RAHMET MELEKLERİN GİRMEDİĞİ 23 EV
1- Sıla-i rahmi terkeden,akrabalardan ilgi ve alakayı kesenin evi.(Tevbe:71,Buhari)
2- Anne ve babaya itaat etmeyenin evi.(Nisa:36, Lokman:14)
3- Yetim malı yiyenin evi.(Nisa:10, Buhari ve Müslim)
4- İçinde faiz yenilen ev, faizle alınan ev.(Bakara:275-276, Buhari)
5- İçinde köpek bulunan ev. (Buhari ve Müslim, İbni Mace)
6- ALLAHın zikredilmediğ meclisler, Peygambere (sav) salat ve selam getirilmeyen meclisler,
nefsin üstün tutulduğu ve şeytanların bulundugu evler. ( Buhari, Müslim ve İ.Ahmed)
7- İçinde sahabeye, ölülere, dehre, rüzgara, horoza, hastalığa ve benzeri şeylere çok sövülen evler. ( Ebu Davud, İ.Ahmed, Buhari ve Müslim)
8- İÇİNDE SURET, RESİM VE HEYKEL BULUNAN EVLER. ( Enbiya:52, Saffat:95-96, Buhari)
9- ALLAHı zikir dışında teğanni yapılan, eğlence ve müzik aletleri bulunan ev.(İ.Ahmed)
10-İçinde çan olan ev. (Müslim, Ebu Davu ve Tirmizi)
11-İçinde bağıra çağıra, üstünü yırtarak ağıt yakan kadının sesinin yükseldiği ev.(Müslim)
12-İçinde içki içilen ve kumar oynanan ev. (Maide:90-92, Sahih-ul cami, Taberani)
13-İçinde ALLAHa ortak koşulan, nazar boncukları takılan ve büyü yapılan ev.(Nisa:48)
14-İçinde tavla oynanan ev. (Munafıkun:9, Müslım ve Ebu Davud)
15-Haram olan kıyafetlerin giyildiği ve haram olan eşyaların kullanıldığı ev, yani erkeklerin altın ve gümüş kullanmaları ve ev halkının altın ve gümüş kaplar kullandıklar ev. (Tirmizi,Müslim ve Taberani)
16-Lanetlenen kimselerin evleri. Örneğin: İçki içen, ALLAHın emirlerine karşı gelen, kocasını isteğini kabul etmeyen kadın, namazı terkeden kişilerin bulunduğu ev.(Taberani, İbni Mace)
17-İçinde kötü kokular bulunan ev . Örneğin: Soğan, sarmısak, pırasa ve benzeri bitkiler, sigara, nargile, bir kab içinde bekletilen küçük ve büyük abdestler gibi...(Müslim ve Tirmizi)
18-Cünüp olup gusül abdesti almayanların evi.(Ebu Davud, el-Bezzar, Taberani)
19-Sahibi safran (kadınlara ait bir koku çeşidi) sürünen ev. (Ebu Davud)
20-İsrafçı ve savurgan ev. (Nesei, Müslim)
21-Ev sahib ve sakinlerinin günah işlemekte ısrar ettikleri ev. (Nesei,İ.Ahmed)
22-İçinde zina yapılan ev. (Buhari ve Müslim,Nesei)
23-İçinde büyük günah işlenen ev, büyük günah işliyen ev sahipleri
(Kütübi sitte'deki sahih hadislerden derlenmiştir!..
30 Nisan 2017 Pazar
28 Nisan 2017 Cuma
NAMAZDA YANILMA VEYA UNUTMA SECDESİ
Sehiv (Yanılma) Secdesi Nasıl Yapılır? (Namazda yanılırsak veya unutursak)
Sehiv secdesi; "yanılma ve unutma secdesi" demektir. Namazın farzlarından birinin tehiri (geciktirilmesi) veya vaciplerden birini terk ve ya tehiri halinde yapılması gerekir.
Şöyle yapılır:
Son oturuşta yalnız "Tahiyyat" okunduktan sonra sağa selam verılır Ondan sonra "Allahu Ekber" denilerek secdeye varılıp üç kere " Sübhane Rabbiye'l-alâ " okunur. sonra "Allahu Ekber" denilerek kalkılır. Bir tesbih miktarı duraklamadan sonra tekrar "Allahu Ekber" deyip ikinci secdeye varılır. Yine üç kez " Sübhane Rabbiye'l-alâ " okunduktan sonra "Allahu Ekber" denilerek kalkılır ve oturulur. Tahiyyat, Salli-Barik ve"Rabbena atina" okunup önce sağ tarafa sonra da sol tarafa selâm verilir.(1)
Mesela; Vitir namazında Kunut dualarını unutmak, Fatiha'dan sonra zamm-ı sure okunması gereken yerde zamm-ı sureyi okumadan rükûya gitmek, birinci tahiyyâta oturmayı unutmak, namazda secde ayeti okunduğu zaman secde etmemek gibi durumlarda vacip terk edildiği için sehiv secdesi gerekir.
Üç veya dört rekatlı farz namazlar ile vitir namazında ikinci rekattan sonra tahiyyat'ı okuduktan sonra hemen ayağa kalkmayıp "Salli-Barik okuduktan sonra ayağa kalkmak, Fatiha'yı okumadan zamm-ı sureyi okuyup daha sonra fatihayı okumadığını hatırlayıp Fatiha'yı okumak, gibi durumlarda ise vacip tehir edildiği için yine sehiv secdesi gerekir.
Sehiv secdesi yapılması gereken durumda unutup selam verilirse namazın yeniden kılınması gerekmez.
Sehiv secdesi; "yanılma ve unutma secdesi" demektir. Namazın farzlarından birinin tehiri (geciktirilmesi) veya vaciplerden birini terk ve ya tehiri halinde yapılması gerekir.
Şöyle yapılır:
Son oturuşta yalnız "Tahiyyat" okunduktan sonra sağa selam verılır Ondan sonra "Allahu Ekber" denilerek secdeye varılıp üç kere " Sübhane Rabbiye'l-alâ " okunur. sonra "Allahu Ekber" denilerek kalkılır. Bir tesbih miktarı duraklamadan sonra tekrar "Allahu Ekber" deyip ikinci secdeye varılır. Yine üç kez " Sübhane Rabbiye'l-alâ " okunduktan sonra "Allahu Ekber" denilerek kalkılır ve oturulur. Tahiyyat, Salli-Barik ve"Rabbena atina" okunup önce sağ tarafa sonra da sol tarafa selâm verilir.(1)
Mesela; Vitir namazında Kunut dualarını unutmak, Fatiha'dan sonra zamm-ı sure okunması gereken yerde zamm-ı sureyi okumadan rükûya gitmek, birinci tahiyyâta oturmayı unutmak, namazda secde ayeti okunduğu zaman secde etmemek gibi durumlarda vacip terk edildiği için sehiv secdesi gerekir.
Üç veya dört rekatlı farz namazlar ile vitir namazında ikinci rekattan sonra tahiyyat'ı okuduktan sonra hemen ayağa kalkmayıp "Salli-Barik okuduktan sonra ayağa kalkmak, Fatiha'yı okumadan zamm-ı sureyi okuyup daha sonra fatihayı okumadığını hatırlayıp Fatiha'yı okumak, gibi durumlarda ise vacip tehir edildiği için yine sehiv secdesi gerekir.
Sehiv secdesi yapılması gereken durumda unutup selam verilirse namazın yeniden kılınması gerekmez.
27 Nisan 2017 Perşembe
ALLAH'A C.C SIĞINMA NAMAZI
CUMA NAMAZI BİTTİKTEN SONRA!
Cami’de Cemaatle kılınan Cuma namazı bittikten sonra (tesbih çekip İmam el-Fatiha dedikten sonra) yerimizden kalkmadan: Besmele ile 1 Fatiha, 7 İhlas, 7 Felak ve 7 Nas surelerini okuyup, afat-ı araziye ve afat-ı semaviyye’den muhafaza buyrulmak için Dua edersek, İnşaAllah gelecek Cumaya kadar Rabbimizin muhafazasında oluruz. Bu hususta Hadis-i Şerif vardır ve Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s) Üstadımızın tavsiyeleridir.
CUMA GÜNÜ İKİNDİ NAMAZINDAN SONRA!
Cuma günü ikindi namazının bitiminde İmam Efendi el-Fatiha dedikten sonra yine yerimizden kalkmadan Besmele ile 17 Ayetel-Kürsi okunması, kaza, bela ve musibetlerden muhafaza için tavsiye edilmiştir. Hanım kardeşlerimizde, Evlerinde ikindi namazına müteakip okuyabilirler, İnşaAllah!
Cami’de Cemaatle kılınan Cuma namazı bittikten sonra (tesbih çekip İmam el-Fatiha dedikten sonra) yerimizden kalkmadan: Besmele ile 1 Fatiha, 7 İhlas, 7 Felak ve 7 Nas surelerini okuyup, afat-ı araziye ve afat-ı semaviyye’den muhafaza buyrulmak için Dua edersek, İnşaAllah gelecek Cumaya kadar Rabbimizin muhafazasında oluruz. Bu hususta Hadis-i Şerif vardır ve Mahmud Sami Ramazanoğlu (k.s) Üstadımızın tavsiyeleridir.
CUMA GÜNÜ İKİNDİ NAMAZINDAN SONRA!
Cuma günü ikindi namazının bitiminde İmam Efendi el-Fatiha dedikten sonra yine yerimizden kalkmadan Besmele ile 17 Ayetel-Kürsi okunması, kaza, bela ve musibetlerden muhafaza için tavsiye edilmiştir. Hanım kardeşlerimizde, Evlerinde ikindi namazına müteakip okuyabilirler, İnşaAllah!
RÜYAYI SATIN ALAN ASKER
RÜYAYI SATIN ALAN ASKER
Aynı köyde büyüyen iki asker, Tendürek dağlarında ki mevzilerinde sohbet ediyorlarmış. Uzun boylu olanı, elindeki dürbünle çevresini tarayıp teröristlerin mevzileneceği yerleri kontrol ettikten sonra, arkadaşına yanaşıp:
- Şu rüyanı bir daha anlatsana? Demiş. Geçen akşam iyi dinlememiştim.
- Rüyamda şehit olmuşum! Allah beni cennetine almış ve beş tane huri vermiş.
- Aklın fikrin hurilerde! Diye gülmüş diğeri. Üstelik beş tane.
Peygamberleri, aralarında aynı birlikten arkadaşlarının da bulunduğu şehit ve gazileri anlatırken, gözleri doluyormuş.
Yanında ki asker rüyanın sonuna doğru ona iyice sokulmuş ve yapacağı teklifin sıkıntısıyla kıvranıp:
- Şu rüyanı bana satsana! Demiş. Ne istersen veririm.
- Rüyada satılır mı? Diye gülmüş, beş huriyi duyunca, aklın uçtu herhalde.
- Rüyana karşı postallarımı veririm!. Demiş. Seninkiler ayağına biraz dar geliyordu.
Rüya ile birlikte, postalların sahibi de değişmiş.
Ve bir gün sonraki çatışmada, Erzurum’un üçra bir köyünde ki ailesine, rüyayı satın alan askerin şehit olduğu haberi ulaşmış.
Bu olayı anlatanlar derler ki, şehidin sağ avucu daha sonra açılıp, parmaklarıyla “ beş” işareti yapmış.
4. "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 2/154)
Aynı köyde büyüyen iki asker, Tendürek dağlarında ki mevzilerinde sohbet ediyorlarmış. Uzun boylu olanı, elindeki dürbünle çevresini tarayıp teröristlerin mevzileneceği yerleri kontrol ettikten sonra, arkadaşına yanaşıp:
- Şu rüyanı bir daha anlatsana? Demiş. Geçen akşam iyi dinlememiştim.
- Rüyamda şehit olmuşum! Allah beni cennetine almış ve beş tane huri vermiş.
- Aklın fikrin hurilerde! Diye gülmüş diğeri. Üstelik beş tane.
Peygamberleri, aralarında aynı birlikten arkadaşlarının da bulunduğu şehit ve gazileri anlatırken, gözleri doluyormuş.
Yanında ki asker rüyanın sonuna doğru ona iyice sokulmuş ve yapacağı teklifin sıkıntısıyla kıvranıp:
- Şu rüyanı bana satsana! Demiş. Ne istersen veririm.
- Rüyada satılır mı? Diye gülmüş, beş huriyi duyunca, aklın uçtu herhalde.
- Rüyana karşı postallarımı veririm!. Demiş. Seninkiler ayağına biraz dar geliyordu.
Rüya ile birlikte, postalların sahibi de değişmiş.
Ve bir gün sonraki çatışmada, Erzurum’un üçra bir köyünde ki ailesine, rüyayı satın alan askerin şehit olduğu haberi ulaşmış.
Bu olayı anlatanlar derler ki, şehidin sağ avucu daha sonra açılıp, parmaklarıyla “ beş” işareti yapmış.
4. "Allah yolunda öldürülenlere 'ölüler' demeyin. Aksine onlar diridirler ancak siz fark edemiyorsunuz." (Bakara, 2/154)
26 Nisan 2017 Çarşamba
FAKİR ADAMIN DUASI
FAKİR ADAMIN DUASI
Adam Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer.
Namazını bitirdikten sonra şöyle bir dua da bulunur ;
Ya Rabbi (c.c) şu vakitte bir çok kimse uyudu,bir çoğu sevdiğine gitti,bende sana geldim,çünkü benim sevdiğim sensin.
Sonra zikire başl...adı ve seccade üzerinde zikir çekerken uyuyakaldı.
