İYİLİK YAPMAK VE UNUTMAK
Birçok defa farkında olarak ya da olmayarak birilerinden bir şeyler umarız. Özellikle bir zamanlar o kişiye bir iyiliğimiz dokunduysa. Bunu sanki bir alacağımız varmış gibi cesur bir şekilde talep ederiz.
Kültürümüzde ziyaretlerin, ya da karşılıklı hediyeleşmelerin bir gönülden kopuştan ziyade bir borçmuş gibi algılanması farkında olmadığımız negatif bir gelenek haline gelmiştir. “Ben onun oğlunun düğününde altın taktım, o ne yaptı Allah aşkına…”, “Geçen sefer biz gitmiştik, şimdi onların gelmesi lazım…”, “ Ben o hastayken yemeğini yaptım evini temizledim, ama o …”.
Alınan hediyeler içten gelen bir armağan duygusuyla yapılmadığı takdirde ne anlama gelir ki? Ya da bir hastaya bakmanız bir gün size bir iyiliği dokunmasını istediğiniz için mi?
Denize atılan iyiliklerin balık tarafından bilinmesini bekleyenler yaşadıkları hayal kırıklarını neredeyse denize dalarak iyiliği geri almaya çalışarak gidermeye çalışıyorlar. Ya da karşılığında değer bekleyen, iltifat bekleyenler, iyiliği sahildekilere göstere göstere denize atanlar…
HEP BİRLİKTE BU DÜŞÜNCELERDEN KURTULUP, İYİLİĞİMİZE KARŞILIK BEKLEMEYELİM İNŞAALLAH
DİNİMİZİN EMRETTİĞİ GİBİ YAŞASAK DÜNYA KENDİLİĞİNDEN DÜZELİR
28 Eylül 2017 Perşembe
27 Eylül 2017 Çarşamba
AŞURE GÜNÜ VE ÖNEMİ
Muharrem ayının 9. ve 10. geceleri birer tesbih namazı kılmalıdır. Yine 9. ve 10. geceleri teheccüd vaktinde Allah rızâsı için 4 rek'at namaz kılınır. Her rek'atte Fâtiha-i şerîfeden sonra 50'şer İhlâs-ı şerîf okunur.
Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ'ya devâm etmelidir. Bilhassa 9. günü akşamı, (yani 10. gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü, önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir. Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur. (Nîmet-i İslâm)
ÂŞÛRÂ GÜNÜ OLMUŞ VE OLACAK BÂZI MÜHİM HÂDİSELER
Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir.
Fakîh Ebu'l-Leys Semerkandî Hazretlerinin beyânına göre Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bazıları şunlardır:
1. Yerlerin ve göklerin yaratılması,
2. Hz. Âdem Aleyhisselâm'ın tevbesinin kabul edilmesi,
3. Hz. Musâ Aleyhisselâm'ın Firavn'ın şerrinden kurtulması ve Firavn'ın helâk olması,
4. Hz. İbrahim Aleyhisselâm'ın dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması,
5. Hz. Eyyûb Aleyhisselâm'ın hastalıktan şifâ bulması,
6. Hz. Yûnus Aleyhisselâm'ın balığın karnından kurtulması,
7. Hz. Süleyman Aleyhisselâm'a saltanat verilmesi,
8. Hz. Nûh Aleyhisselâm'ın gemisinin Cûdî dağı üzerinde durması,
9. Hz. Hüseyin Efendimizin (r.a.) şehîd edilmesi de âşûrâ günü olmuştur.
10. Kıyâmetin âşûrâ günü kopacağı da hadîs-i şerîfle bildirilmiştir.
Bu günlerde Hatm-i Enbiyâ'ya devâm etmelidir. Bilhassa 9. günü akşamı, (yani 10. gecesi) Hatm-i Enbiyâ yapılması çok fazîletlidir. Muharrem ayı içerisinde mümkün olduğu kadar çok istiğfâr etmelidir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Muharrem ayının onuncu (Âşûrâ) günü, önceki bir gün yâhut sonraki bir gün ile birlikte oruç tutmak sünnettir. Yalnız Âşûrâ günü oruç tutmak tenzîhen mekruhtur. Hadîs-i şerîfte, “Âşûrâ orucunu tutunuz ve ona dokuzuncu yâhut on birinci günü ilâve ederek Yahûdilere muhâlefet ediniz, onlara benzemeyiniz.” buyurulmuştur. (Nîmet-i İslâm)
ÂŞÛRÂ GÜNÜ OLMUŞ VE OLACAK BÂZI MÜHİM HÂDİSELER
Muharrem ayının onuncu günü Âşûrâ günüdür. Âşûrâ gününde çok büyük ve mühim hâdiseler meydana gelmiştir.
Fakîh Ebu'l-Leys Semerkandî Hazretlerinin beyânına göre Âşûrâ günü meydana gelen hâdiselerden bazıları şunlardır:
1. Yerlerin ve göklerin yaratılması,
2. Hz. Âdem Aleyhisselâm'ın tevbesinin kabul edilmesi,
3. Hz. Musâ Aleyhisselâm'ın Firavn'ın şerrinden kurtulması ve Firavn'ın helâk olması,
4. Hz. İbrahim Aleyhisselâm'ın dünyaya gelmesi ve ateşten kurtulması,
5. Hz. Eyyûb Aleyhisselâm'ın hastalıktan şifâ bulması,
6. Hz. Yûnus Aleyhisselâm'ın balığın karnından kurtulması,
7. Hz. Süleyman Aleyhisselâm'a saltanat verilmesi,
8. Hz. Nûh Aleyhisselâm'ın gemisinin Cûdî dağı üzerinde durması,
9. Hz. Hüseyin Efendimizin (r.a.) şehîd edilmesi de âşûrâ günü olmuştur.
10. Kıyâmetin âşûrâ günü kopacağı da hadîs-i şerîfle bildirilmiştir.
Hz.ALİ NİN ÇOCUKLARI NA VASİYETİ
Hz. Ali (kerremallâhü vecheh) irtihalinden hemen önce oğulları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'e şöyle nasihat etti:
Oğullarım, Allâhü Teâlâ'dan korkmanızı, namazı vaktinde kılmanızı, nisaba ulaştığında zekâtı vermenizi, abdestinizi güzel almanızı tavsiye ediyorum. Zira abdestsiz namaz kabul olunmaz.
Hataları bağışlayın, öfkenizi yutun, sıla-i rahim (yakın akrabaya iyilik yapın), câhile karşı sabırlı ve yumuşak huylu olun, din ilmini öğrenin, işlerinizde azimli olun, Kur'ân-ı Kerîm'in (emir ve yasaklarına) riâyet edin, güzel komşuluk yapın, iyiliği emredip kötülükten nehyedin, fuhşiyattan sakının.
Sonra oğlu Muhammed bin Hanefiyye'ye baktı ve ‘Kardeşlerine söylediklerimi ezberledin mi?' dedi. ‘Evet’ deyince aynı şeyleri sana da vasiyet ediyorum. Sana ayrıca kardeşlerine hürmet etmeni, emirlerini hoş karşılamanı istiyorum. Zira onların sende çok hakları vardır. Ayrıca onlardan habersiz bir iş yapma. Sonra Hasan ve Hüseyin'e dönüp: Sizlere de kardeşinize sahip çıkmanızı vasiyet ediyorum. Zira o sizin kardeşiniz, babanızın oğludur. Babanızın onu sevdiğini biliyorsunuz...
Ben Peygamber Efendimiz'den (s.a.v.) şöyle işitmiştim: “İki kişinin arasını düzeltmek (nafile) namazlardan ve oruçlardan daha büyüktür.”
Akrabalarınızı gözetin, sıla-i rahimde bulunun ki Allâhü Teâlâ da size hesabı kolaylaştırsın.
Allah'tan korkun, yetimlerin hakkına riâyet edin. Onlar sizin yanınızda haksızlığa uğramasınlar.
Allah'tan korkun namazı zayi etmeyin. Zira o dininizin direğidir.
Allah'tan korkun ve zekâta riâyet edin. Zira zekât vermek Allâhü Teâlâ'nın gadabını söndürür. Fakir ve miskinler hakkında Allâhü Teâlâ'dan sakının, kazancınıza onları da ortak edin (yani onların hakkını unutmayın).
Kur'ân-ı Kerîm hakkında da Allâhü Teâlâ'dan sakının. Sakın başka birisi Kur'ân-ı Kerîm ile amel etmekte sizi geçmesin.. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Not.. Bende evlatlarıma bu vasiyeti yapıyorum.
Vasyetimdir.
Oğullarım, Allâhü Teâlâ'dan korkmanızı, namazı vaktinde kılmanızı, nisaba ulaştığında zekâtı vermenizi, abdestinizi güzel almanızı tavsiye ediyorum. Zira abdestsiz namaz kabul olunmaz.
Hataları bağışlayın, öfkenizi yutun, sıla-i rahim (yakın akrabaya iyilik yapın), câhile karşı sabırlı ve yumuşak huylu olun, din ilmini öğrenin, işlerinizde azimli olun, Kur'ân-ı Kerîm'in (emir ve yasaklarına) riâyet edin, güzel komşuluk yapın, iyiliği emredip kötülükten nehyedin, fuhşiyattan sakının.
Sonra oğlu Muhammed bin Hanefiyye'ye baktı ve ‘Kardeşlerine söylediklerimi ezberledin mi?' dedi. ‘Evet’ deyince aynı şeyleri sana da vasiyet ediyorum. Sana ayrıca kardeşlerine hürmet etmeni, emirlerini hoş karşılamanı istiyorum. Zira onların sende çok hakları vardır. Ayrıca onlardan habersiz bir iş yapma. Sonra Hasan ve Hüseyin'e dönüp: Sizlere de kardeşinize sahip çıkmanızı vasiyet ediyorum. Zira o sizin kardeşiniz, babanızın oğludur. Babanızın onu sevdiğini biliyorsunuz...
Ben Peygamber Efendimiz'den (s.a.v.) şöyle işitmiştim: “İki kişinin arasını düzeltmek (nafile) namazlardan ve oruçlardan daha büyüktür.”
Akrabalarınızı gözetin, sıla-i rahimde bulunun ki Allâhü Teâlâ da size hesabı kolaylaştırsın.
Allah'tan korkun, yetimlerin hakkına riâyet edin. Onlar sizin yanınızda haksızlığa uğramasınlar.
Allah'tan korkun namazı zayi etmeyin. Zira o dininizin direğidir.
Allah'tan korkun ve zekâta riâyet edin. Zira zekât vermek Allâhü Teâlâ'nın gadabını söndürür. Fakir ve miskinler hakkında Allâhü Teâlâ'dan sakının, kazancınıza onları da ortak edin (yani onların hakkını unutmayın).
Kur'ân-ı Kerîm hakkında da Allâhü Teâlâ'dan sakının. Sakın başka birisi Kur'ân-ı Kerîm ile amel etmekte sizi geçmesin.. (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Not.. Bende evlatlarıma bu vasiyeti yapıyorum.
Vasyetimdir.
