🌸🌱RECEB-İ ŞERİF AYINDA 🌱🌸
👉👉HER GÜN 3 er OKUYORUZ
Kelime-i Şahadet Getirmenin Faydaları
Kelime-i şahadet ‘’eşhedü en la ilahe illALLAH ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resulüh.’’ demektir. Şehadeti söylemenin 130 kadar faydası vardır. Bunlardan 30 tanesi şunlardır:
Dünyada olan 5 fayda
1- Adı güzel çağrılır
2- İslamın emir ve yasakları kendisine farz olur.
3- Cezadan ve aşağılanmaktan kurtulur.
4- ALLAHü azim-üş-şan, ondan razı olur.
5- Cümle müminler ona muhabbet eder.
Ölürken olan 5 fayda
1- Azrail aleyhisselam ona güzel suretle gelir.
2- Yağdan kıl çeker gibi ruhunu alır.
3- Cennet kokuları gelir.
4- Müjdeci melekler gelir
5- Merhaba yâ mümin! Sen cennetliksin denir.
Kabirde olan 5 fayda
1- Kabri geniş olur.
2- Münker ve Nekir güzel suretle gelir.
3- Bir melek ona bilmediğini talim eder( öğretir )
4- ALLAHü azim-üş-şan bilmediğini hatırına getirir.
5- Cennetteki makamı görünür.
Arasat’ta olan 5 fayda
1- Sual ve hesabı kolay olur.
2- Kitabı sağından verilir.
3- Mizanda sevabı ağır gelir.
4- Arş’ın altında gölgelenir.
5- Sıratı yıldırım gibi geçer.
Cehennemde olan 5 fayda
1- Cehenneme girerse, Cehennem ehli gibi gözleri gök olmaz.
2- Şeytanı ile çatışmaz.
3- Ellerine ateşten kelepçe, boynuna zincir vurulmaz.
4- Hamim suyundan içirilmez.
5- Ebedi cehennemde kalmaz.
Cennette olan 5 fayda
1- Cümle melekler ona selam verir.
2- Sıdıklar ile refik olur.
3- Ebedi cennette kalır.
4- ALLAHü teala ondan razı olur.
5- ALLAHü tealanın cemalini görür.
Kelime-i Şahadet ve Faziletleri :
İSLAMIN İLK ŞARTI: ŞAHADET
lslam'm ilk esası, müslüman olmak için söylenmesi mecburi olan Kelime-i Tevhid veya Kelime-i Şahadettir.
Kelime-i Şahadet: "Eşhedü en la ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhu ve Resuluhu" cümlesidir. bu cümle "Ben şahadet ederim ki Allah'dan başka ilah yoktur ve ben şehadet ederim ki Hz. Muhammed O'nun kulu ve Resulüdür." manasına gelir.
30 Mart 2018 Cuma
27 Mart 2018 Salı
SÜNNETLER DEKİ SAĞLIK
BUNLARI BİLİYOR MUYDUNUZ?
Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini…
Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını…
Yemek yerken yemeğin ortasında su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindiri lmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine katkıda bulunduğunu ve midede doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu…
Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu...
Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına neden olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğ ini…
Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini...
Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğünü önlediğini ve savunma mekanizmasını güçlendirdiğini…
Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona neden olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (örneğin: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (örneğin: teheccüd namazı kılmanın) vazodila tasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini• Bütün bunların, 1400 sene evvel Peygamber efendimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu...BİLİYOR MUYDUNUZ
Yemeğe tuz ile başlanırsa beyin tarafından gönderilen bir uyarı sayesinde, midede mukus denilen sindirimi kolaylaştırıcı bir tabaka oluşturduğunu ve midenin sindirime hazırlıksız yakalanmasını önlediğini…
Yemek yerken yerde oturarak sol ayağı katlayıp sağ ayağı karna çekerek oturulup yenildiğinde, su ile doldurulmuş balon şeklinde olan midenin çıkış kısmını kapatarak yenilen gıdanın tam sindirilmeden bağırsaklara kaçmasını önleyeceğini ve mide dolunca da doygunluk hissi vererek çok fazla yemeden kalkılacağını…
Yemek yerken yemeğin ortasında su içildiğinde içilen suyun yenilen gıdaların sindiri lmesine, gerekli vitaminlerin emilmesine katkıda bulunduğunu ve midede doygunluk hissi vererek az yemeye vesile olduğunu…
Oturularak ve en az 3 yudumda içilen su, dil ve ağız bölgesinde daha fazla duraksadığından tükürük bezleri için gerekli olan suyun emilimini artırıp anti bakteriyel ve antioksidan etkiye sahip tükürüğün salgılanmasını artırarak ağız ve diş sağlığına katkıda bulunduğunu...
Uyurken sağ yana dönüp yatıldığında solda olan kalbimizin daha rahat çalışmasına neden olarak, kalbi yormadan dinlenmiş bir vaziyette kalkılabileceğ ini…
Tuvalete girerken sol ayakla ilk adım atıldığında kaygan olan zeminde ayağın kayması durumunda sola göre daha güçlü olan sağ ayağın düşmeyi engelleyerek vücudu dengelediğini...
Banyo yaptıktan sonra ayaklara soğuk su dökmenin kan dolaşımını hızlandırıp sıcak sudan dolayı genleşmiş olan damarların içindeki kanın aktivasyonunu artırarak tansiyon düşüklüğünü önlediğini ve savunma mekanizmasını güçlendirdiğini…
Kesintisiz uyunan uzun gece uykularının, damarlarda vazodilatasyona neden olduğunu, uyku ortalarında kalkıp el yüz yıkamak (örneğin: abdest almak) az yorucu egzersizler yapmanın (örneğin: teheccüd namazı kılmanın) vazodila tasyonu engellediğini ve daha zinde kalkılabileceğini• Bütün bunların, 1400 sene evvel Peygamber efendimiz Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'in yaptığı ve ümmeti için de tavsiye ettiği sünnet-i seniyyeler olduğunu...BİLİYOR MUYDUNUZ
26 Mart 2018 Pazartesi
VAKTİNDE KILINMAYAN NAMAZ VE KAZASI
Kaza namazı varmıdır kaza namazının delili nedir?
Kur’an’da vaktinde kılınamayan namazların kaza edilmesi ile ilgili olarak açık bir ifade bulunmamakla birlikte, Hz. Peygamber (s.a.s.) vaktinde kılamadığı namazları kaza etmiş ve ashabına da bunu tavsiye etmiştir.
