu özelliği ile ashabına her zaman örnek olmuş, onlara merhameti teşvik etmiş, zaman zaman katı ve acımasız davrananları uyarmıştır. “ Merhamet etmeyene merhamet edilmez” ( Buhari ) buyurmuştur. Allah´a ve elçisine itaat edin ki merhamet olunasınız. (Al-i İmran 132) Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah´tan bağışlanma dilerse Allah´ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur. (Nisa 110 )

AYAĞA KALKSIN BU MİLLET


Rabbim; devletimiz,i vatanımızı, milletimizi daim eylesin. Devletsiz millet olmaz, devletimizin oyunlarla yıkılmaması için dua edelim.

Vatanda huzur olmasın, mecliste yasa oluşmasın diye uğraşanlardan millete ne hayır gelir. Tek dertleri devlet düşsün, millet sürünsün. İki yüz yıldır süründü bu millet ayağa kalktı, yürüsün artık.

 Dua edelim, hesapların üstünde Allah (c.c) hesabı vardır.

AYETLERLE DUA EDELİM
Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!” (Yunus 85)

“Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (İbrahim 38)

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla. (İbrahim 41)

“Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” (İsra 80)
AMİN

TEVBENİN HAKİKATİ

TEVBE: Kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesidir.

TAHRİM SURESİ 8. AYET
“ Ey iman edenler! Tam ve kesin ( örnek olacak ) bir tövbe ile Allah’a yönelin. ( Böyle yaparsanız ) umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve onunla beraber olan mü’minleri utandırmayacaktır. Onların nuru ( o gün sıratta ) önlerinde ve sağlarında koşacaktır ( aydınlatacak ). ( mü’minlerin nurları birbirlerinden farklı olduklarından ) diyecekler ki: “ Ey Rabbimiz! Bizim nurumuzu tamamla ( cennete kadar devam ettir, söndürme ) ve bizi bağışla, doğrusu sen her şeye kadirsin.”

TA-HA SURESİ 82. AYET
" Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devem eden kimse için son derece affediciyim."

Günahlara dönmemek üzere samimi olarak yapılan tövbeye, Nasuh tövbesi denir. Tövbenin altı özelliği vardır.
Geçmiş günahlara pişmanlık duymak
Farzları iade etmek, kazasını yapmak
Mazlumun hakkını vermek
Düşmanlarla helalleşmek
Bir daha günahlara dönmemeye azmetmek ve nefsi günah içerisinde büyüttüğün gibi Allah’a itaatte eritmek
Günahların tadını tattırdığın gibi, itaatın da acısını tattırmaktır.” ( Hz Ali )

SAİD NURSİ: İradenin bir eline duayı ver ki eli Cennete ulaşsın.
Diğer eline istiğfarı ( tövbeyi ) ver ki günaha eli kısalsın, zakkumu cehenneme yetişmesin.
Dua ve tevekkül; hayrı kuvvetlendirir.
Tövbe; şerri keser.

YALAN ŞAHİTLİK

YALAN ŞAHİTLİK
İslam’ın temel ilkelerinden biri de, doğru şahitlik yaparak adalete yardımcı olmaktır. Toplumun huzuru, insanlar arasında adaletli olmaya ve insan haklarına saygı duymaya bağlıdır. Dirliği, birliği ve bütünlüğü temsil eden “ mülk” ün temeli adalettir. Adaletin destek paydası ise “ doğru şahitliktir”. Doğru şahitliğin olmadığı adalet yanılır. Haklı haksız, haksız ise haklı olur. Yüce dinimiz İslam, yalan şahitliği büyük günahlardan saymıştır. Cenabı Allah Kur’ani Kerim’de şöyle buyurur: Nisa Suresi 135. Ayet “Ey iman edenler! Kendiniz, ana babanız ve en yakınlarınızın aleyhine de olsa Allah için şahitlik yaparak adaleti titizlikle ayakta tutan kimseler olun. ( Şahitlik ettikleriniz) zengin veya fakirde olsalar (adaletten ayrılmayın). Çünkü Allah ikisine de daha yakındır.” ( Nisa 135 Allah’ın güzel isimlerinden EL HAKK —Doğru, adalet ve hikmete uygun vuku bulan hüküm, görev, gerekli, ahenk, uyum, var olma- “ … Gerçekten ancak Allah apaçık hak’tır. ( Nur 25 ) Allah cümlemizi doğruluktan ayırmasın. Âmin

18 Şubat 2017 Cumartesi

NASIL YETİŞTİRİYORUZ
Çocuklar cani doğmaz, kafir doğmaz. Bütün çocuklar Müslüman doğar, yetiştiği topluma göre şekil alır.

Şükür ki Rabbim bizleri Müslüman aileye çocuk göndermiş. Dini eğitim alan bir çocuk ergenlik ve yetişkinlikte yolunu değiştirse bile, toplanma yaşı dediğimiz orta yaşlarda özüne döner. Çoğunluk üzerinde kanıtlamıştır.

Çocuklarımızı yetiştirirken istediğini anında yapmayalım, beklemeyi, sabretmeyi, ulaşmak için dua etmeyi öğrensin.

Doyumsuz oluyor, ömrü boyu her istediğim olsun, her gördüğüm benim, düşüncesi hakim oluyor. Dünya imtihan yeri, en çok istediklerimiz olmuyor.

Ne yapacak, birilerine saldıracak, suçluyu dışarıda arayacak.
Öğretmen kızsa şikayete koşuyor " çocuğumu ezdirmem" deniliyor. Ezilmenin acısını bilmeyenin, ezeceği ilk insan ailesi oluyor.Kız erkek eşit olduğunu ailede öğretmelidir. Baba yiyecek getirdiğinde ilk kız çocuğuna versin diyen Peygamberimiz (sav) dir.

"Sen sus o erkek" denilen çocuk vicdansız yetişir, kardeşine acımayan, kimseye merhamet etmez. her şey benim misali etrafına saldırır. Rabbim bu tür kişilerden cümlemizi korusun. Onları da güzel ahlak ile ıslah eylesin
Beğen ·  · Paylaş

17 Şubat 2017 Cuma

ABDEST GÜNAHLARI TEMİZLER

Bir gün Hz. Osman ( r.a ) su istedi ve abdest aldı. Sonra güldü ve arkadaşlarına: “ neden güldüğümü sormayacak mısınız?” dedi. Arkadaşları: “Neden güldün, ey müminlerin emiri?” Dediler.

Hz. Osman: “ Resulullah ( sav ) benim gibi abdest aldığını gördüm. Sonra güldü ve “ Neden güldüğümü sormayacak mısınız?” buyurdu.

Ashabı Kiram: “ Neden güldünüz Ya Resulullah? Dediler. Resulullah ( sav ): “ Kul abdest almak için yüzünü yıkarsa, Allah onun yüzüne isabet eden bütün günahları siler. Kollarını yıkadığında da böyledir.” Buyurdu, demişlerdir.

ABDEST ALMANIN VUCUDUMUZA FAYDASI
Abdest uzuvlarına dışarıdan gelen mikroplar temizlenir.
Ellerin yıkanması, ellere bulaşan bakterileri temizler.
Yüzün yıkanması, su mesajı kılcal damarları açar, tıkanma olmayınca, cilt iyi beslenir ve kırışıklık geç olur. Mikroplarda temizlendiği için yüz parlak olur.
Ağız ve burna su verilmesi: burnun kılları temizlenir, kolay nefes alınır. Ağzın yıkanması ile boğazdaki mikroplar temizlenir, kılcal damarlar rahatlar.
Baş ve ense kısmın yıkanması: Ensedeki atardamarlara su mesaj yapar, baş ağrısını kan akışını rahatlatır, vücudda ki elektriğin fazlası suya geçer, stres azalır. Stresin organlara verdiği zarar azalır.
Kolların yıkanması kılcal damarları su mesajı ile açar.
Ayakların yıkanması, damarları açtığı gibi bakterileri yok eder, ayak kokusunu giderir.

Vücudumuzda el yüz ve ayaklardaki kılcal damarlar en uçta olduklarından tıkanma çok olur. İşte abdest ile su masajı yapılan kılcal damarlar iyice açılır, kan dolaşımı kolay olur, tıkanma olmaz. Tıkanma olursa en uçlara kadar kan ulaşamayınca cilt tam vitamin alamaz. Cilt hastalıkları, kırışıklıklar çoğalır.

Kılcal damarların görevini iyi yapması vücudumuz için çok önemlidir. Abdest beş vakit alındığı için, günde beş defa damarlara masaj uygulanmaktadır.

Allah ( c.c ) emirlerin uygulayana mükâfatını iki dünyada da vermektedir. Bu faydalarda Allah ( c.c ) abdest alanlara mükâfatıdır.

ABDESTSİZ KURAN OKUNMAZ

VAKIA SURESİ
(77-80) " Doğrusu bu Kitap, sadece arınmış olanların dokunabileceği, saklı bir Kitap'da mevcutken Alemlerin Rabbi tarafından indirilmiş olan Kuranı Kerim'dir."

Hayız ve nifas hâlinde olan bir kadına Kur'an okumak haramdır  Peygamber Efendimiz hayızlı, loğusa ve cünübün Kur’an okuması ile ilgili şöyle buyurmuştur;

“Hayızlı kadın ve cünüp olan kimse Kur’an’dan bir şey okuyamaz” buyurmuşlardır ( Tirmizi, Taharet, 98; İbni Mace, Taharet, ,105; Darakutni, Sünen, 1/117)

Ayrıca hz  Ali (r a )de şöyle demiştir: “Allah Resülünü cünüplüğün dışında Kur’an okumadan bir şey alıkoymazdı ” (Ebu Davud, Taharet, 90; Neseî, Taharet, 170; İbn Mace, Taharet, 105)

 Dolayısıyla bu hadisler cünüp ile hayızlı Kur’an okuyamayağı hususunda önemli bir delildir (Aynî, el-Binaye, 1/644)

Bu hadislerden hareketle İslam alimlerinin çoğunluğu hayızlı kadının Kur’an’dan, Kur’an okuma maksadıyla bir ayet bile okuyamacağını söylemişlerdir  Aynı zamanda bunlar bu halde iken Kur’an ayetlerini de yazamazlar  Bu konuda Tevrat, İncil ve Zebur da Kur’an gibidir (İbn-i Abidin, Haşiyetu Reddi’l-Muhtar, 1/293)

Kur'an Kursu öğretmenliği yapan bir kadın, hayız hâlinde öğretim işini yardımcısına yaptıracaktır  Yardımcısı yoksa Hanefî ulemasından Kerhî ve Tahavî'ye göre öğretimini devam ettirecektir

 Kerhî: Öğretmen hanım hayız hâlinde kelime kelime, Tahavî ise, yarımşar âyet söylemekle öğretim yapılmasında 'beis yoktur' demişlerdir

Netice itibariyle İslam alimlerinin çoğunluğu Hanefî, Şafiî ve Hanbelî mezhebine göre hayızlı ve cünüp olan Kur’an ayetlerinden okuyamaz  (Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslamî, 1/471)

ADALET VE GÜNAH

ADALET VE GÜNAH
Nahl Suresi 90. Ayette ALLAH (c.c): “ Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlarına yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” Buyuruyor. PEYGAMBERİMİZ (SAV) “ (İnsanı) helak eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir Ya Resulullah? Dediler, bunun üzerine: Allah’a şirk koşmak, Sihir yapmak, yaptırmak, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak Faiz yemek, Yetim malı yemek, Savaştan kaçmak, Suçsuz ve namuslu mü’min kadınlara iftirada bulunmaktır.” Buyurmuştur. Dinimiz büyük günahların samimi bir tövbe ile af kapısı açık olduğunu, küçük günahların ise abdest almakla ve namaz kılmakla döküleceğini müjdelemiştir. Abdest almayan, namaz kılmayan insanların küçük günahlarının birikerek büyük dağ olacağını bildirmiştir.