26 Eylül 2017 Salı
EZAN VE NAMAZDAKİ SIRLAR
*1. Biliyor musunuz: Ezan bittiğinde ettiğiniz dualar kabul olur...*
*Öyleyse kendinizi ezan okunurken duadan mahrum etmeyin, hem ezanı tekrarlayın hem de ezan duasını okuyun*
*2.Namaza durduğunuzda günahlarınızın nereye konulduğunu biliyor musunuz?*
*PeygamberEfendimz sallallahu aleyhi ve alih buyurdular ki;*
*Allahın kulu bütün günahları ile namaz için kalktığında günahları başının üstüne ve boynuna koyulur. Kul her rüku ve secde yaptığında günahları dökülür.*
*Öyleyse ey namazı acele ile kılan, rüku ve secdesini kısa tutan bu fırsatı kaçırma rüku ve secdelerini uzun tut ki günahlarından kurtulasın...*
*3. Biliyor musunuz İyilikle tanınan bir kadın öldükten sonra mezarından gül kokuları yükseldi. Kocası eşinin her Akşam yatmadan önce "Mülk Suresi "mutlaka okuduğunu söylemişti.* *Öyleyse bu mübarek süreyi okumayı terketmeyiniz. Kabir azabından emanda olmak için bu amele devam ediniz.*
*4.Biliyor musunuz? Her namazdan sonra okuyacağınız Ayetelkursi sayesinde cennet ile aranızda sadece ölüm engeli vardır* *Yani öldüğünüz zaman cennete gidiyorsunuz.*
*5. Biliyor musunuz , Namaz bittikten sonra hemen yerinizden kalkmayın. Oturun ve bekleyin zira melekler Allah’ın huzurunda namaz kılan için dua ederler.*
*DİKKÂTTT*
*Her kim ezan vaktinde müzik dinlerse ölüm anında şehadet getiremez!*
*Hadisi Şerif*
*Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz , nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz nasıl diriltilirseniz öyle haşrolursunuz.
İmkanı olan göndersin başkası da yararlansın..
*Öyleyse kendinizi ezan okunurken duadan mahrum etmeyin, hem ezanı tekrarlayın hem de ezan duasını okuyun*
*2.Namaza durduğunuzda günahlarınızın nereye konulduğunu biliyor musunuz?*
*PeygamberEfendimz sallallahu aleyhi ve alih buyurdular ki;*
*Allahın kulu bütün günahları ile namaz için kalktığında günahları başının üstüne ve boynuna koyulur. Kul her rüku ve secde yaptığında günahları dökülür.*
*Öyleyse ey namazı acele ile kılan, rüku ve secdesini kısa tutan bu fırsatı kaçırma rüku ve secdelerini uzun tut ki günahlarından kurtulasın...*
*3. Biliyor musunuz İyilikle tanınan bir kadın öldükten sonra mezarından gül kokuları yükseldi. Kocası eşinin her Akşam yatmadan önce "Mülk Suresi "mutlaka okuduğunu söylemişti.* *Öyleyse bu mübarek süreyi okumayı terketmeyiniz. Kabir azabından emanda olmak için bu amele devam ediniz.*
*4.Biliyor musunuz? Her namazdan sonra okuyacağınız Ayetelkursi sayesinde cennet ile aranızda sadece ölüm engeli vardır* *Yani öldüğünüz zaman cennete gidiyorsunuz.*
*5. Biliyor musunuz , Namaz bittikten sonra hemen yerinizden kalkmayın. Oturun ve bekleyin zira melekler Allah’ın huzurunda namaz kılan için dua ederler.*
*DİKKÂTTT*
*Her kim ezan vaktinde müzik dinlerse ölüm anında şehadet getiremez!*
*Hadisi Şerif*
*Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz , nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz nasıl diriltilirseniz öyle haşrolursunuz.
İmkanı olan göndersin başkası da yararlansın..
24 Eylül 2017 Pazar
BİLDİĞİ İLE AMEL ETMEK
BİLDİĞİYLE AMEL ETMEK
Diyelim ilmi elde ettik. Yani akaidimizi düzelttik, lüzumu kadar fıkıh bilgisi öğrendik. Tasavvufi bilgi de edindik. Yeterli mi?
Elbette değil! Çünkü sırada amel var. Yani öğrendiklerimizi hayata geçirmek, uygulamak işin en zor kısmıdır. İşte ilmin lazım olacağı yer burasıdır. Çünkü ahrette tek geçerli akçe iyi işlerdir ( Salih amel ).
Kul öbür dünyada Salih amel ile bütünlük bulur. Nitekim Hz. Ömer ( r.a ) demiştir ki: “ Dünyanın izzeti mal ile ahretin izzeti de Salih ameller iledir.”
Ayrıca Kur’ani Kerim “ Rabb’ine kavuşmayı uman kimsenin Salih amel işlemesini ve ibadetlerinde hiç kimseyi Rabb’ine ortak koşmamasını öğütlemektedir. ( Kehf 110 );”
“ O’ na, mü’min olarak Salih ameller işlemiş olduğu halde ulaşanlara en yüksek dereceler ile içinde temelli kalacakları, Adn cennetlerini müjdelemektedir. ( Taha 75, 76 )”
Şu halde asıl olan sadece bilmek değil, bildiğini uygulamaktır. Bu, işin en mühim kısmıdır. Öğrenilen bilgiyi taviz vermeksizin yapmaya, yapılanı da devam ettirmeye çalışmak önemli bir iştir. Kişi bildiğiyle amel ettiği sürece Allah Teala ona bilmediklerini öğretir.
Sürekli etrafımıza eleştiriyle bakmadan “ben ne yapabiliyorum” diye sormalı ve düşünmelidir.
Yoksa hatalarını gördüğümüz insanlar bizi geçerler. Karşının hataları bizim için ayna olmalı, kendimizi düzeltmeliyiz.
Şimdiki zamanda bilgi çok uygulama az, onun için nasihatleri dinlemek istemiyorlar, hep bildiklerimizi anlatıyor, deniyor. Doğru bizim bilgiye değil uygulamaya ihtiyacımız var.
Allah Resulu, ibadetlerinizi yapmak için Allah’tan yardım isteyiniz, diyor, Allah ( c.c ) bizlere yardım etsin, Rızasını kazananlardan eylesin. Amin.
Diyelim ilmi elde ettik. Yani akaidimizi düzelttik, lüzumu kadar fıkıh bilgisi öğrendik. Tasavvufi bilgi de edindik. Yeterli mi?
Elbette değil! Çünkü sırada amel var. Yani öğrendiklerimizi hayata geçirmek, uygulamak işin en zor kısmıdır. İşte ilmin lazım olacağı yer burasıdır. Çünkü ahrette tek geçerli akçe iyi işlerdir ( Salih amel ).
Kul öbür dünyada Salih amel ile bütünlük bulur. Nitekim Hz. Ömer ( r.a ) demiştir ki: “ Dünyanın izzeti mal ile ahretin izzeti de Salih ameller iledir.”
Ayrıca Kur’ani Kerim “ Rabb’ine kavuşmayı uman kimsenin Salih amel işlemesini ve ibadetlerinde hiç kimseyi Rabb’ine ortak koşmamasını öğütlemektedir. ( Kehf 110 );”
“ O’ na, mü’min olarak Salih ameller işlemiş olduğu halde ulaşanlara en yüksek dereceler ile içinde temelli kalacakları, Adn cennetlerini müjdelemektedir. ( Taha 75, 76 )”
Şu halde asıl olan sadece bilmek değil, bildiğini uygulamaktır. Bu, işin en mühim kısmıdır. Öğrenilen bilgiyi taviz vermeksizin yapmaya, yapılanı da devam ettirmeye çalışmak önemli bir iştir. Kişi bildiğiyle amel ettiği sürece Allah Teala ona bilmediklerini öğretir.
Sürekli etrafımıza eleştiriyle bakmadan “ben ne yapabiliyorum” diye sormalı ve düşünmelidir.
Yoksa hatalarını gördüğümüz insanlar bizi geçerler. Karşının hataları bizim için ayna olmalı, kendimizi düzeltmeliyiz.
Şimdiki zamanda bilgi çok uygulama az, onun için nasihatleri dinlemek istemiyorlar, hep bildiklerimizi anlatıyor, deniyor. Doğru bizim bilgiye değil uygulamaya ihtiyacımız var.
Allah Resulu, ibadetlerinizi yapmak için Allah’tan yardım isteyiniz, diyor, Allah ( c.c ) bizlere yardım etsin, Rızasını kazananlardan eylesin. Amin.
ADALET VE GÜNAH
ADALET VE GÜNAH
Nahl Suresi 90. Ayette ALLAH (c.c):
“ Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlarına yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” Buyuruyor.
PEYGAMBERİMİZ (SAV) “ (İnsanı) helak eden şu yedi şeyden kaçının.
Onlar nelerdir Ya Resulullah? Dediler, bunun üzerine:
Allah’a şirk koşmak,
Sihir yapmak, yaptırmak,
Allah’ın haram kıldığı cana kıymak
Faiz yemek,
Yetim malı yemek,
Savaştan kaçmak,
Suçsuz ve namuslu mü’min kadınlara iftirada bulunmaktır.” Buyurmuştur.
Dinimiz büyük günahların samimi bir tövbe ile af kapısı açık olduğunu, küçük günahların ise abdest almakla ve namaz kılmakla döküleceğini müjdelemiştir.
Abdest almayan, namaz kılmayan insanların küçük günahlarının birikerek büyük dağ olacağını bildirmiştir.
Nahl Suresi 90. Ayette ALLAH (c.c):
“ Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlarına yardım etmeyi emreder; hayâsızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” Buyuruyor.
PEYGAMBERİMİZ (SAV) “ (İnsanı) helak eden şu yedi şeyden kaçının.
Onlar nelerdir Ya Resulullah? Dediler, bunun üzerine:
Allah’a şirk koşmak,
Sihir yapmak, yaptırmak,
Allah’ın haram kıldığı cana kıymak
Faiz yemek,
Yetim malı yemek,
Savaştan kaçmak,
Suçsuz ve namuslu mü’min kadınlara iftirada bulunmaktır.” Buyurmuştur.
Dinimiz büyük günahların samimi bir tövbe ile af kapısı açık olduğunu, küçük günahların ise abdest almakla ve namaz kılmakla döküleceğini müjdelemiştir.
Abdest almayan, namaz kılmayan insanların küçük günahlarının birikerek büyük dağ olacağını bildirmiştir.
22 Eylül 2017 Cuma
KADERE İNANMANIN RAHATLIĞI
KADERE İNANMAK
Dünyanın sıkıntılarına ferahlık için kadere iman önemlidir. Gücümüzün yetmediği tedbir aldığımız halde başımıza gelen olaylara kaderimiz der rahatlarız. Yoksa insanı bunalıma ve intihara sürükler.
Kader iki kısımdır, biri kesin yaşamamız gereken dönemeçlerdir. İkincisi ise askıda olandır. İbadetleri dikkatli yapmak, sadaka, dua, hayır hasenat ile Allah'a (c.c) tam sığınmak, teslim olmak ile kaldırılacak olanlardır. Görevleri tam yapmak, kaderin yarısını kaldırır, büyük kolaylık olur.
Dikkat edelim; dilimizi tutan var mı, kolumuzu hareketinde tutan var mı, oldukça serbest hareket ediyorlar, tercihimiz serbest, günah veya sevap tercihinde serbestiz. Kaderi suçlayamayız.
Haramı seçersek haram yaratılır, helali seçersek helal yaratılır. Her şey sebeplerle yaratılır, ölen insanda bir sebeple ölür. Ölen birini duyunca "neyden öldü"deriz. Aslında onun kader saati gelmiştir. Sebepsiz de ölecek olduğunu biliriz.
"Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız" (Leyl 5-7).
ENAM 59: Yaş kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır.
YASİN 12: " Biz her şeyi Levh-i Mahfuzda tek tek yazdık"
HİCR 21: “Hiçbir şey yoktur ki hazineleri bizim yanımızda olmasın. Her şeyi biz belirli bir miktar ile indiririz.”
Günahkâr ve kâfirler için; PEYGAMBERİMİZ (SAV): “"Allah onları yarattığı zaman ne yapacaklarını iyi biliyordu!" buyurdular. Buhari, Kader 3, Cenâiz 93; Müslim, Kader 28
"O iradenin bir eline duayı ver ki elini cennete ulaştırsın. Diğer eline istiğfarı ver ki günaha eli kısalsın. Zakkumu cehenneme yetişmesin.
