28 Şubat 2018 Çarşamba
SİHİR YAPMAK VEYA YAPTIRMAK
SİHİR YAPANLARA GİTMEK “O sihri yapanlar, Allah’ın izni olmadan hiç kimseye zarar verebilecek durumda değillerdi. Onlar böylece kendilerine fayda veren şeyleri değil de, zarar verecek şeyleri öğrendiler.” (Bakara Sûresi, 102) Zaralı bir meslek olduğunu ayetten görüyoruz. Allah (c.c) " ol" emrini vermedikçe bir şey olmaz. Şeytana nasıl kötülük için izin verildiyse ( ebedi cehennemlik olacak ), bu kişilere de öyle bir izin verilmiş. İmanı giden insan zulmü hayır gibi görür. Ona inanıp peşinden gitmek de iki dünyanın rezil olması demektir. Sır Allah (c.c) sığınmakta ve tedbir almaktadır. Bu da bir imtihandır. Ne yapmalı, evimizde gördük diyelim; Önce zararından Allah (c.c) sığınmalı, 111 felak ve nas ayetleri okunmalı ve cevşenül kebir hatmi yapılıp, Peygamber efendimize (sav) sevabı hediye edilip, dua etmelidir. 3 yasini şerif ve üç cevşenil kebir hatmi okunur, hediye edilip, isim vermeden "düşmanlarımı Sana havale ettim, bana yardım et Rabbim, bunların tesirini kaldır" diye dua edilmelidir. Çünkü kimin yaptığını Allah (c.c) bilir. Hem şüpheli durumlarda yanlışlık yapılmaz, emir durumu oluşmaz. Neden: Çünkü tesiri için Allah (c.c) izin veriyorsa, O'ndan başkası da kaldıramaz. Yanlışımız nerede: Duyduk bir ayet şu kadar okunursa şöyle olur diye; hemen okuyoruz, şu dileğim olsun, şu şekil olsun, diye Allah (c.c) emir yağdırıyoruz. Filanın nefesi çok kuvvetliymiş gibi düşüncelere kapılıyoruz. Bizim için hayırlı olanların verilecek olduğunu unutuyor, Allah (c.c) "ol" emri olmadan ne okursak okuyalım olmayacağını da unutuyor. Şu kadar okudum, şu kadar sadaka verdim de olmadı diye dine , ayetlere küsüyor, sapıtıp gidiyoruz. Halbuki" beni şu sıkıntımdan hayırlı aydınlığıma çıkar, yardım et diye dua edilse, yüreğinden gelerek, birde her sıkıntının bir süresi olduğunu unutmasak ne kadar rahatlarız. Dua rahatlama, sabır ve kolaylık gelmesidir. Allah (c.c) yardımıdır. Ne kadar sıkıntıda olunsa bile Allah (c.c) sığınmak ve imtihan olduğunu, bir gün biteceğini bilmek, mutlu yaşamanın sırlarından dır. Konuşmak kolay, uygulamak zordur. ALLAH'IM AF VE MERHAMETİNİ, PEYGAMBERİMİZİN (SAV) ŞEFAATİNİ, BÜYÜK VELİLERİMİZİN DUASINI NASİP EYLE. ALLAH (C.C) YARDIMCIMIZ OLSUN
TEVBE DUASI
"Estağfirullah. Estağfirullah. Estağfirullahe'l-azîm el-kerîm, ellezî lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyü'l-kayyûmü ve etûbü ileyhi, tevbete abdin zâlimin li-nefsihî, lâ yemlikü li-nefsihî mevten velâ hayâten velâ nüşûrâ. Ve es-elühü't-tevbete ve'l-mağfirete ve'l-hidâyete lenâ, innehû, hüve't-tevvâbü'r-rahîm." "Ya Rabbi! Bu ana gelinceye kadar benim elimden, dilimden, gözümden, kulağımdan, ayağımdan ve elimden bilerek veya bilmeyerek meydana gelen bütün günah ve hatalarıma tevbe ettim, pişman oldum. Küfür, şirk, isyan, günah ve kusur her ne türlü hâl vaki oldu ise, cümlesine tevbe ettim, pişmanlık duydum. Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast ettim. Sen bu tevbemi kabul eyle. Nefsime uyup, şeytana tabi olup da aynı günah ve kusurları bir daha tekrar etmeme imkan verme, yâ Rabbi. Bir daha iman ve ikrar ediyorum ki, Peygamberlerin evveli Âdem Aleyhisselâm, ahiri ise Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm, bu ikisi arasında her ne kadar peygamber gelip geçtiyse, Bunların cümlesine inandım, iman ettim, hepsi de haktır ve gerçektir. Bütün peygamberlere, onlara gönderilmiş olan İlâhi kitaplara ve içindeki emirlere şeksiz ve şüphesiz iman ettim, dilimle ikrar, kalbimle tasdik ediyorum ve yine iman ve ikrar ediyorum ki en son kitap Kur'ân-ı Azimüşşân ve en son Peygamber de Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm'dır." "Amentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve Rusulihi ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi, hayrihî ve şerrihî minellâhi teâlâ ve'l-bâsü bade'l-mevt. Hakkun, eşhedü en lâ ilâhe illâllah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Resûlüh." Ya Rabbi bizi affet! Bizi Kendine kul kabul et. Emanetini kabzetmek zamanına kadar bizi emanette emin kıl. ALLAHumme inneke Afuvvun Kerîmun tuhibbul afve fa’fu anni! AMIN...