Resûl-i Ekrem (s.a.s.), “Kim namazı unutursa veya uyuyup kalırsa hatırlayınca onu kılsın. Onun keffâreti ancak budur.” (Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 37; Müslim, Mesâcid, 315) buyurmuştur. Yine Hz. Peygamber (s.a.s.), Hendek savaşı sırasında harbin şiddetlenmesi nedeniyle ikindi namazını kılamamışlar; bunun üzerine “Bizi ikindi namazından alıkoydular. Allah da onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun.” diye beddua etmiş ve ikindi namazını akşam ile yatsı arasında kaza etmiştir (Müslim, Mesâcid, 205). Ayrıca Hayber Fethinden dönerken, bir yerde konakladıklarında uyuyakalmışlar ve vaktinde kılamadıkları sabah namazını güneş doğduktan sonra kaza etmişlerdir (Müslim, Mesâcid, 309).
Beş vakit namazın farzı ve vitir namazı kaza edilir. Kazaya kalan sabah namazı, o günün öğle vaktinden önce kaza edilecekse sünneti de kaza edilir. Ayrıca öğle namazının dört rekâtlık ilk sünneti de vakit çıkmadıkça öğlenin farzından sonra kılınır. Öte yandan geçmiş namazlar, kazaya nasıl kaldıysa öyle kılınırlar, yani seferî olarak kaldıysa seferî, mukim olarak kaldıysa mukim gibi kaza edilir (Mevsilî, el-İhtiyâr, I, 220).
Unutma ve uyuma gibi bir mazeret olmaksızın, kasıtlı olarak terk edilen namazların kazası ile ilgili herhangi bir hadis bulunmamaktadır. Fakat bu kasıtlı olarak terk edilen namazların kazasının gerekmediği anlamına gelmez. Zira, Ramazan’da kasıtlı olarak cinsel ilişkiye girerek orucunu bozan kimseye Resûl-i Ekrem’in (s.a.s.) hem keffâreti hem de o günkü orucun kazasını emretmesi (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 382), bir farz ibadetin kasıtlı olarak terk edilmesi durumunda da kazasının gerektiğine delildir. Öte yandan Hz. Peygamberin (s.a.s.) bir mazerete dayalı olarak vaktinde kılamadığı namazları kaza etmesi ve sahabeye de bu yönde emir buyurması dikkate alınacak olursa, mazeretsiz olarak terk edilen namazların kaza edilmesinin öncelikle gerekli olacağı sonucuna ulaşılır (Nevevî, el-Mecmû’, III, 68).
Kur’an’da vaktinde kılınamayan namazların kaza edilmesi ile ilgili olarak açık bir ifade bulunmamakla birlikte, Hz. Peygamber (s.a.s.) vaktinde kılamadığı namazları kaza etmiş ve ashabına da bunu tavsiye etmiştir.
Resûl-i Ekrem (s.a.s.), “Kim namazı unutursa veya uyuyup kalırsa hatırlayınca onu kılsın. Onun keffâreti ancak budur.” (Buhârî, Mevâkîtü’s-Salât, 37; Müslim, Mesâcid, 315) buyurmuştur. Yine Hz. Peygamber (s.a.s.), Hendek savaşı sırasında harbin şiddetlenmesi nedeniyle ikindi namazını kılamamışlar; bunun üzerine “Bizi ikindi namazından alıkoydular. Allah da onların evlerini ve kabirlerini ateşle doldursun.” diye beddua etmiş ve ikindi namazını akşam ile yatsı arasında kaza etmiştir (Müslim, Mesâcid, 205). Ayrıca Hayber Fethinden dönerken, bir yerde konakladıklarında uyuyakalmışlar ve vaktinde kılamadıkları sabah namazını güneş doğduktan sonra kaza etmişlerdir (Müslim, Mesâcid, 309).
Beş vakit namazın farzı ve vitir namazı kaza edilir. Kazaya kalan sabah namazı, o günün öğle vaktinden önce kaza edilecekse sünneti de kaza edilir. Ayrıca öğle namazının dört rekâtlık ilk sünneti de vakit çıkmadıkça öğlenin farzından sonra kılınır. Öte yandan geçmiş namazlar, kazaya nasıl kaldıysa öyle kılınırlar, yani seferî olarak kaldıysa seferî, mukim olarak kaldıysa mukim gibi kaza edilir (Mevsilî, el-İhtiyâr, I, 220).
Unutma ve uyuma gibi bir mazeret olmaksızın, kasıtlı olarak terk edilen namazların kazası ile ilgili herhangi bir hadis bulunmamaktadır. Fakat bu kasıtlı olarak terk edilen namazların kazasının gerekmediği anlamına gelmez. Zira, Ramazan’da kasıtlı olarak cinsel ilişkiye girerek orucunu bozan kimseye Resûl-i Ekrem’in (s.a.s.) hem keffâreti hem de o günkü orucun kazasını emretmesi (Beyhakî, es-Sünenü’l-kübrâ, IV, 382), bir farz ibadetin kasıtlı olarak terk edilmesi durumunda da kazasının gerektiğine delildir. Öte yandan Hz. Peygamberin (s.a.s.) bir mazerete dayalı olarak vaktinde kılamadığı namazları kaza etmesi ve sahabeye de bu yönde emir buyurması dikkate alınacak olursa, mazeretsiz olarak terk edilen namazların kaza edilmesinin öncelikle gerekli olacağı sonucuna ulaşılır (Nevevî, el-Mecmû’, III, 68).
25 Mart 2018 Pazar
AYETEL KÜRSİ OKUMAK
"Yatarken Ayetel Kürsi okumayanı, biz akıllıdan saymazdık" HZ ÖMER.
Ayete'l- Kürsi, rivâyete göre "Kırk bin" Melâike ile nâzil olmuştur. Hâssa ve esrârına da nihâyet yoktur. Bazılarını naklediyoruz.
1 - Harflerin adedi olan (170) kere ne için okunsa, tesirini gösterir.
2 - Kelimelerin adedi olan (40) defa okunduğunda, rızk, mal, sıhhat ve gayret sahibi olunur.
3 - Durakların adedi olan (7) kere Cum'a günü okuyanın duâsı kabul olunur.
4 - Gece yarısında (225) kere okuyanın dinî ve dünyevî bütün müşkülleri hallolur, düşmanlarına galip gelir, maksadına erer.
5 - Okuyan kimse gündüz okuduysa gündüz, gece okuduysa gece şeytanın şerrinden emin olur.
6 - Bir kimse (3) defa okuyup ta yüzüne sürse, hasedcilerin hasedinden ve bütün şerlilerin şerlerinden emin olur.