DUA VE TEVEKKÜL HAYRA GÖTÜRÜR, TÖVBEDE ŞERRİ KESER" ( SAİD NURSİ)
Dünyanın sıkıntılarına ferahlık için kadere iman önemlidir. Gücümüzün yetmediği tedbir aldığımız halde başımıza gelen olaylara kaderimiz der rahatlarız. Yoksa insanı bunalıma ve intihara sürükler.
Kader iki kısımdır, biri kesin yaşamamız gereken dönemeçlerdir. İkincisi ise askıda olandır. İbadetleri dikkatli yapmak, sadaka, dua, hayır hasenat ile Allah'a (c.c) tam sığınmak, teslim olmak ile kaldırılacak olanlardır. Görevleri tam yapmak, kaderin yarısını kaldırır, büyük kolaylık olur.
Dikkat edelim; dilimizi tutan var mı, kolumuzu hareketinde tutan var mı, oldukça serbest hareket ediyorlar, tercihimiz serbest, günah veya sevap tercihinde serbestiz. Kaderi suçlayamayız.
Haramı seçersek haram yaratılır, helali seçersek helal yaratılır. Her şey sebeplerle yaratılır, ölen insanda bir sebeple ölür. Ölen birini duyunca "neyden öldü"deriz. Aslında onun kader saati gelmiştir. Sebepsiz de ölecek olduğunu biliriz.
"Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız" (Leyl 5-7).
ENAM 59: Yaş kuru ne varsa apaçık bir kitapta yazılmıştır.
YASİN 12: " Biz her şeyi Levh-i Mahfuzda tek tek yazdık"
HİCR 21: “Hiçbir şey yoktur ki hazineleri bizim yanımızda olmasın. Her şeyi biz belirli bir miktar ile indiririz.”
Günahkâr ve kâfirler için; PEYGAMBERİMİZ (SAV): “"Allah onları yarattığı zaman ne yapacaklarını iyi biliyordu!" buyurdular. Buhari, Kader 3, Cenâiz 93; Müslim, Kader 28
"O iradenin bir eline duayı ver ki elini cennete ulaştırsın. Diğer eline istiğfarı ver ki günaha eli kısalsın. Zakkumu cehenneme yetişmesin.
DUA VE TEVEKKÜL HAYRA GÖTÜRÜR, TÖVBEDE ŞERRİ KESER" ( SAİD NURSİ)
19 Eylül 2017 Salı
ELİMİZDEKİLERLE MUTLU OLMAK
ELİNDEKİLERLE MUTLU OLMAK
Her insanın farklı bir hayatı var, kimse birbirine benzemez, dertler de, isteklerde benzemez.
Önemli olan sana verilenlerle mutlu olabilmektir. Her şeyin hayırlısını Allah c.c) bilir. Çok istiyorsanız olmuyorsa, Allah'ın da sizin üzerinizde bir hesabı vardır. "Rabbim daha iyisini bilir " diyebilen insan mutluluğu yakalar.
Hallerimize bir bakalım, şükür bitmiş, daha yükseğe bakılıyor, Allah (c.c) vermediğini ısrarla istiyor, hem kendimize hem etrafımızdakilere hayatı zehir ediyoruz. Yaptığımız amellerde tehlikeye giriyor.
Allah (c.c) nin huzuruna vardığımızda " Ben vermedim kulum, sen nasıl yapacaksın, yaptıracaksın" derse halimiz ne olur.
Verilenlerle mutlu olmayı, şükretmeyi öğrenemediğimiz sürece, istediğimize kavuşsak bile, sürekli yukarıya baktığımızdan asla mutlu olamayız, olamıyoruz da, kime baksan bin bir şikayet.
Allah yardımcımız olsun. Amin.
BAKARA 172 : “Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız.”
YASİN 73: “Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”
ARAF 7: “Doğrusu Biz sizi yeryüzünde, yerleştirdik, orada size geçimlikler verdik; ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
Her insanın farklı bir hayatı var, kimse birbirine benzemez, dertler de, isteklerde benzemez.
Önemli olan sana verilenlerle mutlu olabilmektir. Her şeyin hayırlısını Allah c.c) bilir. Çok istiyorsanız olmuyorsa, Allah'ın da sizin üzerinizde bir hesabı vardır. "Rabbim daha iyisini bilir " diyebilen insan mutluluğu yakalar.
Hallerimize bir bakalım, şükür bitmiş, daha yükseğe bakılıyor, Allah (c.c) vermediğini ısrarla istiyor, hem kendimize hem etrafımızdakilere hayatı zehir ediyoruz. Yaptığımız amellerde tehlikeye giriyor.
Allah (c.c) nin huzuruna vardığımızda " Ben vermedim kulum, sen nasıl yapacaksın, yaptıracaksın" derse halimiz ne olur.
Verilenlerle mutlu olmayı, şükretmeyi öğrenemediğimiz sürece, istediğimize kavuşsak bile, sürekli yukarıya baktığımızdan asla mutlu olamayız, olamıyoruz da, kime baksan bin bir şikayet.
Allah yardımcımız olsun. Amin.
BAKARA 172 : “Ey iman edenler! Size kısmet ettiğimiz rızıkların hoş ve temiz olanlarından yiyin ve Allah'a şükredin, eğer yalnız O'na kulluk ediyorsanız.”
YASİN 73: “Onlarda daha birçok menfaatleri ve türlü içecekleri de var. Hâlâ şükretmeyecekler mi?”
ARAF 7: “Doğrusu Biz sizi yeryüzünde, yerleştirdik, orada size geçimlikler verdik; ne kadar da az şükrediyorsunuz!”
KURAN OKURKEN DİKKAT EDİLECEKLER
Her Müslümanın namazı câiz olacak kadar Kur'ân-ı Kerîm'den ezberlemesi farz-ı ayındır. Fâtiha sûresiyle diğer bir sûreyi ezberlemek de vâciptir ve bununla farz da yerine getirilmiş olur. Kur'ân-ı Mübîn'in diğer kısımlarını ezberlemek de Müslümanlar için bir farz-ı kifâyedir.
Kur'ân-ı Kerîm'i namaz dışında yüzünden bakarak okumak, ezber okumaktan efdaldir. Çünkü bu takdirde okumak ibâdetiyle Mushaf-ı Şerife bakmak ibâdeti birlikte yapılmış olur.
Kur'ân-ı Azîm'i namaz haricinde de kıbleye yönelerek ve güzel elbiseler giyip temiz ve abdestli olarak okumak müstehaptır Evvelinde “eûzü” ile “besmele” yi okumak da müstehaptır.
Kur'ân-ı Mübîn'i ayda bir defa hatim etmek evlâdır. Senede bir, kırk günde bir, haftada bir hatmedilmesini tercih edenler de vardır. Üç günden az bir müddette hatmedilmesi müstehap değildir. Çünkü böyle az bir müddette okurken Kur'ân-ı Azîm'in yüksek mânalarını düşünmek pek mümkün olmaz, tecvidine de belki riâyet edilemez.
Okunan Kur'ân-ı Kerîm'i dinlemek bir farz-ı kifâyedir. Ancak meşgul kimselerin yanlarında Kur'ân âyetlerinin sesli okunması doğru değildir. Bu halde Kur'ân-ı Kerîm'i dinlemeyenler değil, okuyanlar günaha girmiş olurlar.
Kur'ân-ı Hakîm'i okumak nâfile ibâdetten, işitilecek bir sesle okumak gizlice okumaktan ve dinlemek okumaktan daha faziletlidir.
Kur'ân-ı Kerîm'i güzel sesi ile tecvide riâyet ederek okumak müstehaptır. Fakat tecvide riâyet etmeden telhin, tercî’ ve nağmeler ile okumak câiz değildir. Kelimeleri değiştiren bir lahn haramdır.
Kur'ân-ı Kerîm'i okuyup öğrenmiş olan kimse, bilâhare yüzünden okuyamayacak derecede unutması günahtır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gibi başkasına okutmak (öğretmek) de pek büyük bir ibâdettir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Sizin en faziletliniz, Kur’ân’ı öğrenip başkalarına öğreteninizdir.” ve “Güzel Kur’ân okuyan müslümanlar, cennet ehlinin en arifleridir.” buyurmuşlardır.
Kur'ân-ı Kerîm'i namaz dışında yüzünden bakarak okumak, ezber okumaktan efdaldir. Çünkü bu takdirde okumak ibâdetiyle Mushaf-ı Şerife bakmak ibâdeti birlikte yapılmış olur.
Kur'ân-ı Azîm'i namaz haricinde de kıbleye yönelerek ve güzel elbiseler giyip temiz ve abdestli olarak okumak müstehaptır Evvelinde “eûzü” ile “besmele” yi okumak da müstehaptır.
Kur'ân-ı Mübîn'i ayda bir defa hatim etmek evlâdır. Senede bir, kırk günde bir, haftada bir hatmedilmesini tercih edenler de vardır. Üç günden az bir müddette hatmedilmesi müstehap değildir. Çünkü böyle az bir müddette okurken Kur'ân-ı Azîm'in yüksek mânalarını düşünmek pek mümkün olmaz, tecvidine de belki riâyet edilemez.
Okunan Kur'ân-ı Kerîm'i dinlemek bir farz-ı kifâyedir. Ancak meşgul kimselerin yanlarında Kur'ân âyetlerinin sesli okunması doğru değildir. Bu halde Kur'ân-ı Kerîm'i dinlemeyenler değil, okuyanlar günaha girmiş olurlar.
Kur'ân-ı Hakîm'i okumak nâfile ibâdetten, işitilecek bir sesle okumak gizlice okumaktan ve dinlemek okumaktan daha faziletlidir.
Kur'ân-ı Kerîm'i güzel sesi ile tecvide riâyet ederek okumak müstehaptır. Fakat tecvide riâyet etmeden telhin, tercî’ ve nağmeler ile okumak câiz değildir. Kelimeleri değiştiren bir lahn haramdır.
Kur'ân-ı Kerîm'i okuyup öğrenmiş olan kimse, bilâhare yüzünden okuyamayacak derecede unutması günahtır.
Kur’ân-ı Kerîm’i okumak gibi başkasına okutmak (öğretmek) de pek büyük bir ibâdettir. Nitekim Peygamber Efendimiz (s.a.v.):
“Sizin en faziletliniz, Kur’ân’ı öğrenip başkalarına öğreteninizdir.” ve “Güzel Kur’ân okuyan müslümanlar, cennet ehlinin en arifleridir.” buyurmuşlardır.
YEMEK DUASI İLE İLGİLİ HADİSLER
YEMEK DUASI İLE İLGİLİ HADİSLER
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sas) yemekten sonra, Allah’ın verdiği nimetlere şükür olarak, çeşitli dualarda bulunmuş. Dua edilmesini de tavsiye etmiş.
Hadis âlimleri, İmam Buhari, İmam Müslim, İbn Mace de hadis kaynaklarında Efendimiz’in (sas) “Besmele çek. Sağ elinle ye. Hep önünden ye.” rivayetinde bulunduğunu haber veriyor.
Ebu Said Hudri (ra), Efendimiz’in (sas) yemek yediği zaman, “Hamd bizi yediren, içiren ve Müslüman kılan Allah’a mahsustur.” niyazında bulunduğunu rivayet ediyor.
Enes bin Malik (ra) şunu söylüyor: “Rasulüllah (sas) şöyle buyurdu: Yemeğini yedikten sonra şu şekilde duâ eden kimsenin geçmiş günahları bağışlanır: Sarf edilen güç ve kuvvet bana ait olmadığı halde bu nimeti bana yediren, bana rızık olarak takdir buyuran Allah’a hamd olsun. ( Tirmizi)
Allah’ım! Bize bu yediğimiz yemek sebebiyle bereket ver, hakkımızda bu yemeği mübarek kıl. Bize bu yemekten daha hayırlı olanını yedir.(Tirmizî, Daavat)
(İhlas Sûresi 1, 2, 3, 4)
De ki: O, Allah’tır, gerçek İlah’tır ve Bir’dir. Allah Samed’dir. (Samed: “Tam, eksiği olmayan, her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan” demektir.) Ne doğurdu, ne de doğuruldu. Ne de herhangi bir şey O’na denk oldu.