20 Şubat 2018 Salı
ŞÜPHECİ OLMAK
ŞÜPHE EDENLERDEN OLMA, AYETLERLE UYARILAR Gerçek Rabb'indendir, sakın şüphelenenlerden olma.2/Bakara/147 Allah size Kitap'ı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim?» Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Rableri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse, sen şüpheye düşenlerden olma!.6/Enam-114 Sana indirdiğimizden şüphede isen, senden önce indirdiğimiz Kitap'ları okuyanlara sor. And olsun ki, sana Rabbinden gerçek gelmiştir, sakın şüphelenenlerden olma.10/Yunus-94 2-Şirk Koşanlardan-Müşriklerden Olmamayı «Gökleri ve yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah'tan başka bir dost mu edinirim?» de. «Doğrusu ben ilk müslüman olmakla emrolundum» de; asla ortak koşanlardan olma!.6/Enam-14 «Ayrıca yüzünü tevhid dininden ayırma ve sakın müşriklerden olma!» (diye emrolundum).10/Yunus-105 Allah'ın ayetleri sana indirildiğinde sakın seni onlardan alıkoymasınlar. Rabbine çağır, sakın müşriklerden olma.28/Kasas-87 3-Cahillerden-Bilmeyenlerden-Vahye Duyarsız Olmamayı Onların yüz çevirmesi sana ağır gelince, eğer gücün yeri delmeye veya göğe merdiven dayamağa yetmiş olsaydı, onlara bir mucize göstermek isterdin. Allah dileseydi onları doğru yolda toplardı. Sakın bilmeyenlerden olma.6/Enam-35 4-Ayetleri Yalanlayanlardan Olmamayı Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan da olma, yoksa kaybedenlerden olursun.10/Yunus-95 5-İnkarcılara-Kafirlere-Vahyden Yüz Çevirenlere Arka Çıkmamayı Sen, bu kitabın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Rabbinden bir rahmettir. O halde sakın kâfirlere arka çıkma!.28/Kasas-86 6-Açık Deliller Geldiği Halde Ayrılığa Düşenler Olmamayı Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın. İşte bunlar için büyük bir azap vardır.3/Ali İmran-105 7-Düşmana Karşı Gevşeklik Göstermemeyi Düşman milleti kovalamakta gevşeklik göstermeyin. Eğer siz acı çekiyorsanız, şüphesiz onlar da sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar; oysa siz Allah'tan onların beklemedikleri şeyleri bekliyorsunuz. Allah Bilendir, Hakim olandır.4/Nisa-104 8-İşitmedikleri Halde İşittik Diyenler Gibi Olmamayı İşitmedikleri halde işittik diyenler gibi olmayın.8/Enfal-21 9-İnsanlara Gösteriş Yapan,Böbürlenler ve Allah Yolundan Men Edenlerler Gibi Olmamayı Yurtlarından böbürlenerek, insanlara gösteriş yaparak çıkan ve Allah yolundan men edenler gibi olmayın. Allah onların işlediklerini her yönüyle bilendir.8/Enfal-47 10-Yeminlerini Bozan Kimseler Gibi Olmamayı Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size kıyamet günü açıklar.16/Nahl-92 11-Yolsuzluk Yapanlardan-Hak Yiyenlerden Olmamayı Ölçeği tam ölçün de hak yiyenlerden olmayın.26/Şuara/181 12-Peygamberi İncitenler Gibi Olmamayı Ey iman edenler: Sizler Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın. Eziyet ettiler de Allah onu, onların söylediklerinden temize çıkardı. O, Allah yanında mevki sahibi idi.33/Ahzab-69 13-Allah’ı Unutup da Allah’ın da Onları Unuttuğu Kimselerden Olmamayı Allah'ı unutup da, Allah'ın da kendilerini kendilerine unutturduğu kimseler gibi olmayın; onlar, yoldan çıkmış kimselerdir.59/Haşr-19 14-Kur’an’ı İnkar Etmemeyi ve Ayetleri Çıkar Uğruna Tahrif Edenler Gibi Olmamayı Yanınızdaki Tevrat'ı tasdik ederek indirdiğim Kuran'a, inanın; onu ilk inkar edenler siz olmayın, ayetlerimi hiçbir değere karşılık değiştirmeyin ve bile bile hakkı gizlemeyin.2/Bakara-41 15-Zalimlerden Olmamayı De ki: Gökleri ve yeri yoktan var eden, yedirdiği halde yedirilmeyen Allah'tan başkasını mı dost edineceğim! De ki: Bana müslüman olanların ilki olmam emredildi ve sakın müşriklerden olma! (denildi).6/Enam-14 16-Hainlerin Savunucusu Olmamayı Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan kitab (Kur'an)'ı indirdik ki insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği şekilde hükmedesin. Sakın hainlerin savunucusu olma!.4/Nisa-105 17-Ümitsizliğe Düşenlerden Olmamaya Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler. İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?.15/Hicr-55-56
TESBİH ÇEKMEK
Tesbih Bâki Kalır
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sabah-akşam Rablerine, O’nun rızâsını dileyerek duâ edenlerle birlikte candan sebât et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini Bizi anmaktan gâfil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.” (Kehf, 28)
Rasûlullah (sav) buyurdular: “(Al¬lâh’ın ve¬lî kul¬la¬rı) yüz¬le¬ri¬ne ba¬kıl¬dı¬ğın¬da Allah Teâlâ’yı ha¬tır¬la¬tan kim¬se¬ler¬dir.” (İbn-i Mâ¬ce, Zühd, 4)
Hikâye edilir ki Davud oğlu Süleyman (as), kuşların gölgesinde, vahşî, evcil hayvanlar, insanlar, cinler ve diğer hayvanlar sağında ve solunda ihtişam içerisinde ordusuyla gidiyordu. Bu haliyle İsrâiloğulları’ndan bir ağabeydin yanına uğradı. Âbid ona:
“Vallahi ey Davud’un oğlu, Allah sana pek büyük bir saltanat bahşetti.” dedi. Süleyman (as) bunu işitince:
“Mümin bir kulun amel defterinde bulunan bir tek tesbih (Sübhânellah sözü) Davud’un oğluna verilenden daha hayırlıdır. Çünkü Davud’un oğluna verilen fânidir, hâlbuki tesbih bâkî kalır.” diye cevap verdi. Bu, âhireti arzulayan, onun için çalışan ve dünyevî meşgaleleri gönlünden çıkarıp yüce divana talib olanlar için büyük bir irşaddır. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 7.Cilt, Erkam Yay.)