Bir hırsız girdi evine biraz sonra, bakındı sağına soluna, oldukça az ve eski eşyaların olduğu fakir birinin eviymiş bu.Ne fakir bir ev diye düşündü.
Ama bir kaç parça eşya almadan çıkmak olmaz diye düşündü. Torbasına doldurduğu bir kaç parça eşya ile tam evden çıkacakken birde baktı ki kapı yok ! Az önce girdiği kapı hiç biryerde yoktu,her yer duvardı. Aldıklarını bıraktı ve tekrar çevresine baktı,kapı orada duruyordu.
Tekrar torbasına doldurdu eşyaları ve tekrar baktı ki kapı yine yoktu!
Bu işlemi tam 3 kez tekrarladı.
Tam o esnada duvarlar dalga dalga yarılarak dediki ;
''Ey hırsız ! Seven uyudu ama sevilen ayakta..
Adam Bir gece namaz kılmak için seccadesini serer.
Namazını bitirdikten sonra şöyle bir dua da bulunur ;
Ya Rabbi (c.c) şu vakitte bir çok kimse uyudu,bir çoğu sevdiğine gitti,bende sana geldim,çünkü benim sevdiğim sensin.
Sonra zikire başl...adı ve seccade üzerinde zikir çekerken uyuyakaldı.
Bir hırsız girdi evine biraz sonra, bakındı sağına soluna, oldukça az ve eski eşyaların olduğu fakir birinin eviymiş bu.Ne fakir bir ev diye düşündü.
Ama bir kaç parça eşya almadan çıkmak olmaz diye düşündü. Torbasına doldurduğu bir kaç parça eşya ile tam evden çıkacakken birde baktı ki kapı yok ! Az önce girdiği kapı hiç biryerde yoktu,her yer duvardı. Aldıklarını bıraktı ve tekrar çevresine baktı,kapı orada duruyordu.
Tekrar torbasına doldurdu eşyaları ve tekrar baktı ki kapı yine yoktu!
Bu işlemi tam 3 kez tekrarladı.
Tam o esnada duvarlar dalga dalga yarılarak dediki ;
''Ey hırsız ! Seven uyudu ama sevilen ayakta..
25 Nisan 2017 Salı
AMEL DEFTERİ
ALLAH’A (C.C ) VERİLECEK CEVAP
Mevlana Cami Hazretlerine gelen bir adam “ Şuna şöyle dedim, buna şu cevabı verdim.” Diyerek gururlanınca, Mevlana Hazretleri:
“ O cevaplarla değil, yarın Allah’a vereceğin cevaplarla meşgul ol!” diye ikazda bulunmuş.
Bu imtihan meydanında istediğini kandırabilir, aklını kullanarak istediğine arzu ettiğin şekilde cevap verebilirsin. Fakat hüner bunda değildir.
Asıl hüner, her an Allah’ın huzuruna gitmeye hazır olmak ve O’nun huzuruna gidince de ömrünü nerede geçirdiğinin, soluklarını hangi yollarda alıp verdiğinin hesabını verebilmektir. Çünkü insan orada, şuur altına yerleşmiş düşüncelere göre hareket eder.
Ömür meyvesini yemek istiyorsan, iman ağacını yetiştirmeye bak. Yarın divan kurulduğu zaman herkes ektiğini biçecek. Mü’minler harman kaldırırken, vaktiyle iman tohumu ekmemiş olmak ne kadar acı bir gevşekliktir.
BAKARA SURESİ 284. AYET
“ Siz içinizi dökseniz de gizleseniz de, Allah onunla sizi hesaba çekecektir.”
"O gün insanlar, yaptıkları kendilerine gösterilmek için bölük bölük dönerler" (ez-Zilzâl, 99/6).
"Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir" (el-Mü'min, 40/17).
Amel defteri haktır: Bu defterden maksat, insanlara ait sevap ve günahların üzerinde tesbit edildiği şeydir. Mü'minlere sağ, kâfirlere sol ve arka taraflarından verilir (el-Hâkka, 69/25-26; el-İnşikâk 84/10; el-İsrâ, 17/13).
"Doğrusu Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı çetin bir azap vardır" (Sad, 38/26).
Mevlana Cami Hazretlerine gelen bir adam “ Şuna şöyle dedim, buna şu cevabı verdim.” Diyerek gururlanınca, Mevlana Hazretleri:
“ O cevaplarla değil, yarın Allah’a vereceğin cevaplarla meşgul ol!” diye ikazda bulunmuş.
Bu imtihan meydanında istediğini kandırabilir, aklını kullanarak istediğine arzu ettiğin şekilde cevap verebilirsin. Fakat hüner bunda değildir.
Asıl hüner, her an Allah’ın huzuruna gitmeye hazır olmak ve O’nun huzuruna gidince de ömrünü nerede geçirdiğinin, soluklarını hangi yollarda alıp verdiğinin hesabını verebilmektir. Çünkü insan orada, şuur altına yerleşmiş düşüncelere göre hareket eder.
Ömür meyvesini yemek istiyorsan, iman ağacını yetiştirmeye bak. Yarın divan kurulduğu zaman herkes ektiğini biçecek. Mü’minler harman kaldırırken, vaktiyle iman tohumu ekmemiş olmak ne kadar acı bir gevşekliktir.
BAKARA SURESİ 284. AYET
“ Siz içinizi dökseniz de gizleseniz de, Allah onunla sizi hesaba çekecektir.”
"O gün insanlar, yaptıkları kendilerine gösterilmek için bölük bölük dönerler" (ez-Zilzâl, 99/6).
"Bugün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bugün haksızlık yoktur. Doğrusu Allah, hesabı çabuk görendir" (el-Mü'min, 40/17).
Amel defteri haktır: Bu defterden maksat, insanlara ait sevap ve günahların üzerinde tesbit edildiği şeydir. Mü'minlere sağ, kâfirlere sol ve arka taraflarından verilir (el-Hâkka, 69/25-26; el-İnşikâk 84/10; el-İsrâ, 17/13).
"Doğrusu Allah yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarından dolayı çetin bir azap vardır" (Sad, 38/26).
SESSİZ GIYBET
SESSİZ GIYBET
Sessiz gıybet; insanı aşağılamak, kusurlarını belirtmek, hoşlanmayacağı şeyleri açığa çıkarmak için yapılan her türlü alay, ima, taklit, işaret, yazı, resim, karikatür ve komedi gösterileri gibi beden diliyle yapılan gıybetlerdir. Mesela bir insanın kısa veya uzun boylu oluşunu, topallığını eleştirmek için eliyle ya da bedeniyle işaret etmek gıybettir. Taklit, komedi, mizah: Günümüzde sanat olarak icra edilen bu dallarda belirli şahıs ve zümreleri hedef alarak onlarla eğlenmek gıybetin belki de en ağır şeklidir. Çünkü taklit, sözden daha açık bir tasvirdir. Yüz ifadelerini, konuşmalarını, yürümelerini ve sair hallerini tasvir etmektedir. Allah ( c.c ) Hümeze Suresinde sessiz gıybeti ve cezasını şöyle anlatmıştır. “ ( 1–2 ) İnsanları arkadan çekiştirip küçük düşüren, el, kaş ve göz işaretiyle alaycı davranışta bulunan her kişinin vay haline! O ki, malı toplayıp durmadan sayar.” 3- “( O ), Malının kendisini dünyada ebedi bırakacağını, şöhretin servetle olacağını zanneder.” ( Ahrette hesabı unutur, serveti için her türlü yolu meşru görür.) 4- “Hayır! Andolsun ki, o, hutameye atılacaktır.” 5- “ Bilir misin hutame nedir?” 6–7- “ O, acısı ta yüreklere işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş, asla sönmez ateşidir.” 8-9- “ onlar uzatılmış sütunlar içinde bağlı oldukları halde, o ateşin kapısı onların üzerlerine kapatılmış olacaktır.” Yapılan işi ve cezasını Allah ( c.c ) bu ayetle anlatmıştır. Günümüzde çok yapılmaktadır, "aramızda biraz eğleniyoruz" denilmektedir. İnsan haklarına tecavüzdür. Allah yardımcımız olsun. Amin. Peygamberimizin duasıyla bitirelim. “ Allah’ım! Günahlarımın küçüğünü, büyüğünü, öncesini, sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini bağışla.” ( Müslim ) “ Allah’ım! Bütün işlerimizin sonucunu güzel eyle, dünyada rezil olmaktan ve ahret azabından bizi koru.” ( Ahmet b. Hanbel ) “ Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.” ( Ebu Davud ) AMİN
Sessiz gıybet; insanı aşağılamak, kusurlarını belirtmek, hoşlanmayacağı şeyleri açığa çıkarmak için yapılan her türlü alay, ima, taklit, işaret, yazı, resim, karikatür ve komedi gösterileri gibi beden diliyle yapılan gıybetlerdir. Mesela bir insanın kısa veya uzun boylu oluşunu, topallığını eleştirmek için eliyle ya da bedeniyle işaret etmek gıybettir. Taklit, komedi, mizah: Günümüzde sanat olarak icra edilen bu dallarda belirli şahıs ve zümreleri hedef alarak onlarla eğlenmek gıybetin belki de en ağır şeklidir. Çünkü taklit, sözden daha açık bir tasvirdir. Yüz ifadelerini, konuşmalarını, yürümelerini ve sair hallerini tasvir etmektedir. Allah ( c.c ) Hümeze Suresinde sessiz gıybeti ve cezasını şöyle anlatmıştır. “ ( 1–2 ) İnsanları arkadan çekiştirip küçük düşüren, el, kaş ve göz işaretiyle alaycı davranışta bulunan her kişinin vay haline! O ki, malı toplayıp durmadan sayar.” 3- “( O ), Malının kendisini dünyada ebedi bırakacağını, şöhretin servetle olacağını zanneder.” ( Ahrette hesabı unutur, serveti için her türlü yolu meşru görür.) 4- “Hayır! Andolsun ki, o, hutameye atılacaktır.” 5- “ Bilir misin hutame nedir?” 6–7- “ O, acısı ta yüreklere işleyecek, Allah’ın tutuşturulmuş, asla sönmez ateşidir.” 8-9- “ onlar uzatılmış sütunlar içinde bağlı oldukları halde, o ateşin kapısı onların üzerlerine kapatılmış olacaktır.” Yapılan işi ve cezasını Allah ( c.c ) bu ayetle anlatmıştır. Günümüzde çok yapılmaktadır, "aramızda biraz eğleniyoruz" denilmektedir. İnsan haklarına tecavüzdür. Allah yardımcımız olsun. Amin. Peygamberimizin duasıyla bitirelim. “ Allah’ım! Günahlarımın küçüğünü, büyüğünü, öncesini, sonunu, açığını ve gizlisini, hepsini bağışla.” ( Müslim ) “ Allah’ım! Bütün işlerimizin sonucunu güzel eyle, dünyada rezil olmaktan ve ahret azabından bizi koru.” ( Ahmet b. Hanbel ) “ Bizi doyurup içiren ve bizi Müslümanlardan eyleyen Allah’a hamdolsun.” ( Ebu Davud ) AMİN
SEVGİLİ OLMAK
SEVGİLİ OLMAK
–Peygamberimiz (sav ) "Yabancı bir kadınla bir erkek iki ikiye, baş başa kalırlarsa üçüncüleri şeytandır!" buyurmuştur. Evet, biribirine yabancı iki karşı cinsin tenha bir yerde baş başa kalışları; hislerinin isyanına, yaratılışta var olan duyguların ayaklanmasına vesile teşkil eder. Cinsi hislerin ayaklanması ve isyanından sonraki safhaları ise kimse kestiremez. Nerede başlar, nerelere kadar gider. Zaten toplum hayatındaki pişmanlıkların, hatta cinayetlerin ve kötülüklerin büyük çoğunluğunun bu ikaza kulak asmayıştan, aradaki sınırı aşıp taşmaktan kaynaklandığı da yaşanan günlük olaylarla sabittir. – Ayrıca aşk, genellikle, muhatabın güzelliğine bakmaksızın ve insanın iradesi dışında gönülde meydana gelen coşkun bir sevgi potansiyelidir ki, bir açıdan –imtihan için verilen- bir musibettir. Böyle bir sevgi potansiyelini hazmederek, onu nefsin kötü emellerine alet etmeden sabreden bir kimsenin bu tavrı ’a olan saygısının bir yansımasıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir." (bk. Kenzu’l-ummal, h. No: 6999-7000; Hakim, Hatib) "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, ü teâlâ affedip Cennetine koyar." (İbni Asakir) Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah işlememeye sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi insanı kör ettiği için, insanın kendisini günah işlemekten alıkoyması zordur. Zor olan işleri başarmanın sevabı da büyük olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir." (Deylemi) "Aşkını gizleyip iffetini muhafaza ederek ölen şehittir" mealindeki hadis, Hz. Aişe ve İbn Abbas’tan gelen rivayetlere dayanmaktadır Aşkın bu meziyetinin önemli bir sebebi de, iffetle devam ettiği takdirde, zamanla sahibini gerçek vuslata kavuşturan bir araç olmasıdır. Pek çok âşık, maşukunun üzerindeki fanilik damgasını gördükten sonra, Hz. İbrahim gibi “Ben biraz görünüp, arkasından kaybolan fani maşukları sevmem” demiş, mecazî sevgililer yerine hakîkî sevgili olan ’a yönelmiştir. İnsanın gönlünü fani sevdalardan alıp, baki bir yâre sevdalı yapan aşk gibi nuranî bir iksir, içinde şahadet şerbetini barındırmaya sezadır. Ahzab 35 Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
–Peygamberimiz (sav ) "Yabancı bir kadınla bir erkek iki ikiye, baş başa kalırlarsa üçüncüleri şeytandır!" buyurmuştur. Evet, biribirine yabancı iki karşı cinsin tenha bir yerde baş başa kalışları; hislerinin isyanına, yaratılışta var olan duyguların ayaklanmasına vesile teşkil eder. Cinsi hislerin ayaklanması ve isyanından sonraki safhaları ise kimse kestiremez. Nerede başlar, nerelere kadar gider. Zaten toplum hayatındaki pişmanlıkların, hatta cinayetlerin ve kötülüklerin büyük çoğunluğunun bu ikaza kulak asmayıştan, aradaki sınırı aşıp taşmaktan kaynaklandığı da yaşanan günlük olaylarla sabittir. – Ayrıca aşk, genellikle, muhatabın güzelliğine bakmaksızın ve insanın iradesi dışında gönülde meydana gelen coşkun bir sevgi potansiyelidir ki, bir açıdan –imtihan için verilen- bir musibettir. Böyle bir sevgi potansiyelini hazmederek, onu nefsin kötü emellerine alet etmeden sabreden bir kimsenin bu tavrı ’a olan saygısının bir yansımasıdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki: "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek ölen şehiddir." (bk. Kenzu’l-ummal, h. No: 6999-7000; Hakim, Hatib) "Aşkını gizleyip, iffetini muhafaza ederek, sabredenin günahlarını, ü teâlâ affedip Cennetine koyar." (İbni Asakir) Demek ki, dinimizde iffeti muhafaza etmek ve sevgisi sebebiyle günah işlememeye sabretmek, çok sevaptır. Çünkü genel olarak sevgi insanı kör ettiği için, insanın kendisini günah işlemekten alıkoyması zordur. Zor olan işleri başarmanın sevabı da büyük olur. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Ümmetimin üstün olan kimseleri, aşk belasına maruz kalınca iffetini muhafaza edenlerdir." (Deylemi) "Aşkını gizleyip iffetini muhafaza ederek ölen şehittir" mealindeki hadis, Hz. Aişe ve İbn Abbas’tan gelen rivayetlere dayanmaktadır Aşkın bu meziyetinin önemli bir sebebi de, iffetle devam ettiği takdirde, zamanla sahibini gerçek vuslata kavuşturan bir araç olmasıdır. Pek çok âşık, maşukunun üzerindeki fanilik damgasını gördükten sonra, Hz. İbrahim gibi “Ben biraz görünüp, arkasından kaybolan fani maşukları sevmem” demiş, mecazî sevgililer yerine hakîkî sevgili olan ’a yönelmiştir. İnsanın gönlünü fani sevdalardan alıp, baki bir yâre sevdalı yapan aşk gibi nuranî bir iksir, içinde şahadet şerbetini barındırmaya sezadır. Ahzab 35 Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, taata devam eden erkekler ve taata devam eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir mağfiret ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
23 Nisan 2017 Pazar
TAASSUB NEDİR
TAASSUB NEDİR?