Ben dua bilmiyorum diyorsanız, İhlas suresi okunup, Elhamdülillah denilebilir
YEMEK DUASI PEYGAMBERİMİZ (SAV): Sofra hazır olunca ellerini yıkar, Besmele çekerek başlardı. Tabağında yemek artanı bırakmazdı. Yemek duası yemek bittikten sonra yapılırdı. Hristiyan ve diğer din mensupları yemekten önce dua eder, ondan sonra yemek yerler. Facede hep bu dualar var. İslam dininin duaları siz araştırınca çıkıyor. Onlar zaten her filmlerinde dinlerinin reklamlarını yapıyor, dinleri ikinci planda değil. Dinleriyle dalga geçecek yön aramıyorlar. Bizim çocuğumuz seyrettiği filmlerde onların yemek duasını, dinini öğreniyorlar. Bunlara dikkat edelim, Dinimizi anlatalım, bilmiyorsak dini öğreten yerlere verelim. Çocuğa ne öğretiliyor, sorgulayalım. Hatasız insan yoktur, araştırıcı olmak zorundayız. ALLAH (C.C) YARDIMCIMIZ OLSUN. AMİN
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sas) yemekten sonra, Allah’ın verdiği nimetlere şükür olarak, çeşitli dualarda bulunmuş. Dua edilmesini de tavsiye etmiş.
Hadis âlimleri, İmam Buhari, İmam Müslim, İbn Mace de hadis kaynaklarında Efendimiz’in (sas) “Besmele çek. Sağ elinle ye. Hep önünden ye.” rivayetinde bulunduğunu haber veriyor.
Ebu Said Hudri (ra), Efendimiz’in (sas) yemek yediği zaman, “Hamd bizi yediren, içiren ve Müslüman kılan Allah’a mahsustur.” niyazında bulunduğunu rivayet ediyor.
Enes bin Malik (ra) şunu söylüyor: “Rasulüllah (sas) şöyle buyurdu: Yemeğini yedikten sonra şu şekilde duâ eden kimsenin geçmiş günahları bağışlanır: Sarf edilen güç ve kuvvet bana ait olmadığı halde bu nimeti bana yediren, bana rızık olarak takdir buyuran Allah’a hamd olsun. ( Tirmizi)
Allah’ım! Bize bu yediğimiz yemek sebebiyle bereket ver, hakkımızda bu yemeği mübarek kıl. Bize bu yemekten daha hayırlı olanını yedir.(Tirmizî, Daavat)
(İhlas Sûresi 1, 2, 3, 4)
De ki: O, Allah’tır, gerçek İlah’tır ve Bir’dir. Allah Samed’dir. (Samed: “Tam, eksiği olmayan, her şey Kendisine muhtaç olduğu halde, Kendisi hiçbir şeye muhtaç olmayan” demektir.) Ne doğurdu, ne de doğuruldu. Ne de herhangi bir şey O’na denk oldu.
Ben dua bilmiyorum diyorsanız, İhlas suresi okunup, Elhamdülillah denilebilir
YEMEK DUASI PEYGAMBERİMİZ (SAV): Sofra hazır olunca ellerini yıkar, Besmele çekerek başlardı. Tabağında yemek artanı bırakmazdı. Yemek duası yemek bittikten sonra yapılırdı. Hristiyan ve diğer din mensupları yemekten önce dua eder, ondan sonra yemek yerler. Facede hep bu dualar var. İslam dininin duaları siz araştırınca çıkıyor. Onlar zaten her filmlerinde dinlerinin reklamlarını yapıyor, dinleri ikinci planda değil. Dinleriyle dalga geçecek yön aramıyorlar. Bizim çocuğumuz seyrettiği filmlerde onların yemek duasını, dinini öğreniyorlar. Bunlara dikkat edelim, Dinimizi anlatalım, bilmiyorsak dini öğreten yerlere verelim. Çocuğa ne öğretiliyor, sorgulayalım. Hatasız insan yoktur, araştırıcı olmak zorundayız. ALLAH (C.C) YARDIMCIMIZ OLSUN. AMİN
16 Eylül 2017 Cumartesi
EVLENECEK ÇİFTİN SORUSU
EVLENECEK ÇİFTİN SORUSU Evlenmek üzere olan bir çift, "benim ağzımdan çıkmadan bilmeli" der ve huzursuzluk çıkmaya başlar. Evlenirken hep mükemmeli hayal ediyoruz, pürüz çıkınca kavgalar başlıyor. Bir insanla evleniyoruz, çift oluyoruz, farklı aileden, farklı çevreden geliyoruz. Kendimize köle almıyoruz.
Belli örf ve adetlerimiz var, bir günde değişmek olmaz, bu değişim için en az beş yıl, akıllı olanlar için, birbirini çok sevenler için geçerlidir.
"Beni anlasın, ben konuşmadan yapsın" işi yokuşa sürmektir. Farklı bir yaradılış var; anlaşılmak değil, kabullenmek gerekir, eşler hep bundan kaybediyor.
Anlaşamadık, ayrılıyor,ikinci yine olmadı, çoğu üçüncüde duruyor. Aslında "ilk bahtım, altın tahtım" derler. Sonrakiler birincinin yarısı kadar etmez, memnuniyet başlar. Bakılır ki, affedici olmayınca olmuyor,
Arada ezilen çocukların suçu nedir. Birincide affedici olmayı, isteklerimizi söylemeyi deneseydik ya. Hep karşılıklı suçlama, yaradılış unutulur, "ben Yaradanıma itaat ediyor muyum ki, eş bana itaat etsin" düşüncesi unutulmazsa çok mutlu olunur.
Rabbim hatalarımızda bizi hemen cezalandırıyor mu, bağırıp küsüyor mu. Yaşantımıza dikkat, iki taraflı dini emirleri bilip uygulama yoksa o evde asla mutluluk olmaz, gösterişten ileriye de gidemez.
ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN, EVLİLİĞİNİ YÜRÜTEBİLEN BÜYÜK BİR İŞ BAŞARMIŞ, RABBİNİ DE MEMNUN ETMİŞ OLUR.
Belli örf ve adetlerimiz var, bir günde değişmek olmaz, bu değişim için en az beş yıl, akıllı olanlar için, birbirini çok sevenler için geçerlidir.
"Beni anlasın, ben konuşmadan yapsın" işi yokuşa sürmektir. Farklı bir yaradılış var; anlaşılmak değil, kabullenmek gerekir, eşler hep bundan kaybediyor.
Anlaşamadık, ayrılıyor,ikinci yine olmadı, çoğu üçüncüde duruyor. Aslında "ilk bahtım, altın tahtım" derler. Sonrakiler birincinin yarısı kadar etmez, memnuniyet başlar. Bakılır ki, affedici olmayınca olmuyor,
Arada ezilen çocukların suçu nedir. Birincide affedici olmayı, isteklerimizi söylemeyi deneseydik ya. Hep karşılıklı suçlama, yaradılış unutulur, "ben Yaradanıma itaat ediyor muyum ki, eş bana itaat etsin" düşüncesi unutulmazsa çok mutlu olunur.
Rabbim hatalarımızda bizi hemen cezalandırıyor mu, bağırıp küsüyor mu. Yaşantımıza dikkat, iki taraflı dini emirleri bilip uygulama yoksa o evde asla mutluluk olmaz, gösterişten ileriye de gidemez.
ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN, EVLİLİĞİNİ YÜRÜTEBİLEN BÜYÜK BİR İŞ BAŞARMIŞ, RABBİNİ DE MEMNUN ETMİŞ OLUR.
KAŞ VE GÖZ İLE ALAY ETMEK
Sessiz gıybet; insanı aşağılamak, kusurlarını belirtmek, hoşlanmayacağı şeyleri açığa çıkarmak için yapılan her türlü alay, ima, taklit, işaret, yazı, resim, karikatür ve komedi gösterileri gibi beden diliyle yapılan gıybetlerdir.
Mesela bir insanın kısa veya uzun boylu oluşunu, topallığını eleştirmek için eliyle ya da bedeniyle işaret etmek gıybettir.
Taklit, komedi, mizah: Günümüzde sanat olarak icra edilen bu dallarda belirli şahıs ve zümreleri hedef alarak onlarla eğlenmek gıybetin belki de en ağır şeklidir. Çünkü taklit, sözden daha açık bir tasvirdir. Yüz ifadelerini, konuşmalarını, yürümelerini ve sair hallerini tasvir etmektedir.
Allah ( c.c ) Hümeze Suresinde sessiz gıybeti ve cezasını şöyle anlatmıştır.
“ ( 1–2 ) İnsanları arkadan çekiştirip küçük düşüren, el, kaş ve göz işaretiyle alaycı davranışta bulunan her kişinin vay haline! O ki, malı toplayıp durmadan sayar.”
3- “( O ), Malının kendisini dünyada ebedi bırakacağını, şöhretin servetle olacağını zanneder.”
( Ahrette hesabı unutur, serveti için her türlü yolu meşru görür.)
4- “Hayır! Andolsun ki, o, hutameye atılacaktır.”
5- “ Bilir misin hutame nedir?”
6–7- “ O, acısı ta yüreklere işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş, asla sönmez ateşidir.”
8-9- “ onlar uzatılmış sütunlar içinde bağlı oldukları halde, o ateşin kapısı onların üzerlerine kapatılmış olacaktır.”
Yapılan işi ve cezasını Allah ( c.c ) bu ayetle anlatmıştır. Günümüzde çok yapılmaktadır, biraz eğlenelim denilmektedir. İnsan haklarına tecavüzdür. Allah yardımcımız olsun. Amin.
Peygamberimizin duasıyla bitirelim.
“ Allah’ım! Günahlarımın küçüğünü, büyüğünü, öncesini, sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini bağışla.” ( Müslim )
“ Allah’ım! Bütün işlerimizin sonucunu güzel eyle, dünyada rezil olmaktan ve ahret azabından bizi koru.” ( Ahmet b. Hanbel )
“ Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.” ( Ebu Davud )
Mesela bir insanın kısa veya uzun boylu oluşunu, topallığını eleştirmek için eliyle ya da bedeniyle işaret etmek gıybettir.
Taklit, komedi, mizah: Günümüzde sanat olarak icra edilen bu dallarda belirli şahıs ve zümreleri hedef alarak onlarla eğlenmek gıybetin belki de en ağır şeklidir. Çünkü taklit, sözden daha açık bir tasvirdir. Yüz ifadelerini, konuşmalarını, yürümelerini ve sair hallerini tasvir etmektedir.
Allah ( c.c ) Hümeze Suresinde sessiz gıybeti ve cezasını şöyle anlatmıştır.
“ ( 1–2 ) İnsanları arkadan çekiştirip küçük düşüren, el, kaş ve göz işaretiyle alaycı davranışta bulunan her kişinin vay haline! O ki, malı toplayıp durmadan sayar.”
3- “( O ), Malının kendisini dünyada ebedi bırakacağını, şöhretin servetle olacağını zanneder.”
( Ahrette hesabı unutur, serveti için her türlü yolu meşru görür.)
4- “Hayır! Andolsun ki, o, hutameye atılacaktır.”
5- “ Bilir misin hutame nedir?”
6–7- “ O, acısı ta yüreklere işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş, asla sönmez ateşidir.”
8-9- “ onlar uzatılmış sütunlar içinde bağlı oldukları halde, o ateşin kapısı onların üzerlerine kapatılmış olacaktır.”