Cenâb-ı Hak buyuruyor: “Sabah-akşam Rablerine, O’nun rızâsını dileyerek duâ edenlerle birlikte candan sebât et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan çevirme. Kalbini Bizi anmaktan gâfil kıldığımız, kötü arzularına uymuş ve işi gücü aşırılık olan kimseye boyun eğme.” (Kehf, 28)
Rasûlullah (sav) buyurdular: “(Al¬lâh’ın ve¬lî kul¬la¬rı) yüz¬le¬ri¬ne ba¬kıl¬dı¬ğın¬da Allah Teâlâ’yı ha¬tır¬la¬tan kim¬se¬ler¬dir.” (İbn-i Mâ¬ce, Zühd, 4)
Hikâye edilir ki Davud oğlu Süleyman (as), kuşların gölgesinde, vahşî, evcil hayvanlar, insanlar, cinler ve diğer hayvanlar sağında ve solunda ihtişam içerisinde ordusuyla gidiyordu. Bu haliyle İsrâiloğulları’ndan bir ağabeydin yanına uğradı. Âbid ona:
“Vallahi ey Davud’un oğlu, Allah sana pek büyük bir saltanat bahşetti.” dedi. Süleyman (as) bunu işitince:
“Mümin bir kulun amel defterinde bulunan bir tek tesbih (Sübhânellah sözü) Davud’un oğluna verilenden daha hayırlıdır. Çünkü Davud’un oğluna verilen fânidir, hâlbuki tesbih bâkî kalır.” diye cevap verdi. Bu, âhireti arzulayan, onun için çalışan ve dünyevî meşgaleleri gönlünden çıkarıp yüce divana talib olanlar için büyük bir irşaddır. (İsmail Hakkı Bursevî, Rûhu’l-Beyân, 7.Cilt, Erkam Yay.)
17 Şubat 2018 Cumartesi
MAHŞERDE ALLAH C.C GÖRÜLMESİ
CEMALULLAH’I MÜŞAHADE!
Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallahu anh- derki : Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hazretlerine bir takım insanlar gelip;
-Ya Resûlullah! kıyamet gününde biz Rabbimiz Teâlâ Hazretlerini görebilir miyiz? diye sordular.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz onlara cevaben:
-"Göreceksiniz, bulut olmayan gayet berrak bir havada tam öğle zamanında güneşin görülmesinde bir gûnâ sıkıntı ve zahmetiniz olur mu? buyurdu. Ashab-ı Kiram :
Olmaz ya Resûlullah! dediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri tekrar :
-"Kendisinde asla bulut olmayan gayet açık ve berrak bir aydınlıkta bedr-i münîr (dolunay)'ın görülmesinde bir gûnâ zahmet ve zarar veya şüpheniz olur mu? buyurdu. Ashab-ı Kiram da cevaben:
Olmaz ya Resûlullah ! dediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri buyurdu ki ;
-"İşte, bu güneş ve ayın görülmesinde zahmet, şekk ve şüphe olmadığı gibi Allah Teâlâ Hazretlerinin görülmesinde de asla şekk ve şüphe ve bir gûnâ izdiham ve sıkıntı olmaksızın "ru'yetullah" vaki olacaktır." buyurdu. Yani bilâkeyf velâ misal cemâlullah'ın müşahedesiyle kâffe-i ehl-i iman müşerref olacaklardır.
Sonra Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: "Yevmi kıyamette" her ümmet dünyada her kime ibadet ettiyse ona tabi olsun." diye bir münadî nida edecektir. Binaenaleyh Allah Teâlâ'dan gayri putlara ve taşlara ibadet edenlerin hepsi cehenneme düşeceklerdir. Sonra gerek mutî, gerek salih, gerek asî facir olsun; yalnız Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden ve ehl-i kitabın bakıyyesinden başka hiç bir kimse mahşer yerinde kalmadığından evvela Yahudiler celb ve davet edilip onlara; Siz kime ibadet edersiniz, denir. Onlarda:
-"İbnu'llah yani Allah'ın (haşa) oğlu olan Uzeyr'e ibadet ederdik," diyecekler. Onlara hitaben:
-Siz yalan söylediniz, Allah Teâlâ Hazretleri evlad ve zevce edinmemiştir. Tekrar onlara:
-Siz şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da:
-"Ey Rabbimiz! Biz çok susadık, içmek için su isteriz. Bize su içir", diyecekler. Sonra onlara işaretle uzaktan su zannedilen serap gibi şiddet-i lehebinden yekdiğerini yemekte olan cehennem ateşi gösterilip;
-İşte şuraya gider misiniz? denir. Hemen onlar mezkur nar-ı cehenneme haşr u sevkedilir ve cümlesi cehenneme düşerler, sonra nasara taifesi de davet ve celb edilip onlara da:
-Siz kime ibadet edersiniz? denir. Onlarda :
-"İbnu'llah yani Allah'ın (hâşâ) oğlu olan İsa'ya ibadet ederdik," diyecekler. Sonra onlara:
-Siz yalan söylediniz. Allah Teâlâ hiç bir zevce ve evlad edinmemiştir. Tekrar onlara :
-Şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da (evvelkilerin dediği gibi)
-Gayet susadık, su isteriz derler. Sonra evvelkiler gibi cehenneme düşerler.
Sonra ister salih ve ister facir sadece Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden başka mahşer yerinde hiç bir kimse kalmadığından Allah Teâlâ Hazretleri onlara evvelce onların bildikleri ve tasavvur ettikleri suret ve sıfatına yakın bir surette zuhur ve şuhût ederek hitab-ı izzet ile;
-Her ümmet kendi mabûduna tabi olup gittiler. Şimdi siz neye muntazırsınız? buyurur, onlarda:
-Biz dünyada onlara en ziyade muhtaç olduğumuz zaman da bile onlardan mufarakat etmiştik ve onlarla musahabet etmemiştik. Şimdi de onlardan mufarakat ettik. Ve hemde bizim dünyada ibadet edegeldiğimiz Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine muntazır olmaktayız derler. Sonra Allah Teâlâ tarafından onlara hitaben:
-"İşte Rabbiniz benim." buyurulur. Onlar ise iki veya üç defa: "Biz hiçbir şeyi Allah Teâlâ'ya şirk koşmayız." derler. (1) Dipnotar : 1-Zübdetü'l-Buhari, 885. (Mahmud Sami Ramazanoğlu Ks.Altınoluk Dergisi,1986 - Mayis, Sayı: 003, Sayfa: 006)
Ebû Saîd el-Hudrî -radıyallahu anh- derki : Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- hazretlerine bir takım insanlar gelip;
-Ya Resûlullah! kıyamet gününde biz Rabbimiz Teâlâ Hazretlerini görebilir miyiz? diye sordular.
Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz onlara cevaben:
-"Göreceksiniz, bulut olmayan gayet berrak bir havada tam öğle zamanında güneşin görülmesinde bir gûnâ sıkıntı ve zahmetiniz olur mu? buyurdu. Ashab-ı Kiram :
Olmaz ya Resûlullah! dediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri tekrar :
-"Kendisinde asla bulut olmayan gayet açık ve berrak bir aydınlıkta bedr-i münîr (dolunay)'ın görülmesinde bir gûnâ zahmet ve zarar veya şüpheniz olur mu? buyurdu. Ashab-ı Kiram da cevaben:
Olmaz ya Resûlullah ! dediler. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Hazretleri buyurdu ki ;
-"İşte, bu güneş ve ayın görülmesinde zahmet, şekk ve şüphe olmadığı gibi Allah Teâlâ Hazretlerinin görülmesinde de asla şekk ve şüphe ve bir gûnâ izdiham ve sıkıntı olmaksızın "ru'yetullah" vaki olacaktır." buyurdu. Yani bilâkeyf velâ misal cemâlullah'ın müşahedesiyle kâffe-i ehl-i iman müşerref olacaklardır.
Sonra Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu ki: "Yevmi kıyamette" her ümmet dünyada her kime ibadet ettiyse ona tabi olsun." diye bir münadî nida edecektir. Binaenaleyh Allah Teâlâ'dan gayri putlara ve taşlara ibadet edenlerin hepsi cehenneme düşeceklerdir. Sonra gerek mutî, gerek salih, gerek asî facir olsun; yalnız Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden ve ehl-i kitabın bakıyyesinden başka hiç bir kimse mahşer yerinde kalmadığından evvela Yahudiler celb ve davet edilip onlara; Siz kime ibadet edersiniz, denir. Onlarda:
-"İbnu'llah yani Allah'ın (haşa) oğlu olan Uzeyr'e ibadet ederdik," diyecekler. Onlara hitaben:
-Siz yalan söylediniz, Allah Teâlâ Hazretleri evlad ve zevce edinmemiştir. Tekrar onlara:
-Siz şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da:
-"Ey Rabbimiz! Biz çok susadık, içmek için su isteriz. Bize su içir", diyecekler. Sonra onlara işaretle uzaktan su zannedilen serap gibi şiddet-i lehebinden yekdiğerini yemekte olan cehennem ateşi gösterilip;
-İşte şuraya gider misiniz? denir. Hemen onlar mezkur nar-ı cehenneme haşr u sevkedilir ve cümlesi cehenneme düşerler, sonra nasara taifesi de davet ve celb edilip onlara da:
-Siz kime ibadet edersiniz? denir. Onlarda :
-"İbnu'llah yani Allah'ın (hâşâ) oğlu olan İsa'ya ibadet ederdik," diyecekler. Sonra onlara:
-Siz yalan söylediniz. Allah Teâlâ hiç bir zevce ve evlad edinmemiştir. Tekrar onlara :
-Şimdi ne istiyorsunuz? denir. Onlar da (evvelkilerin dediği gibi)
-Gayet susadık, su isteriz derler. Sonra evvelkiler gibi cehenneme düşerler.
Sonra ister salih ve ister facir sadece Allah Teâlâ'ya ibadet edenlerden başka mahşer yerinde hiç bir kimse kalmadığından Allah Teâlâ Hazretleri onlara evvelce onların bildikleri ve tasavvur ettikleri suret ve sıfatına yakın bir surette zuhur ve şuhût ederek hitab-ı izzet ile;
-Her ümmet kendi mabûduna tabi olup gittiler. Şimdi siz neye muntazırsınız? buyurur, onlarda:
-Biz dünyada onlara en ziyade muhtaç olduğumuz zaman da bile onlardan mufarakat etmiştik ve onlarla musahabet etmemiştik. Şimdi de onlardan mufarakat ettik. Ve hemde bizim dünyada ibadet edegeldiğimiz Rabbimiz Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerine muntazır olmaktayız derler. Sonra Allah Teâlâ tarafından onlara hitaben:
-"İşte Rabbiniz benim." buyurulur. Onlar ise iki veya üç defa: "Biz hiçbir şeyi Allah Teâlâ'ya şirk koşmayız." derler. (1) Dipnotar : 1-Zübdetü'l-Buhari, 885. (Mahmud Sami Ramazanoğlu Ks.Altınoluk Dergisi,1986 - Mayis, Sayı: 003, Sayfa: 006)
16 Şubat 2018 Cuma
NEREYE GİDİYORUZ
NEREYE GİDİYORUZ?
Dostluk tatile çıktı... aşk sizlere ömür... sabır tükendi... anlayış sıfır... mutluluk yok... tebessüm hasta... saygı raporlu...yalan diz boyu... adam harcamak gündem de... seviyorum sözü son moda... yalandan kim ölmüş insanlığın dışında... başımız sağolsun.....
Başımıza gelenlere bakınca nereye gidiyoruz diye düşünüyorum. Düzeltmek ise çok zor, insanlar hep kolayı seçiyor. Bir yerde eğlence var desen; duyan koşuyor, sohbet var dersen; üç, beş kişi geliyor.
Dünyada ebedi kalacakmış gibi yaşanmaya başlandı. Etraftaki ölenleri görüyor ama kendi evlerine, ailelerine gelene kadar ölüm yok zannediyorlar.Bazı ölüm acısını görenler kendilerini toparlıyor, toparlanamazsa öyle ölüyorlar.
Çok üzülüyorum, şu Müslüman ülkede gaflet içinde yaşanıyor. Oysa ki bir kafir için ne büyük mükafat olur, Müslüman olması. Biz elimizdeki hazır bulduğumuz dinimize sahip çıkamıyoruz. Hiç aramadık, zorlanmadık ondan olmalı.