16 Şubat 2017 Perşembe

İYİ VE KÖTÜ İNSAN

İYİ İNSAN
AHKAF 46/15. Biz insana, anne ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir; zira annesi, onu, karnında, zorluğa uğrayarak taşımış; onu güçlükle doğurmuştur. Taşınması ve sütten kesilmesi otuz ay sürer. Sonunda erginlik çağına erince ve kırk yaşına varınca: "Rabbim! Bana ve anne babama verdiğin nimete şükretmemi ve benim hoşnut olacağın yararlı bir işi yapmamı sağla; bana verdiğin gibi soyuma da salah ver; doğrusu Sana yöneldim, ben, kendini Sana verenlerdenim" demesi gerekir.

AHKAF 46 /16- İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, onlara öteden beri yapıla gelen doğru bir va’ddir.



KÖTÜ İNSAN
AHKAF 46/17-18. Annesine babasına: "Of ikinizden; benden önce nice nesiller gelip geçmişken beni tekrar diriltilmemle mi tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne babası Allah’a sığınarak: "Sana yazıklar olsun! İnan; doğrusu Allah’ın sözü gerçektir" dedikleri halde: "Bu, Kuran öncekilerin masallarından başka bir şey değildir" diye cevap verenler işte onlar kendilerinden önce cinlerden ve insanlardan gelip geçmiş ümmetler içinde, Allah’ın azap vadinin aleyhlerinde gerçekleştiği kimselerdir. Doğrusu onlar hüsranda olanlardır.

ALLAH SEVGİSİNİ YAŞAMAK

TEVBE SURESİ 24. AYET “ De ki: Eğer babalarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesada gitmesinden korktuğunuz bir ticaret ve beğendiğiniz meskenler size Allah’tan, Peygamber’inden ve O’nun yolunda cihattan daha sevgili ise, artık Allah’ın emri gelinceye kadar bekleyin!..” ( Tevbe 24 ) Sevmek insanın en doğal duygusu ve ihtiyacıdır. Kişi babasını, çocuklarını, eşini, hatta malını ve meskenini sever. En yakın akrabasını başta olmak üzere bütün insanlara sevgi besleyeceği gibi doğal güzellikleri ve işini de sevebilir. Ancak insanda ki bu duygu, Yüce Allah’ı ( c.c ) sevmekle kemale erer. ( Bakara 165 ) Bu anlamda ayet, Müslüman’ın duygu dünyasında en zirve noktayı Allah sevgisinin, ondan sonra sırayla Peygamberimizin sevgisi ve Allah yolunda cihad edenlerin, âlimlerin sevgisi, yani sevgimizi sıraya koymayı iyi bilmeliyiz. Ailemizi, işimizi severken ölçüyü kaçırmamalıyız. Etrafımıza baktığımızda bir sıkıntısı veya bir hastalığı olana bazen oluyor ki, ne para kar ediyor, ne evlatlar fayda verebiliyor. Her şey yapıldı, duaya ihtiyacımız var diyoruz. Öyle çaresizlikler yaşadığımızda hemen Allah’a ( c.c) yalvarmaya, dua etmeye başlıyoruz. Biliyoruz ki bizi Allah’tan başkası kurtaramaz. İşte bu nedenle en büyük sevgi Allah sevgisidir. TEGABÜN SURESİ 15. AYET “ Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükafat vardır.” KESADE: Alış veriş durgunluğu. Kıtlık. Eksiklik. Verimsizlik.

ALLAH İÇİN SEVENLER
“Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını ıslah edin ve Allah'tan korkun ki rahmete eresiniz.” (Hucurat Suresi-10) Dinimizde kardeşlik derken, dostluk, çıkarsız sevgi, birbirine karşılıksız yardım, aleyhinde konuşmamak, başkalarının konuştuğunu duyunca savunmak, vs. yani gerçek sevgiden bahsediyor. Mahşerde Arş’ın gölgesinde olacak insanlardan biride, birbirini Allah için sevip, her sıkıntısında yanında olup, nasihatleriyle kardeşini ferahlatan, sıkıntının kalkması için elinden geleni yapan ve onun sırlarını saklayan insandır. Ayrıca birbirini Allah için sevenlere Cennette güzel köşklerde oturacakları ve Cennet halkının “bunlar ne yapmışlar” diye hayranlıkla bakacakları, bu insanların alnında “Allah için birbirini sevenler” yazılı olacağı bildirilmiştir. Birbirimizi karşılıksız sevmek için bu mükâfat az mı? Peygamberimiz (sav) 'Amellerin en üstünü Allah için sevmek, Allah için sevmemektedir' diye buyurmuştur. (Ebu Davud) Hz. Peygamber (S.A.V) bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur : “Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız.” (Tirmizi)

15 Şubat 2017 Çarşamba

ATALARIMIZ IN MÜKEMMELLİĞİ

Büyük Osmanlı devleti bizim dedelerimizdi. Geçmişini iyi bilmeyen toplumun geleceği olamaz. Geçmişimize sahip çıkmak, iyi bilmek bizi başarılı eder.

Osmanlı ordusu sefere giderken düşman topraklarında ki bağ ve bahçelerinden geçiyorlardı. Bahçelerin sahipleri korkularından dağlara kaçmış, dizlerini döverek manzarayı seyrediyorlardı. Ordu ayrılınca bahçelerine döndükleri zaman hayretten dona kalmışlardı.

Çünkü Osmanlı askerleri yedikleri meyvelerin parasını dallara asmış öyle gitmişlerdi. Dünyaya kafa tutan bu insanların içlerinde Allah korkusu, emanet duygusu olmasaydı onlara kim mani olabilirdi?

Osmanlı toplumunda büyük camilerin müştemilatında zekât taşları bulunurdu. Zengin gece kimsenin görmediği bir vakitte gelir, taşın kapağını açar ve bir miktar para bırakırdı. Fakir de gece karanlığında gelir, ihtiyacı kadar para alır, gerini bırakırdı.

Böylece zenginle ihtiyaç sahibi birbirini tanımaz ve fakir minnet altında kalmazdı. İşte İslam’ı gönüllere hâkim kılan bu ruhtu.

Ne zaman İslamiyet zayıfladı, koca çınar devrildi. Hiç nasihat aldık mı? Hayır, daha da bozulduk. Dükkânlar soyuluyor, zekât verenler azaldı, harama dikkat kalktı, kredi kartlarıyla faiz herkesin evine girdi.

Muhteşem atalarımızın torunlarıyız, ne değişti de bu kadar bozulduk. Örnek aldığımız Avrupa topluluğu dağılmak üzere olduğunu hepimiz görüyoruz, İslamiyetin zayıfladığı yerlerde de karışıklıklar var.

Görüldüğü gibi mükemmel bir toplum olabilmek için dinimizi çok iyi bilip uygulamak gerekiyor. Uygulama olmadan bilmek de yeterli olmuyor.

Allah Teâlâ (c.c.), küfrün ve kötülüğün müminlerin kalplerinde sevimsiz karşılandığını da beyan buyurur: "Ama Allah size imanı sevdirdi ve onu kalplerinizde güzelleştirdi; inkârdan, fâsıklıktan ve isyandan ise sizi iğrendirdi." (Hucurât Sûresi, 48/8) Din, toplumda görülen ahlâksızlık ve suçu denetleyip engelleyecek en önemli faktörler arasında başta gelir. Suçun, sadece suç değil, ayrıca günah olarak telkin edilmesi, onun işlenmesi karşısında en azından iki kat bir caydırıcı sebep olacaktır.

Evrenin düzeni adalet ile kurulmuştur. Bu nedenle insanlar da bireysel ve toplumsal ilişkilerinde adaleti esas almalıdırlar. Adalet kainata hâkim olduğu gibi insan toplumuna da adalet hâkim olmalıdır. Örnek toplumu inşa bağlamında Kur'an, "Allah adaleti emreder" (Nahl, 16/90) ilkesini hayatın temeline yerleştirir.

“ Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, altlarından ırmaklar akan cennetler vaad buyurdu. Orada ebedi kalacaklardır. Hem de Adn cennetlerinde hoş meskenler vaad etmiştir. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte asıl büyük kurtuluş da budur.” ( Tevbe 72 )

“ İman edip de hicret edip, mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad edenler, Allah katında en büyük dereceye sahiptirler. İşte bunlar murada ermiş olan mutlu kullardır.” ( Tevbe 20 )

ASKERİN RÜYASI

RÜYAYI SATIN ALAN ASKER
Aynı köyde büyüyen iki asker, Tendürek dağlarında ki mevzilerinde sohbet ediyorlarmış. Uzun boylu olanı, elindeki dürbünle çevresini tarayıp teröristlerin mevzileneceği yerleri kontrol ettikten sonra, arkadaşına yanaşıp:

Şu rüyanı bir daha anlatsana? Demiş. Geçen akşam iyi dinlememiştim.
Rüyamda şehit olmuşum! Allah beni cennetine almış ve beş tane huri vermiş.
Aklın fikrin hurilerde! Diye gülmüş diğeri. Üstelik beş tane.

Rüyayı gören asker, askerlerinin sözlerine aldırmamış ve daha öncekiler gibi, uzun uzun konuşmaya başlamış. Köylerinde ki dereden de berrak akan cennet ırmaklarını, onun kenarında sohbet eden Peygamberleri, aralarında aynı birlikten arkadaşlarının da bulunduğu şehit ve gazileri anlatırken, gözleri doluyormuş.