Yapılan işi ve cezasını Allah ( c.c ) bu ayetle anlatmıştır. Günümüzde çok yapılmaktadır, biraz eğlenelim denilmektedir. İnsan haklarına tecavüzdür. Allah yardımcımız olsun. Amin.
Peygamberimizin duasıyla bitirelim.
“ Allah’ım! Günahlarımın küçüğünü, büyüğünü, öncesini, sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini bağışla.” ( Müslim )
“ Allah’ım! Bütün işlerimizin sonucunu güzel eyle, dünyada rezil olmaktan ve ahret azabından bizi koru.” ( Ahmet b. Hanbel )
“ Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.” ( Ebu Davud )
15 Eylül 2017 Cuma
ASKER VE POLİSE DUA
HAYIRLI CUMALAR
ALLAH'IM VATANIMIZ, DEVLETİMİZ, MİLLETİMİZ SANA EMANET.
Yavrularımızı, asker ve polislerimizi kurda kuşa yem etme, vatanımızı koru, hükumetimizi kurdur.
Terör illetinden kurtar, onlara yardım eden iç ve dış güçleri perişan eyle, Senin gazabın çetindir. Amin
Şehitlerimizin makamını yükselt, ailelerine sabırlar ver. Müslüman kardeşlerimizin sıkıntılarına hayırlı çareler ver, verdiğin hayırlıya da gönüllerimizi razı eyle. Amin
RABBİM; SEN RAHMAN VE RAHİMSİN
ALLAH'IM VATANIMIZ, DEVLETİMİZ, MİLLETİMİZ SANA EMANET.
Yavrularımızı, asker ve polislerimizi kurda kuşa yem etme, vatanımızı koru, hükumetimizi kurdur.
Terör illetinden kurtar, onlara yardım eden iç ve dış güçleri perişan eyle, Senin gazabın çetindir. Amin
Şehitlerimizin makamını yükselt, ailelerine sabırlar ver. Müslüman kardeşlerimizin sıkıntılarına hayırlı çareler ver, verdiğin hayırlıya da gönüllerimizi razı eyle. Amin
RABBİM; SEN RAHMAN VE RAHİMSİN
13 Eylül 2017 Çarşamba
KUL HAKKI 1
KUL HAKKI
Yüce dinimiz, cinsiyeti, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun tüm insanların haklarını kutsal ve dokunulmaz kabul etmiş, bu hakların ihlaline karşı bazı müeyyideler getirmiştir. Kur’an-i Kerim’de Bakara Suresi 188. Ayette Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “ Aranızda birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin.” Ayetiyle başkalarına ait olan bir şeyin meşru bir zemine dayanmaksızın haksız yollarla elde edilmesi yasaklanmıştır. Peygamberimiz (sav) de kul haklarının ihlal eden kimseyi “müflis” olarak nitelendirmiştir. (Müslim) Müflis kimdir: Müflis insan bu dünyada insanların haklarını yemiş, onlara sövmüş, arkalarından konuşmuş, gibi birçok kul haklarıdır. İbadetleri çok olmasına rağmen ölünce hakkını yediği insanlara, yaptığı ibadetleri verilir, kendisine bir şey kalmaz, ahirette çok fakir insan olur. Bu gibi insanlara Peygamberimiz (sav) müflis insan demiştir. Müflis insan olmamak için kul hakkı yememeye dikkat etmeliyiz. Sizce kul haklarına dikkat etmeyen insan akıllı mıdır? Günümüzde “enayinin malını yerler” tabiri moda oldu. Asıl enayi kim acaba?
Yüce dinimiz, cinsiyeti, inancı, etnik kökeni ne olursa olsun tüm insanların haklarını kutsal ve dokunulmaz kabul etmiş, bu hakların ihlaline karşı bazı müeyyideler getirmiştir. Kur’an-i Kerim’de Bakara Suresi 188. Ayette Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “ Aranızda birbirinizin mallarını haksızlıkla yemeyin.” Ayetiyle başkalarına ait olan bir şeyin meşru bir zemine dayanmaksızın haksız yollarla elde edilmesi yasaklanmıştır. Peygamberimiz (sav) de kul haklarının ihlal eden kimseyi “müflis” olarak nitelendirmiştir. (Müslim) Müflis kimdir: Müflis insan bu dünyada insanların haklarını yemiş, onlara sövmüş, arkalarından konuşmuş, gibi birçok kul haklarıdır. İbadetleri çok olmasına rağmen ölünce hakkını yediği insanlara, yaptığı ibadetleri verilir, kendisine bir şey kalmaz, ahirette çok fakir insan olur. Bu gibi insanlara Peygamberimiz (sav) müflis insan demiştir. Müflis insan olmamak için kul hakkı yememeye dikkat etmeliyiz. Sizce kul haklarına dikkat etmeyen insan akıllı mıdır? Günümüzde “enayinin malını yerler” tabiri moda oldu. Asıl enayi kim acaba?
ORUCUN HİKMETLERİ
RAMAZANI ŞERİFİN HİKMETLERİ
1- Cenabı Hakkın Rububiyetine olan hikmeti: Rabbimiz dünyayı nimet sofrası eylemiştir. “ Hiç ummadığı yerden rızıklandırır…” ( Talak 3 ) Buyuruyor.
İnsanlar gaflet perdesi ile bu hakikati göremiyor. Ramazanı Şerifte ehli iman muntazam bir ordu gibi aynı saatlerde yerler. Allah’ın ( c.c ) buyurun emriyle hareket ederler.
2- Cenabı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı yön şudur: Allah nimetlerine fiyat olarak şükür, Allah’ı anma, ibadetleri yapmamızı istiyor.
İşte oruç, bir şükrün anahtarıdır. Aç insana iftarda bir kuru ekmek bile itibar görür. En zenginden tutunda en fakire kadar nimetlerin kıymetini anlar, manevi şükrünü yapar. Allah’ın ( c.c ), oruç tut emrine uyar.
3- Hayat-ı İçtimaiye-i insaniye ye baktığı yönü şudur: Zenginlerin fakirlerin durumunu anlamalarını, açlığı öğrenmelerini sağlar. Hemcinsine şefkat gösterir, yardım eder, Allah’a şükreder. Açlığı kendi nefsinde yaşamayan bilemez, kimseye yardım etmez,
4- Nefsin terbiyesine baktığı yönü şudur: Nefis kendini hür ve serbest hisseder. Nimetleri hayvan gibi yutar. İşte oruç ile herkes anlar ki nefis serbest değildir. Kul olduğunu anlar, oruç saati bitene kadar elini suya uzatamaz. Gururu kırılır, kulluğunu hatırlar.
5- Nefsin kötü ahlakına ve serkeşlik muamelelerinden vazgeçmesi yönü şudur: İnsan nefsi gaflete düşünce, zayıf, fakir ve çaresiz olduğunu unutur, kusurunu göremez. Çok güçlü vücudu var gibi dünyaya saldırır, hırs muhabbet ile yaratanını bile unutur.
Oruç herkese zayıflığını, çaresizliğini hatırlatır, açlıkla midesini düşündürür, merhamete, şefkate muhtaç olduğunu hatırlatır. Nefsini bırakıp Allah’a ( c.c ) iltica eder, şükür ile rahmet kapısını çalar, eğer kalbi bozulmamış olursa.
6- Kur’an-i Hâkimin nüzulüne baktığı yön şudur: Kur’ani Kerim Ramazan-ı Şerifte indirilmiş, olmasıyla bu ay bayram ilan edilmiştir. İslam Âleminde hafızlar Ramazanı Şerif boyunca, Kur’an okurlar, işittirirler. Kur’an ayı olduğunu ispat ederler. Muhalefet edenler kaybederler.
7- insanların dünya ve ahret kazancına bakan yönü şudur: Ramazanı Şerifte, sevaplar bire bin verilir. Peygamberimiz ( sav ), Kur’an-i Kerim okuyana, her harfine on sevap verileceğini bildirmiştir. Ramazanı Şerifte okumakla bire bin sevap verilir.
Leyle-i Kadir de ise yapılan iyilik ve ibadete otuz bin sevap verilir. Bir Ramazan ayı, 80 sene ömür hâsılatı kazandırır. “ Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.” ( Kadir suresi 3. ayet ) dili yalandan korumalı, Kur’an, tesbihat, zikir, selavat, istiğfar gibi şeylerle meşgul olmalıdır.
8- insanın hayatı şahsiyetine baktığı yönü şudur: Maddi ve manevi bir perhizdir. Çok yemekle oluşan hastalıklardan korunur, mide ve diğer organlar dinlenerek kendini yeniler. Açlık sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün ilacıdır.
9- Nefsi kırmak ve kulluğunu hatırlatması yönü şudur: Nefis sadece açlıkla terbiye olur, her acıya dayanır, açlığa dayanamaz. Peygamberimiz ( sav ) “ Cenabı Hak, nefse “ sen kimsin Ben kimim” demiş. Nefis “ Sen Sensin, ben benim” demiş. Cehenneme atmış, azap etmiş, yine dediğini demiş. Aç bırakınca “ Sen, benim Rabbimsin, ben Senin aciz kulunum” demiş.” Buyurmuştur.
SAİD NURSİ: ( MEKTUBAT, RAMAZAN RİSALESİ )
Bakara 185- “ (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”
1- Cenabı Hakkın Rububiyetine olan hikmeti: Rabbimiz dünyayı nimet sofrası eylemiştir. “ Hiç ummadığı yerden rızıklandırır…” ( Talak 3 ) Buyuruyor.
İnsanlar gaflet perdesi ile bu hakikati göremiyor. Ramazanı Şerifte ehli iman muntazam bir ordu gibi aynı saatlerde yerler. Allah’ın ( c.c ) buyurun emriyle hareket ederler.
2- Cenabı Hakkın nimetlerinin şükrüne baktığı yön şudur: Allah nimetlerine fiyat olarak şükür, Allah’ı anma, ibadetleri yapmamızı istiyor.
İşte oruç, bir şükrün anahtarıdır. Aç insana iftarda bir kuru ekmek bile itibar görür. En zenginden tutunda en fakire kadar nimetlerin kıymetini anlar, manevi şükrünü yapar. Allah’ın ( c.c ), oruç tut emrine uyar.
3- Hayat-ı İçtimaiye-i insaniye ye baktığı yönü şudur: Zenginlerin fakirlerin durumunu anlamalarını, açlığı öğrenmelerini sağlar. Hemcinsine şefkat gösterir, yardım eder, Allah’a şükreder. Açlığı kendi nefsinde yaşamayan bilemez, kimseye yardım etmez,
4- Nefsin terbiyesine baktığı yönü şudur: Nefis kendini hür ve serbest hisseder. Nimetleri hayvan gibi yutar. İşte oruç ile herkes anlar ki nefis serbest değildir. Kul olduğunu anlar, oruç saati bitene kadar elini suya uzatamaz. Gururu kırılır, kulluğunu hatırlar.
5- Nefsin kötü ahlakına ve serkeşlik muamelelerinden vazgeçmesi yönü şudur: İnsan nefsi gaflete düşünce, zayıf, fakir ve çaresiz olduğunu unutur, kusurunu göremez. Çok güçlü vücudu var gibi dünyaya saldırır, hırs muhabbet ile yaratanını bile unutur.
Oruç herkese zayıflığını, çaresizliğini hatırlatır, açlıkla midesini düşündürür, merhamete, şefkate muhtaç olduğunu hatırlatır. Nefsini bırakıp Allah’a ( c.c ) iltica eder, şükür ile rahmet kapısını çalar, eğer kalbi bozulmamış olursa.
6- Kur’an-i Hâkimin nüzulüne baktığı yön şudur: Kur’ani Kerim Ramazan-ı Şerifte indirilmiş, olmasıyla bu ay bayram ilan edilmiştir. İslam Âleminde hafızlar Ramazanı Şerif boyunca, Kur’an okurlar, işittirirler. Kur’an ayı olduğunu ispat ederler. Muhalefet edenler kaybederler.