Kolay elde edilen şeylerin kıymeti olmaz derler, çok doğruymuş.
Haydi düzeltmeye önce kendimizden başlayalım, etrafımızda düzelsin. Hiç konuşmadan hareketlerimizin doğruluğu, çevremizi de düzeltir.Ben başladım, sizde buyurun.
Allah'a emanet olun.
Dostluk tatile çıktı... aşk sizlere ömür... sabır tükendi... anlayış sıfır... mutluluk yok... tebessüm hasta... saygı raporlu...yalan diz boyu... adam harcamak gündem de... seviyorum sözü son moda... yalandan kim ölmüş insanlığın dışında... başımız sağolsun.....
Başımıza gelenlere bakınca nereye gidiyoruz diye düşünüyorum. Düzeltmek ise çok zor, insanlar hep kolayı seçiyor. Bir yerde eğlence var desen; duyan koşuyor, sohbet var dersen; üç, beş kişi geliyor.
Dünyada ebedi kalacakmış gibi yaşanmaya başlandı. Etraftaki ölenleri görüyor ama kendi evlerine, ailelerine gelene kadar ölüm yok zannediyorlar.Bazı ölüm acısını görenler kendilerini toparlıyor, toparlanamazsa öyle ölüyorlar.
Çok üzülüyorum, şu Müslüman ülkede gaflet içinde yaşanıyor. Oysa ki bir kafir için ne büyük mükafat olur, Müslüman olması. Biz elimizdeki hazır bulduğumuz dinimize sahip çıkamıyoruz. Hiç aramadık, zorlanmadık ondan olmalı.
Kolay elde edilen şeylerin kıymeti olmaz derler, çok doğruymuş.
Haydi düzeltmeye önce kendimizden başlayalım, etrafımızda düzelsin. Hiç konuşmadan hareketlerimizin doğruluğu, çevremizi de düzeltir.Ben başladım, sizde buyurun.
Allah'a emanet olun.
15 Şubat 2018 Perşembe
AMEL DEFTERİ HAZIRMI
AMEL DEFTERİMİZ HAZIR MI?
Amel defteri haktır: Bu defterden maksat, insanlara ait sevap ve günahların üzerinde tesbit edildiği şeydir. Mü'minlere sağ, kâfirlere sol ve arka taraflarından verilir (el-Hâkka, 69/25-26; el-İnşikâk 84/10; el-İsrâ, 17/13).
"Doğrusu Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı çetin bir azap vardır" (Sad, 38/26).
PEYGAMBERİMİZ ( SAV )
Cabir’den (R.A) rivayet edilmiştir: “Nasıl yaşarsanız o hal üzere ölürsünüz, hangi hal üzere ölürseniz o hal üzere diriltilirsiniz.” ( Müslim )
“ Kıyamet gününde kulun ayakları, Rabbinin huzurunda şu beş şeyin hesabını vermeden bir yere kıpırdamaz.
1- Ömrünü nasıl harcadığının
2- Gençliğini nerede geçirdiğinin
3- Malını nereden kazanıp nereye harcadığının
4- Ne amelde bulunduğunun
5- Bildiklerini uygulayıp uygulamadığından.” ( İbni Mesud, Tirmizi )
Amel defteri haktır: Bu defterden maksat, insanlara ait sevap ve günahların üzerinde tesbit edildiği şeydir. Mü'minlere sağ, kâfirlere sol ve arka taraflarından verilir (el-Hâkka, 69/25-26; el-İnşikâk 84/10; el-İsrâ, 17/13).
"Doğrusu Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı çetin bir azap vardır" (Sad, 38/26).
PEYGAMBERİMİZ ( SAV )
Cabir’den (R.A) rivayet edilmiştir: “Nasıl yaşarsanız o hal üzere ölürsünüz, hangi hal üzere ölürseniz o hal üzere diriltilirsiniz.” ( Müslim )
“ Kıyamet gününde kulun ayakları, Rabbinin huzurunda şu beş şeyin hesabını vermeden bir yere kıpırdamaz.
1- Ömrünü nasıl harcadığının
2- Gençliğini nerede geçirdiğinin
3- Malını nereden kazanıp nereye harcadığının
4- Ne amelde bulunduğunun
5- Bildiklerini uygulayıp uygulamadığından.” ( İbni Mesud, Tirmizi )
CÜNÜPLÜK VE GUSUL
CÜNÜPLÜK VE GUSUL
MAİDE 5/6.” Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -başlarınızı meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin; şayet hasta veya yolculukta iseniz veya ayak yolundan gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.”
Rasûlullah (s.a.s.), cünüplükten yıkanmak istediği zaman ilk önce namaz abdesti gibi bir abdest alır, bilâhare yıkanırmış. Nitekim Hz. Âişe (r.a.), Peygamberimizin boy abdesti alışını şöyle anlatıyor:
"Peygamber (s.a.s.) cenabetten yıkanmak istediği zaman, ellerini yıkamayla başlardı. Sonra namaz için abdest alır gibi bir abdest alırdı. Sonra ellerini suya sokup, saç diplerini oğuştururdu, bilâhare avuçları ile üç defa başına su dökerdi. En sonunda suyu tüm vücuduna dökerdi." (Buharî, Gusül, 1)
Cünüplükte fazla beklememek ve ilk namaz vaktinden önce gusül abdesti almak gerekmektedir. Bir namaz vaktini hiçbir özür yokken cünüp geçiren kimse sorumlu duruma düşer.
Ali (r.a.), Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "İçinde resim, köpek ve cünüp bulunan eve melekler girmez. " (Ebû Dâvud Libas,129; Nesâî, Tahare,167)
Hadisten de anlaşıldığına göre guslü geciktirerek cünüp kalmaya devam etmek ve namaz vaktini geciktirmek tehlikelidir. Hadiste kastedilen cünüplük, namaz vaktini geçirmeye sebep olan cünüplüktür. Rasûlullah cünüp olarak bazen uyur ve sabah namazı vakti girmeden uyanıp gusledermiş. Ramazan gecelerinde kişi imsaka kadar cünüp olduğu halde uyuyabilir ve imsaktan önce gusledip oruca başlayabilir.