Yanında ki asker rüyanın sonuna doğru ona iyice sokulmuş ve yapacağı teklifin sıkıntısıyla kıvranıp:
Şu rüyanı bana satsana! Demiş. Ne istersen veririm.
Rüyada satılır mı? Diye gülmüş, beş huriyi duyunca, aklın uçtu herhalde.
Rüyana karşı postallarımı veririm!. Demiş. Seninkiler ayağına biraz dar geliyordu.

Rüya ile birlikte, postalların sahibi de değişmiş.

Ve bir gün sonraki çatışmada, Erzurum’un üçra bir köyünde ki ailesine, rüyayı satın alan askerin şehit olduğu haberi ulaşmış.

Yani başlarına düşen bir roketatar mermisi, iki arkadaştan birine hiç dokunmamışken, ötekini hasret duyduğu bir diyara uçurmuş.

Bu olayı anlatanlar derler ki, şehidin sağ avucu daha sonra açılıp, parmaklarıyla “ beş” işareti yapmış.
2. "Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanmayın. Aksine onlar diri olup Rableri katında rızıklandırılmaktadırlar. Allah'ın lütfünden kendilerine vermiş olduklarıyla sevinç içindedirler ve arkalarından henüz onlara kavuşmamış olanları, kendilerine bir korku olmayacağı ve üzülmeyecekleri üzere müjdelerler." (Ali Imran, 3/169-170)

4. "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 2/154)


Peygamberimiz (AS) hadislerinde şehitleri övmüş ve Şehit olmayı teşvik etmiştir. Bir gün savaşmak üzere peygamberimize gelen bir kimse: "Savaşayım mı? Yoksa iman mı edeyim?" Diye sorduğunda, Peygamberimiz "Önce iman et, sonra savaş" demiştir.

Bunun üzerine o kişi şahadet getirerek iman ettiğini ifade etmiş ve katıldığı o savaşta şehit olmuştur. Bu kimse için Peygamberimiz (as) "Az amel işledi, çok mükâfat kazandı." buyurmak suretiyle şehit olmanın insan için ne kadar değerli olduğunu, insana büyük bir mertebe kazandırdığını işaret etmişlerdir.

14 Şubat 2017 Salı

EŞLERİN ARASINDAKİ HUZURSUZLUĞU DÜZELTMEK

EŞLERİN ARASINI BULMAK
RUM SURESİ 21. AYET
" Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.( Rum suresi 21. Ayet )"

Allah ( c.c ) eşler arasında sevgi ve merhamet olmasını istiyor. Buna göre eşler kendilere düşeni yapmalıdır.

"Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir." [Taberani] Peygamberimiz ( sav ) kocası ile iyi geçinme yollarını arayan ve çabalayan kadının, savaş sevabı alacağını bildiriyor.

Yani sabredenler aptal olduğu için değil, Allah (c.c ) mükafatı içindir. Erkeğinde bunu bilip bir gülümsemeyle ortamı yumuşatması gerekir.

İki tarafta sürekli suç bulmamalı, kavga sebebi olmamalıdır. Sürekli suçlanan insan sevgi gösteremez. Tik haline gelinmemeli, "konuşması bile batar" durum olmamalı, orta kurallar bulunmalıdır.

Büyüklere de çok iş düşüyor. Toplumumuzda iki taraf da kendi evladını koruyoruz diye, yuvalarının yıkılmasına sebep oluyorlar. Yangına adeta körükle gidiyorlar.

İki tarafı da dinleyip bir orta yol bulunsa, gençlerde daha iyi davranırlar. Senin dediğin, benim dediğim olacak duygusu ağır basıyor, sorunlar büyüyor. Çocuk varsa onların geleceği düşünülmeli, birlikteliği yürütmeye çalışmalıdır. Yani artılar çok ise anlayışlı olmalıdır.

NAHL SURESİ 80. AYET
“ Allah, size evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı….” Evlerimizin güzelliğini kaybettikten sonra anlayanlardan olmayalım.

Aile bozulursa toplum bozulur. Toplum bozulursa devlet çöker.
Zoru başaranlara ne mutlu. ALLAH (C.C) YARDIMCIMIZ OLSUN

GEREĞİNDEN FAZLA KONUŞMAK

FUZULİ KONUŞMAK
Malayaniye dalmak, ihtiyacından fazla konşmaktır. Konuşmak için konuşmamalı, ölçüden şaşmamalıdır. Sürekli konuşan birinden her insan rahatsız olur. Dinimizde ölçü konulan her kurala baktığımızda insanların hayrına olduğunu görüyoruz.

MÜ’MİNUN SURESİ 3. AYETTE ALLAH ( C.C )
“ Onlar ki faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler…” buyuruyor.

Peygamberimiz (sav ) “ Fazla ve gereksiz sözden dilini tutana ve elindeki malını infak edene müjde olsun.” ( İbn Ebüd Dünya, Suyuti, Heysemi )buyurmuştur.
“ Bir insana fazla ve boş konuşmadan daha kötü bir şey verilmemiştir.” ( Suyuti, İbn Ebüd Dünya )

AMR B. DİNAR ANLATIYOR
Bir adam Resulullah’ın ( sav ) yanında çok konuştu. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz ( sav ) ona,
“ Dilinin önünde kaç tane perde var?” diye sordu; adam
“ İki dudağım ve dişlerim var” dedi. Resulü Ekrem Efendimiz ( sav ),
“ Bunların içerisinde sözlerini geri çevirecek hiçbir şey bulunmadı mı?” buyurdu.

Bu ikaz Resulullah Efendimizin ( sav ) şahsını övüp, kelamında aşırıya kaçan ve sözü uzatan bir kimse hakkında yapılmıştır.

13 Şubat 2017 Pazartesi

BAYRAMDA ORUÇ TUTULMAZ

BAYRAMDA NE YAPMALI?
Bayramda erken kalkmak, gusletmek, misvak kullanmak, güzel koku sürünmek, yeni ve temiz elbise giymek, bayram namazına gitmek, sevindiğini belli etmek, yüzük takmak, karşılaştığı müminlere güler yüzle selam vermek, fakirlere çok sadaka vermek, İslamiyet’e doğru olarak hizmet edenlere yardım etmek, dargınları barıştırmak, akrabayı, din kardeşlerini ziyaret etmek, onlara hediye götürmek sünnettir.

KÜS OLANLARA UYARI (Din kardeşiyle 3 günden çok küs durmak caiz değildir. Üç gün sonra, onunla karşılaşırsa, ona selam verip hatırını sormalıdır. O kimse selamını alırsa, birlikte sevaba ortak olurlar. Selamını almazsa günaha girer. Selam veren de küs durma mesuliyetinden kurtulmuş olur.) [Ebu Davud]

BAYRAMDA DUA
(Ramazan ve Kurban bayramının gecelerini ihya eden kimsenin kalbi, kalblerin öldüğü gün ölmez.) [İbni Mace, Taberani]

(Şu beş gecede yapılan dua geri çevrilmez. Regaib gecesi, Berat gecesi, Cuma gecesi, Ramazan ve Kurban bayramı gecesi.) [İbni Asakir]



BAYRAM GÜNLERİNDE ORUÇ TUTMANIN HARAMLIĞI Rasulüllah (sav) şöyle buyurur; “İki günden oruç yoktur; fıtır (Ramazan) ve Kurban Bayramı.” (Buhari) “Teşrik günleri, yiyip içme ve Allah’ı zikretme günleridir.” (Müslim) RAMAZAN SONRASI ŞEVVAL ORUCU “Her kim Ramazan orucunu tutar da, sonra Şevval’den altı günü eklerse, bu, bütün sene oruçlu gibi olur.” (Müslim)

CUMA GÜNÜ DUASI

CUMANIZ MÜBAREK OLSUN
Duanız cumanın mübarek saatine nasip olur inşaallah
Allah'ım (c.c) Cuma gününü biz Müslümanlara hayırlı eyle,

Vatanımızı böldürme, bayrağımızı indirme, ezanımızı dindirme,
Camilerimizi cemaatsiz koyma,
Evlatlarımızı camii cemaati eyle
Kızlarımıza tesettür, bol ibadet nasip eyle

Evlerimize huzur ver, ibadetimizi yapabilecek kadar sağlık ver
Okuyan kardeşlerimizin ne sıkıntısı varsa hayırlı çare ver,
Ölmüşlerimize Rahmet eyle

Bütün Müslüman dünyasına af ve afiyet ver,
DUALARIMIZIN KABUL OLMASI İÇİN, ALLAH RIZASI İÇİN EL fATİHA