7- insanların dünya ve ahret kazancına bakan yönü şudur: Ramazanı Şerifte, sevaplar bire bin verilir. Peygamberimiz ( sav ), Kur’an-i Kerim okuyana, her harfine on sevap verileceğini bildirmiştir. Ramazanı Şerifte okumakla bire bin sevap verilir.
Leyle-i Kadir de ise yapılan iyilik ve ibadete otuz bin sevap verilir. Bir Ramazan ayı, 80 sene ömür hâsılatı kazandırır. “ Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.” ( Kadir suresi 3. ayet ) dili yalandan korumalı, Kur’an, tesbihat, zikir, selavat, istiğfar gibi şeylerle meşgul olmalıdır.
8- insanın hayatı şahsiyetine baktığı yönü şudur: Maddi ve manevi bir perhizdir. Çok yemekle oluşan hastalıklardan korunur, mide ve diğer organlar dinlenerek kendini yeniler. Açlık sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün ilacıdır.
9- Nefsi kırmak ve kulluğunu hatırlatması yönü şudur: Nefis sadece açlıkla terbiye olur, her acıya dayanır, açlığa dayanamaz. Peygamberimiz ( sav ) “ Cenabı Hak, nefse “ sen kimsin Ben kimim” demiş. Nefis “ Sen Sensin, ben benim” demiş. Cehenneme atmış, azap etmiş, yine dediğini demiş. Aç bırakınca “ Sen, benim Rabbimsin, ben Senin aciz kulunum” demiş.” Buyurmuştur.
SAİD NURSİ: ( MEKTUBAT, RAMAZAN RİSALESİ )
Bakara 185- “ (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”
11 Eylül 2017 Pazartesi
SADAKANIN ÖNEMİ
Sadaka vermek dinimizin emirlerindendir. Sadakanın önemi ile ilgili birçok ayet ve hadis vardır. Mükâfatı çok büyük olduğu gibi dünyalık sıkıntılara, kaza ve belaların önüne geçer. Üzerimizden kalkmasını ve başımıza gelmesini önler.
Hepimiz bunları biliyoruz ama dünyanın ihtiyaçlarına para yetişmez oldu diyoruz, önemini tekrar hatırlamak için sadaka ile ilgili ayet ve hadisleri okuyalım.
“ Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen, başlarına gelen sıkıntılara sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden hayır için harcayanlardır.” ( Hac Suresi 35. ayet )
“ ( Haydi) kim var! İsteyene Allah adına güzel bir borç ( faizsiz ödünç ) versin de, O da ( verdiğini ) ona kat kat fazlasıyla artırsın…” ( Bakara 245 )
“ Mallarınızı gece gündüz gizli ve açık Allah yolunda hayır işlerine harcayanlar var ya, işte onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” ( Bakara 274 )
Bakara Suresi 264. Ayette Allah ( c.c ), gösteriş için verilen, başa kalkarak, inciterek verilen sadakanın boşa gideceğini bildirmiştir.
Yine sadaka verirken de ölçü konulmuştur. “ Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, fakat saçıp savurma ( israfçı olma )” ( İsra 26 )
“ Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma, sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” ( İsra 29 )
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Sadaka, Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölüme engel olur." Ebû Hureyre radıyallahu anh.
"Kulların sabaha kavuştuğu hiçbir gün yoktur ki, iki melek inip, biri: "Allah’ım! Allah için veren kimsenin verdiği malın yerine daha iyisini ver!" Öbürü: "Allah’ım! Vermeyip, elinde tutanın malına telef ver!" demesinler." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
"Bir Müslüman, sevabını Allahtan umarak çoluk çocuğuna bir harcama yaparsa, bu onun için bir sadaka olur." (Ebû Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.) "Yarım hurma ile de olsa ateşten korunun. Bunu da bulamazsanız, gönül alıcı güzel sözler söyleyin." (Adiy radıyallahu anh. Buhârî.) "Allah için vermekle mal eksilmez. Allah, affeden kulunun şerefini daha da artırır. Allah için tevazu göstereni, Allah daha da yükseltir." (Ebû Hureyre ra Müslim.)
"Yüksek el, alçak elden daha hayırlıdır. Bakmaya yükümlü olandan başla. En hayırlı yardım, ihtiyaç dışındakinden verilendir. Kim iffetli davranmak isterse, Allah onu iffetli kılar. Kim insanlardan bir şey beklemezse, Allah onu kimseye muhtaç etmez." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
"Herhangi bir Müslüman, bir ağaç diker, ya da bir ekin eker de, ondan kuş, ya da insan veya hayvan yerse, mutlaka karşılığında bir sadaka sevabı alır." Enes radıyallahu anh. Buhârî.
Hepimiz bunları biliyoruz ama dünyanın ihtiyaçlarına para yetişmez oldu diyoruz, önemini tekrar hatırlamak için sadaka ile ilgili ayet ve hadisleri okuyalım.
“ Onlar ki Allah anıldığı zaman kalpleri titreyen, başlarına gelen sıkıntılara sabreden, namazı dosdoğru kılan ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden hayır için harcayanlardır.” ( Hac Suresi 35. ayet )
“ ( Haydi) kim var! İsteyene Allah adına güzel bir borç ( faizsiz ödünç ) versin de, O da ( verdiğini ) ona kat kat fazlasıyla artırsın…” ( Bakara 245 )
“ Mallarınızı gece gündüz gizli ve açık Allah yolunda hayır işlerine harcayanlar var ya, işte onların Rableri katında mükâfatları vardır. Onlara hiçbir korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardır.” ( Bakara 274 )
Bakara Suresi 264. Ayette Allah ( c.c ), gösteriş için verilen, başa kalkarak, inciterek verilen sadakanın boşa gideceğini bildirmiştir.
Yine sadaka verirken de ölçü konulmuştur. “ Akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver, fakat saçıp savurma ( israfçı olma )” ( İsra 26 )
“ Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma, sonra kınanır ve çaresiz kalırsın.” ( İsra 29 )
Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu: "Sadaka, Rabbin öfkesini söndürür ve kötü ölüme engel olur." Ebû Hureyre radıyallahu anh.
"Kulların sabaha kavuştuğu hiçbir gün yoktur ki, iki melek inip, biri: "Allah’ım! Allah için veren kimsenin verdiği malın yerine daha iyisini ver!" Öbürü: "Allah’ım! Vermeyip, elinde tutanın malına telef ver!" demesinler." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
"Bir Müslüman, sevabını Allahtan umarak çoluk çocuğuna bir harcama yaparsa, bu onun için bir sadaka olur." (Ebû Mesûd radıyallahu anh. Buhârî.) "Yarım hurma ile de olsa ateşten korunun. Bunu da bulamazsanız, gönül alıcı güzel sözler söyleyin." (Adiy radıyallahu anh. Buhârî.) "Allah için vermekle mal eksilmez. Allah, affeden kulunun şerefini daha da artırır. Allah için tevazu göstereni, Allah daha da yükseltir." (Ebû Hureyre ra Müslim.)
"Yüksek el, alçak elden daha hayırlıdır. Bakmaya yükümlü olandan başla. En hayırlı yardım, ihtiyaç dışındakinden verilendir. Kim iffetli davranmak isterse, Allah onu iffetli kılar. Kim insanlardan bir şey beklemezse, Allah onu kimseye muhtaç etmez." Ebû Hureyre radıyallahu anh. Buhârî.
"Herhangi bir Müslüman, bir ağaç diker, ya da bir ekin eker de, ondan kuş, ya da insan veya hayvan yerse, mutlaka karşılığında bir sadaka sevabı alır." Enes radıyallahu anh. Buhârî.
9 Eylül 2017 Cumartesi
KUL HAKKI
KUL HAKKI: İnsanların hak ve hukukuna saygı gösterme, haklarına tecavüz etmemedir. İnsanların güvenli bir toplumda huzur içerisinde yaşayabilmeleri için önemli olan kul hakkına saygı gösterilmesi İslam’ın temel ilkelerinin başında gelmektedir.
SEVGİLİ Peygamberimiz ( sav ) “ Her Müslüman’ın diğer Müslüman’a canı, malı ve ırzı haramdır.” ( Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ) buyurarak insanların mallarının, canlarının, şeref ve haysiyetlerinin her türlü tecavüzden korunmuş olduğunu belirtmiştir.
Allah’ın ( c.c ) emirlerini yapmakla görevli olduğu gibi kul hakkına dikkat etmekle de görevlidir. Çünkü hak sahibinin hakkını kıyamet günü alacağı bildirilmiştir.
“İnsanlara zulmedenlere ve yeryüzünde zorbalık yapanlara yol yoktur. Onlara elem dolu azap vardır.” (Şura; 42/42)
“Senin Rabbin, halkı birbirine iyilik, güzellik, doğrulukla muamele ettikçe bir beldeyi zulüm (şirk) sebebiyle helak etmez, olacak şey değil!” (Hud; 11/117)
Ebu Hureyre R.A.’dan nakledildiğine göre, Resulullah A.S. Efendimiz buyurdular ki: ”- Müflis (iflas eden kişi) kimdir, bilir misiniz?” Orada bulunan sahabeler söyle cevap verdiler: ”- Bize göre müflis, malı-mülkü varken hiç parası, eşyası kalmamış kimsedir.” Bu cevap üzerine Allah Resulü A.S. şöyle buyurdular: ”- Gerçek müflis su kimsedir: Kıyamet günü, namaz, oruç ve zekât sevaplarıyla huzura gelir. Fakat birisine sövmüş, diğerine iftira etmiş, birisinin malini yemiş, diğerinin kanını dökmüş, bir diğerine vurmuştur. Böylece üzerinde birçok kimsenin hakki birikmiştir. O kimsenin ibadet sevaplarından hak sahiplerine hakları ödenir. Sevaplar biter, ancak alacaklar bitmez. İste o zaman, hak sahiplerinin günahları bu kimseye yüklenir. Böylece ateşe müstahak olur.” (Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birr, Hadis No. 59)
Ahrette fakir kalmayı istemiyorsak kul hakkının neler olduğunu çok iyi öğrenmemiz gerekir. Çünkü bize göre doğru olan karşıdakini üzebilir.
SEVGİLİ Peygamberimiz ( sav ) “ Her Müslüman’ın diğer Müslüman’a canı, malı ve ırzı haramdır.” ( Müslim, Tirmizi, Ebu Davud ) buyurarak insanların mallarının, canlarının, şeref ve haysiyetlerinin her türlü tecavüzden korunmuş olduğunu belirtmiştir.
Allah’ın ( c.c ) emirlerini yapmakla görevli olduğu gibi kul hakkına dikkat etmekle de görevlidir. Çünkü hak sahibinin hakkını kıyamet günü alacağı bildirilmiştir.
“İnsanlara zulmedenlere ve yeryüzünde zorbalık yapanlara yol yoktur. Onlara elem dolu azap vardır.” (Şura; 42/42)
“Senin Rabbin, halkı birbirine iyilik, güzellik, doğrulukla muamele ettikçe bir beldeyi zulüm (şirk) sebebiyle helak etmez, olacak şey değil!” (Hud; 11/117)
Ebu Hureyre R.A.’dan nakledildiğine göre, Resulullah A.S. Efendimiz buyurdular ki: ”- Müflis (iflas eden kişi) kimdir, bilir misiniz?” Orada bulunan sahabeler söyle cevap verdiler: ”- Bize göre müflis, malı-mülkü varken hiç parası, eşyası kalmamış kimsedir.” Bu cevap üzerine Allah Resulü A.S. şöyle buyurdular: ”- Gerçek müflis su kimsedir: Kıyamet günü, namaz, oruç ve zekât sevaplarıyla huzura gelir. Fakat birisine sövmüş, diğerine iftira etmiş, birisinin malini yemiş, diğerinin kanını dökmüş, bir diğerine vurmuştur. Böylece üzerinde birçok kimsenin hakki birikmiştir. O kimsenin ibadet sevaplarından hak sahiplerine hakları ödenir. Sevaplar biter, ancak alacaklar bitmez. İste o zaman, hak sahiplerinin günahları bu kimseye yüklenir. Böylece ateşe müstahak olur.” (Sahih-i Müslim, Kitabü’l-Birr, Hadis No. 59)
Ahrette fakir kalmayı istemiyorsak kul hakkının neler olduğunu çok iyi öğrenmemiz gerekir. Çünkü bize göre doğru olan karşıdakini üzebilir.