Bir fikre körü körünü bağlanmak, doğru ya da yanlışlığına bakmaksızın onun peşinde koşmak taassuptur. Müşriklerin buna benzer davranışları Kur’an da şöyle eleştirilir: “ Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular. Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler.” ( Saffat 69, 70 ) “ Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bunların hepsi ondan ( o ardına düştüğün şeyden ) sorumludur.” ( İsra 36 ) Kur'anî Kerim’e ve sünnete uygun olan bağlılık taassup değildir Zira iman, tasdik etmek; İslâm ise, hak ve doğru olana teslim olmak demektir bu da dine bağlılık ve sadık olmak anlamını taşır. Bilgisizlikten kaynaklanan taassup ise inat ve muhakemesizlik üzere kuruludur Taassup yalnız dinlerde değil, beşeri ideolojilerde de bağnazca bağlılıklar neticesinde görülmektedir Müslüman dinine körü körüne değil, bilinçli olarak bağlıdır Müslüman mutaassıp değil, hoşgörülü olmalıdır Müsamahakâr insan, sabit fikirli değildir, medeni cesaretle fikirleri tartışabilir, doğru ile yanlışı ayırt etme gücüne sahiptir Hakkında yeterli bilgisi olmayan şeylerde körü körüne iddia sahibi değildir Ancak böyle davranıldığı zaman doğruyu anlatma imkânı olur İslâm'ın yayılışında Hz Peygamber (s a s) insanlara İslâm'ı hoşgörü ile anlatmış, irşadının vazgeçilmez unsuru, müsamahası olmuştur "(Dini anlatırken) kolaylaştırınız (hoşgörülü olunuz), zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" (Buharî, Edeb, 80) hadisindeki tavsiye de bunu göstermektedir
Bir fikre körü körünü bağlanmak, doğru ya da yanlışlığına bakmaksızın onun peşinde koşmak taassuptur. Müşriklerin buna benzer davranışları Kur’an da şöyle eleştirilir: “ Çünkü onlar babalarını sapık kimseler olarak buldular. Kendileri de onların izinden koşa koşa gitmektedirler.” ( Saffat 69, 70 ) “ Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme! Çünkü kulak, göz ve gönül; bunların hepsi ondan ( o ardına düştüğün şeyden ) sorumludur.” ( İsra 36 ) Kur'anî Kerim’e ve sünnete uygun olan bağlılık taassup değildir Zira iman, tasdik etmek; İslâm ise, hak ve doğru olana teslim olmak demektir bu da dine bağlılık ve sadık olmak anlamını taşır. Bilgisizlikten kaynaklanan taassup ise inat ve muhakemesizlik üzere kuruludur Taassup yalnız dinlerde değil, beşeri ideolojilerde de bağnazca bağlılıklar neticesinde görülmektedir Müslüman dinine körü körüne değil, bilinçli olarak bağlıdır Müslüman mutaassıp değil, hoşgörülü olmalıdır Müsamahakâr insan, sabit fikirli değildir, medeni cesaretle fikirleri tartışabilir, doğru ile yanlışı ayırt etme gücüne sahiptir Hakkında yeterli bilgisi olmayan şeylerde körü körüne iddia sahibi değildir Ancak böyle davranıldığı zaman doğruyu anlatma imkânı olur İslâm'ın yayılışında Hz Peygamber (s a s) insanlara İslâm'ı hoşgörü ile anlatmış, irşadının vazgeçilmez unsuru, müsamahası olmuştur "(Dini anlatırken) kolaylaştırınız (hoşgörülü olunuz), zorlaştırmayınız, müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz" (Buharî, Edeb, 80) hadisindeki tavsiye de bunu göstermektedir
TADİLİ ERKAN
TA'DİL-İ ERKAN
TA’DİL-İ ERKAN: Namazda yerine getirilmesi gereken; kıyam, rükû ve secdeyi acele etmeden ve aşırıya kaçmadan yapma ve ayetlerin eksiksiz okunması, rükûdan tam doğrulmak, doğrulunca az durmak, iki secde arasında suphanallah diyecek kadar oturup ikinci secdeye gitmek gibi fiilleri düzgün yapmak yani namazın hakkını vermektir. Hanifi mezhebine göre vacip olan ta’dil-i erkân, diğer mezheplere göre farzdır ve bilerek terk edilmesi namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Bu hale düşmemek için namazın farzını, vacibini, sünnetini iyi öğrenmemiz gerekiyor. Namazın önemini anlatan birçok ayet vardır. MÜDDESİR SURESİ 39, 40… 48. AYETLERDE ALLAH ( c.c ) 39. “ Ancak bahtiyar olan ( defteri sağından verilenler ) böyle değildir ( iman edip iyi amelleriyle kurtulmuşlardır )” 40, 41, 42 “ ( Onlar ) cennettedirler. Onlar suçlulara: “ Sizi kavurucu ateşe sokan nedir?” ( diye uzaktan sorarlar. )” 43, 44, 45. “ ( Günahkârlar ) derler ki: “ Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. ( Kur’an’ın buyruklarını bırakıp, batıl şeylere ) dalanlarla beraber biz de dalardık.” 46, 47. “ Ceza gününü yalan sayardık, nihayet ( bu halde iken ) bize ( gelmesi ) kesin olan (ölüm) gelip çattı.” 48. “Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.” Buyurarak namazın önemini belirtmiştir. Peygamberimiz ( sav ) “ Namaz dinin direğidir.” Buyurmuştur. Peygamberimiz ( sav ) “ Allah’ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, işimdeki aşırılıkları ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla.” Diye dua etmiş bizim de dua etmemizi istemiştir.
TA’DİL-İ ERKAN: Namazda yerine getirilmesi gereken; kıyam, rükû ve secdeyi acele etmeden ve aşırıya kaçmadan yapma ve ayetlerin eksiksiz okunması, rükûdan tam doğrulmak, doğrulunca az durmak, iki secde arasında suphanallah diyecek kadar oturup ikinci secdeye gitmek gibi fiilleri düzgün yapmak yani namazın hakkını vermektir. Hanifi mezhebine göre vacip olan ta’dil-i erkân, diğer mezheplere göre farzdır ve bilerek terk edilmesi namazın yeniden kılınmasını gerektirir. Bu hale düşmemek için namazın farzını, vacibini, sünnetini iyi öğrenmemiz gerekiyor. Namazın önemini anlatan birçok ayet vardır. MÜDDESİR SURESİ 39, 40… 48. AYETLERDE ALLAH ( c.c ) 39. “ Ancak bahtiyar olan ( defteri sağından verilenler ) böyle değildir ( iman edip iyi amelleriyle kurtulmuşlardır )” 40, 41, 42 “ ( Onlar ) cennettedirler. Onlar suçlulara: “ Sizi kavurucu ateşe sokan nedir?” ( diye uzaktan sorarlar. )” 43, 44, 45. “ ( Günahkârlar ) derler ki: “ Biz namaz kılanlardan değildik. Yoksula yedirmezdik. ( Kur’an’ın buyruklarını bırakıp, batıl şeylere ) dalanlarla beraber biz de dalardık.” 46, 47. “ Ceza gününü yalan sayardık, nihayet ( bu halde iken ) bize ( gelmesi ) kesin olan (ölüm) gelip çattı.” 48. “Artık onlara şefaatçilerin şefaati fayda vermez.” Buyurarak namazın önemini belirtmiştir. Peygamberimiz ( sav ) “ Namaz dinin direğidir.” Buyurmuştur. Peygamberimiz ( sav ) “ Allah’ım! Günahlarımı, bilgisizlik yüzünden yaptıklarımı, işimdeki aşırılıkları ve benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla.” Diye dua etmiş bizim de dua etmemizi istemiştir.
ŞEHİTLER
ŞEHİTLER
Şehit dini bir kavram olarak “ Allah yolunda ve vatan savunması uğrunda düşmanla savaşırken öldürülen Müslüman kişiye” denir. Peygamberimiz ( sav ) “ Hiç kimse cennete girdikten sonra tekrar dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehitler gördükleri nimet ve ikram sebebiyle dünyaya tekrar dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler.” ( Buhari ) Şehitler yıkanmazlar, kefenlenmezler, üzerlerindeki kanlı elbiseleri ile namazları kılınarak defnedilirler. BAKARA SURESİ 154. AYET “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, aksine onlar diridirler. Ancak siz bunu anlayamazsınız.” denilmek suretiyle şehitliğin, Allah katında büyük bir değere ve yüce bir mevkiye sahip olduğunu belirtilmiştir. "Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir." ( AL-İ İMRAN 157) “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” ( NİSA 69) "Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırsa ister ölsün ister galip gelsin. Biz ona büyük bir ödül vereceğiz."( NİSA 74) Bu aziz vatana sahip olmak için Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Sarıkamış’ta ve yurdumuzun her tarafında, özellikle din ve devlet için, vatan ve millet için, bayrak için toprak için atalarımız şehit olmuşlardır. Türk-İslam için canını kanını feda eden, bu milletin birlik-dirlik içinde yaşaması, huzurlu ve mutlu olması için, cennet vatanı bizlere miras bırakan aziz şehitlerimizi minnetle, şükranla anıyor, Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
Şehit dini bir kavram olarak “ Allah yolunda ve vatan savunması uğrunda düşmanla savaşırken öldürülen Müslüman kişiye” denir. Peygamberimiz ( sav ) “ Hiç kimse cennete girdikten sonra tekrar dünyaya dönmek istemez. Yalnız şehitler gördükleri nimet ve ikram sebebiyle dünyaya tekrar dönüp on defa şehit olmayı arzu ederler.” ( Buhari ) Şehitler yıkanmazlar, kefenlenmezler, üzerlerindeki kanlı elbiseleri ile namazları kılınarak defnedilirler. BAKARA SURESİ 154. AYET “Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, aksine onlar diridirler. Ancak siz bunu anlayamazsınız.” denilmek suretiyle şehitliğin, Allah katında büyük bir değere ve yüce bir mevkiye sahip olduğunu belirtilmiştir. "Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti onların topladıklarından daha iyidir." ( AL-İ İMRAN 157) “Kim Allah’a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddıklarla, şehitlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır.” ( NİSA 69) "Öyleyse, dünya hayatına karşılık ahireti satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşırsa ister ölsün ister galip gelsin. Biz ona büyük bir ödül vereceğiz."( NİSA 74) Bu aziz vatana sahip olmak için Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da, Sarıkamış’ta ve yurdumuzun her tarafında, özellikle din ve devlet için, vatan ve millet için, bayrak için toprak için atalarımız şehit olmuşlardır. Türk-İslam için canını kanını feda eden, bu milletin birlik-dirlik içinde yaşaması, huzurlu ve mutlu olması için, cennet vatanı bizlere miras bırakan aziz şehitlerimizi minnetle, şükranla anıyor, Yüce Allah’tan rahmet ve mağfiret diliyorum. Ruhları şad, mekanları cennet olsun.