BEDİÜZZAMAN'IN MÜNACATI

BEDİÜZZAMANIN AZ BULUNAN MUNACATI
İlâhî! Bana gereken odur ki, dünya da, ukbâ da elimden gitse veya bütün kâinat benim olsa, yine de hiç aldırmamalıyım.
Çünkü Sen, benim Rabbim'sin, Yaratıcım'sın ve İlâhım'sın ya! Ve ben de, Sen'in mahlûkun ve eserinim ya! Nihayetsiz isyanım ve nihayetsiz uzaklığım kereminle aramda bağ bırakmamış olsa da, Sen'inle hâlâ bir bağım ve Sana bağlılığım var: evet, Sen'in mahlûkun ve kulun olmam lisanıyla yalvarıyorum:
Ey Yaradanım, ey Rabbim, ey Rızkımı Veren, ey Mâlikim, ey Beni Şekillendiren, ya İlâhî! Sonsuz Güzel İsimler'in ve İsm-i A'zam'ın hürmetine, baştan sonra hikmet dolu ve doğruyu yanlıştan, hakkı bâtıldan ayıran Kur'ân hürmetine, Habîb-i Ekrem'in hürmetine, Kelâm-ı Kadîm'in hürmetine, Arş-ı A'zam'ın hürmetine, bin kere bin Kul Hüve'llahü Ehad hürmetine Sen'den istiyorum. Ya Allah, ya Rahmân, ya Hannân (yaratıklarını sonsuz şefkatle gözeten), ya Mennân (eşsiz ve sonsuz iyilik sahibi), ya Deyyân (mutlak hâkim; iyiliğin de, affa uğramamış kötülüğün de karşılığını veren)! Bağışla beni ey Ğaffâr (bağışlaması pek bol), ey Settâr (ayıpları örten), ey Tevvâb (tevbeleri cömertçe kabûl eden), ey Vehhâb (karşılıksız ve pek bol veren)! Günahlarımı, hatalarımı affediver ey Vedûd (sonsuzca seven ve sevilen), ey Raûf (acıması ve merhameti pek çok), ey Afûv (günahları, hataları affediveren), ey Ğafûr (günahları, hataları bağışlayan)!
Bana lûtfunla muamelede bulun ya Lâtîf (sonsuz lûtuf sahibi), ya Habîr (her şeyden hakkıyla haberdar), ya Semî' (her şeyi hakkıyla işiten), ya Basîr (her şeyi hakkıyla gören)! Günahlarımdan, hatalarımdan geçiver ya Halîm (cezalandırmada hiç acele etmeyen), ya Alîm (her şeyi hakkıyla bilen), ya Kerîm (keremi, ihsanı sınırsız), ya Rahîm (hususî rahmeti de sonsuz)!
Beni Sırat-ı Müstakîm'e hidayet buyur ya Rabb, ya Samed (Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayıp, her varlık kendisine muhtaç olan), ya Hâdî! Bana karşılıksız cömertlikte bulun ya Bedî' (yaratması da, ihsanı da eşsiz ve örneksiz), ya Bâkî (ezelden ebede kesintisiz var olan), ya Adl (mutlak adalet sahibi, her şeyi tam yerinde ve dengede yapan), ya Hû (ey ancak O, ancak Kendisi olan)!
İman ve Kur'ân'ın nuruyla kalbimi de, kabrimi de aydınlat ya Nûr, ya Hakk, ya Hayy, ya Kayyûm (varlığı hem kendinden hem de kendi kendine ve başka her şeyin varlığı da O'nunla kaim olan), ya Mâlike'l-mülk (mülkün, malikiyetin mutlak sahibi), ey Celâl ve İkram Sahibi! Ey öncesi olmayan Evvel, ey sonu olmayan Âhir, ey en görünmezliği içinde en açık Zâhir, ey en açık oluşu içinde en gizli Bâtın, ya Kavîyy, ya Kâdir, ey Mevlâm, ya Ğafir (günahları bağışlayan), ya Erhame'r-Rahimîn (eşsiz ve mukayesesiz rahmet sahibi)! Kur'ân'daki İsm-i A'zam hürmetine, kâinat kitabında en büyük sırrın olan Hz. Muhammed (s.a.s.) hürmetine ne olur, lûtfet, lûtfet de bu Sonsuz Güzel İsimleri'nden kalbime ve kalıbıma, kabirde ruhuma İsm-i A'zam'ın nurlarını yansıtıp yayacak bir pencere aç! Aç da, bu sahife kabrimin tavanı gibi ve bu İsimler hakikat güneşinin şualarını ruhuma yansıtan bir pencere gibi olsun! İlâhî! Diliyor ve dileniyorum ki, ebedî bir dilim bulunsun ve onunla Kıyamet'e kadar İsimlerinle Sana sesleneyim! Bu nakışları (münacaatı) dilim sustuktan sonra susmaz bir dil olarak benden kabul buyur!
Allah'ım! Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.s.) öyle salât ve selâm eyle ki, onunla bizi bütün felâketlerden ve afetlerden koru, bütün ihtiyaçlarımızı gider, bizi bütün kötülüklerimizin kirlerinden arındır ve bütün günahlarımızı ve hatalarımızı bağışla! Ya Allah, ey duaları kabul buyuran! Hayatım boyunca ve ölümümden sonra her anım için benden efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.s.), Âli'ne, Ashâbı'na, Ensârı'na ve tâbilerine milyon kere milyon salât ve selâm eyle. Ve her bir salât, ömrüm boyunca alıp verdiğim asi nefeslerim adedince artsın! Ve her bir salât hürmetine, ya Erhame'r-Rahimîn, eşsiz ve sonsuz rahmetinle beni bağışla ve bana merhamet et! Âmîn!

HAYATI KOLAYLAŞTIRAN DUA

YÜCE ALLAH !!!
Arşı yaratınca meleklere taşımasını söyledi. Meleklere Arş ağır geldi, Onlarda şöyle duâ ettiler.

Subhane-kellâhümme Ve Bihamdik
Allah'ım Seni Tesbih ve Tenzih Eder, Sana Hamd Ederiz.

Ve Tebara Kesmük
İsmin Mübarektir

Ve Tealâ Ceddük
Azamet ve Celalin Yüksektir

Va Lâ Îlâhe Ğayruk
Vee Sen'den Başka Tapınacak Yoktur. Dediler ve arşı taşımaya kuvvet buldular.

Evet namaz duâlarının ilki olan subhâneke duası, tekbirden sonra okuduğumuz ilk duâ. Peki her hayrın başı olan Besmeleden bile önce okunması ne demek bilir miyiz?

Namaz ağırdır...
Onu taşıyabilmek için,  Bizlerde namazımıza başlamadan önce okumuş olduğumuz Sübhaneke duasıyla; Nefis ve Şeytanın, üzerimize serpmiş olduğu ölü toprağını. Bütün güç ve iradenin yalnızca kendisinde toplanmış olduğu o yüce makamdan, Bu duanın hürmetine kaldırmasını talep ediyoruz. Dilimiz ile söylemesekte, halimizle o makama şöyle sesleniyoruz ;

“Ya Rab, arşı taşıyan meleklerinin, bu dua hürmetine üzerindeki yüklerini nasıl hafiflettiysen. Bizimde üzerimizdeki yükleri öyle hafiflet. İbadetimizden feyiz almamızı kolaylaştır.” Diyerek o kutsiyet ötesi makamdan yardım talep ediyoruz.

11 Şubat 2017 Cumartesi

CENNET NİMETLERİ

CENNET VE NİMETLERİ
Yüce Allah (c.c) inanan ve rızasına uygun işler yapan kullarına ebediyen kalacakları Cenneti vaat etmiştir. ( Bakara Suresi 25. Ayet ) Kur’an’da Adn, Firdevs, Me’va ve Naim gibi değişik adlarla anılan Cennet bahçelerinde akla hayale gelmeyen nimetlerin olduğunu belirtir. ( Kaf Suresi 35. Ayet ) Cennet bahçeleri yemyeşildir. ( Rahman 54 ) Bahçelerin altından ırmaklar akar. ( Rad 35 ) Orada saraylar ve köşkler vardır. ( Tevbe 72 ) Köşklerin bahçelerinde ağaçlar, meyveler, rengârenk çiçekler bulunur. ( Rahman 48 ) Cennette mü’minler, inci ve altın süslemeli ipek elbiseler içinde ( Hac 23 ) tahtlarda otururlar, ( Kehf ) Gölgeleri hiç eksik olmayan ağaçların dalları altında, yemişler erişirler. ( İnsan 14 ) Uşaklar onlara şerbet ( Saffat 45- 46 ), meyve ve kızarmış kuş eti ikram ederler.(Vakıa 17-21) Fakat onlar bilirler ki, bu nimetlerden daha güzeli, Allah’ın sevgisini kazanmış olmaktır. (Tevbe Suresi 72. Ayet ) “ Şüphesiz, Allah’ın Kitabı’nı okuyanlar, namazlarını devamlı ( dikkatli ) kılanlar, kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden, ( Allah yolunda ) gizli-açık ( başkaları için ) harcayanlar, asla zarar etmeyecek bir kazanç umabilirler.” ( Fatır Suresi 29. Ayet ) Peygamberimiz (sav) “ Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır; O’nun her işi hayırdır. Eğer bir genişliğe ( nimete ) kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur. Eğer bir darlığa ( musibete ) uğrarsa sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.” ( Müslim )

BEDDUA ETMEK DOĞRU MU

BEDDUA ETMEK DOĞRUMU?
İslâm dini, Müslüman’ların kendileri ve diğer Müslüman’lar aleyhinde beddua etmelerini yasaklamıştır. Peygamber Efendimiz (a.s.m.): “Kendinize beddua etmeyiniz; çocuklarınıza beddua etmeyiniz; mallarınıza da beddua etmeyiniz. Dileklerin kabul edildiği zamana denk gelir de Allah bedduanızı kabul ediverir.” (Müslim, Zühd 74; Ebû Dâvûd, Vitir 27) buyurmuştur. Peygamber Efendimiz (s.a.s.) beddua etmekten kaçınırdı. Kendisinin lânet eden değil, aksine rahmet peygamberi olduğunu söylerdi. (Müslim, Birr 87) “…Mü'mine lânet etmek, onu öldürmek gibidir." (Buhârî, Cenâiz 84, Müslim, Îmân 176, 177) "Lânetçiler, kıyamet günü ne şefaatçi ne de şâhit olurlar." (Müslim, Birr 85, 86; Ebû Dâvûd, Edeb 45) "Kul, herhangi bir şeye lânet ettiğinde o lânet gökyüzüne çıkar. Semânın kapıları ona kapanır. Sonra yere iner, yeryüzünün kapıları da ona kapanır. Sonra sağa sola bakınır, girecek yer bulamaz da lânet edilen kişiye döner. Eğer gerçekten lânete lâyık ise onda kalır, değilse lânet edene döner." (Ebû Dâvûd, Edeb 45; Tirmizî, Birr 48) Rahmet Peygamberi Diğer Peygamberler, kavimlerine lanet ettikleri halde, Peygamber efendimiz bir savaşta, kâfirlerin yok olması için dua etmesini istediklerinde, “Ben lanet etmek için, insanların azap çekmesi için değil, herkese iyilik etmek için, insanların huzura kavuşması için gönderildim” buyurdu. Kur’an-ı kerimde de mealen, (Seni âlemlere rahmet, iyilik için gönderdik) buyruluyor. (Enbiya 107) Allah’ü Teâlâ sadece kâfirlere, İslam’a aykırı yaşayanlara ve İslam’a zarar verenlere lanet etmiştir. Müslümanlara ise cenneti müjdelemiştir. “ Allah’ın laneti inkâr edenlerine üzerine olsun.” [Bakara 89] “ Biz kitapta açıkça belirttikten sonra indirdiğimiz açık delilleri ve hidayeti gizleyenler var ya, işte onlara hem Allah lanet eder, hem de bütün lanet ediciler lanet eder.” [Bakara159] Çünkü İslam’ın hakikatlerini gizleyenler; küfrün, batılın gündeme gelmesine ve yayılmasına sebep olmuş olurlar. “ Ayetlerimizi inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, işte Allah’ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onlaradır.” [Bakara 161] “Gerçekten KUR’AN, en doğru yola iletir ve iyi işler yapan mü’minlere büyük bir mükâfat olduğunu müjdeler.” ( İsra 9 ) buyurarak Müslüman’ın önemini belirtmiştir.