8 Eylül 2017 Cuma
NAMAZLARDAN SONRA OKUNACAK DUÂ
Her Namazın Sonunda Mutlaka Okunacak Dua
Muaz radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem onun elinden tuttu ve:
"Muaz! Vallahi seni gerçekten seviyorum"buyurdu. Sonra sözüne şöyle devam etti:"Muaz! Her namazdan sonra şu duayı mutlaka okumanı tavsiye ediyorum:
اَللّٰهُمَّ أَعِنّ۪ي عَلٰى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ
"Allahümme einnî ala zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetike: Allahım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana layık ibadet etmek için bana yardım eyle!."[1]
Açıklamalar
Hadîs-i şerifin Sünen-i Nesei'deki rivayetine göre Efendimiz sahabîsi Muaz İbni Cebel'in elinden tutarak:
- "Muaz! Vallahi seni gerçekten seviyorum"buyurdu. O da Peygamber-i Zîşan'ın eline yapışarak:
- Ben de seni çok seviyorum, ya Resülallah! dedi. "Sevdiğiniz kimseye, onu sevdiğinizi söyleyiniz", buyuran Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bu emrini bizzat uyguladıktan ve tavsiye edeceği duanın iyice öğrenilmesi için uygun bir ortam hazırladıktan sonra, bu sevgili sahabîsine yukarıdaki kısa, özlü duayı öğretmişti. Birini seven onun iyiliğini ister; onun dinine ve dünyasına faydalı olacak işler yapar, işte Efendimiz de öyle yapmış, sevgili sahabîsine Allah'tan istenecek en kıymetli şeyleri öğretmiştir.
Allah Teala'dan istenmesi gereken bu üç şey, insanın en önemli üç görevidir. Bu görevlerden birincisi, Cenab-ı Hakk'ın adını dilden düşürmemektir. İkincisi her an binlercesinden faydalanılan sayısız nimetlerine gereği gibi şükredebilmektir. Üçüncüsü de O'nun şanına yakışır şekilde kulluk görevini yapabilmektir.
İnsanların gönlüne hitap eden kimselerin, muhatapları üzerinde umdukları tesiri yapabilmek için Efendimiz'in bu irşad metodundan yeterince faydalanması gerekir. Tatlı bir dil, yumuşak bir üslup ve sımsıcak bir gönül irşad hayatının vazgeçilmez unsurlarıdır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. İnsan sevdiği kimseye, onu sevdiğini söylemelidir.
2. Namazlardan sonra bu özlü duayı yapmaya çalışmalıdır.
3. Allah'ı zikir, O'na şükretmeye yöneltir; Allah'a şükür, O'na gerektiği gibi ibadet etmeye sevkeder. Bir bakıma zikir kulluğun başı, şükür sonudur.
[1] Ebu Davud, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesaî, Sehv 60
Muaz radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resülullah sallallahu aleyhi ve sellem onun elinden tuttu ve:
"Muaz! Vallahi seni gerçekten seviyorum"buyurdu. Sonra sözüne şöyle devam etti:"Muaz! Her namazdan sonra şu duayı mutlaka okumanı tavsiye ediyorum:
اَللّٰهُمَّ أَعِنّ۪ي عَلٰى ذِكْرِكَ وَشُكْرِكَ وَحُسْنِ عِبَادَتِكَ
"Allahümme einnî ala zikrike ve şükrike ve hüsni ibadetike: Allahım! Seni anıp zikretmek, nimetine şükretmek, sana layık ibadet etmek için bana yardım eyle!."[1]
Açıklamalar
Hadîs-i şerifin Sünen-i Nesei'deki rivayetine göre Efendimiz sahabîsi Muaz İbni Cebel'in elinden tutarak:
- "Muaz! Vallahi seni gerçekten seviyorum"buyurdu. O da Peygamber-i Zîşan'ın eline yapışarak:
- Ben de seni çok seviyorum, ya Resülallah! dedi. "Sevdiğiniz kimseye, onu sevdiğinizi söyleyiniz", buyuran Resül-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem bu emrini bizzat uyguladıktan ve tavsiye edeceği duanın iyice öğrenilmesi için uygun bir ortam hazırladıktan sonra, bu sevgili sahabîsine yukarıdaki kısa, özlü duayı öğretmişti. Birini seven onun iyiliğini ister; onun dinine ve dünyasına faydalı olacak işler yapar, işte Efendimiz de öyle yapmış, sevgili sahabîsine Allah'tan istenecek en kıymetli şeyleri öğretmiştir.
Allah Teala'dan istenmesi gereken bu üç şey, insanın en önemli üç görevidir. Bu görevlerden birincisi, Cenab-ı Hakk'ın adını dilden düşürmemektir. İkincisi her an binlercesinden faydalanılan sayısız nimetlerine gereği gibi şükredebilmektir. Üçüncüsü de O'nun şanına yakışır şekilde kulluk görevini yapabilmektir.
İnsanların gönlüne hitap eden kimselerin, muhatapları üzerinde umdukları tesiri yapabilmek için Efendimiz'in bu irşad metodundan yeterince faydalanması gerekir. Tatlı bir dil, yumuşak bir üslup ve sımsıcak bir gönül irşad hayatının vazgeçilmez unsurlarıdır.
Hadisten Öğrendiklerimiz
1. İnsan sevdiği kimseye, onu sevdiğini söylemelidir.
2. Namazlardan sonra bu özlü duayı yapmaya çalışmalıdır.
3. Allah'ı zikir, O'na şükretmeye yöneltir; Allah'a şükür, O'na gerektiği gibi ibadet etmeye sevkeder. Bir bakıma zikir kulluğun başı, şükür sonudur.
[1] Ebu Davud, Vitir 26. Ayrıca bk. Nesaî, Sehv 60
7 Eylül 2017 Perşembe
CUMA GÜNÜ HÜRMETİNE
HAYIRLI CUMALAR
İslam aleminin ve milletimin cuma gününü kutlar, sıkıntılarına, hayırlı çareler dilerim.
Cuma günü hürmetine kırgınlıklarımızı bırakalım, AF EDELİM.
insanlar tek yaratılıyor, ikizler bile birbirini anlayamıyorsa başkaları nasıl anlasın. Anlaşılmakla uğraşmak yorulmaktır.
Allah'tan (c.c) korkan, adaletli insan olalım, teşekkürü Allah (c.c) eder, kullar etmez, beklemeyelim.
Şimdi tv beyinlerimizi eğitti, çıkarın varsa seveceksin, yüzüne gülüp, arkasından kuyu kazacaksın, İslami terbiye yoksa, kim tutar.
İlim farz, dinimizin emirlerini iyi öğrenmeli, uygulamalı, adaletli olmalı... insanlara Allah (c.c) yarattı diye saygı göstermeli....
ALLAH'IM (C.C); Cuma hürmetine; vatanımızı, milletimizi, devletimizi koru, ahlakımızı Kuranımızla süsle, Peygamberimiz (sav) ahlakı gibi eyle... Amin
İslam aleminin ve milletimin cuma gününü kutlar, sıkıntılarına, hayırlı çareler dilerim.
Cuma günü hürmetine kırgınlıklarımızı bırakalım, AF EDELİM.
insanlar tek yaratılıyor, ikizler bile birbirini anlayamıyorsa başkaları nasıl anlasın. Anlaşılmakla uğraşmak yorulmaktır.
Allah'tan (c.c) korkan, adaletli insan olalım, teşekkürü Allah (c.c) eder, kullar etmez, beklemeyelim.
Şimdi tv beyinlerimizi eğitti, çıkarın varsa seveceksin, yüzüne gülüp, arkasından kuyu kazacaksın, İslami terbiye yoksa, kim tutar.
İlim farz, dinimizin emirlerini iyi öğrenmeli, uygulamalı, adaletli olmalı... insanlara Allah (c.c) yarattı diye saygı göstermeli....
ALLAH'IM (C.C); Cuma hürmetine; vatanımızı, milletimizi, devletimizi koru, ahlakımızı Kuranımızla süsle, Peygamberimiz (sav) ahlakı gibi eyle... Amin
YALAN ÇOCUKLUKTA BAŞLAR
YALAN ÇOCUKLUKTAN BAŞLIYOR
Küçük çocuk hata yaptığında, ailesinden korktuğu için hatasını yalanla kapatmaya çalışır. Ebeveynde inanıp ceza vermeyince, yaptığı doğru zannetmeye başlar.
Her sıkıştığında yalana başvurur ve böylece yalancı olmanın adımı atılır. Daha küçük dememeli, konuşarak doğruyu söylemesini ve doğru söylerse kızmayacağımıızı beynine yerleştirmek lazım.
Yalanlarına gülmemeli, yanlış olduğunu anlatmalıyız.
“ İnsanları güldürmek için yalan şeyler konuşan kişiye yazıklar olsun! Yazıklar olsun ona! Yazıklar olsun ona!” ( Ebu Davud, Tirmizi, Zühd )
“ Her kim haksız olarak bir müslümanın malını almak için yalan yere yemin etse Allah’ın gazabına uğramış olarak huzuruna getirilir.” ( Buhari, Müslim, İbn Hibban )
NAHL SURESİ 105. AYETTE ALLAH ( C.C ); “ Allah’ın ayetlerine inanmayanlar ancak yalan uydururlar. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.”
Allah cümlemizden razı olsun
Küçük çocuk hata yaptığında, ailesinden korktuğu için hatasını yalanla kapatmaya çalışır. Ebeveynde inanıp ceza vermeyince, yaptığı doğru zannetmeye başlar.
Her sıkıştığında yalana başvurur ve böylece yalancı olmanın adımı atılır. Daha küçük dememeli, konuşarak doğruyu söylemesini ve doğru söylerse kızmayacağımıızı beynine yerleştirmek lazım.
Yalanlarına gülmemeli, yanlış olduğunu anlatmalıyız.
“ İnsanları güldürmek için yalan şeyler konuşan kişiye yazıklar olsun! Yazıklar olsun ona! Yazıklar olsun ona!” ( Ebu Davud, Tirmizi, Zühd )
“ Her kim haksız olarak bir müslümanın malını almak için yalan yere yemin etse Allah’ın gazabına uğramış olarak huzuruna getirilir.” ( Buhari, Müslim, İbn Hibban )
NAHL SURESİ 105. AYETTE ALLAH ( C.C ); “ Allah’ın ayetlerine inanmayanlar ancak yalan uydururlar. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.”
Allah cümlemizden razı olsun
6 Eylül 2017 Çarşamba
ORUCUN FARZ OLMASI AYETLERLE
183- “ Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” ( Bakara 183 )
BAKARA 184. “ Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”
Bakara 185- “ (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”
Bakara 186- “ Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”
Bakara 187- "Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar."
BAKARA 184. “ Sayılı günlerde olmak üzere (oruç size farz kılındı). Sizden her kim hasta yahut yolcu olursa (tutamadığı günler kadar) diğer günlerde kaza eder. (İhtiyarlık veya şifa umudu kalmamış hastalık gibi devamlı mazereti olup da) oruç tutmaya güçleri yetmeyenlere bir fakir doyumu kadar fidye gerekir. Bununla beraber kim gönüllü olarak hayır yaparsa, bu kendisi için daha iyidir. Eğer bilirseniz (güçlüğüne rağmen) oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır.”