7- Abdest aldıktan sonra okumayı itiyat haline getirenlerin rûhunu Allah Teâlâ kabzeder.
8- Yatarken okuyanlar, her türlü şerden ve tehlikeden emin olur.
9- Namazdan sonra okuyanların günahları kefâret olunur.
10- Bir gazap esnasında okuyanların gazabı diner.
11- Evham, vesvese, korku, heyecan için (7) kere okunsa şifa verir.
12- Cin çarpmış insana (70) kere okunsa, gâyet tesir eder ve şifa bahşeder
Ayete'l- Kürsi, rivâyete göre "Kırk bin" Melâike ile nâzil olmuştur. Hâssa ve esrârına da nihâyet yoktur. Bazılarını naklediyoruz.
1 - Harflerin adedi olan (170) kere ne için okunsa, tesirini gösterir.
2 - Kelimelerin adedi olan (40) defa okunduğunda, rızk, mal, sıhhat ve gayret sahibi olunur.
3 - Durakların adedi olan (7) kere Cum'a günü okuyanın duâsı kabul olunur.
4 - Gece yarısında (225) kere okuyanın dinî ve dünyevî bütün müşkülleri hallolur, düşmanlarına galip gelir, maksadına erer.
5 - Okuyan kimse gündüz okuduysa gündüz, gece okuduysa gece şeytanın şerrinden emin olur.
6 - Bir kimse (3) defa okuyup ta yüzüne sürse, hasedcilerin hasedinden ve bütün şerlilerin şerlerinden emin olur.
7- Abdest aldıktan sonra okumayı itiyat haline getirenlerin rûhunu Allah Teâlâ kabzeder.
8- Yatarken okuyanlar, her türlü şerden ve tehlikeden emin olur.
9- Namazdan sonra okuyanların günahları kefâret olunur.
10- Bir gazap esnasında okuyanların gazabı diner.
11- Evham, vesvese, korku, heyecan için (7) kere okunsa şifa verir.
12- Cin çarpmış insana (70) kere okunsa, gâyet tesir eder ve şifa bahşeder
23 Mart 2018 Cuma
HAYVANLAR CENNETE GİDERMİ
Hayvanların ahiretteki durumları: “Yerde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; onlar da sizin gibi bir ümmet olmasınlar. Biz, kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra onlar Rablerine toplanırlar.” (En’am, 38) "Vahşi hayvanlar bir araya toplandığı zaman." (Tekvir, 5) İbn-i Abbas (ra) derki: “Her şey Rabbinin huzurunda toplanır.” (İbn-i Kesir) Ayetlerden ve hadisten de anlaşıldığı gibi insanlar ve cinler gibi hayvanlarda kıyamet günü sûr üflendiğinde haşr olup Rabblerinin huzurunda toplanacaklardır.
Hükümleri verildikten sonra Allah (c.c) “ toprak olun” diyecek,
O zaman kâfir: “Keşke ben toprak olsaydım, diyecektir.” (Nebe, 40)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bazı hususi hayvanların cesetleriyle beraber cennette olacaklarını dile getirirken, bununla beraber bütün hayvanların ruhlarının da baki kalacağını söylemiştir: “Evet, ebedînin sâdık dostu ebedî kalacak ve bâkînin âyine-i zîşuuru bâki olmak lâzım gelir. Hayvanların ruhları bâkî kalacağını ve Hüdhüd-ü Süleymânî (as) ve Nemli ve Naka-i Sâlih (as) ve Kelb- Ashab-ı Kehf gibi bazı efrad-ı mahsusa hem ruhu, hem cesediyle bâkî âleme gideceği ve her bir nev’in ara sıra istimal edeceği bir tek cesedi bulunacağı rivayat-ı sahihadan anlaşılmakla beraber, hikmet ve hakikat, hem rahmet ve rububiyet öyle iktiza ederler.” (Şualar) Cesetleriyle beraber cennette olacak hayvanlar: 1. İbrahim Aleyhisselâmın buzağısı. 2. İsmail Aleyhisselâmın yerine kesilen koç. 3. Salih Aleyhisselâmın bir mucizesi olan deve. 4. Yunus Aleyhisselâmı yutan balık. 5. Musa Aleyhisselâmın ineği. 6. Uzeyir Aleyhisselâmın merkebi. 7. Süleyman Aleyhisselâmın karıncası. 8. Belkıs’in hüdhüd kuşu. 9. Ashab-ı Kehf’in Kıtmir isimli köpeği. 10. Peygamberimizin Kasva isimli devesi. (Mişkâtü’l-Envar, Dürretü'n-Nâsih)
Hükümleri verildikten sonra Allah (c.c) “ toprak olun” diyecek,
O zaman kâfir: “Keşke ben toprak olsaydım, diyecektir.” (Nebe, 40)
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri de bazı hususi hayvanların cesetleriyle beraber cennette olacaklarını dile getirirken, bununla beraber bütün hayvanların ruhlarının da baki kalacağını söylemiştir: “Evet, ebedînin sâdık dostu ebedî kalacak ve bâkînin âyine-i zîşuuru bâki olmak lâzım gelir. Hayvanların ruhları bâkî kalacağını ve Hüdhüd-ü Süleymânî (as) ve Nemli ve Naka-i Sâlih (as) ve Kelb- Ashab-ı Kehf gibi bazı efrad-ı mahsusa hem ruhu, hem cesediyle bâkî âleme gideceği ve her bir nev’in ara sıra istimal edeceği bir tek cesedi bulunacağı rivayat-ı sahihadan anlaşılmakla beraber, hikmet ve hakikat, hem rahmet ve rububiyet öyle iktiza ederler.” (Şualar) Cesetleriyle beraber cennette olacak hayvanlar: 1. İbrahim Aleyhisselâmın buzağısı. 2. İsmail Aleyhisselâmın yerine kesilen koç. 3. Salih Aleyhisselâmın bir mucizesi olan deve. 4. Yunus Aleyhisselâmı yutan balık. 5. Musa Aleyhisselâmın ineği. 6. Uzeyir Aleyhisselâmın merkebi. 7. Süleyman Aleyhisselâmın karıncası. 8. Belkıs’in hüdhüd kuşu. 9. Ashab-ı Kehf’in Kıtmir isimli köpeği. 10. Peygamberimizin Kasva isimli devesi. (Mişkâtü’l-Envar, Dürretü'n-Nâsih)
KUŞLUK NAMAZI SEVABI
Günde 2 rekat kuşluk namazı kılan, doğduğu günkü gibi günahsız olur.) [Ebu Ya’la]