8 Şubat 2017 Çarşamba

AYETLERLE DUA EDELİM

CUMA GÜNÜNÜZ HAYIRLARA VESİLE OLSUN
AYETLERLE DUA EDELİM
“Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (İbrahim 38)

“Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (İbrahim 40)

“Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla. (İbrahim 41)

“Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” (İsra 80)

Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım (Mü’minün 97)

“Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım” (Mü’minün 98 )

Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle (Furkan 74)

“Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat
Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” Şuara 83 84 85

“Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr 10)

KURAN DA BAL VE ARILAR

KUR'AN'DA ARILAR ve BAL

Rabb'in bal arısına vahyetti: "Dağlarda, ağaçlarda ve yüksek yerlerde kendine evler edin!"

"Sonra, meyvelerin-çiçeklerin  tümünden ye! Böylece, Rabb'inin yollarında, boyun eğmiş olarak dolaş!" Arıların karınlarından, muhtelif renkte içecek-şerbetler çıkar ki, 'onda(balda)' insanlar için şifa vardır. Muhakkak düşünen bir topluluk için bunda bir ayet vardır.

[NAHL (16)/ 68-69]

HADİS'TE BAL

Allah'ın Elçisi(s.a.v.) şöyle buyurdu :
"Şu şifalı iki şeye devam ediniz: Bal ve Kur'an."

İbn-i Mace, C.9, Hno: 3452

Allah'ın Elçisi(s.a.v.) şöyle buyurdu :
"Kim, her ay üç gün  sabahleyin, bir kaşık bal alırsa; o kimsenin başına, büyük bir hastalık gelmez."

İbn-i Mace, C.9. Hno:3450.

Bir adam,  Allah'ın Elçisi (s.a.v.)'e gelip "kardeşimin karnı ağırıyor" dedi.
Allah'ın Elçisi(s.a.v.): "Kendisine bal şerbeti içir" buyurdu.
Ona bal şerbeti içirdikten sonra tekrar geldi ve dedi ki:
"Ey Allah'ın Elçisi (s.a.v.)! Bal şerbeti içirdim, fakat karın ağrısı arttı."
Bunun üzerine Allah'ın Elçisi(s.a.v.):
"Tekrar bal şerbeti içir" buyurdu.
Adam içirdi. Sonra tekrar gelerek:
"Balı içirdim, fakat ağrı geçmedi arttı " dedi. Bunun üzerine, Peygamber(s.a.v.) şöyle buyurdu:
"Allah'ın sözü doğrudur, kardeşinin karnı yalan söylemiştir. Bal şerbeti içir" dedi. O kimse de, tekrar bal şerbeti içirdi ve  kardeşi iyileşti.
                                               
Tirmizi, C.2. Hno:2082
Buhari, C.12, Hno:1922

Resulullah(s.a.v.), şöyle buyurmuştur:

"Şifa üç şeyde vardır: Bal şerbeti içmek, kan aldırmak, ateşle dağlamak. Fakat ümmetimi ateşle dağlamaktan men ederim."

Buhari, C.12 Hno:1921

Resulullah(s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Sinameki ve sennut(tereyağı tulumuna konulan bal), yemeye devam ediniz. Çünkü, bu iki şeyde, samdan başka, her hastalığa şifa vardır."
Ya Rasullullah "sam" nedir? diye soruldu:
"O ölümdür" diye buyurdu.

İbn-i Mace, C.9 Hno:3457

7 Şubat 2017 Salı

BORÇLUYA YARDIM

BORÇLUYA YARDIM
BAKARA SURESİ 280. AYET “ Eğer borçlu sıkıntı içinde bulunuyorsa, o halde ona geniş bir zamana kadar mühlet verin. Alacağınızı sadaka olarak bağışlamanız bir bilseniz sizin için çok daha hayırlıdır. Sıkıntı içinde olan bir Müslüman’ a yardım, dinimizde çok önemlidir. Rabbimiz kolaylık için borç verenin, iyi niyetli borçlu parasını ödeyemiyor ise biraz daha zaman vermesini, durumumuzda iyi ise bağışlarsak sadaka sevabı alacağımızı, bağışlamanın Allah (c.c ) nin daha hoşuna gideceğini bildirmiştir. İnsanlar arasında sevgiye önem veren dinimiz, borçluya el uzatma ile arada sevgi bağı oluşacağını, toplumun daha huzurlu olacağını bildirmiştir. İnsanlara faizli borç veren insanlardan mümkünse borç istememelidir. Bu bir yardım değil, insanları soymaktır. Dinimiz bunu yasaklamıştır. "Eğer Allah'a içten gelen istekle ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. " (Tegâbun, 64/17). Bir hadis-i şerif’te ise Peygamber Efendimiz (s.a.v.) söyle buyurmuştur: “Sadaka 10 misliyle, borç 18 misliyle mükâfatlandırılır.” (et-Tergîb ve't-Terhîb, II, 40). "Ey iman edenler, muayyen bir zaman vaadiyle borçlandığınızda onu yazın. Aranızda bir kâtip de doğrulukla yazsın. Yazan Allah'in kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin. Yazsın. Hak kendi üzerinde olan da yazdırsın. Şayet, borçlu, sefih, küçük ve kendisi yazdıramayacak durumda ise, velisi dosdoğru yazdırsın. Erkeklerden iki de şahit yapın. Eğer iki erkek bulunmazsa Şahitlerden razı olacağınız bir erkek, biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatacak iki kadın olabilir. Şahitler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç, küçük veya büyük olsun onu müddeti ile beraber yazmaktan üşenmeyin. Bu Allah yanında adalete daha uygun, şahitlik için daha sağlam, şüpheye düşmemenize de daha yakındır... " (Bakara, 2/282).

CENNETTEN GELEN NEHİRLER

CENNETTEN GELEN NEHİRLER
BAKARA SURESİ 74. AYET “Sonra bütün bunların ardından kalbiniz yine katılaştı. sanki taş kesildi, hatta taştan da katılaştı. Çünkü öyle taşlar vardır, bağrından nehirler çağlar. Öyleleri var ki, yarılır da aralarından sular akar. Öyleleri var ki, Allah’ın korkusundan parçalanıp aşağılara yuvarlanır. Allah ise sizin yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.” Dağların altından çıkan büyük nehirlere dikkat çekilmiştir. Dağlar ve sert kayalar, Allah’ın ( c.c ) emri ile yumuşayıp su akıttığı halde, inanmayan insanların kalbi yumuşamıyor. Nil-i Mübarek, Cebel-i Kamer'den (Mısır ) çıktığı gibi, Dicle'nin en mühim bir şubesi, Van Vilayetinden Müküs nahiyesinde bir kayanın mağarasından çıkıyor. Fırat'ın da mühim bir şubesi, Diyadin taraflarında bir dağın eteğinden çıkıyor. Dağların aslı, hilkaten bir madde-i mayiadan (sıvı maddeden) incimad etmiş (katılaşmış) taşlar olduğu fennen sabittir. Peygamberimiz ( sav ) Hadis: “ Yeni donmuş bir çeşit suyun üzerinde yayan Zatı her türlü noksan sıfatlardan tenzih ederim.. kat'î delalet ediyor ki: İşte bu sırra işaretin bu manayı ifade için hâdiste rivayet ediliyor ki: "O üç nehrin her birine Cennet'ten birer katre her vakit damlıyor ve ondan bereketlidirler." Hem bir rivayette denilmiş ki: "Şu üç nehrin menbaları Cennet'tendir." Şu rivayetin hakikati şudur ki: Madem esbabı-ı maddiye, şunların bu derece kesretli nebeanına (kaynayıp çıkmalarına) kabil değildir. Elbette menbaları, bir âlem-i gaybdadır ve gizli bir hazine-i rahmetten gelir ki, surekli akışı bundandır. Dağın altı su dolu olsa 2 veya 3 ay da biterdi. Cennetten gelen dört nehirden bahsedilir. Bu hadisin meâli şöyledir: “Seyhan, Ceyhan, Fırat ve Nil Cennet nehirlerindendir.” ( MÜSLİM ) Bazı hadislerde dört nehirden, bazı hadislerde de beş nehirden bahsedilmiştir. “O üç nehrin her birine her vakit Cennetten birer katre damlıyor ve bundan dolayı bereketlidirler” mealindeki hâdisin bu sırra işaret ettiği vurgulanır. Bediüzzaman, Sözler kitabı 20. sözden alınmıştır.

İNSANLARA ZULÜM EDENLER

İNSANLARA ZULMEDENLER
“İnsanlara zulmedenlere ve yeryüzünde zorbalık yapanlara yol yoktur. Onlara elem dolu azap vardır.” (Şura; 42/42)

“Senin Rabbin, halkı birbirine iyilik, güzellik, doğrulukla muamele ettikçe bir beldeyi zulüm (şirk) sebebiyle helak etmez, olacak şey değil!” (Hud;

SEVGİLİ Peygamberimiz ( sav ) “ Her Müslüman’ın diğer Müslüman’a canı, malı ve ırzı haramdır.” ( Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ) buyurarak insanların mallarının, canlarının, şeref ve haysiyetlerinin her türlü tecavüzden korunmuş olduğunu belirtmiştir.

Güçlü olmak etrafını ezme hakkı vermez. Müslümanlar da can ve mal güvenliği olduğu sürece Allah (c.c) yardımı olacağını ayetlerden öğreniyoruz.

İnsanları birbirine düşürmek, en büyük zulümdür. Parti için, koltuk davası için Suriye'nin başına gelenleri görüyoruz. Uyanık olup birbirimize düşmeyelim.

Suriye'de fakirler ölüyor, zenginler, kaçma imkanı olanlar kaçmış, rahatça yaşıyorlar.

ALLAH'IM BİZİM VATANIMIZI DA BİR SURİYE, BİR MISIR EYLEME, BİZLERE YARDIM ET, AKLI SELİM DAVRANMAYI NASİP EYLE. AMİN

ÖLÜMÜ İSTEMEK

ÖLÜMÜ İSTEMEK

"Bir kimse, Peygamber efendimize gelerek: -İzin ver yâ Resulallah, ölümümü temenni edeyim. Peygamber efendimiz:

-Ölüm öyle bir şeydir ki onun için hazırlıklı ol! Yol uzun, azık ister. Ölümü temenni edenin on hediye hazırlaması lazım.

O kimse sordu: Hediyeler kime yâ Resulallah?

Peygamber efendimiz buyurdu:

1- Azrail’in hediyesi.
2- Kabrin hediyesi
3- Münker ve Nekir’in hediyesi.
4- Mizanın hediyesi.
5- Sırat köprüsünün hediyesi
6- Malik’in hediyesi.
7- Rıdvan’ın hediyesi.
8- Rûhun hediyesi.
9- Peygamberinin hediyesi.
10- Rabbinin hediyesi.