NİSAN YAĞMURU ŞİFADIR
####ÇOKKK ÖNEMLİ MART VE NİSAN AYINDA İLKBAHAR HACAMATIMIZI OLALIM HACAMATIN BU AYLARDA YAPILMASININ ÇOK BÜYÜK SIRRI VE ŞİFASI VARDIR.. AYRICA KESİNLİKLE NİSAN YAĞMURUNU BİRİKTİRİP SUYUNU İÇELİM BU YAZIYI HERKESE ULAŞTIRILALIM BU GÜNAHKAR ACİZ KULADA DUA ETMEYİ UNUTMAYALIM####
Şifalı olan Rumi nisan yağmurları, Nisan ayının on dördünde başlar, Mayıs ayının on dördünde biter.
Bu zaman içinde yağan yağmurlara “Nîsân yağmuru” denir ve bir çok hastalığa deva olup bir çok faydası vardır.
* Yılanların zehiri, Balıkların incisi, Hatta bal arısının balı gibi pek çok harikulade nimet hep bu yağmurun suyundan oluşur.
* Nisan yağmuru zahmetlere rahmet, dertlere devâ, hastalılara şifâdır.
* Sular içerisinde en saf su Nisan yağmurunun suyudur.
* Nisan yağmuru ile mayalanan yoğurt tutar. (Tecrübe ile de sabittir)
* Nisan yağmurunda ıslanan yeni elbise çürümez. Saç dökülmez. Hele okunan! Nisan yağmuru suyu, ALLAH’ın cc izniyle sar’a hastalığına şifâ, Ruh hastalıklarına deva, Ağrıları gidericidir. Nisan Yağmurunun faydalı ve şifalı olduğuna dair hadisi şerifler vardır.
Nisan yağmuru hakkında Hadisi şerifler:
PEYGAMBER Efendimizden (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) rivayet olundu ki;
"Cebrail (Aleyhisselâm) bana öyle bir ilaç öğretti ki, o ilaç sayesinde insanların doktorların ilacına hiç ihtiyaç kalmaz.
Eshâbı Kirâm o ilaçtan bizede haber ver Ya Rasûlullah sav dediler: Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm) "Nisan yağmurunu toplayınız .
Ona; 70 Ayetel Kürsi,
70 Fâtiha-i Şerife,
70 defa İhlâs-ı Şerif,
70 defa Felâk,
70 defa Nâs Sûresini
70 defa tesbih duâsını "Subhanallahi vel hamdu lillâhi ve lâ ilâhe illellâhu vallâhu ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm." Sonra yedi gün devamlı olarak sabah akşam birer bardak içiniz. Beni HAK PEYGAMBER sav olarak gönderen Cenabı HAK a cc yemin ederim ki,Cebrail bana dediki;Bu sudan içen kimsenin cesedinden , damarından, sinirinden, etlerinden o kimseye ağrı, acı veren rahatsızlığını Cenab-ı HAK cc giderir, O kimseye sıhhat ve afiyet verir.
Yine Başka bir Hadisi şerifte:
"Beni HAK PEYGAMBER sav olarak gönderen ALLAH a cc Yemin ederim ki, Çocuğu olmayan bir erkek, bu sudan hanımına içirse, ALLAH Teâla’nın izni ile Hanımı hamile kalır. Hanımının başı ağrıyan bir erkek bu sudan hanımına içirirse, bu su ona sıhhat için yeterli olur. İçen kimsenin balgamını keser. Rüzgar ona zarar vermez. Çirkin haller kendisine isabet etmez. Bel ağrısından, karın ağrısından,şikayeti kalmaz.Alaca hastalığından korkmaz.göğüs ağrısı çekmez.kalbine gelen vesvese (evham) gönlünden çıkar gider. Kendini çok beğenmek, haset, kibir, düşmanlık, gıybet ve koğuculuk (gibi manevi hastalıklar dahil), dünyada yaşayan her fani (geçici)olanlar için ALLAH ü Teâla’nın izni ile fayda vericidir."(tefsir-i Kebir.Kuran tefsiri)
Ayrıca, Kur'an-ı Kerim ve Ezan-ı Muhammedi okunurken, düşman korkusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken ve zulme uğrayınca yapılan duâlar kabul olunur (Teberânî)
Hz.Enes (Radıyallâhu Anh) anlatıyor :RESULULLAH (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile birlikteyken , yağmur yağmıştı, hemen başını açtı ve "Yağmur RABBİM in cc yeni yarattığı ve indirdiği Rahmettir" dedi.
Diğer bir rivayette ise, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in elbisesini açtığı bildirilmiştir. (Müslim 2/615,Ebu Davud 5/3309)
Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: RESÛLULLAH (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ve sahabeleri senenin ilk yağmuru yağdığında, gökteki ilk damlalara, (değmesi için) başlarını açarlardı ve Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Şöyle derdi: "Yağmur, rabbimizin en son, ve yeni yarattığı bir mahluktur ve bereketi en çok olandır." (Ebu şeyh ,Ahlakun-Nebiyyi 823
yazı alıntıdır!
bilgi paylastikca coğalır!
Şifalı olan Rumi nisan yağmurları, Nisan ayının on dördünde başlar, Mayıs ayının on dördünde biter.
Bu zaman içinde yağan yağmurlara “Nîsân yağmuru” denir ve bir çok hastalığa deva olup bir çok faydası vardır.
* Yılanların zehiri, Balıkların incisi, Hatta bal arısının balı gibi pek çok harikulade nimet hep bu yağmurun suyundan oluşur.
* Nisan yağmuru zahmetlere rahmet, dertlere devâ, hastalılara şifâdır.
* Sular içerisinde en saf su Nisan yağmurunun suyudur.
* Nisan yağmuru ile mayalanan yoğurt tutar. (Tecrübe ile de sabittir)
* Nisan yağmurunda ıslanan yeni elbise çürümez. Saç dökülmez. Hele okunan! Nisan yağmuru suyu, ALLAH’ın cc izniyle sar’a hastalığına şifâ, Ruh hastalıklarına deva, Ağrıları gidericidir. Nisan Yağmurunun faydalı ve şifalı olduğuna dair hadisi şerifler vardır.
Nisan yağmuru hakkında Hadisi şerifler:
PEYGAMBER Efendimizden (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) rivayet olundu ki;
"Cebrail (Aleyhisselâm) bana öyle bir ilaç öğretti ki, o ilaç sayesinde insanların doktorların ilacına hiç ihtiyaç kalmaz.
Eshâbı Kirâm o ilaçtan bizede haber ver Ya Rasûlullah sav dediler: Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselâm) "Nisan yağmurunu toplayınız .
Ona; 70 Ayetel Kürsi,
70 Fâtiha-i Şerife,
70 defa İhlâs-ı Şerif,
70 defa Felâk,
70 defa Nâs Sûresini
70 defa tesbih duâsını "Subhanallahi vel hamdu lillâhi ve lâ ilâhe illellâhu vallâhu ekber. Ve lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhil aliyyil-azîm." Sonra yedi gün devamlı olarak sabah akşam birer bardak içiniz. Beni HAK PEYGAMBER sav olarak gönderen Cenabı HAK a cc yemin ederim ki,Cebrail bana dediki;Bu sudan içen kimsenin cesedinden , damarından, sinirinden, etlerinden o kimseye ağrı, acı veren rahatsızlığını Cenab-ı HAK cc giderir, O kimseye sıhhat ve afiyet verir.
Yine Başka bir Hadisi şerifte:
"Beni HAK PEYGAMBER sav olarak gönderen ALLAH a cc Yemin ederim ki, Çocuğu olmayan bir erkek, bu sudan hanımına içirse, ALLAH Teâla’nın izni ile Hanımı hamile kalır. Hanımının başı ağrıyan bir erkek bu sudan hanımına içirirse, bu su ona sıhhat için yeterli olur. İçen kimsenin balgamını keser. Rüzgar ona zarar vermez. Çirkin haller kendisine isabet etmez. Bel ağrısından, karın ağrısından,şikayeti kalmaz.Alaca hastalığından korkmaz.göğüs ağrısı çekmez.kalbine gelen vesvese (evham) gönlünden çıkar gider. Kendini çok beğenmek, haset, kibir, düşmanlık, gıybet ve koğuculuk (gibi manevi hastalıklar dahil), dünyada yaşayan her fani (geçici)olanlar için ALLAH ü Teâla’nın izni ile fayda vericidir."(tefsir-i Kebir.Kuran tefsiri)
Ayrıca, Kur'an-ı Kerim ve Ezan-ı Muhammedi okunurken, düşman korkusuyla karşılaşınca, yağmur yağarken ve zulme uğrayınca yapılan duâlar kabul olunur (Teberânî)
Hz.Enes (Radıyallâhu Anh) anlatıyor :RESULULLAH (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ile birlikteyken , yağmur yağmıştı, hemen başını açtı ve "Yağmur RABBİM in cc yeni yarattığı ve indirdiği Rahmettir" dedi.
Diğer bir rivayette ise, Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem)'in elbisesini açtığı bildirilmiştir. (Müslim 2/615,Ebu Davud 5/3309)
Ebu Hureyre (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: RESÛLULLAH (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) ve sahabeleri senenin ilk yağmuru yağdığında, gökteki ilk damlalara, (değmesi için) başlarını açarlardı ve Resûlullah (Sallallâhû Aleyhi ve Sellem) Şöyle derdi: "Yağmur, rabbimizin en son, ve yeni yarattığı bir mahluktur ve bereketi en çok olandır." (Ebu şeyh ,Ahlakun-Nebiyyi 823
yazı alıntıdır!
bilgi paylastikca coğalır!
21 Nisan 2017 Cuma
SUSMANIN FAZİLETİ
SUSMANIN FAZİLETİ
Dilimize sahip çıkmak dinimizde güzel ahlak sayılmıştır. Konuşmak isteyip de susmak çok zor değil mi? Başaranlar hep alim olmuşlar.
Peygamberimiz ( sav ) “ İki çenesi arasında ki dili ve iki bacağı arasında ki tenasül uzvunu haramdan koruyacağına söz verenin cennete gireceğine kefil olurum. ( Buhari, Tirmizi ) buyurmuştur.
“ Susan tehlikeden kurtulmuştur.” ( Tirmizi )
“ Susmak hükümdür, ancak yapan pek azdır.” ( Deylemi, Beyhaki )
“ Bir mü’mini çoğunlukla sukut eder ve vakarlı olarak görürseniz, ona yaklaşın; çünkü ona hikmet verilmiştir.” ( İbn Mace, Ebu Nuaym, Beyhaki )
KAF SURESİ 18. AYETTE ALLAH ( C.C )
“İnsan bir söz söylediğinde muhakkak yanında onu gözetleyen ve hemen yazan bir melek bulunur.” Buyuruyor.
Ayet ve hadislere bakınca ölçülü ve düşünerek konuşmak gerektiğini ve dilimizin bizi cennete yada cehenneme götüreceğini unutmamamız lazım ki ölçü koyabilelim.
Çok konuşanın çok hatası olabileceğini, içine yalan karışacağını unutmamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıkmak gerçekten zor.
Allah yardımcımız olsun. Amin.
Dilimize sahip çıkmak dinimizde güzel ahlak sayılmıştır. Konuşmak isteyip de susmak çok zor değil mi? Başaranlar hep alim olmuşlar.
Peygamberimiz ( sav ) “ İki çenesi arasında ki dili ve iki bacağı arasında ki tenasül uzvunu haramdan koruyacağına söz verenin cennete gireceğine kefil olurum. ( Buhari, Tirmizi ) buyurmuştur.
“ Susan tehlikeden kurtulmuştur.” ( Tirmizi )
“ Susmak hükümdür, ancak yapan pek azdır.” ( Deylemi, Beyhaki )
“ Bir mü’mini çoğunlukla sukut eder ve vakarlı olarak görürseniz, ona yaklaşın; çünkü ona hikmet verilmiştir.” ( İbn Mace, Ebu Nuaym, Beyhaki )
KAF SURESİ 18. AYETTE ALLAH ( C.C )
“İnsan bir söz söylediğinde muhakkak yanında onu gözetleyen ve hemen yazan bir melek bulunur.” Buyuruyor.
Ayet ve hadislere bakınca ölçülü ve düşünerek konuşmak gerektiğini ve dilimizin bizi cennete yada cehenneme götüreceğini unutmamamız lazım ki ölçü koyabilelim.
Çok konuşanın çok hatası olabileceğini, içine yalan karışacağını unutmamamız gerekiyor. Dilimize sahip çıkmak gerçekten zor.
Allah yardımcımız olsun. Amin.
20 Nisan 2017 Perşembe
VATANIMIZA DUA EDELİM
CUMA GÜNÜ HAYIRLI OLSUN
Bütün Müslümanların cuma günü mübarek olsun. Hayırlı aydınlık olur inşaallah.
Vatanımıza dua edelim. Sokağa çağırıyorlar, kafir topluluğu keseyi açmış, ellerini ovuşturarak bekliyor.
Dinimizde devlete isyan yok. Nisa 59. ayete bakınız. Peygamberimiz ( sav ) "devlete isyana çıkanı öldürünüz". Emir var, kafire hizmet için vatanını satan imanlı ölür mü?
Müslüman dünyasını aynı oyunla yıktılar. Allah yardım etmiyor.
Kasıtlı zarflara mühür vurmamış, satılanlar aldığınız para ateş olur. Suç milletinmi ki ödeyecek. Sandıktaki satılanları cezalandırsınlar.