Bakara 185- “ (O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur’an’ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa, onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah’ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.”
Bakara 186- “ Kullarım, beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O hâlde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”
Bakara 187- "Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmanız, size helâl kılındı. Onlar, sizin için bir örtü, siz de onlar için bir örtü durumundasınız. Allah, nefsinize güvenemeyeceğinizi bildiği için müracaatınızı kabul buyurdu ve sizi bağışladı. Şimdi onlara yaklaşın ve Allah'ın sizler için yazdığını isteyin. Ta fecrin beyaz ipliği siyah iplikden size seçilinceye kadar yiyin, için. Sonra da ertesi geceye kadar orucu tam tutun. Bununla beraber siz mescitlerde îtikaf halinde iken onlara yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır, sakın onlara yaklaşmayın. Allah, âyetlerini insanlara böyle açıklıyor ki sakınıp korunsunlar."
5 Eylül 2017 Salı
PEYGAMBERİMİZ SAV SEVMEK
PEYGAMBERİMİZİ ( SAV ) SEVMEK
Hadis-i şerifte " Üç şey var ki; kimde bulunursa imanın tadını bulur: Allah ve Resulü ona, her şeyden daha sevgili olmak. Bir kimseyi hiçbir şey için değil; Allah için sevmek. Ateşe atılmaktan korkup tiksindiği kadar; imandan küfre dönmekten tiksinip korkmak" Şu halde her müminin imanı, Peygamber efendimize olan sevgi ve muhabbeti kadardır. O’nu çok sevene ne mutlu. Çünkü O:"Kim beni severse cennette benimle beraberdir"der. " Kişi sevdiğiyle beraber hasrolunur" buyuranda odur. Peygamber efendimizi sevmenin alametleri: Her hali ve hareketlerinde onun sünnetine uymak, edebiyle edeplenmek, O’nu çokça anmak, O’na kavuşmayı iştiyakla arzu ederek ölümden korkmamak, Efendimiz anıldığı zaman hürmet ve tazimde bulunmak, salâvatı şerife getirmek, Onun sevdiği her şeyi kayıtsız şartsız sevmek, Kur'an-ı Kerim'i çok sevmek, hükümlerine uymak, Kur'an ahlakı ile ahlaklanmaktır. Hadis-i şeriflerde, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadında olmak ve salihleri sevip onlarla beraber olmaya çalışmak, onlardan ayrılmamak emrediliyor. Doğru yolda olmanın şartları vardır. Bunların bazılarını maddeler halinde bildirelim: 1- Tek hak din İslamiyet’tir. Bir ayet-i kerime meali şöyledir: (Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19] Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim] 2- Hubb-i fillah ve buğd-i fillah üzere olmalı. Üç hadis-i şerif meali: (İnsan, dünyada kimi seviyorsa, ahirette onun yanında olacaktır.) [Buhari] (İmanın temeli, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.) [Ebu Davud]
Hadis-i şerifte " Üç şey var ki; kimde bulunursa imanın tadını bulur: Allah ve Resulü ona, her şeyden daha sevgili olmak. Bir kimseyi hiçbir şey için değil; Allah için sevmek. Ateşe atılmaktan korkup tiksindiği kadar; imandan küfre dönmekten tiksinip korkmak" Şu halde her müminin imanı, Peygamber efendimize olan sevgi ve muhabbeti kadardır. O’nu çok sevene ne mutlu. Çünkü O:"Kim beni severse cennette benimle beraberdir"der. " Kişi sevdiğiyle beraber hasrolunur" buyuranda odur. Peygamber efendimizi sevmenin alametleri: Her hali ve hareketlerinde onun sünnetine uymak, edebiyle edeplenmek, O’nu çokça anmak, O’na kavuşmayı iştiyakla arzu ederek ölümden korkmamak, Efendimiz anıldığı zaman hürmet ve tazimde bulunmak, salâvatı şerife getirmek, Onun sevdiği her şeyi kayıtsız şartsız sevmek, Kur'an-ı Kerim'i çok sevmek, hükümlerine uymak, Kur'an ahlakı ile ahlaklanmaktır. Hadis-i şeriflerde, Ehl-i sünnet vel cemaat itikadında olmak ve salihleri sevip onlarla beraber olmaya çalışmak, onlardan ayrılmamak emrediliyor. Doğru yolda olmanın şartları vardır. Bunların bazılarını maddeler halinde bildirelim: 1- Tek hak din İslamiyet’tir. Bir ayet-i kerime meali şöyledir: (Allah indinde hak din ancak İslam’dır.) [Al-i İmran 19] Bir hadis-i şerif meali de şöyledir: (Cennete sadece Müslüman olan girer.) [Buhari, Müslim] 2- Hubb-i fillah ve buğd-i fillah üzere olmalı. Üç hadis-i şerif meali: (İnsan, dünyada kimi seviyorsa, ahirette onun yanında olacaktır.) [Buhari] (İmanın temeli, Allah için sevmek ve Allah için buğzetmektir.) [Ebu Davud]
3 Eylül 2017 Pazar
DÜNYAYA NİYE GELDİK
DÜNYAYA NİYE GELDİK
Dünya imtihan yeri diyor ayet ve hadislerde, ibadetler emirler sıralanıyor. Mükafat veya ceza cennet, cehennem bildiriliyor.
Ben neresindeyim diye düşünmelidir.
Allah'ın (c.c) iyi kulu çok bana, sana ihtiyacı yok, seçim serbest, iyi kul olacaksan ispatla deniliyor, çıkar için iyi yalvar malıdır.
İstemeden bir şey olmaz. Burada hazine var, kazda paylaşalım deseler, küreği alan koşar. Allah (c.c) cennetini vaat ediyor, yakuttan saraylar vaat ediyor, düşündüğün anda önünde olur istediğin diyor.
Neden uyuşuk duruluyor. Bu dünyada en lüks ev isteniyor, çok evde bunun kavgası var. Öleceğimizi, gömüleceğimizi de biliyoruz, görüyoruz.
Haydi hep birlikte abdest alıp seccadeyi serelim, sadık Dostumuzun huzuruna duralım, İnşaallah
Dünya imtihan yeri diyor ayet ve hadislerde, ibadetler emirler sıralanıyor. Mükafat veya ceza cennet, cehennem bildiriliyor.
Ben neresindeyim diye düşünmelidir.
Allah'ın (c.c) iyi kulu çok bana, sana ihtiyacı yok, seçim serbest, iyi kul olacaksan ispatla deniliyor, çıkar için iyi yalvar malıdır.
İstemeden bir şey olmaz. Burada hazine var, kazda paylaşalım deseler, küreği alan koşar. Allah (c.c) cennetini vaat ediyor, yakuttan saraylar vaat ediyor, düşündüğün anda önünde olur istediğin diyor.
Neden uyuşuk duruluyor. Bu dünyada en lüks ev isteniyor, çok evde bunun kavgası var. Öleceğimizi, gömüleceğimizi de biliyoruz, görüyoruz.
Haydi hep birlikte abdest alıp seccadeyi serelim, sadık Dostumuzun huzuruna duralım, İnşaallah
2 Eylül 2017 Cumartesi
PEYGAMBERİMİZ SAV HÜRMETİNE
PEYGAMBERİMİZ ( SAV ) HÜRMETİNE
ALLAH ( c.c ) Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, "ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet" diye dua etti. Allahü Teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği halde diğer insanların duyması için] “Ya Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, "Arşta "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resulullah" yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün" dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.” Buyurmuştur. "(Ey Muhammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" ( Enbiya 17 ) "Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik" ( Sebe 28 ) Kur’ânın ifadesiyle Hz. İsa onun gelişini şöyle müjdeliyordu: “Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Ben size Allahın elçisiyim, benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak geldim", demişti. ( Saf 6 ) Kurânı Kerimden önce gelen bütün kutsal kitaplarda, Peygamber Efendimizin geleceğinden ve özelliklerinden söz edilmiştir. İncil, Tevrat ve Zebur değiştirildikleri halde Peygamberimizin geleceğini müjdeleyen ayetleri değiştirmemişler, hepsi kendilerden geleceğini zannetmişler. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup bile bile gerçeği gizlerler. ( Bakara 146 ) Allah Teâlânın, insanlığa gönderdiği en son rahmet elçisi ve hidayet öncüsü Hz. Muhammed (s.a.v)'in Allah katından getirdiği ilahî davetini ve onun örnek ahlâkını anlamak, anlatmak, ona duyulan engin sevgiyi gönüllere yerleştirmek, topluma aktarmak maksadıyla yıllardır Müslümanlar, çalışmaktadır, kıyamete kadarda çalışacaklardır. Günler, ne günlerdi yâ Muhammed Çağlar ne çağlardı Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı ( Arif Nihat Asya ) Milli Şairimiz Mehmet Akif de, Peygamber Efendimizin gelişini, bütün insanlığın beklediğini şu mısraları ile anlatır: On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lâkin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler Kaç bin senedir, hâlbuki bekleşmedelerdi!
ALLAH ( c.c ) Âdem aleyhisselam Cennetten çıkarılınca, "ya Rabbi, Muhammed aleyhisselamın hürmetine beni affet" diye dua etti. Allahü Teâlâ ise, [ne cevap vereceğini bildiği halde diğer insanların duyması için] “Ya Âdem, onu henüz yaratmadım. Nereden bildin?” buyurdu. Âdem aleyhisselam da, "Arşta "Lâ ilâhe illallah, Muhammedün Resulullah" yazılı olduğunu gördüm. Anladım ki, şerefli isminin yanına ancak en çok sevdiğinin, en şerefli olanın ismini layık görürsün" dedi. Allahü teâlâ buyurdu ki: “Ya Âdem doğru söyledin. O bana insanların en sevgilisidir. Onun hürmetine dua ettiğin için seni affettim. Eğer Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.” Buyurmuştur. "(Ey Muhammed!) Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik" ( Enbiya 17 ) "Biz seni ancak bütün insanlara müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik" ( Sebe 28 ) Kur’ânın ifadesiyle Hz. İsa onun gelişini şöyle müjdeliyordu: “Hatırla ki, Meryem oğlu İsa: "Ey İsrailoğulları! Ben size Allahın elçisiyim, benden önce gelen Tevratı doğrulayıcı ve benden sonra gelecek, Ahmed adında bir Peygamberi de müjdeleyici olarak geldim", demişti. ( Saf 6 ) Kurânı Kerimden önce gelen bütün kutsal kitaplarda, Peygamber Efendimizin geleceğinden ve özelliklerinden söz edilmiştir. İncil, Tevrat ve Zebur değiştirildikleri halde Peygamberimizin geleceğini müjdeleyen ayetleri değiştirmemişler, hepsi kendilerden geleceğini zannetmişler. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir grup bile bile gerçeği gizlerler. ( Bakara 146 ) Allah Teâlânın, insanlığa gönderdiği en son rahmet elçisi ve hidayet öncüsü Hz. Muhammed (s.a.v)'in Allah katından getirdiği ilahî davetini ve onun örnek ahlâkını anlamak, anlatmak, ona duyulan engin sevgiyi gönüllere yerleştirmek, topluma aktarmak maksadıyla yıllardır Müslümanlar, çalışmaktadır, kıyamete kadarda çalışacaklardır. Günler, ne günlerdi yâ Muhammed Çağlar ne çağlardı Daha dünyaya gelmeden Müminlerin vardı ( Arif Nihat Asya ) Milli Şairimiz Mehmet Akif de, Peygamber Efendimizin gelişini, bütün insanlığın beklediğini şu mısraları ile anlatır: On dört asır evvel, yine bir böyle geceydi, Kumdan, ayın on dördü, bir öksüz çıkıverdi! Lâkin o ne hüsrandı ki hissetmedi gözler Kaç bin senedir, hâlbuki bekleşmedelerdi!
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)