Cünüplük insanı yaşanan faal hayatın dışında tutar. Cünüp dolaşmak bir mümini rahatsız eder. Çünkü nafile namaz bile kılmak istese bunu yapamaz. Oruç tutamaz.
MAİDE 5/6.” Ey İnananlar! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi, -başlarınızı meshedip- topuk kemiklerine kadar ayaklarınızı yıkayın. Eğer cünüpseniz yıkanıp temizlenin; şayet hasta veya yolculukta iseniz veya ayak yolundan gelmişseniz yahut kadınlara yaklaşmışsanız ve su bulamamışsanız temiz bir toprağa teyemmüm edin, yüzlerinizi, ellerinizi onunla meshedin. Allah sizi zorlamak istemez, Allah sizi arıtıp üzerinize olan nimetini tamamlamak ister ki şükredesiniz.”
Rasûlullah (s.a.s.), cünüplükten yıkanmak istediği zaman ilk önce namaz abdesti gibi bir abdest alır, bilâhare yıkanırmış. Nitekim Hz. Âişe (r.a.), Peygamberimizin boy abdesti alışını şöyle anlatıyor:
"Peygamber (s.a.s.) cenabetten yıkanmak istediği zaman, ellerini yıkamayla başlardı. Sonra namaz için abdest alır gibi bir abdest alırdı. Sonra ellerini suya sokup, saç diplerini oğuştururdu, bilâhare avuçları ile üç defa başına su dökerdi. En sonunda suyu tüm vücuduna dökerdi." (Buharî, Gusül, 1)
Cünüplükte fazla beklememek ve ilk namaz vaktinden önce gusül abdesti almak gerekmektedir. Bir namaz vaktini hiçbir özür yokken cünüp geçiren kimse sorumlu duruma düşer.
Ali (r.a.), Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu haber vermiştir: "İçinde resim, köpek ve cünüp bulunan eve melekler girmez. " (Ebû Dâvud Libas,129; Nesâî, Tahare,167)
Hadisten de anlaşıldığına göre guslü geciktirerek cünüp kalmaya devam etmek ve namaz vaktini geciktirmek tehlikelidir. Hadiste kastedilen cünüplük, namaz vaktini geçirmeye sebep olan cünüplüktür. Rasûlullah cünüp olarak bazen uyur ve sabah namazı vakti girmeden uyanıp gusledermiş. Ramazan gecelerinde kişi imsaka kadar cünüp olduğu halde uyuyabilir ve imsaktan önce gusledip oruca başlayabilir.
Cünüplük insanı yaşanan faal hayatın dışında tutar. Cünüp dolaşmak bir mümini rahatsız eder. Çünkü nafile namaz bile kılmak istese bunu yapamaz. Oruç tutamaz.
6 Şubat 2018 Salı
EZAN DUASI
EZANI DUYDUĞUMUZ ZAMAN
Bilal-i Habeşi birgün oturmuş bir köşede ağlıyordu...
Resulullah (s.a.v) O'nu gördü ve yanına gelerek
-Ya Bilal.. Seni böylesine ağlatan sebep nedir?" buyurdu...
-Hz. Bilal "Benim hiç çocuğum yok.
öldükten sonra arkamdan Fatiha okuyacak bir çocuğum olmadı" der.
... -Resulullah (s.a.v) bunun üzerine
"Sen hiç üzülme ya Bilal..
Benim ümmetim ezanı her duyduklarında
Senin ruhuna bir Fatiha gönderecekler " buyurur......
Ezanı duyduğumuzda iki defa Peygamberimizin adı geçtiği için iki selavat söyleriz. Ezan duasını bilmeyenler üç ihlas bir fatiha okuyup Peygamberimize ve Bilal-i Habeş’ye hediye edllir.
EZAN DUASI
Allahumme Rabbe hazihi'd-da'veti't-tamme.
Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîah.
Vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü'l-mîâd
Anlamı:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim ezanı işittiği zaman:
Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın rabbi ALLAHım! Muhammed'e vesîleyi ve fazîleti ver.
Onu, kendisine vaadettiğin makâm-ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur."
Sa'd İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim müezzini işittiği zaman:
Tek olan ve ortağı bulunmayan ALLAH'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik ederim.
Rab olarak ALLAH'tan, resûl olarak Muhammed'den, din olarak İslam'dan razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır."
Bilal-i Habeşi birgün oturmuş bir köşede ağlıyordu...
Resulullah (s.a.v) O'nu gördü ve yanına gelerek
-Ya Bilal.. Seni böylesine ağlatan sebep nedir?" buyurdu...
-Hz. Bilal "Benim hiç çocuğum yok.
öldükten sonra arkamdan Fatiha okuyacak bir çocuğum olmadı" der.
... -Resulullah (s.a.v) bunun üzerine
"Sen hiç üzülme ya Bilal..
Benim ümmetim ezanı her duyduklarında
Senin ruhuna bir Fatiha gönderecekler " buyurur......
Ezanı duyduğumuzda iki defa Peygamberimizin adı geçtiği için iki selavat söyleriz. Ezan duasını bilmeyenler üç ihlas bir fatiha okuyup Peygamberimize ve Bilal-i Habeş’ye hediye edllir.
EZAN DUASI
Allahumme Rabbe hazihi'd-da'veti't-tamme.
Vesselatil kâimeti ati Muhammedenil vesilete vel fazilete ved-dereceter-refîah.
Vebashu makamen Mahmudenillezi veadteh. İnneke lâ tühlifü'l-mîâd
Anlamı:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim ezanı işittiği zaman:
Ey şu eksiksiz davetin ve kılınacak namazın rabbi ALLAHım! Muhammed'e vesîleyi ve fazîleti ver.
Onu, kendisine vaadettiğin makâm-ı mahmûda ulaştır, diye dua ederse, kıyamet gününde o kimseye şefâatim vâcip olur."
Sa'd İbni Ebî Vakkas radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre, Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"Kim müezzini işittiği zaman:
Tek olan ve ortağı bulunmayan ALLAH'tan başka ilâh olmadığına, Muhammed'in O'nun kulu ve resûlü olduğuna şahitlik ederim.