ALLAH'IM CUMA GÜNÜ HÜRMETİNE PEYGAMBERİMİZ SAV VE ATALARIMIZ HÜRMETİNE VATANIMIZI SOKAĞA DÖKME
SOKAKTA KAUS OLURSA SURİYE OLURUZ.
BİR AYET
"İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir."
(Fussilet,41/34)
BİR HADİS
"Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (müslüman) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir." (Buhârî, Mezâlim, 3)
BİR SÖZ
Kişi kendi ayıbını bilmek gibi irfan olmaz.
BİR DUA
Rabbim! Tövbemizi kabul et, günahımızı temizle, duamızı kabul buyur. Delilimi sabit kıl, dilimizi doğru yap, kalbimize hidayet ver, göğsümüzün kin ve hasedini çıkar.
Bütün Müslümanların cuma günü mübarek olsun. Hayırlı aydınlık olur inşaallah.
Vatanımıza dua edelim. Sokağa çağırıyorlar, kafir topluluğu keseyi açmış, ellerini ovuşturarak bekliyor.
Dinimizde devlete isyan yok. Nisa 59. ayete bakınız. Peygamberimiz ( sav ) "devlete isyana çıkanı öldürünüz". Emir var, kafire hizmet için vatanını satan imanlı ölür mü?
Müslüman dünyasını aynı oyunla yıktılar. Allah yardım etmiyor.
Kasıtlı zarflara mühür vurmamış, satılanlar aldığınız para ateş olur. Suç milletinmi ki ödeyecek. Sandıktaki satılanları cezalandırsınlar.
ALLAH'IM CUMA GÜNÜ HÜRMETİNE PEYGAMBERİMİZ SAV VE ATALARIMIZ HÜRMETİNE VATANIMIZI SOKAĞA DÖKME
SOKAKTA KAUS OLURSA SURİYE OLURUZ.
BİR AYET
"İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel bir şekilde sav. Bir de bakarsın ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sanki sıcak bir dost oluvermiştir."
(Fussilet,41/34)
BİR HADİS
"Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez. Kim, (müslüman) kardeşinin bir ihtiyacını giderirse Allah da onun bir ihtiyacını giderir." (Buhârî, Mezâlim, 3)
BİR SÖZ
Kişi kendi ayıbını bilmek gibi irfan olmaz.
BİR DUA
Rabbim! Tövbemizi kabul et, günahımızı temizle, duamızı kabul buyur. Delilimi sabit kıl, dilimizi doğru yap, kalbimize hidayet ver, göğsümüzün kin ve hasedini çıkar.
19 Nisan 2017 Çarşamba
RECEP AYINDA KILINAN NAMAZ
Receb'in 1'i ile 10'u arasında 10 rek'at, 11'i ile 20'si arasında 10 rek'at ve 21'i ile 30'u arasında 10 rek'at kılınacak Hâcet Namazı vardır. Bunların üçünün de kılınış şekli aynıdır. Yalnızca namazların sonlarında okunacak duâlarda fark vardır
Bu 30 rek'at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek'at namaz Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.
Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.
Kılınışı: Hâcet Namazı'na şu niyetle başlanır:
“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerif hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerifin için” Allâhü Ekber.
Her rek'atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerif okuyup, 2 rek'atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek'at tamamlanır.
• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve le-hü'l-hamdü yuhyi ve yümit, ve hüve Hayyün lâ yemûtü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadir” okunup duâ edilir.
• İkinci on gün içinde yani Receb'in 11'i ile 20'si arasında kılınan 10 rek'atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden Vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.
• Üçüncü on gün içinde, yani Receb'in 21'i ile 30'u arasında kılınan 10 rek'atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a'tayte, velâ mu'tıye limâ mena'te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a'le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-Kerimi'l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
Bu 30 rek'at namazı kılanlar, hidâyete ererler. Bu namazı kılanın kalbi ölmez. Bu 30 rek'at namaz Resûlullah Efendimizin (s.a.v.) berberi Selmân-ı Pâk (r.a.) Hazretleri tarafından rivâyet edilmiştir.
Bu namazlar, akşamdan sonra da, yatsıdan sonra da kılınabilir. Fakat, cuma ve pazartesi gecelerinde ve bilhassa teheccüd vaktinde kılınması daha faziletlidir.
Kılınışı: Hâcet Namazı'na şu niyetle başlanır:
“Yâ Rabbi, teşrifleriyle dünyâyı nûra gark ettiğin Efendimiz hürmetine, sevgili ayın Receb-i Şerif hürmetine, beni feyz-i ilâhîne, afv-ı ilâhîne, rızâ-yı ilâhîne nâil eyle, âbid, zâhid kulların arasına kaydeyle, dünyâ ve âhiret sıkıntılarından halâs eyle, rızâ-yı şerifin için” Allâhü Ekber.
Her rek'atte 1 Fâtiha, 3 Kul yâ eyyühe'l-kâfirûn, 3 İhlâs-ı şerif okuyup, 2 rek'atte bir selâm verilir. Böylece 10 rek'at tamamlanır.
• İlk on gün içinde kılınan namazdan sonra, 11 defa “Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve le-hü'l-hamdü yuhyi ve yümit, ve hüve Hayyün lâ yemûtü bi-yedihi'l-hayr ve hüve alâ külli şey'in kadir” okunup duâ edilir.
• İkinci on gün içinde yani Receb'in 11'i ile 20'si arasında kılınan 10 rek'atten sonra, 11 defa: “İlâhen Vâhıden Ehaden Sameden Ferden Vitren Hayyen Kayyûmen dâimen ebedâ” okunup duâ edilir.
• Üçüncü on gün içinde, yani Receb'in 21'i ile 30'u arasında kılınan 10 rek'atten sonra da 11 kere: “Allâhümme lâ mânia limâ a'tayte, velâ mu'tıye limâ mena'te, velâ râdde limâ kadayte, velâ mübeddile limâ hakemte, velâ yenfeu ze'l-ceddi minke'l-ceddü. Sübhâne Rabbiye’l-Aliyyi’l-a'le’l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-Aliyyi'l-a'le'l-Vehhâb, Sübhâne Rabbiye'l-aliyyi'l-a'le'l-Kerimi'l-Vehhâb, Yâ Vehhâbü yâ Vehhâbü yâ Vehhâb” okunur ve duâ edilir. (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)
KARDEŞLİKTEN ÇIKARAN ŞEYLER
MÜSLÜMANLARI KARDEŞLİKTEN ÇIKARAN UNSURLAR
“Yaradılanı yaradan’dan ötürü sevmek” gibi bütün varlıklarla dostluk içinde yaşamak varken, biz kendimizle barışık mıyız?
Ali İmran Suresi 103. Ayette Allah ( c.c ) “ Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” Buyurarak birlik olmamızı, kardeşlik içinde olmamızı emrediyor.
İslam Müslümanlar arasında kardeşliği sağlamak için ki şey yapmış:
1- İnsanları, kardeşliğe mani olacak duygu ve yönelişlerden arındırmayı amaçlamış
2- İnsanlarda, kardeşliği yüreklerde pekiştirecek hususiyetler inşa etmeye yönelmiş
KARDEŞLİĞİ BOZAN ŞEYLER
1- Gıybet: bir müslümanın arkasından onun sevmeyeceği şekilde konuşmak ( Hucurat 12 )
2- İnsanlar hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmak ( isra 36 )
3- Sui zan: İnsanlar hakkında gelişi güzel tahminlerde bulnmak ( Hucurat 12 )
4- Alay etmek; Kaş gözle de etmek yasaklanmış ( Hümeze 1 )
5- Dedikodu: Söz getirip götürmek
6- Bir müslümana sövmek,hakaret etmek
7- Bir müslümanın kanına, ırzına dokunmak
8- İftira atmak: Gıybetten daha büyük günah, olmayanı anlatmak olduğundan
9- Buğz ve düşmanlık etmek, ondan yüz çevirmek
10- Müslümanı küçük görmek, kendini büyük görmek
11- Kıskançlık duymak, hased etmek; onun elindekinin gitmesini istemek
12- Tecessüs: Bir müslümanın ayıplarını noksanlarını araştırmak yasaklanmıştır
13- Övünmek, Zulmetmek, pazarlığı bozmak, kötü lakap takmak
14- Bir müslümanın başına gelen musibete sevinmek: Peygamberimiz ( sav )” kardeşinin başına gelen musibete sevinme. Allah ona rahmet eder, onu kurtarır, seni müptela eder.”
15- Hile yapmak, sözünden dönmek, yalan yere vaad etmek, dolandırmak
16- Emanete riayet etmemek, iyiliği başa kalkmak
17- Müslümanlar arasına husumet, fitne ve fesat düşürmek
18- Topluluk içinde fısıldaşarak konşmak, gösterişte bulunmak, tartışmada haddi aşmak
19- Bir müslümana kafir demek, elinden ve dilinden başkalarının zarar görmesi
Bütün bunlar kardeşliği yok eden unsurlardır. Şimdi hepsi var,” niye bir araya gelemiyoruz” sorusunun cevabı oldu mu? Akrabalar bile bu sebeplerden birbirini sevmiyor, uzaklaşıyorlar. İç didişmelerin devletleri yıktığını görüyoruz.
“ Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” ( Enfal 46 )
Allah’ım bizi çekişmelerden emin eyle, ahlakımızı güzelleştir, müslüman kardeşliğini anlamamızı nasip eyle. Amin
“Yaradılanı yaradan’dan ötürü sevmek” gibi bütün varlıklarla dostluk içinde yaşamak varken, biz kendimizle barışık mıyız?
Ali İmran Suresi 103. Ayette Allah ( c.c ) “ Hep birlikte Allah’ın ipine (Kur’an’a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölünmeyin. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti. İşte O’nun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz. Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı. İşte Allah size âyetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.” Buyurarak birlik olmamızı, kardeşlik içinde olmamızı emrediyor.
İslam Müslümanlar arasında kardeşliği sağlamak için ki şey yapmış:
1- İnsanları, kardeşliğe mani olacak duygu ve yönelişlerden arındırmayı amaçlamış
2- İnsanlarda, kardeşliği yüreklerde pekiştirecek hususiyetler inşa etmeye yönelmiş
KARDEŞLİĞİ BOZAN ŞEYLER
1- Gıybet: bir müslümanın arkasından onun sevmeyeceği şekilde konuşmak ( Hucurat 12 )
2- İnsanlar hakkında bilgi sahibi olmadan konuşmak ( isra 36 )
3- Sui zan: İnsanlar hakkında gelişi güzel tahminlerde bulnmak ( Hucurat 12 )
4- Alay etmek; Kaş gözle de etmek yasaklanmış ( Hümeze 1 )
5- Dedikodu: Söz getirip götürmek
6- Bir müslümana sövmek,hakaret etmek
7- Bir müslümanın kanına, ırzına dokunmak
8- İftira atmak: Gıybetten daha büyük günah, olmayanı anlatmak olduğundan
9- Buğz ve düşmanlık etmek, ondan yüz çevirmek
10- Müslümanı küçük görmek, kendini büyük görmek
11- Kıskançlık duymak, hased etmek; onun elindekinin gitmesini istemek
12- Tecessüs: Bir müslümanın ayıplarını noksanlarını araştırmak yasaklanmıştır
13- Övünmek, Zulmetmek, pazarlığı bozmak, kötü lakap takmak
14- Bir müslümanın başına gelen musibete sevinmek: Peygamberimiz ( sav )” kardeşinin başına gelen musibete sevinme. Allah ona rahmet eder, onu kurtarır, seni müptela eder.”
15- Hile yapmak, sözünden dönmek, yalan yere vaad etmek, dolandırmak
16- Emanete riayet etmemek, iyiliği başa kalkmak
17- Müslümanlar arasına husumet, fitne ve fesat düşürmek
18- Topluluk içinde fısıldaşarak konşmak, gösterişte bulunmak, tartışmada haddi aşmak
19- Bir müslümana kafir demek, elinden ve dilinden başkalarının zarar görmesi
Bütün bunlar kardeşliği yok eden unsurlardır. Şimdi hepsi var,” niye bir araya gelemiyoruz” sorusunun cevabı oldu mu? Akrabalar bile bu sebeplerden birbirini sevmiyor, uzaklaşıyorlar. İç didişmelerin devletleri yıktığını görüyoruz.
“ Allah’a ve Resulüne itaat edin ve birbirinizle çekişmeyin. Sonra gevşersiniz ve gücünüz, devletiniz elden gider. Sabırlı olun. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” ( Enfal 46 )
Allah’ım bizi çekişmelerden emin eyle, ahlakımızı güzelleştir, müslüman kardeşliğini anlamamızı nasip eyle. Amin
MİRAÇ MUCİZESİ
Mirâc mucizesi
Peygamberimiz (s.a.v), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldükten sonra Kubbetü’s-Sahrâ’dan semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Nice melekler gördü. Cennet ve cehennemi müşâhede etti, gördü. Sidre-i Müntehâ’yı geçti, Allâhü Teâlâ’nın melekûtundan birçok acâyibât gösterildi. Beş vakit namaz emri ile aynı gece geri döndü. Sabah mescide çıkıp Kureyş’e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. Îman etmiş olanlardan bazıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hz. Ebûbekr’e (r.a.) koştular: “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. “Onu, bunda da mı tasdik ediyorsun?” dediler. “Ben onu bundan daha ötesinde de -yani peygamberliğini- tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi. Kureyşlilerden Mescid-i Aksâ’yı bilenler Peygamber Efendimize (s.a.v.) onunla alâkalı sualler sordular, orayı târif etmesini istediler. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ’yı Resûlullâh’a gösterdi, ona bakıp târif ediyordu. Müşrikler, “Târifinde doğru söyledi.” dediler.