(İki rekat kuşluk namazı kılan gafillerden olmaz. Dört rekat kılan, abidlerden olur. Altı rekat kılarsa, bu namaz o gün ona kâfi gelir. Sekiz rekat kılan, masivayı terk edip itaat eden kullardan yazılır. On iki rekat kılan da Cennette özel bir köşke kavuşur.) [Taberani]
(Cennetin bir Duha kapısı vardır. Bu kapıdan ancak kuşluk namazı kılanlar girer.) [Taberani]
(İki rekat kuşluk namazı, kabul olunmuş bir hac ve umreye bedeldir.) [Ebuşşeyh]
Peygamber efendimizin, düşman üstüne gönderdiği askerler, kısa zamanda zafer kazanıp bol ganimet ile evlerine döndüler. Bu askerlere gıpta edenleri görünce buyurdu ki:
(Size bunlardan daha kısa süren, daha çok ganimet getiren ve daha tez eve döndüren cihad yolunu göstereyim. Kuşluk namazı için camiye giden, daha az savaşmış, daha çok ganimet almış ve daha tez evine dönmüş olur.) [İ. Ahmed]
(İki rekat kuşluk namazı kılan gafillerden olmaz. Dört rekat kılan, abidlerden olur. Altı rekat kılarsa, bu namaz o gün ona kâfi gelir. Sekiz rekat kılan, masivayı terk edip itaat eden kullardan yazılır. On iki rekat kılan da Cennette özel bir köşke kavuşur.) [Taberani]
(Cennetin bir Duha kapısı vardır. Bu kapıdan ancak kuşluk namazı kılanlar girer.) [Taberani]
(İki rekat kuşluk namazı, kabul olunmuş bir hac ve umreye bedeldir.) [Ebuşşeyh]
Peygamber efendimizin, düşman üstüne gönderdiği askerler, kısa zamanda zafer kazanıp bol ganimet ile evlerine döndüler. Bu askerlere gıpta edenleri görünce buyurdu ki:
(Size bunlardan daha kısa süren, daha çok ganimet getiren ve daha tez eve döndüren cihad yolunu göstereyim. Kuşluk namazı için camiye giden, daha az savaşmış, daha çok ganimet almış ve daha tez evine dönmüş olur.) [İ. Ahmed]
19 Mart 2018 Pazartesi
YAŞLI ÇOCUKLAR
YAŞLI ÇOCUKLAR
Doğan her insan ömrü uzun ise mutlaka ihtiyarlar. Önümüzde bir ihtiyar var ise yavaş gidiyor diye kızarız, sesli yada içimizden, konuşuruz anlamıyorlar diye kızarız, ne yapsalar ters gelir bize, dayanamayız. Bizi anlamıyorlar deriz de bizim onları hiç anlamadığımızı bilmeyiz.
Evet yaşlanınca çocuk hükmüne geçerler, onlar yaşlı çocuklar. Etrafımızda yaşlı var ise görünce hatırını sormalı, ihtiyacı var mı, sağlığı nasıl, evinde yemeği var mı, ilgilenmelidir.
Sahipsiz yaşlılar, evlerinde sessiz ölüyor, kokusu mahalleyi kaplayınca haberimiz oluyor. Devletin bakana ve yaşlıya bağladığı aylık hürmetine, sokağa atılmaktan kurtuldu; sahte de olsa bir sevgi görmeye başladılar.
Çocuğu ikna edebiliriz de yaşlıyı ikna edemeyiz, dediklerini derler, onların dediklerini yapmak zorundayız. Bir zararı olmaz, faydası dua olur, yaşlı bilmese de Allah (c.c) biliyor, mükafatı verecek olan Allah (c.c) dir.
Allah için hizmet etmek lazım, insanları memnun etmek için yaparsak, asla memnun olmazlar, çok üzülürüz. Sevabı Allah (c.c) vereceğini düşünmek karşılık beklemeden yapmamıza neden olur. Hem bizi mutlu eder, hem karşıyı mutlu eder.
Peygamberimiz sav; Yaşlılarımıza hürmet ve ikram, Allah'ü Tealaya saygıdandır. (Buhari)
Doğan her insan ömrü uzun ise mutlaka ihtiyarlar. Önümüzde bir ihtiyar var ise yavaş gidiyor diye kızarız, sesli yada içimizden, konuşuruz anlamıyorlar diye kızarız, ne yapsalar ters gelir bize, dayanamayız. Bizi anlamıyorlar deriz de bizim onları hiç anlamadığımızı bilmeyiz.
Evet yaşlanınca çocuk hükmüne geçerler, onlar yaşlı çocuklar. Etrafımızda yaşlı var ise görünce hatırını sormalı, ihtiyacı var mı, sağlığı nasıl, evinde yemeği var mı, ilgilenmelidir.
Sahipsiz yaşlılar, evlerinde sessiz ölüyor, kokusu mahalleyi kaplayınca haberimiz oluyor. Devletin bakana ve yaşlıya bağladığı aylık hürmetine, sokağa atılmaktan kurtuldu; sahte de olsa bir sevgi görmeye başladılar.
Çocuğu ikna edebiliriz de yaşlıyı ikna edemeyiz, dediklerini derler, onların dediklerini yapmak zorundayız. Bir zararı olmaz, faydası dua olur, yaşlı bilmese de Allah (c.c) biliyor, mükafatı verecek olan Allah (c.c) dir.
Allah için hizmet etmek lazım, insanları memnun etmek için yaparsak, asla memnun olmazlar, çok üzülürüz. Sevabı Allah (c.c) vereceğini düşünmek karşılık beklemeden yapmamıza neden olur. Hem bizi mutlu eder, hem karşıyı mutlu eder.
Peygamberimiz sav; Yaşlılarımıza hürmet ve ikram, Allah'ü Tealaya saygıdandır. (Buhari)
DUA İSTERKEN DİKKAT ETMEK
DUA İSTERKEN DİKKAT EDİLECEKLER
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“(Rasûlüm!) De ki: Sizin kulluk, dua ve yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! (Ne kıymetiniz var!)…” (Furkan, 77)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“Bir mü’minin diğer bir mü’mine gıyabında duasından daha çabuk kabul edilen hiçbir dua yoktur.” (Tirmizî, Birr, 50)
İnsanlar duası kabul olacağı zannını taşıdıkları kimselerden dua talebinde bulunurlar. Hâlbuki duanın kabulünü temin eden asıl sebep, ihlâs ve samimiyettir. Bu demektir ki, bir günahkârın dahi, mü’min kardeşi için samimi olarak yürekten yapacağı bir dua, Allah katındaki mevki kendisinden üstün zannedilen bir başkasının gönülsüz duasından daha hayırlıdır.