- Bu hediyeler nelerdir, ya Resulallah?

Azrâil’in hediyeleri dörttür:
1- İyi huylu olmak.
2- Geçirdiğin ibadetleri kaza etmek.
3- Ölüme hazırlanmak, sefere çıkacak yolcu gibi.
4- Kalbinde Allah aşkını taşımak.

Kabrin hediyeleri de dörttür.
1- Söz taşımayı terk.
2- Elbiseye idrar sıçratmamak.
3- Kur’an-ı Kerimi okumak.
4- Salevât-ı şerifeyi çok okumak.

Münker ve Nekir’in hediyeleri;
1- Doğru konuşmak.
2- Gıybeti terk etmek.
3- Hakkı kabul etmek.
4- Tevazu sahibi olmak.

Mizanın hediyesi:
1- Amelini ihlâs ile yapmak.
2- Başkasına eza yapmaktan sakınmak.
3- Güzel ahlak sahibi olmak.
4- Allahı çok zikretmek.

Sırat Köprüsü’nün hediyesi:
1- Gadabını yutmak, kızmamak.
2- Takva sahibi olmak.
3- Cemaate devam etmek.
4- İbâdetlere ara vermeden devam etmek.

Malik’in hediyeleri:
1- Allah korkusundan ağlamak.
2- Gizli sadaka vermek.
3- İsyanı terk etmek.
4- Anne ve babaya iyilik etmek.

Cennet meleği Rıdvan’ın hediyesi:
1- Kötülüklerden kaçınmak.
2- Ni’metlere şükretmek.
3- Malını Allah yolunda infak etmek.
4- Emaneti muhafaza etmek.

Rûhun hediyesi:
1- Az yemek.
2- Az konuşmak.
3- Az uyumak.
4- İstiğfara devam etmek.

Peygamberin hediyesi:
1- Ehl-i beyti sevmek.
2- Sünnete uymak.
3- Peygamberin sevdiklerini sevmek.
4- Sahabe-i kiramı sevmek.

Allah zülcelalin hediyeleri:
1- Allah’ın emirlerini yapmak.
2- Nehyettiği, yasak ettiği şeylerden kaçınmak.
3- İnsanlara nasihat etmek.
4- Bütün mahlûkata karşı merhametli olmak."


6 Şubat 2017 Pazartesi

CUMA GÜNÜ BOŞ GEÇİRMEYELİM

CUMA GÜNÜNÜ BOŞ GEÇİRMEYELİM
Cumanız mübarek olsun. Mutlu olmak istiyorum diyorsanız, Allah'ı (c.c) ve Peygamberimiz (sav)i mutlu etmeden olmaz.

Kur'an ve salavat çekerek Peygamberimize ve  geçmişlerimize hediye edelim ki üzülmeyelim, İnşaallah

Bize ümmetim dedi, hakkını verelim, "mahşerde en sona kalıpta " sende mi ümmetim-din" durumuna düşmeyelim.

Allah (c.c) yar ve yardımcımız olsun. Bütün Müslüman alemine af ve afiyet, iman selameti  versin, kalblerinizde ki sıkıntılara hayırlı çareler versin, mutlu ve huzurlu olun, İNŞAALLAH

ARKADAN ÇEKİŞTİRMEK

ARKADAN ÇEKİŞTİRME ÇOK MU GÜZEL
İnsanların çoğunda siyasetçi gibi yüze gülmek, ağırlamak, arkasından çekiştirmek bulaşıcı hastalık gibi moda oldu. Ne günahı düşünülüyor, nede kendi şerefi, çok şerefli bir iş yapılıyor gibi algılanıyor.

Allah ( c.c ) Hümeze Suresinde sessiz gıybeti ve cezasını şöyle anlatmıştır.
“ ( 1–2 ) İnsanları arkadan çekiştirip küçük düşüren, el, kaş ve göz işaretiyle alaycı davranışta bulunan her kişinin vay haline! O ki, malı toplayıp durmadan sayar.”

3- “( O ), Malının kendisini dünyada ebedi bırakacağını, şöhretin servetle olacağını zanneder.”
( Ahrette hesabı unutur, serveti için her türlü yolu meşru görür.)

4- “Hayır! Andolsun ki, o, hutameye atılacaktır.”
5- “ Bilir misin hutame nedir?”

6–7- “ O, acısı ta yüreklere işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş, asla sönmez ateşidir.”

8-9- “ onlar uzatılmış sütunlar içinde bağlı oldukları halde, o ateşin kapısı onların üzerlerine kapatılmış olacaktır.”

ALLAH (C.C) DİLİMİZİ YANLIŞTAN KORUSUN. AMİN

5 Şubat 2017 Pazar

KURAN ABDESTSİZ OKUNMAZ

KUR'AN ABDESTSİZ OKUNMAZ
DELİL İSE: Yüce Allah'ın “O’na temiz olanlardan başkası dokunamaz” (Vakıa, 56:79) ayetidir.

Temiz olmaktan maksat ise Peygamberimizin (sav) bize öğrettiği gibi, önce kalbi küfürden temizlemek, sonra da bedenimizi maddi ve manevi kirlerden temizlemek, yani abdest almaktır.

Allah’ın ( c.c) kelamı olan Kur’an-ı Kerimi eline alan bir mü’min, Allah’ı görmediği için, Allah’a olan saygısını ve sevgisini Allah'ın her zaman kendisini gördüğünü düşünerek ve inanarak Kur’an’a saygı ile gösterir.

Kur’âna saygısını da Kur’an-ı Kerimi abdestli ve edepli bir surette ele alarak ve belinden aşağı tutmayarak, okurken karşısında diz çökerek ve kıbleye dönüp okuyarak gösterir.

Bu edepli hali ne derece mükemmel ise imanı o derece kâmildir. Bu hali ile de Allah’a (c.c ) daha sevgilidir. Allah (c.c) elbette kendi kelâmına saygı ve edeple yaklaşanı, saygısız ve edepsiz davranana tercih eder. Yoksa haksızlık olmaz mı?

Allah’ı (c.c) memnun etmek isteyen ve rızasını kazanmayı amaç edinen bir mü’min ne yapmalıdır?

Güzelce Abdest almalı ve Kur’ân-ı Kerimi eline alarak kıbleye kaşı dönerek diz çöküp tane tane ve edepli bir şekilde okumalı, edebini ve terbiyesini göstermelidir.

RABBİMİZİN HEDİYESİNİN KIYMETİNİ BİLMEK ÖNCE SAYGI İLE BAŞLAR

CİNLER ANLATIYOR

CİNLER ANLATIYOR  CİN SURESİ: Mekke döneminde nazil olmuştur. 28 ayettir. Cinler ruhani latif varlıklardır. Zariyat Suresi 56. ayetine göre bunlarda insanlar gibi sorumludur. Müslüman ve kâfirleri vardır. Kâfirleri şerlidir. Şeytanda kâfirler grubundadır. “ Resulüm de ki: “ Cinlerden bir topluluğun Kur’an’ı dinledikleri ve şöyle söyledikleri bana vahyolundu: “ Doğrusu biz, doğru yola çağıran, hayranlık veren bir Kur’an dinledik ve ona iman ettik. Artık rabbimize hiçbir şeyi asla ortak koşmayacağız.” ( Cin 1, 2 ) 3- “ Doğrusu Rabbimizin şanı pek yücedir. O, ne bir zevce ne de bir çocuk edinmiştir.” 4- “ Hakikaten bizim beyinsizimiz ( İblis ve taifesi ) Allah katında gerçek dışı, yalan yanlış şeyler söylüyormuş.” 5- “ Doğrusu biz de insanların ve cinlerin, Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceğini sanmıştık.” 6- “ Şu da gerçektir ki, insanlar dan bir takım erkekler ( kokulu durum ve yerlerde ) bir takım erkek cinlere sığınırlardı da onların azgınlık ve şımarıklıklarını artırırlardı.” 7- “ Hakikaten onlar ( insanlar ) da, sizin zannettiğiniz gibi, Allah’ın hiç kimseyi asla diriltemeyeceğini sanmışlardı.” 8- “ Doğrusu biz ( melekleri dinlemek için ) göğü yokladık, fakat onu sert bekçilerle ve onu akıp yakan alevlerle dolu bulduk.” 9- Ve biz önceden meleklerden haber dinlemek için onların oturulacak yerine otururduk. Artık kim dinlemek isterse, kendisini gözetleyen bir alev buluyor.” ( Peygamberimiz ( sav ) geldikten sonra cinler, meleklerin bulunduğu bölümlere giremez olmuşlar. Böylece bilgi çalıp kâhinlere getiremez olmuşlardır.) 10- “ Yeryüzünde, bir fenalık mı istendi, yoksa Rableri onlar için bir hayır mı diledi, doğrusu biz, bilemeyiz.” 11- “ Hakikaten biz cinlerden iman etmiş iyi kimseler olduğu gibi, bunun dışında olan kötülerde var; biz çeşit çeşit yollar tutmuşuzdur.” 12- “ Hakikaten biz Kur’an’ı dinleyince anladık ki, yeryüzünde kalsak da Allah’ı asla aciz bırakamayız, göğe kaçmakla da O’nu asla aciz bırakamayız ( elinden kurtulamayız ).” 13- “ Hiç şüphesiz biz, hidayet rehberini ( Kur’an’ı ) dinleyince, ona iman ettik. Kim de Rabbine iman ederse, ne hakkının eksik verilmesinden ne de zulme ve zillete uğramaktan endişe eder.” 14- “ Doğrusu biz cinlerden Müslüman olanlar da var, hak yoldan sapan zalimler de vardır. Müslüman olanlar ise, işte onlar, doğru yolu araştırıp bulanlardır.” 15- “ Hak yoldan sapanlar ise, artık cehenneme odun olmuşlardır.” 16, 17- ( Cinlerin bu sözlerinden sonra Allah buyurur ki: ) Eğer insanlar ve cinler hak yol İslam’da dosdoğru gitselerdi, bu hususta kendilerini imtihan edelim ( imanda sebat eden ve şükredenleri görelim) diye elbette onlar bol bir su ( bereket ve rızık ) verirdik. Kim de Rabbinin zikrinden ( ibadet ve itaatinden ) yüz çevirirse, Rabbin onu şiddeti gittikçe artan çetin bir azaba sokar.” Buyurmuştur. Allah ( c.c ) kötü şeytanlardan sığınmak için ayetlerde indirmiştir. Euzu besmele, nas suresi ve diğer ayetlerle Rabbimize sığınmamızı bildirmiştir. İnsanlara Müslüman cinler zarar vermiyor, kâfirleri ( şeytanlar ) ve sapıtmışları kandırmak için çalışmaktadırlar. Zarara uğramamak için Rabbimize sığınmamız yeterlidir.