Sonra da “Haydi bakalım, bizim kervanı haber ver. O, bizce daha mühimdir. Onlardan bir şeye rast geldin mi?” dediler. “Evet, filanların kervanına rast geldim, Revha’da idi. Bir deve yitirmişler, arıyorlardı. Yüklerinde bir su kırbası vardı. Susadım, onu alıp su içtim ve yine yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, kırbada suyu bulmuşlar mı?” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.
Sonra sayılarını, yüklerini, şekillerini sordular. Bu defa da Resûlullâh’a (s.a.v.) kervan gösteriliverdi ve sorduklarının hepsini haber verdi: “İçlerinde falan ve filân, önde karamtık beyaz bir deve üzerinde dikilmiş iki büyük çuval olduğu halde filân gün güneşin doğuşuyla beraber gelirler.” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.
O gün hızla tepeye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi “Gün doğdu.” diye haykırdı, diğer birisi de “İşte kervan geliyor, önünde karamtık beyaz deve ve içlerinde falan ve filan da var, tıpkı dediği gibi.” dedi.
Böyle iken yine îmân etmediler de “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler. (Elmalılı, Hak Dîni Kur’âr Dili Tefsîri, İsrâ sûresi, 1. âyetin tefsirinden,
Peygamberimiz (s.a.v), Hicret’ten bir buçuk sene evvel Receb ayının 27. gecesi Burak ile Mescid-i Haram’dan Mescid-i Aksâ’ya götürüldükten sonra Kubbetü’s-Sahrâ’dan semâya çıkarıldı. Semâ katlarının her birinde peygamberlerden biriyle görüştü. Nice melekler gördü. Cennet ve cehennemi müşâhede etti, gördü. Sidre-i Müntehâ’yı geçti, Allâhü Teâlâ’nın melekûtundan birçok acâyibât gösterildi. Beş vakit namaz emri ile aynı gece geri döndü. Sabah mescide çıkıp Kureyş’e haber verdi. Şaşkınlık ve inkârdan kimi el çırpıyor, kimi elini başına koyuyordu. Îman etmiş olanlardan bazıları, dinden döndüler. İçlerinden bir kısmı Hz. Ebûbekr’e (r.a.) koştular: “Eğer bunu o söylediyse şüphesiz doğrudur.” dedi. “Onu, bunda da mı tasdik ediyorsun?” dediler. “Ben onu bundan daha ötesinde de -yani peygamberliğini- tasdik ediyorum!” dedi. Bunun üzerine “Sıddîk” diye isimlendirildi. Kureyşlilerden Mescid-i Aksâ’yı bilenler Peygamber Efendimize (s.a.v.) onunla alâkalı sualler sordular, orayı târif etmesini istediler. Allâhü Teâlâ Mescid-i Aksâ’yı Resûlullâh’a gösterdi, ona bakıp târif ediyordu. Müşrikler, “Târifinde doğru söyledi.” dediler.
Sonra da “Haydi bakalım, bizim kervanı haber ver. O, bizce daha mühimdir. Onlardan bir şeye rast geldin mi?” dediler. “Evet, filanların kervanına rast geldim, Revha’da idi. Bir deve yitirmişler, arıyorlardı. Yüklerinde bir su kırbası vardı. Susadım, onu alıp su içtim ve yine yerine koydum. Geldiklerinde sorun bakalım, kırbada suyu bulmuşlar mı?” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.
Sonra sayılarını, yüklerini, şekillerini sordular. Bu defa da Resûlullâh’a (s.a.v.) kervan gösteriliverdi ve sorduklarının hepsini haber verdi: “İçlerinde falan ve filân, önde karamtık beyaz bir deve üzerinde dikilmiş iki büyük çuval olduğu halde filân gün güneşin doğuşuyla beraber gelirler.” buyurdu. “Bu da diğer bir delildir.” dediler.
O gün hızla tepeye doğru çıktılar. Güneş ne zaman doğacak da onu yalancı çıkaracağız diye bakıyorlardı. Derken içlerinden birisi “Gün doğdu.” diye haykırdı, diğer birisi de “İşte kervan geliyor, önünde karamtık beyaz deve ve içlerinde falan ve filan da var, tıpkı dediği gibi.” dedi.
Böyle iken yine îmân etmediler de “Bu apaçık bir sihirdir.” dediler. (Elmalılı, Hak Dîni Kur’âr Dili Tefsîri, İsrâ sûresi, 1. âyetin tefsirinden,
MUSAFAHA YAPMANIN SEVABI
Ebû Dâvud (r.a.) anlatıyor: Berâ bin Âzib (radıyallâhü anh) ile karşılaştım. Elimden tutup benimle musafaha yaptı ve bana tebessüm etti. Sonra da:
“Senin elini niçin tuttum, biliyor musun?” dedi.
“Hayır, bilmiyorum. Fakat bu yaptığında bir hayır olduğunu düşünüyorum.” dedim. Dedi ki:
Bir gün Peygamber Efendimizle (s.a.v.) karşılaştım. Benim sana yaptığım gibi musafaha yapıp tebessüm etti. Sonra da “Niçin böyle yaptım biliyor musun?” diye sordu. Ben “Bilmiyorum” deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“İki Müslüman birbiriyle karşılaşıp, sadece Allâhü Teâlâ’nın rızası için musâfaha yaptıkları ve birbirine tebessüm ettikleri zaman günahları bağışlanmış olarak birbirinden ayrılırlar.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
“Senin elini niçin tuttum, biliyor musun?” dedi.
“Hayır, bilmiyorum. Fakat bu yaptığında bir hayır olduğunu düşünüyorum.” dedim. Dedi ki:
Bir gün Peygamber Efendimizle (s.a.v.) karşılaştım. Benim sana yaptığım gibi musafaha yapıp tebessüm etti. Sonra da “Niçin böyle yaptım biliyor musun?” diye sordu. Ben “Bilmiyorum” deyince Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular:
“İki Müslüman birbiriyle karşılaşıp, sadece Allâhü Teâlâ’nın rızası için musâfaha yaptıkları ve birbirine tebessüm ettikleri zaman günahları bağışlanmış olarak birbirinden ayrılırlar.” (Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
16 Nisan 2017 Pazar
MERHAMETLİ OLMAK
MERHAMETLİ OLMAK
"Kim kötülük işler veya kendine yazık eder de, sonra Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı mağfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" (Nisa 110).
• Allah Tealâ rahmetini yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün canlılar birbirine merhamet ederler. Hatta kısrak (emzirirken) yavrusuna basıp da zarar verir korkusuyla ayağını kaldırır. (Buhâri, Edeb, 19; Müslim, Tevbe 21)
Bu, Allah’ın kullarının kalplerine yerleştirdiği merhamettir ve Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder. (Müslim, Cenâiz, 11; Buhârî, Merdâ, 9)
Bir hayvan yavrusunu tepelememek için ayağını kaldırıyor, bir insan canı ucuz mu, terör olaylarıyla nice canlar gidiyor. Gençlerimizi ne zorluklarla kazandığı üniversitede olayların içine çekiyorlar.
Uyanalım, başkalarının kuklası olmayalım, kafir oyunlarıyla bir çok Müslüman ülkelerini sokağa taşıyarak yıkıyor. Sokak olayları sadece yıkılmamızı kolaylaştırır.
Dünyanın gözü Türkiye'de, düşmanlıklar, kirli oyunlar, o yaptı kışkırtmaları, koltuk davaları oyunları daha çok olacak ve oluyor.
Kucaklaşalım, mutlu olalım, bir olayda her taraftan ölen olur, göz yaşı olur. Artık analar ağlamasın. Sizler ve vatanımız Allah'a (c.c) emanet olsun.
"Kim kötülük işler veya kendine yazık eder de, sonra Allah'tan bağışlama dilerse, Allah'ı mağfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" (Nisa 110).
• Allah Tealâ rahmetini yüz parçaya ayırdı. Doksan dokuzunu kendi yanında tuttu, bir parçasını ise yeryüzüne indirdi. İşte bu bir parça rahmet sebebiyle bütün canlılar birbirine merhamet ederler. Hatta kısrak (emzirirken) yavrusuna basıp da zarar verir korkusuyla ayağını kaldırır. (Buhâri, Edeb, 19; Müslim, Tevbe 21)
Bu, Allah’ın kullarının kalplerine yerleştirdiği merhamettir ve Allah, ancak merhametli kullarına rahmet eder. (Müslim, Cenâiz, 11; Buhârî, Merdâ, 9)
Bir hayvan yavrusunu tepelememek için ayağını kaldırıyor, bir insan canı ucuz mu, terör olaylarıyla nice canlar gidiyor. Gençlerimizi ne zorluklarla kazandığı üniversitede olayların içine çekiyorlar.
Uyanalım, başkalarının kuklası olmayalım, kafir oyunlarıyla bir çok Müslüman ülkelerini sokağa taşıyarak yıkıyor. Sokak olayları sadece yıkılmamızı kolaylaştırır.
Dünyanın gözü Türkiye'de, düşmanlıklar, kirli oyunlar, o yaptı kışkırtmaları, koltuk davaları oyunları daha çok olacak ve oluyor.
Kucaklaşalım, mutlu olalım, bir olayda her taraftan ölen olur, göz yaşı olur. Artık analar ağlamasın. Sizler ve vatanımız Allah'a (c.c) emanet olsun.
NAMAZIN VUCUDA FAYDALARI
"
İŞTE NAMAZIN VÜCUDUMUZA FAYDALARI
1- Namazda yapılan hareketler yavaş oldugundan kalbi yormaz ve günün çeşitli saatlerinde olduğu için insanı devamlı dinç tutar.
2- Günde basını seksen defa yere koyan bir kimsenin beynine ritmik olarak fazla kan ulaşır. Bu yüzden beyin hücreleri iyice beslendiğinden hafıza ve şahsiyet bozukluklarına, namaz kılanlarda çok daha az rastlanır. Bu insanlar daha sağlıklı bir ömür geçirirler.
3- Namaz kılanların gözleri, muntazam olarak eğilip doğrulmakdan ötürü daha kuvvetli kan deveranına malik olur. Bu sebeble göz içi tansiyonunda artma olmaz ve gözün ön kısmındaki sıvının devamlı değismesi temin edilmiş olur. Gözü “katarakt” veya “karasu” hastalığından korur.4- Namaz kılmadaki izometrik hareketler, midedeki gıdaların iyi karışmasına, safranın kolay akmasına ve dolayısıyla safra kesesinde birikinti yapmamasına, pankreasdaki enzimlerin kolay boşalmasına yardımcı olacağı gibi, kabızlığın giderilmesinde de rolü büyüktür. Böbreğin ve idrar yollarının iyice çalkalanmasında
n, böbrekte taş tesekkülünün önlenmesine ve mesanenin boşalmasına da yardımcı olmaktadır.
5- Bes vakit kılınan namazdaki ritmik hareketler, günlük hayatta çalıştırılamıyan adale ve eklemleri çalıstırarak, artroz ve kireçlenme gibi eklem hastalıklarını ve adale tutulmalarını önler.
6- Vücud sağlığı için temizlik muhakkak lazımdır. Abdest ve gusül, hem maddi, hem de manevî bir temizliktir. İste namaz, temizliğin ta kendisidir. Zira hem bedeni, hem de ruhî temizlik olmadan namâaz olmaz. Abdest ve gusül bedenî temizliği sağlar. İbadet görevini yerine getiren bir kimse, ruhen dinlenmiş, temizlenmiş olur.
7- Koruyucu hekimlikte, muayyen zemanlarda yapılan beden hareketleri çok mühimdir. Namaz vaktleri, kan dolasımını tazelemek ve teneffüsü canlandırmak için en uygun vaktlerdir.
8- Uykuyu tanzim eden önemli unsur namazdır. Hatta vücudda biriken statik (durgun) elektriklenme, secde yapmakla topraklama yapılmıs olur. Böylece vücud tekrar zindeliğe kavuşur. Namazın bu faydalarına kavuşmak için, namazı vaktinde kılmakla birlikte, temizliğe, çok yemek yememeye ve yenilen gıdaların temiz, helal olmasına da dikkat edilmesi de lazımdır.
Kaynak:(Kitâb’üs-salât, Hasan Yavaş)
PAYLAŞALIM HERKES OKUSUN
Dini Hikaye seven kardeşlerimiz
Bizi TAKİP etsinler → Sait Davran
İŞTE NAMAZIN VÜCUDUMUZA FAYDALARI
1- Namazda yapılan hareketler yavaş oldugundan kalbi yormaz ve günün çeşitli saatlerinde olduğu için insanı devamlı dinç tutar.
2- Günde basını seksen defa yere koyan bir kimsenin beynine ritmik olarak fazla kan ulaşır. Bu yüzden beyin hücreleri iyice beslendiğinden hafıza ve şahsiyet bozukluklarına, namaz kılanlarda çok daha az rastlanır. Bu insanlar daha sağlıklı bir ömür geçirirler.
3- Namaz kılanların gözleri, muntazam olarak eğilip doğrulmakdan ötürü daha kuvvetli kan deveranına malik olur. Bu sebeble göz içi tansiyonunda artma olmaz ve gözün ön kısmındaki sıvının devamlı değismesi temin edilmiş olur. Gözü “katarakt” veya “karasu” hastalığından korur.4- Namaz kılmadaki izometrik hareketler, midedeki gıdaların iyi karışmasına, safranın kolay akmasına ve dolayısıyla safra kesesinde birikinti yapmamasına, pankreasdaki enzimlerin kolay boşalmasına yardımcı olacağı gibi, kabızlığın giderilmesinde de rolü büyüktür. Böbreğin ve idrar yollarının iyice çalkalanmasında
n, böbrekte taş tesekkülünün önlenmesine ve mesanenin boşalmasına da yardımcı olmaktadır.
