Sayfalar

26 Eylül 2020 Cumartesi

ÖMÜR DE KUM SAATİ GİBİ

 Cüneyd-i Bağdadi (ks)

Asr sure-i şerifinde geçen; 

"Vel Asr İnnel İnsane Lefi Husr."

"zamana yemin olsun ki insan hüsrandadır."

ayet-i kerimesinin manasını tefekkür ediyordu.


Pazar yerinden geçerken, buz satan bir adamın sürekli;

"Buz alın! Buz var, buz alsana!"

diye neredeyse insanların kolundan tutup ısrarla buz satmaya çalıştığını gördü.

Satıcıya;

"Neden bu kadar ısrar ediyorsun ki, zorla satılır mı" deyince satıcı;

"Ee eriyor!" cevabını verir.


Bunu duyunca, o anda bayılır.

Ayıldığında yanındakiler ne olduğunu sorunca;

-O adamın buzlarında kendi ömrümü gördüm.

Neden zamana yemin edildiğini ve neden insanın zararda olduğunu şimdi daha iyi anladım ,

Sıcak, adamın maddi sermayesi olan buzları eritip tükettiği gibi, zaman da asıl sermayemiz olan ömrümüzü tüketiyor.

Saniye saniye, 

dakika dakika 

ömür buzumuz eriyor, hissedebiliyor musunuz?               


Ömrümüz buz misali eriyip gidiyor.

Sattık, sattık.

Satamazsak eriyor.


"Nefis ve malını Cenâb-ı Hakk'a satmak 

ve ona kul olmak; 

ne kadar kârlı bir ticaret, 

ne kadar şerefli bir rütbe."


Cenab-ı Hakk'a hakiki kul,

Rasulüne hakiki ümmet ve 

Sevdiklerine de hakiki yoldaş olmak nasibimiz olsun İnşaAllah.

21 Eylül 2020 Pazartesi

ÖFKE NASIL GİDER

 İmamı Şafii talebelerinden biri olan Yunus ile müzakere yaptığı bir meselede ihtilafa düşer. 

Öyle ki talebesi öfkesinden dolayı dersi terk eder ve evine gider.

Akşam olunca Yunus kapısının çalındığını fark eder. 

-‘Kim o?’ der.

Kapıdaki kişi, 

-‘İmamı Şafii’ der.

Yunus, kapıyı açar ve İmam Şafii’nin kapıda beklemekte olduğunu görür ve hocasının ayağına kadar gelmesine şaşırır.

İmam Şafii kapıyı açan talebesi Yunusa şunları söyler:

1-Ey Yunus, bizi birleştiren yüzlerce mesele dururken bir mesele mi bizi ayıracak?

2-Ey Yunus, yaptığın ve üzerinden geçtiğin köprüleri yıkma! Bir gün o köprüden geri dönmen gerekebilir!

3-Ey Yunus, hatadan nefret et ama hataya düşenden nefret etme. 

4-Bütün kalbinle günaha öfkelen ama günahkara acı, ona merhamet göster.

5-Ey Yunus, sözü eleştir ama sözü söyleyene saygı göster. 

6-Ey Yunus Görevimiz, hastalığı tedavi etmektir, hastayı yok etmek değil.

DİLİMİZDE TESBİH VARDI 

Komşuya seslenirken, 

“Hu Hu” diye seslenirdik komşumuza...

“Eyvallah” dilimizin pelesengi idi…

“Hay”dan gelip “Hu”ya giderdik…

“Hay Hay Efendim!" diye kabul ederdik tekliferi…

“Allah, Allah, Allah” diyerek şehadete koşardık Tuna boylarında…

“Allah Allah”, “Sübhanallah”, “Allahu ekber“ idi hayretlerimiz. Şimdilerdeki gibi “Vaaav” diye yada “ohaa” diye gayri müslim kırması çığlıklar atmazdık.

“Tövbe estağfurullah”  “fesubhanallah” zikri anlatırdı kızgınlığımızı.

“Aman Allahım” derdik “oh my god” girmeden dilimize…

“Salavat” anlatırdı bazen yanlış bir iş yapıldığını…

“Neûzubillah” çekmek idi istemediğimiz bir şey görünce zikrimiz…

“Bismillah” ile başlarlardı her hayrın başı.

“Allah” iyiliğini versin!' demeye alışıktı dilimiz…

“Allah Allah İllallah, Muhammedun Resulullah” sonrası derdik alkışlarla yiğitlere “maşallah”

“Ya sabır” öfkemizin ilacı idi….

“Hasbünallâhü ve ni’mel vekîl!” diyerek Allah’ı “vekil” ederdik çaresiz kalınca…

“Ya Şafi” dokunurdu yaramıza merhemden evvel…

“İnna lillah” ayeti teselli ederdi geride kalanları…

“Hak’ka yürürdük” eskiden ölmezdik biz…

“Bu da geçer ya hû!”, “Vazgeç ya hû!”, “Hoş gör ya hû!” hatları süslerdi evlerimizin duvarlarını, psikiyatrik ilaçlarlar dünyamıza girmeden…

-Velhasılı kelam Azizim!

“Eskiden yaşarken zikrederdik, şimdi zikrederken bile o hali yaşamıyoruz."

O güzel hallerimize tekrar dönmemiz ve yaşamamız dileği ile.

Hayırlı Huzurlu Bir Ömür Duasıyla...