Rab olarak ALLAH'tan, resûl olarak Muhammed'den, din olarak İslam'dan razı oldum, derse, o kimsenin günahları bağışlanır."
5 Şubat 2018 Pazartesi
DUANIN KABUL OLDUĞU YERLER
KİMLERİN DUASI KABUL OLUR
RESULÜ EKREM -sallallahu aleyhi ve sellem EFENDİMİZ şöyle buyurmuşlardır:
“Büyük zorluklara duçar olduğunuz zaman “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” zikr-i ce-mîlîne devam ediniz.” (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Hanbel)
“Cenâb-ı Hak, duada fazla ısrar edenleri sever.” ( Kenzû’l-irfân 57 (Camiu’s-sağîr’den)
“Eğer bir kul, Cenâb-ı Hakk’a bir hususda duâ eder de icâbet olunmazsa onun yerine bir hasene, yani bir sevâb yazılır.”
“Bir babanın oğlu için duası, bir peygamberin ümmeti hakkındaki duası gibi makbuldür.” (Deylemi)
“İyilik görenlerin iyilik gördükleri kimseler hakkında ettikleri hayır duaları reddolunmaz.” (Tirmizi, Birr)
“Ezan ile ikamet arasında yapılan dua müs-tecâbdır. Bu arada hemen dua ediniz.”(Tirmizi, Deavat, Ebu Davud)
“Kaderden sakınmak kaderi def etmez. Lâkin Salihlerin duası, nüzul etmiş ve edecek olan elem ve musîbeti def etmeğe ve kaldırmağa medar olur. İş böyle olunca ey Allah’ın kulları, dua ediniz.” Tirmizî Deavât, 101; İbn Hanbel, Müsned, 5/224
“Kur’ân-ı Azîmü’ş-şan her ne vakit hatmolu-nursa akabinde yapılan bir dua müstecâbdır.” (Kenzü’l-irfan, 59 (Camiu’s-sağîr’den) Dârimî, Fezailü’l-Kur’ân. 33.)
“Bir kimsenin sevdiği bir kimse aleyhinde olan duasının kabul olunmamasını Cenâb-ı Hakk’tan istirhâm eyledim.”
“Bir farz namazını huşu’ ile eda eden kimsenin o namazın akabinde vaki’ olacak bir duası müstecâb olur.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace )
“Mazlumun bedduasından sakınınız. Zira bir kıvılcım sür’atiyle semaya icabete yükselir.”
Fâcir de olsa mazlumun duası makbuldür.” (İbn Hanbel)
“Cenâb-ı Allah buyurmuştur ki: “Kim bana dua etmezse ona gadab ederim.” (İbn Hanbel, İbn Mace) Zîrâ bu hal ya gafletten yahut kibirden ileri gelir
“Müslüman kardeşinin ayıp ve çıplak yerlerini setrederek onu dünyada örtmeyen kimsenin ayıplarını Cenâb-ı Hakk kıyamet gününde setreder.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud)
“Bir yerde yangın vuku’ bulduğunu gördüğünüz zaman ”Allahü Ekber’ diyerek tekrar tekrar tekbir alınız. Zira tekbir yangını söndürür.” (14)
“Dünyânın geniş vakitlerinde, yani sıhhat ve servet ve asayiş ve emniyet gibi esbâb-ı istirahat mükemmel olduğu bir zamanda Cenâb-ı Hakk’a ibâdet ve tâat ile kendini takdim et ki muzâyakalı sıkıntılı bir zamanda seni lutf ile yâd edip gözetsin.”(İbn Hanbel, Tirmizi )
“Ana ve babaya iyilik ömrü artırır. Yalan söylemek rızkı noksanlaştırır, dua kazaya siper olur.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmiz)
“Kendisine iltica ile bir ricada bulunan kimsenin ricasını kesip atanın dua ve ricasını da Allah kesip atar.” (Ahmed b. Hanbel)
“Bir mü’mine yapılan zillet ve hakareti görüp de men’ine muktedir olduğu halde muavenette bulunmayanları Cenab-ı Hak mahşerde zelîl eder.” (İbn Hanbel)
“Her kim dualarının kabulünü, gam ve üzüntülerinin def olup kaldırılmasını arzu ederse sıkıntıda bulunanların imdadına yetişsin.” (Müslim, İbn Hanbel)
“İşlerde istihare edenler, yani Allah’dan hayır dileyerek rızasına muvafık hareket edenler zarar etmezler. İstişare edenler de işin sonunda pişman olmazlar. İdari-i maişetinde israf etmeyip i’tidâl yolunu iltizam edenler de fakr u zarurete düşmezler.” (Taberani)
RESULÜ EKREM -sallallahu aleyhi ve sellem EFENDİMİZ şöyle buyurmuşlardır:
“Büyük zorluklara duçar olduğunuz zaman “Allah bize yeter. O ne güzel vekildir” zikr-i ce-mîlîne devam ediniz.” (Ebu Davud, Tirmizi, İbn Hanbel)
“Cenâb-ı Hak, duada fazla ısrar edenleri sever.” ( Kenzû’l-irfân 57 (Camiu’s-sağîr’den)
“Eğer bir kul, Cenâb-ı Hakk’a bir hususda duâ eder de icâbet olunmazsa onun yerine bir hasene, yani bir sevâb yazılır.”
“Bir babanın oğlu için duası, bir peygamberin ümmeti hakkındaki duası gibi makbuldür.” (Deylemi)
“İyilik görenlerin iyilik gördükleri kimseler hakkında ettikleri hayır duaları reddolunmaz.” (Tirmizi, Birr)
“Ezan ile ikamet arasında yapılan dua müs-tecâbdır. Bu arada hemen dua ediniz.”(Tirmizi, Deavat, Ebu Davud)
“Kaderden sakınmak kaderi def etmez. Lâkin Salihlerin duası, nüzul etmiş ve edecek olan elem ve musîbeti def etmeğe ve kaldırmağa medar olur. İş böyle olunca ey Allah’ın kulları, dua ediniz.” Tirmizî Deavât, 101; İbn Hanbel, Müsned, 5/224
“Kur’ân-ı Azîmü’ş-şan her ne vakit hatmolu-nursa akabinde yapılan bir dua müstecâbdır.” (Kenzü’l-irfan, 59 (Camiu’s-sağîr’den) Dârimî, Fezailü’l-Kur’ân. 33.)