5- Bes vakit kılınan namazdaki ritmik hareketler, günlük hayatta çalıştırılamıyan adale ve eklemleri çalıstırarak, artroz ve kireçlenme gibi eklem hastalıklarını ve adale tutulmalarını önler.
6- Vücud sağlığı için temizlik muhakkak lazımdır. Abdest ve gusül, hem maddi, hem de manevî bir temizliktir. İste namaz, temizliğin ta kendisidir. Zira hem bedeni, hem de ruhî temizlik olmadan namâaz olmaz. Abdest ve gusül bedenî temizliği sağlar. İbadet görevini yerine getiren bir kimse, ruhen dinlenmiş, temizlenmiş olur.
7- Koruyucu hekimlikte, muayyen zemanlarda yapılan beden hareketleri çok mühimdir. Namaz vaktleri, kan dolasımını tazelemek ve teneffüsü canlandırmak için en uygun vaktlerdir.
8- Uykuyu tanzim eden önemli unsur namazdır. Hatta vücudda biriken statik (durgun) elektriklenme, secde yapmakla topraklama yapılmıs olur. Böylece vücud tekrar zindeliğe kavuşur. Namazın bu faydalarına kavuşmak için, namazı vaktinde kılmakla birlikte, temizliğe, çok yemek yememeye ve yenilen gıdaların temiz, helal olmasına da dikkat edilmesi de lazımdır.
Kaynak:(Kitâb’üs-salât, Hasan Yavaş)
PAYLAŞALIM HERKES OKUSUN
Dini Hikaye seven kardeşlerimiz
Bizi TAKİP etsinler → Sait Davran
KUTLU DOĞUM HAFTASI
KUTLU DOĞUM HAFTASI
Hepimize kutlu doğum haftası hayırlı olur inşaallah. Seni çok seviyoruz ya Resulullah. Bizlere ümmetim dediğin için de çok mutluyuz.
Hazır bulduk, kıymetini tam anlayamadık, çünkü arayıp yorulmadık, hadislerinin çoğundan haberimiz yok, aklımıza düşünce selavat gönderiyoruz.
Her an seninle olamıyoruz, mahcubuz, tek tesellimiz, Müslüman çocuğu olarak dünyaya gönderilmemiz. Rabbimiz bizi Peygamberi Muhammed (sav)e ümmet seçmiş. Kadersizim demeye hakkımız yok.
Rabbim bizleri hayırlı kul, Peygamberimiz (sav) layık ümmet, İslam alemine hayırlı insan eyle, uykumuzdan uyandır.
Rabbim yardımına ve affına muhtacız, biz Müslümanlara merhamet et.
Ağlayan Müslüman alemine yardım eyle. Amin
Hepimize kutlu doğum haftası hayırlı olur inşaallah. Seni çok seviyoruz ya Resulullah. Bizlere ümmetim dediğin için de çok mutluyuz.
Hazır bulduk, kıymetini tam anlayamadık, çünkü arayıp yorulmadık, hadislerinin çoğundan haberimiz yok, aklımıza düşünce selavat gönderiyoruz.
Her an seninle olamıyoruz, mahcubuz, tek tesellimiz, Müslüman çocuğu olarak dünyaya gönderilmemiz. Rabbimiz bizi Peygamberi Muhammed (sav)e ümmet seçmiş. Kadersizim demeye hakkımız yok.
Rabbim bizleri hayırlı kul, Peygamberimiz (sav) layık ümmet, İslam alemine hayırlı insan eyle, uykumuzdan uyandır.
Rabbim yardımına ve affına muhtacız, biz Müslümanlara merhamet et.
Ağlayan Müslüman alemine yardım eyle. Amin
14 Nisan 2017 Cuma
SELAM VERMEK VE ALMAK
Selam, “Barış, rahatlık, esenlik” anlamına gelmektedir. Müslümanların birbirleriyle karşılaştıkları zaman, karşılıklı olarak sağlık ve esenlik dileklerini sunarlar. Bir birlerine dua ederler.
Biri diğerine “Selâmün aleyküm” (Selam sizin üzerinize olsun, Allah her türlü kazadan ve beladan korusun!) demesi; diğerinin ise: “Ve aleykümü's-selâm ve rahmetullahi ve berekatüh” (Allah'ın selamı, rahmet ve bereketi sizin de üzerinize olsun!) şeklinde cevap vermesi anlamına gelen bir İslam ahlakı terimidir selam.
Müslümanlar arasında, bir dostluk ve iyi niyet işareti olan selamı vermek sünnet; almak ise farzdır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in selam ile ilgili hüküm ve talimatı şöyledir: “Küçükler büyüklere, binekli atlı veya arabalı olanlar yayalara, yürüyenler, oturanlara; arkadan gelenler yetişince öndekilere; iki grup karşılaştığı zaman, az olanlar çok olanlara önce selam verirler.”
Gruplar arası selamlaşma da ise, grubun birinden bir kişinin selam vermesi, diğer gruptan da bir kişinin alması yeterlidir. Şayet gruptan hiç kimse selamı almazsa, o grupta bulunan herkes günahkar olur.
Biri diğerine “Selâmün aleyküm” (Selam sizin üzerinize olsun, Allah her türlü kazadan ve beladan korusun!) demesi; diğerinin ise: “Ve aleykümü's-selâm ve rahmetullahi ve berekatüh” (Allah'ın selamı, rahmet ve bereketi sizin de üzerinize olsun!) şeklinde cevap vermesi anlamına gelen bir İslam ahlakı terimidir selam.
Müslümanlar arasında, bir dostluk ve iyi niyet işareti olan selamı vermek sünnet; almak ise farzdır. Hz. Peygamber (s.a.s)'in selam ile ilgili hüküm ve talimatı şöyledir: “Küçükler büyüklere, binekli atlı veya arabalı olanlar yayalara, yürüyenler, oturanlara; arkadan gelenler yetişince öndekilere; iki grup karşılaştığı zaman, az olanlar çok olanlara önce selam verirler.”
Gruplar arası selamlaşma da ise, grubun birinden bir kişinin selam vermesi, diğer gruptan da bir kişinin alması yeterlidir. Şayet gruptan hiç kimse selamı almazsa, o grupta bulunan herkes günahkar olur.
TEVBE NİN DÜNYALIK FAYDASI
İSTİĞFARIN DÜNYALIK FAYDASINI BİLİYOR MUYUZ?
Her emirin iki dünyamız içinde faydası var diyoruz, istiğfarın ( tövbe çekmenin ) dünyalık faydasına bakalım.
Allah ( c.c ) "Ey Kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin sonra O´na tevbe edin." ( Hud 52 ) Mağfiret dilemek konusunda âyetler çok olup bilinmektedir.
İbni Ömer´den (Radıyallahu Tealâ Anhüma) yapılan rivayetde şöyle anlatmıştır:
"Biz bir meclisde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem´in yüz defa:
"Rabbiğfir lî ve tüb aleyye inneke ente´t-tevvâbü´r-rahîm."
"Rabbim, beni mağfiret et, tevbemi kabul et. Sen (evbeleri çok çok kabul eden merhamet sahibisin, dediğini sayardık." ( Ebû Dâvud. Tirmizî. İbn Mâce. İbn Sünnî. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek.) (Tirmizî, bu sahih hadistir, demiştir.)
îbni Abbas´dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde demiş¬tir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur" Kim istiğfara devam ederse Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir rahatlık verir ve ummadığı yerden ona rızık ihsan eder." ( Ebû Dâvud. İbn Mâce. Nesâî, el-yeymü velleyletü. Ahbed b. Hanbel.)
Her emirin iki dünyamız içinde faydası var diyoruz, istiğfarın ( tövbe çekmenin ) dünyalık faydasına bakalım.
Allah ( c.c ) "Ey Kavmim! Rabbinizden mağfiret isteyin sonra O´na tevbe edin." ( Hud 52 ) Mağfiret dilemek konusunda âyetler çok olup bilinmektedir.
İbni Ömer´den (Radıyallahu Tealâ Anhüma) yapılan rivayetde şöyle anlatmıştır:
"Biz bir meclisde Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem´in yüz defa:
"Rabbiğfir lî ve tüb aleyye inneke ente´t-tevvâbü´r-rahîm."
"Rabbim, beni mağfiret et, tevbemi kabul et. Sen (evbeleri çok çok kabul eden merhamet sahibisin, dediğini sayardık." ( Ebû Dâvud. Tirmizî. İbn Mâce. İbn Sünnî. Nesâî. Hâkim, el-Müstedrek.) (Tirmizî, bu sahih hadistir, demiştir.)
îbni Abbas´dan (Radıyallahu Anhüma) yapılan rivayetde demiş¬tir ki, Resûlüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur" Kim istiğfara devam ederse Allah ona her darlıktan bir çıkış, her üzüntüden bir rahatlık verir ve ummadığı yerden ona rızık ihsan eder." ( Ebû Dâvud. İbn Mâce. Nesâî, el-yeymü velleyletü. Ahbed b. Hanbel.)
MÜNAFIK OLANLAR
MÜNAFIK OLANLAR
Dinimizi bilmiyoruz, kim ne derse inanıyoruz. Münafık Müslümandan olur, kafirin zaten yeri belli, münafıklık ölçülerini iyi bilmeli, kendimizi sorgulamalıyız.
Emanete ihanet ederler, yalan söyler, iki yüzlüdürler, toplum içinde namaz kılar, evlerinde kılmazlar.
Bilmeden vatanımıza, dinimize zarar veririz. Bir kafirin dinini küçülttüğünü gördünüz mü? sapık dinlerini her tarafta yayıyor, reklamını yapıyorlar.
Gördüklerimizi taklit ediyor, dinimizin müsaadesi var mı bakmıyoruz. Okumayı sevmiyor, merakta etmiyoruz, kafirlerin elinde dünya Müslümanları eziyet çekiyor.
Birlik olup vatanımızı koruyalım, vatanı savunan şehit oluyor, hainlik yapan ne olur?
TEVBE 101: Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
Allah (c.c) cümlemizi münafıklıktan korusun.Amin
Dinimizi bilmiyoruz, kim ne derse inanıyoruz. Münafık Müslümandan olur, kafirin zaten yeri belli, münafıklık ölçülerini iyi bilmeli, kendimizi sorgulamalıyız.
Emanete ihanet ederler, yalan söyler, iki yüzlüdürler, toplum içinde namaz kılar, evlerinde kılmazlar.
Bilmeden vatanımıza, dinimize zarar veririz. Bir kafirin dinini küçülttüğünü gördünüz mü? sapık dinlerini her tarafta yayıyor, reklamını yapıyorlar.
Gördüklerimizi taklit ediyor, dinimizin müsaadesi var mı bakmıyoruz. Okumayı sevmiyor, merakta etmiyoruz, kafirlerin elinde dünya Müslümanları eziyet çekiyor.
Birlik olup vatanımızı koruyalım, vatanı savunan şehit oluyor, hainlik yapan ne olur?
TEVBE 101: Çevrenizdeki bedevîlerden birtakım münafıklar vardır. Medine halkından da münafıklıkta direnenler var ki sen onları bilmezsin. Biz onları biliriz. Onlara iki defa azap edeceğiz. Sonra da büyük bir azaba itileceklerdir.
Allah (c.c) cümlemizi münafıklıktan korusun.Amin
TESETTÜRE VERİLEN ÖNEM
Dinimizde örtünme emri gelince sahabe hanımları ve Peygamberimiz’in ( sav ) hanımları çok dikkat etmişlerdir.
“ Hz. Aişe ( r.a ) gözleri görmeyen İshak ( r.a ) yanına her geldiğinde kendini sakınır, örtüsüne çeki-düzen verirmiş. Onun bu durumunu hisseden İshak ( r.a ) bir gün sorar:
“ Ey Mü’minlerin annesi! Ben ama olduğum halde benden de sakınıyorsun. Halbuki ben sizi görmüyorum!”
Hz. Aişe ( r.a ) cevap verir:
— Evet, sen beni görmüyorsun fakat ben seni görüyorum.” Diyerek tesettüre verdikleri önemi belirtiyor. Tesettürün sınırları nasıl belirlenmiştir.
Tesettür dinimizin kadın ve erkekler için emridir. Bayanlarda el ve yüz hariç diğer bölgelerin; ince olmayan, vücut hatlarını belli edecek kadar dar olmayan kıyafetlerle kapatılmasıdır.
Erkeklerde de göbekle diz arası kapalı olacak şekilde uygun kıyafet giyilmesidir. Kadın ve erkeklerde göbekle diz arası kendi cinslerine de haram kılınmıştır.
Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar;süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz. "Nur Suresi 31.ayet
Âişe (r.a.)'den rivâyete göre, bir gün Ebû Bekir (r.a.)'in kızı Esmâ (ki, Peygamberimiz’in baldızıdır)ince bir elbise ile Allah Rasûlü’nün huzuruna girmişti. Rasûlullah (s.a.s.) ondan yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esmâ! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebû Davûd, Libâs 31, 34, h. no: 4104)
“ Hz. Aişe ( r.a ) gözleri görmeyen İshak ( r.a ) yanına her geldiğinde kendini sakınır, örtüsüne çeki-düzen verirmiş. Onun bu durumunu hisseden İshak ( r.a ) bir gün sorar:
“ Ey Mü’minlerin annesi! Ben ama olduğum halde benden de sakınıyorsun. Halbuki ben sizi görmüyorum!”