CUMA NAMAZI SEVABI

CUMA NAMAZI
CUMA NAMAZI “ Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman, hemen Allah’ın zikrine koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilirseniz bu, sizin için daha hayırlıdır.” ( Cuma 9 ) NUR SURESİ 37 VE 38. AYETLER “ ( İşte ) nice adamlar vardır ki onları ne ticaret, ne de alışveriş, Allah’ı anmaktan, namazı dosdoğru gereğine uygun kılmaktan, zekatı vermekten alıkoyar. Onlar ( dehşetinden ) kalplerin ve gözlerin halden hale geçeceği bir günden korkarlar.” ( Nur 37 ) “ Çünkü Allah, kendilerini yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandıracak ve ( ayrıca ) lütfünden onlara daha fazlasını da verecektir. Allah dilediğine hesapsız rızık verir.” ( Nur 38 ) Allah ( c.c ) Cuma namazına gidenlerin o günkü rızkından fazlasını göndereceğini müjdeliyor. Cuma namazı sadece Müslüman erkeklere farzdır. Her hafta Cuma günü öğle namazında toplu kılınan bir namazdır. Cemaatle kılındığı için cemaat sevabını da almaktadırlar. Dinimizde cemaatle namaz çok önemlidir. Müslümanlar arasında dayanışmayı, yardımlaşmayı, kaynaşmayı sağlar. Zengin ve fakir ayrımı kalkar, herkes yan yana Allah’ın huzuruna dururlar. Kadınlara farz değildir, kılarlarsa geçerli olur. Peygamberimiz ( sav ) “ Cemaatle kılınan namazın sevabı, tek başına kılınan namazdan yirmi yedi kat daha fazladır. ( Buhari, Müslim ) buyurarak cemaatle kılınan namazın önemine dikkatimizi çekmiştir. Beş vakit namazını camide kılan erkeklere ne mutlu, her namazın sevabından yirmi yedi kat daha sevap alacaklarını Peygamberimiz müjdelemiştir. RA’D SURESİ 29. AYET “İnanan ve Salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.” Peygamberimiz ( sav ) “ Allah’ım! Bütün işlerimizin sonucunu güzel eyle, dünyada rezil olmaktan ve ahiret azabından bizi koru." ( Ahmed b. Hanbel )

SABAHLARI KALKAMIYORUM DİYORSAN

SABAHLARI KALKAMIYORUM DİYENLERE
(Uyuyan kimseye, gafletle uyuması için, şeytan üç düğüm bağlar. Uyanınca Allah’ı zikrederse, düğümün biri çözülür. Abdest alırsa, ikinci düğüm daha çözülür. Namaz kılarsa, bütün düğümleri çözülür.) [Buhari] ''Hadis-i Şerif''

UYANDIĞINDA; "gözünü açınca bismillahirrahmanirrahim der ve la havle vela kuvvete illa billahil alüyyül azim der ve tevekkeltü Allah derseniz, melekler doğru yolu buldun der ( hadis )"  ve o gününüz güzel geçer.

Mutlu yaşamanın sırrı ibadetlere dikkat etmek, Allah (c.c) sığınmak ve haline razı olmak, senden kötülere bakıp, bir tür memnunluk oyunu oynamak.

Allah (c.c ) yardımcımız olsun, af ve afiyet, iman selameti versin. Amin

CEHENNEMLİK AHLAK

CEHENNEMLİK AHLAK
LOKMAN SURESİ 18, 19. AYETLER
“ İnsanları küçümseyerek yanağını bükme, yüz çevirme ve yeryüzünde şımarık yürüme! Çünkü Allah böbürlenen ve kendisini beğenip övünen hiç kimseyi sevmez.”

“ Yeryüzünde ölçülü ve kibirsiz ol, konuşurken sesini de alçak tut. Çünkü seslerin en çirkini elbette eşeklerin sesidir.” Buyurarak, Allah ( c.c ) her şeyde ölçülü olmamızı bildirmiştir.

YUNUS SURESİ 23. AYET
“ … Ey insanlar! Dünya hayatının geçici, değersiz menfaati için yaptığınız taşkınlığınız, ancak kendi aleyhinizedir. Sonra dönüşünüz ancak bizedir. Biz de yapmış olduklarınızı size haber vereceğiz.”

PEYGAMBERİMİZ ( SAV ) “ Arabın, Arap olmayana üstünlüğü yoktur. Üstülük ancak takva iledir.” Buyurmuş ve insanların birbirine tevazu ile davranmalarını emretmiştir.

PEYGAMBERİMİZ ( SAV ) “ Cehennem ehli; katı kalpli, etrafındakilere bağırarak gurur ile emreden, büyüklenen ve hırs ile mal toplayıp kimselere bir şey vermeyen kimselerdir.”

KAFİRLER İÇİN
“ Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular. Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler.” ( Saffat 69, 70 )

DEDİKODU, GIYBET İÇİN
“ Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bunların hepsi ondan ( o ardına düştüğün şeyden ) sorumludur.” ( İsra 36 )

HERKES YAPIYOR DİYENLERE

ÇOĞUNLUK YAPIYOR DİYENLERE
Günümüzde herkes yapıyor sözünü çok duyuyoruz. Kimseye nasihat edilmyor,  “etrafına bak dindar yaşayan çok az, herkes açık, namaz kılmıyor, oruç tutmuyor, yinede mutlu yaşıyorlar diyorlar.
Böyle düşünüyorsanız ayetler ne diyor bakalım:

ÇOĞUNLUĞA UYMANIN ZARARLARINI BİLDİREN AYETİ KERİME MEALLERİNDEN BAZILARI
1- “İnsanların çoğuna uyan sapıtır.” ( Enam 116 )
2- “ Allah’ın mucize yaratabileceğeni çoğu bilmez.” ( Enam 37 )
3- “Rızkı Allah’ın verdiğini oğu bilmez.” ( Sebe 36 )
4- “ İnsanların çoğu kafirdir.” ( Nahl 83 )
5- “ Çoğu fasıktır.” ( Maide 49, 81, Tevbe 8, Hadid 16,27 )
6- “ Çoğu müşriktir.” ( Rum 42 )
7- “ Çoğu inanmaz, iman etmez.” ( Bakara 100, Hud 17, Rad 1 )
8- “ Çoğu inkarcıdır.” ( İsra 89 )
9- “ Çoğu gafildir.” ( Yunus 92 )
10- “ Çoğu şükretmez.” ( Bakara 243, Yunus 60, Yusuf 38 )
11- “ Çoğu zanna uyar.” ( Yunus 36 )
12- “ Çoğu nankördür.” ( Furkan 50 )
13- “ Çoğu yalancıdır.” ( Şuara 223 )
14- “ Çoğu Allah’a ortak koşar.” ( Yusuf 106 )
15- “ Çoğu haktan hoşlanmaz.” ( Zuhruf 78 )
16- “ Çoğu Kur’an’dan yüz çevirdi.” ( Fussilet 4 )
17- “ Ölüleri Allah’ın dirilteceğini çoğu bilmez.” ( Nahl 38 )
18- “ Kıyametin geleceğine çoğu inanmaz.” ( Mü’min 59 )
19- “ Doğru olan dinin Müslümanlık olduğunu, çoğu bilmez.” ( Rum 30, Yusuf 40 )
20- “ Kıyametin ne zaman kopacağının bilinmeyeceğini çoğu bilemez.” ( Araf 187 )

4 Şubat 2017 Cumartesi

HUZURLU YAŞAMAK

HUZURLU YAŞAMANIN SIRLARI
İnsan toplu  yaşamak için yaratılmıştır.: "Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Birbirinizle tanışmanız için de, sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık." (Hucurat 13)

Ayetiyle  Rabbimizin isteği bellidir, aynı ana-babadan çoğalan insanlığın, birbirleriyle tanışıp kaynaşmaları için yeryüzüne dağılarak, kitleler halinde yaşamaktadırlar.

 Karşılıklı olarak sürdürülmesi gereken bu beşeri ilişkilerin, kurallarla  olması istenmektedir.  "İyilik ve (Allah'ın yasaklarından) sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın." (Maide 2 ) buyrulmuştur.

Toplumu  oluşturan fertlerin birlik ve dayanışma halinde olmaları dinî ve millî varlığın korunması ve devamı için zorunludur. Ayrıca bu tutum ve davranış barış ve huzurun da teminatıdır.

İslâm dini söz konusu birlik ve dayanışmanın sağlanması için, mü'minleri kardeş olarak ilan etmiştir. Nitekim yine Kur'an'da: "Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, merhamet olunasınız." (Hucurat 10) buyrulmuştur.

Yurdumuzda birlik ve huzur olması için dua edelim, elimizden geleni yapalım, inşaallah.

FAYDASIZ İLİM NE DEMEK

FAYDASIZ İLİM NE DEMEKTİR
Bilgilerimize baktığımızda, konuştuğumuzda küçük birer alimiz.

Alim; bildiğini uygulayan ve anlatan kişidir. Bilgi çok, uygulama  az olunca mükemmel Müslüman olamıyoruz. Halbuki bildiklerimizi yapsak, küçük birer alimler oluruz.

Peygamberimiz ( sav ); “ Kıyamet günü alim misin, cahil misin? Diye sorulduğunda halin nice olur Ya Üveymir? Eğer alimim desen ilminle ne amel işledin? Denir. Eğer cahilim dersen mazeretin neydi de ilim talebinden geri kaldın, denir.”

Kaçış yok, öğrenip, öğrendiklerimizi hayatımızda uygulayarak, kurtuluşa erebileceğiz. Yoksa ilim ve güzel ahlak olmazsa, bildiklerimiz bize ateş olur.

İlim takvaya ve Allah (c.c ) korkusuna vesile olduğu için şereflidir. Kimin ilmi Allah (c.c ) korkusu ve takva meyvesi vermiyor ise bu ilim vebaldir ve delalete sebeptir.

Nitekim Resulullah ( sav ) şöyle dua ederdi: “ Allah’ım, fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.”

Allah (c.c ) korkusu: Harama helale dikkat etmek,  ibadetleri güzel yapmak , sünnetlere uymaktır.