“Bir kimsenin sevdiği bir kimse aleyhinde olan duasının kabul olunmamasını Cenâb-ı Hakk’tan istirhâm eyledim.”
“Bir farz namazını huşu’ ile eda eden kimsenin o namazın akabinde vaki’ olacak bir duası müstecâb olur.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace )
“Mazlumun bedduasından sakınınız. Zira bir kıvılcım sür’atiyle semaya icabete yükselir.”
Fâcir de olsa mazlumun duası makbuldür.” (İbn Hanbel)
“Cenâb-ı Allah buyurmuştur ki: “Kim bana dua etmezse ona gadab ederim.” (İbn Hanbel, İbn Mace) Zîrâ bu hal ya gafletten yahut kibirden ileri gelir
“Müslüman kardeşinin ayıp ve çıplak yerlerini setrederek onu dünyada örtmeyen kimsenin ayıplarını Cenâb-ı Hakk kıyamet gününde setreder.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud)
“Bir yerde yangın vuku’ bulduğunu gördüğünüz zaman ”Allahü Ekber’ diyerek tekrar tekrar tekbir alınız. Zira tekbir yangını söndürür.” (14)
“Dünyânın geniş vakitlerinde, yani sıhhat ve servet ve asayiş ve emniyet gibi esbâb-ı istirahat mükemmel olduğu bir zamanda Cenâb-ı Hakk’a ibâdet ve tâat ile kendini takdim et ki muzâyakalı sıkıntılı bir zamanda seni lutf ile yâd edip gözetsin.”(İbn Hanbel, Tirmizi )
“Ana ve babaya iyilik ömrü artırır. Yalan söylemek rızkı noksanlaştırır, dua kazaya siper olur.” (Buhari, Müslim, Ebu Davud, Tirmiz)
“Kendisine iltica ile bir ricada bulunan kimsenin ricasını kesip atanın dua ve ricasını da Allah kesip atar.” (Ahmed b. Hanbel)
“Bir mü’mine yapılan zillet ve hakareti görüp de men’ine muktedir olduğu halde muavenette bulunmayanları Cenab-ı Hak mahşerde zelîl eder.” (İbn Hanbel)
“Her kim dualarının kabulünü, gam ve üzüntülerinin def olup kaldırılmasını arzu ederse sıkıntıda bulunanların imdadına yetişsin.” (Müslim, İbn Hanbel)
“İşlerde istihare edenler, yani Allah’dan hayır dileyerek rızasına muvafık hareket edenler zarar etmezler. İstişare edenler de işin sonunda pişman olmazlar. İdari-i maişetinde israf etmeyip i’tidâl yolunu iltizam edenler de fakr u zarurete düşmezler.” (Taberani)
4 Şubat 2018 Pazar
CEHENNEMİ İSTER MİYİZ
CEHENNEMİ İSTER MİSİNİZ?
İbadetlerine dikkat etmeyenlerin “kalbim temiz, günahım kadar yanar çıkarım” dediklerini duyuyoruz, şeytanın kandırmasıdır. Ceza sürelerini, ancak Rabbimiz bilir.
Ya çok uzun kalırsak, nasıl dayanırız. Dünyalık bir sıkıntı biraz uzadı mı yeter, ne zaman bitecek, çekemez oldum… gibi feryat ediyoruz.
Günahım kadar yanarım çıkarım diyenlere: Bu, onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür. (Al-i İmran Suresi, 24)
Cehennem, insanın hayal gücünün alamayacağı kadar büyük acıları yaşanacağı bir yerdir. Cehennem Allah'ın "Kahhar", "Cebbar" sıfatlarının en şiddetli tecelli ettiği ve dünyadaki hiçbir azapla kıyaslanamayacak azaplarla dolu, korkunç bir ortamdır.
Parmağının ucu yanınca bile canı çok acıyan aciz bir insanın rahat ve umursuz bir şekilde böyle bir azabı belirli bir süre için bile olsa göze aldığını söylemesi, akletmediğinin açık bir göstergesidir.
Rabbim bizlerden razı olacağın yerlere yönelt, gazabın olacak yerlerden bizi uzaklaştır. Sana sığındık. Amin. ALLAHÜMME ECİRNA MİNENNAR
İbadetlerine dikkat etmeyenlerin “kalbim temiz, günahım kadar yanar çıkarım” dediklerini duyuyoruz, şeytanın kandırmasıdır. Ceza sürelerini, ancak Rabbimiz bilir.
Ya çok uzun kalırsak, nasıl dayanırız. Dünyalık bir sıkıntı biraz uzadı mı yeter, ne zaman bitecek, çekemez oldum… gibi feryat ediyoruz.
Günahım kadar yanarım çıkarım diyenlere: Bu, onların: "Ateş bize sayılı günler dışında kesinlikle dokunmayacak" demelerindendir. Onların bu iftiraları, dinleri konusunda kendilerini yanılgıya düşürmüştür. (Al-i İmran Suresi, 24)
Cehennem, insanın hayal gücünün alamayacağı kadar büyük acıları yaşanacağı bir yerdir. Cehennem Allah'ın "Kahhar", "Cebbar" sıfatlarının en şiddetli tecelli ettiği ve dünyadaki hiçbir azapla kıyaslanamayacak azaplarla dolu, korkunç bir ortamdır.
Parmağının ucu yanınca bile canı çok acıyan aciz bir insanın rahat ve umursuz bir şekilde böyle bir azabı belirli bir süre için bile olsa göze aldığını söylemesi, akletmediğinin açık bir göstergesidir.
Rabbim bizlerden razı olacağın yerlere yönelt, gazabın olacak yerlerden bizi uzaklaştır. Sana sığındık. Amin. ALLAHÜMME ECİRNA MİNENNAR
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)