Gerçekten bir kul, günahkâr bile olsa, bu hal, Cenâb-ı Hakk’ın onu terk etmiş olduğu manasına gelmez. Bu sebeple bir şahsın, kimin duası hürmetine muradına nail olacağını, yalnız Allah Teâlâ bilir.
Bu sebeple, kim olursa olsun, Allah’ın kullarından birinin kalbi dualarını alabilmekte ki değeri idrak etmelidir.
İnsanlara yalvarma şeklinde dua istemek, Duayı; Allah (c.c) kabul ettiğini unutmak manasına gelir.
Mazlum ve gönlü kırık mü’minlerin duasını almak kadar, onların beddualarından sakınmak da aynı derecede mühim bir meseledir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“(Rasûlüm!) De ki: Sizin kulluk, dua ve yalvarmanız olmasa, Rabbim size ne diye değer versin! (Ne kıymetiniz var!)…” (Furkan, 77)
Rasûlullah (sav) buyuruyor:
“Bir mü’minin diğer bir mü’mine gıyabında duasından daha çabuk kabul edilen hiçbir dua yoktur.” (Tirmizî, Birr, 50)
İnsanlar duası kabul olacağı zannını taşıdıkları kimselerden dua talebinde bulunurlar. Hâlbuki duanın kabulünü temin eden asıl sebep, ihlâs ve samimiyettir. Bu demektir ki, bir günahkârın dahi, mü’min kardeşi için samimi olarak yürekten yapacağı bir dua, Allah katındaki mevki kendisinden üstün zannedilen bir başkasının gönülsüz duasından daha hayırlıdır.
Gerçekten bir kul, günahkâr bile olsa, bu hal, Cenâb-ı Hakk’ın onu terk etmiş olduğu manasına gelmez. Bu sebeple bir şahsın, kimin duası hürmetine muradına nail olacağını, yalnız Allah Teâlâ bilir.
Bu sebeple, kim olursa olsun, Allah’ın kullarından birinin kalbi dualarını alabilmekte ki değeri idrak etmelidir.
İnsanlara yalvarma şeklinde dua istemek, Duayı; Allah (c.c) kabul ettiğini unutmak manasına gelir.
Mazlum ve gönlü kırık mü’minlerin duasını almak kadar, onların beddualarından sakınmak da aynı derecede mühim bir meseledir.
14 Mart 2018 Çarşamba
EŞLERİN ARASINI BULMAK
EŞLERİN ARASINI BULMAK RUM SURESİ 21. AYET " Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.( Rum suresi 21. Ayet )" Allah ( c.c ) eşler arasında sevgi ve merhamet olmasını istiyor. Buna göre eşler kendilere düşeni yapmalıdır. "Kadının cihadı, kocası ile iyi geçinmektir." [Taberani] Peygamberimiz ( sav ) kocası ile iyi geçinme yollarını arayan ve çabalayan kadının, savaş sevabı alacağını bildiriyor. Yani sabredenler aptal olduğu için değil, Allah (c.c ) mükafatı içindir. Erkeğinde bunu bilip bir gülümsemeyle ortamı yumuşatması gerekir. İki tarafta sürekli suç bulmamalı, kavga sebebi olmamalıdır. Sürekli suçlanan insan sevgi gösteremez. Tik haline gelinmemeli, "konuşması bile batar" durum olmamalı, orta kurallar bulunmalıdır. Büyüklere de çok iş düşüyor. Toplumumuzda iki taraf da kendi evladını koruyoruz diye, yuvalarının yıkılmasına sebep oluyorlar. Yangına adeta körükle gidiyorlar. İki tarafı da dinleyip bir orta yol bulunsa, gençlerde daha iyi davranırlar. Senin dediğin, benim dediğim olacak duygusu ağır basıyor, sorunlar büyüyor. Çocuk varsa onların geleceği düşünülmeli, birlikteliği yürütmeye çalışmalıdır. Yani artılar çok ise anlayışlı olmalıdır. NAHL SURESİ 80. AYET “ Allah, size evlerinizi sizin için bir huzur ve sükun yeri yaptı….” Evlerimizin güzelliğini kaybettikten sonra anlayanlardan olmayalım. Aile bozulursa toplum bozulur. Toplum bozulursa devlet çöker. Zoru başaranlara ne mutlu. ALLAH (C.C) YARDIMCIMIZ OLSUN
13 Mart 2018 Salı
ÇOCUĞUN SEVGİYİ ÖĞRENMESİ
ÇOCUĞUN SEVGİYİ ÖĞRENMESİ Çocuklarımızı büyütürken sevmesini öğrettiğimizi zannediyoruz. Çocuk için anne ve baba sevgisi önemli ama bu sevgi çıkar ilişkisine bağlı sevgidir. Yani bizim ona verebildiğimiz sevgi karşılıklı çıkar sevgisidir.
Çünkü çocuk küçüklüğünden beri anne ve babanın kendisine hizmet ettiğini görmüş. ilerde kendisine hizmet etmeyeni asla sevemez.
Şimdiki çocuklarımıza bakınca bunu çok iyi görüyoruz. Biz ona iyi sevgi vermiştik, çok sevmiş, her dediğini yapmıştık. niye böyle oldu.
Gerçek sevgi, karşılıksız sevgi; nene ve dede ve akraba sevgisidir. Çocuk onları büyük olduğu için sever, hizmet etmiyorlar. İşte karşılıksız sevmeyi böyle öğrenir.
Ailelere baktığımızda eşler ve aileleri arasındaki sürtüşme çocuklara yansıtılıyor, küçük beyinlere nefret etme öğretiliyor. Çocuk için anne ve baba iyi bir bakıcıdır. Onları üzen her konu çocukları üzer, Nefret besler, gerçek sevgiyi öğrenemez.
Yasak konulan nene ve dedeler kaybetmiyor, aileler kaybediyor, nefretle büyüyen çocuk kimseyi sevemez, faturası da aileye çıkar. Belli süre sonra etrafında anne ve babası, kardeşleri kalır, büyükler vefat eder.
Çocuk sevgisi istiyorsanız çabalamamız gerekir.
ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN
Çünkü çocuk küçüklüğünden beri anne ve babanın kendisine hizmet ettiğini görmüş. ilerde kendisine hizmet etmeyeni asla sevemez.
Şimdiki çocuklarımıza bakınca bunu çok iyi görüyoruz. Biz ona iyi sevgi vermiştik, çok sevmiş, her dediğini yapmıştık. niye böyle oldu.