Allah (c.c )  cümlemizi ilmi ile amel edenlerden eylesin. Amin

GUSUL ALMADAN GEZMEK

MAİDE 5/6.” Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -başlarınızı meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin; şayet hasta veya yolculukta iseniz veya ayak yolundan(tuvaletten ) gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.”
Rasûlullah (s.a.s.), cünüplükten yıkanmak istediği zaman ilk önce namaz abdesti gibi bir abdest alır, bilâhare yıkanırmış. Nitekim Hz. Âişe (r.a.), Peygamberimizin boy abdesti alışını şöyle anlatıyor:
"Peygamber (s.a.s.) cenabetten yıkanmak istediği zaman, ellerini yıkamayla başlardı. Sonra namaz için abdest alır gibi bir abdest alırdı. Sonra ellerini suya sokup, saç diplerini oğuştururdu, bilâhare avuçları ile üç defa başına su dökerdi. En sonunda suyu tüm vücuduna dökerdi." (Buharî, Gusül, 1)
Cünüplükte fazla beklememek ve ilk namaz vaktinden önce gusül abdesti almak gerekmektedir. Bir namaz vaktini hiçbir özür yokken cünüp geçiren kimse sorumlu duruma düşer.
Ali (r.a.), Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "İçinde resim, köpek ve cünüp bulunan eve melekler girmez. " (Ebû Dâvud Libas,129; Nesâî, Tahare,167)
Hadisten de anlaşıldığına göre guslü geciktirerek cünüp kalmaya devam etmek ve namaz vaktini geciktirmek tehlikelidir. Hadiste kastedilen cünüplük, namaz vaktini geçirmeye sebep olan cünüplüktür. Rasûlullah cünüp olarak bazen uyur ve sabah namazı vakti girmeden uyanıp gusledermiş. Ramazan gecelerinde kişi imsaka kadar cünüp olduğu halde uyuyabilir ve imsaktan önce gusledip oruca başlayabilir.
Cünüplük insanı yaşanan faal hayatın dışında tutar. Cünüp dolaşmak bir mümini rahatsız eder. Çünkü nafile namaz bile kılmak istese bunu yapamaz. Oruç tutamaz.
Cünüp olana haram olan şeyler: 1. Namaz kılamaz. Allah (c.c.), "Ey iman edenler... Cünüp iken de gusledinceye kadar namaza durmayın. " (en-Nisa, 4/43).
2. Oruç tutamaz. Eğer uykuda ihtilâm olunup da sabahleyin bunun farkına varılırsa hemen gusledilip oruca devam edilmelidir. Fakat cünüp olarak oruç tutulamaz.
3. Cünüp olan kişi Kur'an okuyamaz. Cumhûr'a göre cünüp olan kişinin Kur'an okuması haramdır. Hz. Ali, "Cünüplükten başka hiçbir şey O'nu (Rasülullah'ı) Kur'an okumaktan alıkoyamazdı." (Ebu Dâvud Terceme Şerhi, I, 405; Nesâî, Tahare, 170) demiştir.
4. Kur'an'a el süremez, kendisine Kur'an okunmaz. "Şüphesiz bu, korunmuş bir kitapta bulunan değerli bir Kur'an'dır. Ona ancak temizlenenler dokunabilir. " (el- Vâkıa, 56/77-79).
5. Kâbe'yi tavaf edemez.
6. Mescide giremez. Camide iken ihtilâm olan kişi, hemen mescidi terketmelidir. Kapıların kapalı olması halinde zarurete binaen caizdir. Rasûlullah, "Şu evlerin (kapılarını) çeviriniz. Çünkü ben mescidi hayız ve cünüplere helâl görmüyorum" buyurdular. (İbn Mâce Tahare, 126).
7. Namaz kıldıramaz. Cünüp olduğu halde unutarak cemaate namaz kıldıran kişi, hatırlar hatırlamaz namazı terk etmeli ve guslederek namazına devam etmelidir.

3 Şubat 2017 Cuma

ÇOCUKLAR

Peygamberimiz ( sav ) çocukları çok severdi. Hem kendi çocuklarına hemde karşılaştığı bütün çocuklara sevgi, şefkat ve merhametle davranırdı. Onları sevmekle kalmaz kucaklayıp öper, yanaklarını okşar hatta oyunlarına katılarak onlara duyduğu sevgiyi açıkca gösterirdi.

Torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin için; “ Onlar benim dünyadan öpüp kokladığım iki güzel kokularımdır.” ( Buhari ) buyurmuşlardır.

Hz. Muhammed ( sav ) bir gün torunu Hasan’ı öptü, bunu gören Akra’b. Habis;
“ Benim on tane çocuğum olduğu halde hiçbirini öpmedim.” Dedi.

Bunun üzerine Peygamberimiz ( sav ) “ Merhamet etmeyene merhamet olunmaz.” ( Buhari ) buyurdu.

Hem sevmiş hem de ilim tahsillerini mükemmel öğretmiştir. Erken yaşlarda namazlarını kıldırmış, ahlaki terbiyelerini mükemmel vermiştir. Yani çocuğu hem sevmeyi hem de dini ve dünyevi tahsillerini vermemiz için örnek olmuştur.

Günümüzde yalnız dünyevi tahsil verildiği için, çocuklar dinden habersiz yetişmekte olduğundan ahlakları da bozulmaktadır. Şimdi her yerde Kur’an eğitimi yapılmaktadır. Çocuklarımızı gönderirsek onların, bizim iki dünyamıza da faydalı insan olmalarını sağlarız.
Dini eğitimi olmayan çocuğun ne kendine nede anne babaya faydası olmadığı gibi Ahrette anne ve babadan davacı olacaklardır.

Peygamberimiz ( sav ) çocukların eğitiminin önemini vurgulamak için;

Bu konu meşhur Cibril hadisinde söz konusu edilmiş ve "kıyametin alametlerinden biri de köle kadınların efendilerini doğurmaları olduğu" vurgulanmıştır. (Buharî )
Âlimler bu konuyu değişik şekilde açıklamışlardır. Bu Hadis hem günümüzde hem de geçmişte olan olaylara işaret etmektedir. Özellikle günümüzde aile ilişkilerinde ve çocukların anne babalarına karşı davranışlarını, anne babaların da çocuklarını terbiye ederken dikkat edecekleri konuları hatırlatmaktadır denilebilir.
Ana-babaya itaat azalacak, kadının doğurduğu çocuk, kendisine köle muamelesi yapacak; bir evlat, kendi annesine karşı efendilik taslayacak, onu hor ve hakir tutacaktır.

Bu açıdan Hadis kıyamete yakın böyle bir tehlikenin ortaya çıkacağını, büyüklere özellikle anne babaya hürmet ve saygının azalacağını haber vermektedir. Ailelere önemli bir hatırlatmada bulunarak çocukların dini ve ahlaki terbiyesine çok dikkat edilmesi gerektiğini önemle vurgulanmaktadır.
Evlatlarımızın gününü görmek istiyorsak hem dini hem dünyevi ilimlerini eşit öğretmeli, ahlaki terbiyeyi iyi vermelidir. Çocuğun, anne ve baba üzerindeki en önemli haklarıdır.

İyi bir nesil istiyorsak herkes kendine düşeni yapmalıdır. Çocuklar olduktan sonra anne ve baba kendi eğlencesini değil, çocuklarının geleceğini düşünmelidir. Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. Amin.

ÇOCUKLAR 1

Çocuklarımız dünya meyvesi, koklanacak çiçeklerdir. Her insan çocuğunu en mükemmel olsun ister. Yaratılış sınırları olduğundan her çocuk mükemmel değildir. Çocuğumuzun zekâsına ve yeteneğine göre eğitim aldırmak her zaman başarılı olur.

Başkalarının çocuklarıyla kıyaslamak, çocuğu aşağılamak doğru değildir. Başarısız olmasına ve içe kapanık olmasına neden olur. Çocuğu tetikleyelim derken, büyük zarar veririz.

Günümüzde herkes dünyalık bir mesleği olsun diye çabalıyor, yanlış bunda değil, dünyalık verelim derken ahretlik eksik kalıyor. Sonra dini eğitim almayan çocuk, arkadaş ve çevre etkisiyle ahlaken de bozuluyor. Çünkü dini kurallarımız hep güzel ahlakı tetikler.

Peygamberimiz ( sav ) “ Ahlakınızı güzelleştiriniz” buyurarak, ahlak güzelliği olmadan yüksek iman olamayacağını vurgulamıştır. Ahlak da sadece dini eğitim verilmesiyle düzlenir. Çocuk anne baba haklarını, ailesinin kölesi olmadığını, kendisinin de onlara karşı görevleri olduğunu öğrenir.

İki dünya temeliyle yetişen çocuk, hayırlı kul, hayırlı ümmet, hayırlı insan, hayırlı evlat olur. Bunun en çok faydasını ailesi görür. Geleceğimiz için büyük yatırım yapmış oluruz.

Çevremizde hep görüyoruz dünya makamıyla büyük insan olmuş, dinden haberi yok, çalıyor, rüşvet alıyor, kredi alıyor, insanları dolandırıyor. Aileye ve kendine hem maddi hem de manevi zarar veriyor. Nerde yanlış yaptık demenin faydası yoktur.

Aile evladın ahlaksızlığından, saygısızlığından zarar gördükçe intizara başvuruyor. Severek büyüttüğü evladına düşman oluyor, ona intizar ederek iyice çamura batırıyor. Aile evlattan gelen her türlü sıkıntıya dayanamaz. Birde etrafında iyi örnek evlatlar varsa daha acı gelir.

Kim yavrusunu ateşe atabilir? Dinini öğretmediğimiz evladımızı ateşe atıyoruz. Namazını kıldırmadığımız, orucunu tutturmadığımız evlatlarımız, Allah ( c.c ) huzurunda ailesinden davacı olacak, “ ailem öğretmedi” diyeceklerdir. Nasıl hesap vereceğiz.

Bu yükünde üzerimizden kalkması için çabalamalı, onları camilere, kuran kurslarına vermelidir. Günümüzde her yerde Kur’an ve dini eğitim verenler var. Çocukken camiye, kuran kurslarına, dini çevrelere götürülmeyen çocuk, büyüdüğünde gidemiyor. Binde bir iyi bir arkadaşı olacak da, onu o yöne çekecektir. O da her insana nasip olmaz.

İşimizi şansa bırakmadan çok sevdiğimiz evlatlarımız için hem dünya makamları, hem de ahret makamları yüksek olsun diye uğraşmalıyız. Çünkü hepimiz ölümlüyüz. Öldüğümüzde de arkamızdan Kur’an okuyacak, hayır yapacak evlada ihtiyacımız vardır.

Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Evlatlarımızı iki dünyasını bilen, hayırlı kul, hayırlı ümmet, İslam âlemine hayırlı insan, ailesine de hayırlı evlat eylesin. Amin.