Gerçek sevgi, karşılıksız sevgi; nene ve dede ve akraba sevgisidir. Çocuk onları büyük olduğu için sever, hizmet etmiyorlar. İşte karşılıksız sevmeyi böyle öğrenir.
Ailelere baktığımızda eşler ve aileleri arasındaki sürtüşme çocuklara yansıtılıyor, küçük beyinlere nefret etme öğretiliyor. Çocuk için anne ve baba iyi bir bakıcıdır. Onları üzen her konu çocukları üzer, Nefret besler, gerçek sevgiyi öğrenemez.
Yasak konulan nene ve dedeler kaybetmiyor, aileler kaybediyor, nefretle büyüyen çocuk kimseyi sevemez, faturası da aileye çıkar. Belli süre sonra etrafında anne ve babası, kardeşleri kalır, büyükler vefat eder.
Çocuk sevgisi istiyorsanız çabalamamız gerekir.
ALLAH YARDIMCIMIZ OLSUN
10 Mart 2018 Cumartesi
YALAN VE YALAN YEMİN
YALAN KONUŞMAK VE YALAN YERE YEMİN
Yalanın yasak olduğunu hepimiz biliyoruz ama yinede yalana başvuruyoruz. Eğer kendimize dikkat etmezsek yalan, yalanı getirir içinden çıkılmaz olur. Nasıl kurtuluruz diye düşünmekle sağlığımızda bozulur, yalancı olduğumuza mı yanalım, sinirlerimizin yıprandığına mı?
Dinimizde Allah ( c.c ) yasak koyarken hem huzurumuzu hemde sağlığımızı düşünmüştür.
Peygamberimiz ( sav ) hadislerinde şöyle buyurmuştur:
“ Yalandan sakının; çünkü o kötü ahlak ile beraberdir ve her ikisi de ateştedir.” ( Buhari, İbn Mace, Suyuti )
“ Konuştuğun konuda sana inanan bir kardeşine yalan söylemen büyük bir ihanettir.” ( Buhari, Ebu Davud, Ahmed )
“ Yalan rızkı azaltır.” ( Zebidi, İthaf )
Allah Resulü şöyle buyurdu:
“ Rüyamda bir adam geldi, bana kalk dedi. Bende onunla beraber kalktım, iki adamla karşılaştım. Biri ayakta duruyor diğeri oturuyordu. Ayakta duranın elinde mahmuz vardı. Onu oturanın bir yanağına geçirip omuz başına kadar çektiriyordu. Sonra diğer yanağına onu da omuz başına kadar çekiyordu. Bu sefer diğer taraf eski haline dönüyordu, iyileşiyordu. Beni kaldırana “ bu nedir” diye sordum.
Cevaben; Bu çok yalan konuşandır, kıyamete kadar kabrinde böyle azap olunacak dedi.” ( Buhari, Tabir )
“ İnsanları güldürmek için yalan şeyler konuşan kişiye yazıklar olsun! Yazıklar olsun ona! Yazıklar olsun ona!” ( Ebu Davud, Tirmizi, Zühd )
“ Her kim haksız olarak bir müslümanın malını almak için yalan yere yemin etse Allah’ın gazabına uğramış olarak huzuruna getirilir.” ( Buhari, Müslim, İbn Hibban )
NAHL SURESİ 105. AYETTE ALLAH ( C.C ); “ Allah’ın ayetlerine inanmayanlar ancak yalan uydururlar. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.”
Allah cümlemizden razı olsun. Amin
Yalanın yasak olduğunu hepimiz biliyoruz ama yinede yalana başvuruyoruz. Eğer kendimize dikkat etmezsek yalan, yalanı getirir içinden çıkılmaz olur. Nasıl kurtuluruz diye düşünmekle sağlığımızda bozulur, yalancı olduğumuza mı yanalım, sinirlerimizin yıprandığına mı?
Dinimizde Allah ( c.c ) yasak koyarken hem huzurumuzu hemde sağlığımızı düşünmüştür.
Peygamberimiz ( sav ) hadislerinde şöyle buyurmuştur:
“ Yalandan sakının; çünkü o kötü ahlak ile beraberdir ve her ikisi de ateştedir.” ( Buhari, İbn Mace, Suyuti )
“ Konuştuğun konuda sana inanan bir kardeşine yalan söylemen büyük bir ihanettir.” ( Buhari, Ebu Davud, Ahmed )
“ Yalan rızkı azaltır.” ( Zebidi, İthaf )
Allah Resulü şöyle buyurdu:
“ Rüyamda bir adam geldi, bana kalk dedi. Bende onunla beraber kalktım, iki adamla karşılaştım. Biri ayakta duruyor diğeri oturuyordu. Ayakta duranın elinde mahmuz vardı. Onu oturanın bir yanağına geçirip omuz başına kadar çektiriyordu. Sonra diğer yanağına onu da omuz başına kadar çekiyordu. Bu sefer diğer taraf eski haline dönüyordu, iyileşiyordu. Beni kaldırana “ bu nedir” diye sordum.
Cevaben; Bu çok yalan konuşandır, kıyamete kadar kabrinde böyle azap olunacak dedi.” ( Buhari, Tabir )
“ İnsanları güldürmek için yalan şeyler konuşan kişiye yazıklar olsun! Yazıklar olsun ona! Yazıklar olsun ona!” ( Ebu Davud, Tirmizi, Zühd )
“ Her kim haksız olarak bir müslümanın malını almak için yalan yere yemin etse Allah’ın gazabına uğramış olarak huzuruna getirilir.” ( Buhari, Müslim, İbn Hibban )
NAHL SURESİ 105. AYETTE ALLAH ( C.C ); “ Allah’ın ayetlerine inanmayanlar ancak yalan uydururlar. İşte onlar yalancıların ta kendileridir.”
Allah cümlemizden razı olsun. Amin
9 Mart 2018 Cuma
FESAT ÇIKARMAK
FESAT ÇIKARMAK İnsan nefsi serbest bırakılmış, iyi ve kötü her insanın içinde var. Hangisini kullanacağımıza kendimiz karar veriyoruz.
Elimizi istediğimiz gibi sallıyoruz, engel olan var mı, dilimizi istediğimiz gibi çeviriyoruz, yine engel olan yok. Nasıl oluyor da kaderimiz kötü oluyor. Allah (c.c)'yi suçluyoruz.
Önümüzde kötülük ve güzellik var, elimizi tutanda yok, Allah (c.c) "elinizi nereye uzatırsanız onu yaratırım" diyor. Ceza ve mükafatta belli, kim suçlu?
Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır." {Ra'd, 13 / 25}
Elimizi istediğimiz gibi sallıyoruz, engel olan var mı, dilimizi istediğimiz gibi çeviriyoruz, yine engel olan yok. Nasıl oluyor da kaderimiz kötü oluyor. Allah (c.c)'yi suçluyoruz.
Önümüzde kötülük ve güzellik var, elimizi tutanda yok, Allah (c.c) "elinizi nereye uzatırsanız onu yaratırım" diyor. Ceza ve mükafatta belli, kim suçlu?
Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilmesinden sonra bozanlar, Allah'ın korunmasını emrettiği şeyleri (akrabalık bağlarını) koparanlar ve yeryüzünde fesat çıkaranlar var ya; işte lânet onlara, yurdun kötüsü (cehennem) de onlaradır." {Ra'd, 13 / 25}
MEZARDA KURAN OKUMAK
ÖLÜ DEFNEDİLTİKTEN SONRA,KURAN OKUMAK.ONUN İÇİN İSTİGFAR ÇEKMEK VE BAĞIŞLANMASI İÇİN DUALAR ETMEK ÇOK İYİ OLUR İNŞALLAH... 1)) Ebû Abdullah veya Ebû Leylâ künyeleriyle de bilinen Ebû Amr Osman İbni Affân radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bir ölü defnedildikten sonra kabri başında durdu ve şöyle buyurdu: “Kardeşinizin bağışlanmasını isteyiniz ve Allah’tan ona başarılar dileyiniz. Çünkü o şu anda sorgulanmaktadır”.[1] 2)). Amr İbni’l–Âs radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir: “Beni kabrime defnettiğiniz zaman, bir deve kesip etini parçalayacak kadar mezarımın başında bekleyin ki, sizin varlığınızla yeni hayatıma alışma imkânı bulayım ve Rabbimin elçilerine vereceğim cevapları hazırlayayım.”[2]
[1] Ebû Dâvûd, Cenâiz 69. [2] Müslim, îmân 192.
[1] Ebû Dâvûd, Cenâiz 69. [2] Müslim, îmân 192.
4 Mart 2018 Pazar
NAMAZ SABIR DIR , MÜCEVHERDEN EVDİR
NAMAZ
Namaz Sabır Eğitimidir
Ey iman edenler! Sabırla ve namazla yardım dileyin! Şüphesiz bu huşû duyanlardan başkasına ağır gelir.(bakara:45).
Ey iman edenler!Sabırla ve namazla yardım dileyin! Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.(Bakara.153)
Sabır ederek ahirete pırlantadan ev parası biriktirelim, elin saraylarını seyrtemeyelim, inşaallah.
GÜZEL KILINAN NAMAZ
Namaz mü'mini ruhen yücelten,onu maddi,manevi kir ve paslardan arındırır.
Namaz mü'mini Allah katına yükseltip O'na kavuşturan bir mi'râcdır.
Namaz gönülleri ferahlatan,ruhları aydınlatan şifadır. Gerçek özgürlüğe kavuşturan ruhi inkılaptır.
Namaz fani ve fena olan şu dünyadan, ebedi olan ilahi aleme açılan bir penceredir.
Namaz ömür boyu, her türlü hal ve ortamda sürekli devam eden bir sabır eğitimidir.
Namaz günlük hayatın akışını beş durdurup Rabbine hesap vermesidir.
Namaz dua, zikir, tevbe, istiğfar, şükür, hamd, tesbih, t enzih gibi ögeleriyle Mü'mini manen eğiten ve olgunlaştıran bir ibadetler bütünüdür.
Namaz Sabır Eğitimidir
Ey iman edenler! Sabırla ve namazla yardım dileyin! Şüphesiz bu huşû duyanlardan başkasına ağır gelir.(bakara:45).
Ey iman edenler!Sabırla ve namazla yardım dileyin! Şüphesiz Allah sabredenlerle beraberdir.(Bakara.153)
Sabır ederek ahirete pırlantadan ev parası biriktirelim, elin saraylarını seyrtemeyelim, inşaallah.
GÜZEL KILINAN NAMAZ
Namaz mü'mini ruhen yücelten,onu maddi,manevi kir ve paslardan arındırır.
Namaz mü'mini Allah katına yükseltip O'na kavuşturan bir mi'râcdır.
Namaz gönülleri ferahlatan,ruhları aydınlatan şifadır. Gerçek özgürlüğe kavuşturan ruhi inkılaptır.
Namaz fani ve fena olan şu dünyadan, ebedi olan ilahi aleme açılan bir penceredir.
Namaz ömür boyu, her türlü hal ve ortamda sürekli devam eden bir sabır eğitimidir.
Namaz günlük hayatın akışını beş durdurup Rabbine hesap vermesidir.
Namaz dua, zikir, tevbe, istiğfar, şükür, hamd, tesbih, t enzih gibi ögeleriyle Mü'mini manen eğiten ve olgunlaştıran bir ibadetler bütünüdür.
3 Mart 2018 Cumartesi
SEVMEK BİR GÜN MÜ OLMALI
SEVMEK BİR GÜN MÜ? Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır. ( Rum 21 ) Rabbimiz eşler arasında sevgi, merhamet ve huzur olmasını istiyor. Senede bir gün para harcayarak mutluluk numarası yapmak değil, birileri para kazansın diye uydurdukları günlerde harcanan paralarla onlar zengin oluyor. Bizim de aileler sevgili bulayım diye dağılıyor. Kafirlerin ekmeğine yağ sürülüyor. Sevgilim yok diye insanların üzülüp bunalıma girmesi de cabası. Allah ( c.c ) yardımcımız olsun, doğru yolunu nasip edip, iman selameti versin. amin
ÖLÜM NE ZAMAN
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “(Onlar) kıyâmet gününü gördüklerinde (dünyada) sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.” (Nâziât, 46)
Rasûlullah (sav) buyuruyor: “Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadar su ile döndüğüne baksın!” (Müslim, Cennet, 55; Tirmizî, Zühd, 15; İbn-i Mâce, Zühd, 3; Ahmed, IV, 229)
Peygamber Efendimiz de dünya hayatının müddet, kıymet ve büyüklüğü hakkında şöyle bir kıyasta bulunmuştur: “Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadar su ile döndüğüne baksın!” (Müslim, Cennet, 55; Tirmizî, Zühd, 15; İbn-i Mâce, Zühd, 3; Ahmed, IV, 229) İşte sonsuzluk üzerinde bir sabun köpüğünden farksız bu kısa hayat içinde, ölümün, insanoğlunu, ne zaman ve nerede yakalayacağı derin bir meçhûldür. Zîra ölüm için bir sıra ve nöbet olmadığı gibi, herhangi bir sebep ve bahane de şart değildir. Her doğan canlı, o ân, ölüme hazır bir namzeddir. Âdeta her insan, ölecek yaştadır. Ondan kaçıp kurtulacak ne bir zaman, ne de bir mekân vardır. İnsanın ölüm karşısındaki çâresizliği âyet-i kerîmede şöyle tasvir edilmektedir: “Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır!.. Sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!..” (Nisâ, 78) Ölüm, bu kadar yakın ve herkes için muhakkak vâkî olacak bir hakîkat iken insanoğlunun, sanki bu dünyada ebedî kalacakmış gibi beyhûde meşgalelerle ömür sermâyesini tüketmesi ne acâyip bir hâldir?!. İnsanların bu gafletlerini Süfyân-ı Sevrî (ks) şöyle bir misâlle ifâde etmektedir: “Eğer bir yere toplanmış bir kalabalığa tellâl: “–Bugün akşama kadar yaşayacağım, diyen ayağa kalksın!” diye ilân etse, bir tek kişi ayağa kalkmaz. Şaşılacak şeydir ki, bu hakîkate rağmen, bütün halka: “–Her kim ölüme hazırlık yapmış ise, ayağa kalksın!” diye ilân edilse, yine bir tek kişi yerinden kalkamaz!…” İnsan, hiç düşünmez mi ki; ömrü boyunca sayısız kere ölümle yüz yüze gelmektedir. Yaşanan hastalıklar, beklenmeyen sürprizler, meydana gelen felâketler, hayatta her an mevcud olan, fakat insanın gaflet ve acziyeti sebebiyle çoğu kez habersiz olduğu nice hayatî tehlikeler, ölümle insan arasında ne ince bir perde bulunduğunu göstermiyor mu? (Osman Nûri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2006, Ay: Nisan)
Rasûlullah (sav) buyuruyor: “Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadar su ile döndüğüne baksın!” (Müslim, Cennet, 55; Tirmizî, Zühd, 15; İbn-i Mâce, Zühd, 3; Ahmed, IV, 229)
Peygamber Efendimiz de dünya hayatının müddet, kıymet ve büyüklüğü hakkında şöyle bir kıyasta bulunmuştur: “Âhirete göre dünya, sizden birinizin parmağını denize daldırmasına benzer. O kişi parmağının ne kadar su ile döndüğüne baksın!” (Müslim, Cennet, 55; Tirmizî, Zühd, 15; İbn-i Mâce, Zühd, 3; Ahmed, IV, 229) İşte sonsuzluk üzerinde bir sabun köpüğünden farksız bu kısa hayat içinde, ölümün, insanoğlunu, ne zaman ve nerede yakalayacağı derin bir meçhûldür. Zîra ölüm için bir sıra ve nöbet olmadığı gibi, herhangi bir sebep ve bahane de şart değildir. Her doğan canlı, o ân, ölüme hazır bir namzeddir. Âdeta her insan, ölecek yaştadır. Ondan kaçıp kurtulacak ne bir zaman, ne de bir mekân vardır. İnsanın ölüm karşısındaki çâresizliği âyet-i kerîmede şöyle tasvir edilmektedir: “Nerede olursanız olun, ölüm size ulaşır!.. Sarp ve sağlam kalelerde olsanız bile!..” (Nisâ, 78) Ölüm, bu kadar yakın ve herkes için muhakkak vâkî olacak bir hakîkat iken insanoğlunun, sanki bu dünyada ebedî kalacakmış gibi beyhûde meşgalelerle ömür sermâyesini tüketmesi ne acâyip bir hâldir?!. İnsanların bu gafletlerini Süfyân-ı Sevrî (ks) şöyle bir misâlle ifâde etmektedir: “Eğer bir yere toplanmış bir kalabalığa tellâl: “–Bugün akşama kadar yaşayacağım, diyen ayağa kalksın!” diye ilân etse, bir tek kişi ayağa kalkmaz. Şaşılacak şeydir ki, bu hakîkate rağmen, bütün halka: “–Her kim ölüme hazırlık yapmış ise, ayağa kalksın!” diye ilân edilse, yine bir tek kişi yerinden kalkamaz!…” İnsan, hiç düşünmez mi ki; ömrü boyunca sayısız kere ölümle yüz yüze gelmektedir. Yaşanan hastalıklar, beklenmeyen sürprizler, meydana gelen felâketler, hayatta her an mevcud olan, fakat insanın gaflet ve acziyeti sebebiyle çoğu kez habersiz olduğu nice hayatî tehlikeler, ölümle insan arasında ne ince bir perde bulunduğunu göstermiyor mu? (Osman Nûri Topbaş, Şebnem Dergisi, Yıl: 2006, Ay: Nisan)
1 Mart 2018 Perşembe
ŞEYTAN İLE İLGİLİ AYETLER
(Hesapları görülüp) iş bitirilince, şeytan diyecek ki: “Şüphesiz Allah size gerçek olanı vaat etti, ben de size vaat ettim ama, size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben, sadece sizi (inkâra) çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni (Allah’a) ortak koşmanızı reddettim.” Şüphesiz zalimler için elem verici bir azap vardır. İBRAHİM / 22
... Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan, Allah’ın affına güvendirerek sizi kandırmasın. LOKMAN / 33
(Şeytan) Onlara söz verir ve onları ümitlendirir; halbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka birşey değildir. NİSÂ / 120
Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o, sizin için apaçık bir düşmandır. ZUHRUF / 62
Şeytan sizi fakirlikle korkutur ve size cimriliği telkin eder... BAKARA / 268
(Resulüm!) Görmedin mi? Biz, kâfirlerin üzerine, kendilerini iyice (isyankârlığa) sevk eden şeytanları gönderdik. MERYEM / 83
Münafıkların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana “inkâr et” der. İnsan inkâr edince de: ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım der. HAŞR / 16
... Şeytan onlara yaptıkları işleri güzel gösterip onları doğru yoldan çıkardı. Oysa bakıp görebilecek durumdaydılar. ANKEBÛT / 38
“Ey Adem oğulları! Size, şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık bir düşmanınızdır” demedim mi? YÂSİN / 60
Hani şeytan onlara yaptıklarını güzel gösterdi de... ... Ben sizden uzağım, ben sizin göremediklerinizi görüyorum, ben Allah’tan korkuyorum... ENFÂL / 48
Şeytan, içki ve kumar yoluyla ancak aranıza düşmanlık ve kin sokmak; sizi, Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık (bunlardan) vazgeçtiniz değil mi? MÂİDE / 91
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)