Hz. Aişe ( r.a ) cevap verir:
— Evet, sen beni görmüyorsun fakat ben seni görüyorum.” Diyerek tesettüre verdikleri önemi belirtiyor. Tesettürün sınırları nasıl belirlenmiştir.
Tesettür dinimizin kadın ve erkekler için emridir. Bayanlarda el ve yüz hariç diğer bölgelerin; ince olmayan, vücut hatlarını belli edecek kadar dar olmayan kıyafetlerle kapatılmasıdır.
Erkeklerde de göbekle diz arası kapalı olacak şekilde uygun kıyafet giyilmesidir. Kadın ve erkeklerde göbekle diz arası kendi cinslerine de haram kılınmıştır.
Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar;süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz. "Nur Suresi 31.ayet
Âişe (r.a.)'den rivâyete göre, bir gün Ebû Bekir (r.a.)'in kızı Esmâ (ki, Peygamberimiz’in baldızıdır)ince bir elbise ile Allah Rasûlü’nün huzuruna girmişti. Rasûlullah (s.a.s.) ondan yüzünü çevirdi ve şöyle buyurdu: “Ey Esmâ! Şüphesiz kadın ergenlik çağına ulaşınca, onun şu ve şu yerlerinden başkasının görünmesi uygun değildir.” Hz. Peygamber bunu söylerken yüzüne ve avuçlarına işaret etmişti." (Ebû Davûd, Libâs 31, 34, h. no: 4104)
EŞLER NASIL DUA ETMELİDİR
EŞLERİN DUASI NASIL OLMALI
Rabbim derdi verirken şifasınıda veriyor. Dua ayetlerine bakarsak eşler arasında ki sorunları çözmemiz için de dua edilmesini Allah ( c.c ) istiyor.
Rum Suresi 21. Ayeti okuyarak Allah’tan yardım istemek, Furkan suresi 74. Ayeti okuyarak eş ve çocuklarımızın göz aydınlığı olmasını, doğru yolda olmasını istememiz gerekiyor.
" Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.( Rum suresi 21. Ayet )"
“ Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir. ( Furkan 74 )
Dua ayetlerini okumak; işlerimizi kolaylaştırır, arada sevgi ve merhamet olur. Kalplerdeki kızgınlıklar, kinler kalkar, evlatlarımız hayırlı olur. Bunları hepimiz isteriz. Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. İmtihanı kazananlardan eylesin Amin
Rabbim derdi verirken şifasınıda veriyor. Dua ayetlerine bakarsak eşler arasında ki sorunları çözmemiz için de dua edilmesini Allah ( c.c ) istiyor.
Rum Suresi 21. Ayeti okuyarak Allah’tan yardım istemek, Furkan suresi 74. Ayeti okuyarak eş ve çocuklarımızın göz aydınlığı olmasını, doğru yolda olmasını istememiz gerekiyor.
" Kendileri ile huzur bulasınız diye sizin için türünüzden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet var etmesi de O’nun (varlığının ve kudretinin) delillerindendir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için elbette ibretler vardır.( Rum suresi 21. Ayet )"
“ Onlar, “Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” diyenlerdir. ( Furkan 74 )
Dua ayetlerini okumak; işlerimizi kolaylaştırır, arada sevgi ve merhamet olur. Kalplerdeki kızgınlıklar, kinler kalkar, evlatlarımız hayırlı olur. Bunları hepimiz isteriz. Allah ( c.c ) yardımcımız olsun. İmtihanı kazananlardan eylesin Amin
13 Nisan 2017 Perşembe
TEVEKKÜL
Tevekkül: Allah’a güvenmek, gereken her şeyi yaptıktan sonra neticeyi Allah’tan beklemek demektir. Böyle davranana mütevekkil denir.
TALAK SURESİ 3. AYET
“ … Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter…” buyrulmuş ve mü’minlerin tevekkül etmeleri emredilmiştir.
“ Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.” ( Ahzap suresi 3.ayet )
PEYGAMBER ( SAV ) EFENDİMİZİN TEVEKKÜLÜ
Kur’an-i Kerim’de, tevekkülün tedbirler alındıktan sonra güzel olduğuna işaret edilmiştir. ( ANKEBUT 58, 59 )
Kur’anı hayatında eksiksiz olarak yaşayan Peygamberimiz Hz.Muhammed ( sav ) tevekkül olması gereken şekilde uygulamıştır.
Kendisine gelen ve devesini Allah’a tevekkül ederek başıboş bırakan bedeviye “ önce deveni bağla sonra Allah’a tevekkül et” buyurarak tevekkülün ne olduğunu anlatmıştır. ( Tirmizi, Kıyame 60 ) kendiside davranışlarında böylece uygulamıştır.
Rabbi “ Allah seni insanlardan korur.” ( Maide 67 ) buyurduğu halde o sebeplere de sarılmış ve tedbir almakta asla kusur etmemiştir. Tedbir almadan Allah’a bırakmak sadece tembelliktir. Herkes kendine düşen görevleri tam yaparsa, mutlu yaşanır.
Hayber’de Yahudiler kendisine zehirli koyun hediye ettiklerinde, getiren kişi yemeden etten yememişti. Savaşlarda kafasındaki miğferini çıkarmamış, savaş tedbirlerini almıştır.
Bunlarda gösteriyor ki bütün işlerimizde tedbiri alıp, sonucunu tevekkül etmek gerekmektedir. Etrafımızda hep görüyoruz çok mükemmel giderken sonuç birden tersine dönüyor, hiç hesapta olmayan şeyler çıkıveriyor.
Bir saniye sonra başımıza ne geleceğini bilmediğimiz için, her işimizi ayarlayıp sonuç için Allah’tan ( c.c ) yardım istemek en akıllı yoldur. Allah hakkıyla tevekkül edenlerden eylesin. Amin.
TALAK SURESİ 3. AYET
“ … Kim Allah’a tevekkül ederse, O ona yeter…” buyrulmuş ve mü’minlerin tevekkül etmeleri emredilmiştir.
“ Allah’a tevekkül et, vekil olarak Allah yeter.” ( Ahzap suresi 3.ayet )
PEYGAMBER ( SAV ) EFENDİMİZİN TEVEKKÜLÜ
Kur’an-i Kerim’de, tevekkülün tedbirler alındıktan sonra güzel olduğuna işaret edilmiştir. ( ANKEBUT 58, 59 )
Kur’anı hayatında eksiksiz olarak yaşayan Peygamberimiz Hz.Muhammed ( sav ) tevekkül olması gereken şekilde uygulamıştır.
Kendisine gelen ve devesini Allah’a tevekkül ederek başıboş bırakan bedeviye “ önce deveni bağla sonra Allah’a tevekkül et” buyurarak tevekkülün ne olduğunu anlatmıştır. ( Tirmizi, Kıyame 60 ) kendiside davranışlarında böylece uygulamıştır.
Rabbi “ Allah seni insanlardan korur.” ( Maide 67 ) buyurduğu halde o sebeplere de sarılmış ve tedbir almakta asla kusur etmemiştir. Tedbir almadan Allah’a bırakmak sadece tembelliktir. Herkes kendine düşen görevleri tam yaparsa, mutlu yaşanır.
Hayber’de Yahudiler kendisine zehirli koyun hediye ettiklerinde, getiren kişi yemeden etten yememişti. Savaşlarda kafasındaki miğferini çıkarmamış, savaş tedbirlerini almıştır.
Bunlarda gösteriyor ki bütün işlerimizde tedbiri alıp, sonucunu tevekkül etmek gerekmektedir. Etrafımızda hep görüyoruz çok mükemmel giderken sonuç birden tersine dönüyor, hiç hesapta olmayan şeyler çıkıveriyor.
Bir saniye sonra başımıza ne geleceğini bilmediğimiz için, her işimizi ayarlayıp sonuç için Allah’tan ( c.c ) yardım istemek en akıllı yoldur. Allah hakkıyla tevekkül edenlerden eylesin. Amin.
TEVBENİN HAKİKATİ
TÖVBENİN HAKİKATİ
TEVBE: Kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesidir. TAHRİM SURESİ 8. AYET “ Ey iman edenler! Tam ve kesin ( örnek olacak ) bir tövbe ile Allah’a yönelin. ( Böyle yaparsanız ) umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve onunla beraber olan mü’minleri utandırmayacaktır. Onların nuru ( o gün sıratta ) önlerinde ve sağlarında koşacaktır ( aydınlatacak ). ( mü’minlerin nurları birbirlerinden farklı olduklarından ) diyecekler ki: “ Ey Rabbimiz! Bizim nurumuzu tamamla ( cennete kadar devam ettir, söndürme ) ve bizi bağışla, doğrusu sen her şeye kadirsin.” TA-HA SURESİ 82. AYET " Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devem eden kimse için son derece affediciyim." Günahlara dönmemek üzere samimi olarak yapılan tövbeye, Nasuh tövbesi denir. Tövbenin altı özelliği vardır. 1- Geçmiş günahlara pişmanlık duymak 2- Farzları iade etmek, kazasını yapmak 3- Mazlumun hakkını vermek 4- Düşmanlarla helalleşmek 5- Bir daha günahlara dönmemeye azmetmek ve nefsi günah içerisinde büyüttüğün gibi Allah’a itaatte eritmek 6- Günahların tadını tattırdığın gibi, itaatın da acısını tattırmaktır.” ( Hz Ali ) SAİD NURSİ: İradenin bir eline duayı ver ki eli Cennete ulaşsın. Diğer eline istiğfarı ( tövbeyi ) ver ki günaha eli kısalsın, zakkumu cehenneme yetişmesin. Dua ve tevekkül; hayrı kuvvetlendirir. Tövbe; şerri keser.
TEVBE: Kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesidir. TAHRİM SURESİ 8. AYET “ Ey iman edenler! Tam ve kesin ( örnek olacak ) bir tövbe ile Allah’a yönelin. ( Böyle yaparsanız ) umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter ve sizi alt tarafından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah, Peygamberini ve onunla beraber olan mü’minleri utandırmayacaktır. Onların nuru ( o gün sıratta ) önlerinde ve sağlarında koşacaktır ( aydınlatacak ). ( mü’minlerin nurları birbirlerinden farklı olduklarından ) diyecekler ki: “ Ey Rabbimiz! Bizim nurumuzu tamamla ( cennete kadar devam ettir, söndürme ) ve bizi bağışla, doğrusu sen her şeye kadirsin.” TA-HA SURESİ 82. AYET " Şüphe yok ki ben, tövbe edip inanan ve salih ameller işleyen, sonra da doğru yol üzere devem eden kimse için son derece affediciyim." Günahlara dönmemek üzere samimi olarak yapılan tövbeye, Nasuh tövbesi denir. Tövbenin altı özelliği vardır. 1- Geçmiş günahlara pişmanlık duymak 2- Farzları iade etmek, kazasını yapmak 3- Mazlumun hakkını vermek 4- Düşmanlarla helalleşmek 5- Bir daha günahlara dönmemeye azmetmek ve nefsi günah içerisinde büyüttüğün gibi Allah’a itaatte eritmek 6- Günahların tadını tattırdığın gibi, itaatın da acısını tattırmaktır.” ( Hz Ali ) SAİD NURSİ: İradenin bir eline duayı ver ki eli Cennete ulaşsın. Diğer eline istiğfarı ( tövbeyi ) ver ki günaha eli kısalsın, zakkumu cehenneme yetişmesin. Dua ve tevekkül; hayrı kuvvetlendirir. Tövbe; şerri keser.
11 Nisan 2017 Salı
TUTULAN ADAK
Allah dostlarından biri olan Abdullah Kalanisi (K.S.) bir defasında gemi ile yolculuk ederken şiddetli bir fırtınaya yakalandı. Gemide bulunan yolcu ve mürettebat dua ettiler ve birer adakta bulundular. Abdullah Kalanisi'nin de bir adakta bulunması için kendisine işaret ettiler. Abdullah Kalanisi, kendisine adakta bulunması için işaret edenler: - Ben şu fani dünyadan alakamı kestim. Beni böyle işlere karıştırmayın, dediyse de dinlemediler ve adakta bulunması için ısrar ettiler. Onların bu kadar ısrarları karşısında Abdullah Kalanisi: - Eğer Allah beni buradan sağ salim kurtarırsa ben fil eti yemeyeceğim, diye onlara göre garip bir adakta bulunur. Gemi mürettabatı ve yolcular: - Hiç insan fil eti yer mi? Neden böyle garip bir adakta bulunuyorsun?, dediler ve kendi aralarında bu zatın akli dengesinin yerinde olmadığına hükmettiler. Bu konuşmalara kulak misafiri olan Abdullah Kalanisi: - Şu anda gönlüme gelen budur. Ben de bu şekilde adakta bulundum, dedi. Cenab-ı Hak onları şiddetli fırtınadan kurtarıp karaya çıkardı. Orada günler geçmesine rağmen yiyecek bulamadılar. Açlıktan yıkılacak bir haldeyken bir fil yavrusu gördüler. Hemen onu öldürüp etini yemeğe başladılar, Abdullah bin Kalanisi ahdine ve adağına sadık kaldı ve fil etinden yemedi. Onlar: - Burada zaruret var. Biz zaruret olduğu için yiyoruz. Sen de ye!, dediler. Fakat Abdullah bin Kalanisi onların sözlerini hiç dinlemedi, gerçekten aç olmasına rağmen yine de fil etinden yemedi. Onlar fil etini yiyince aniden üzerlerine bir uyku hali çöktü ve uyuyakaldılar. Biraz sonra fil geldi. Yavrusunun kemiklerini orada görünce, önce uyuyanları tek tek kokladı. Üzerinde yavrusunun kokusu bulunan herkesi öldürdü. Sonra Abdullah bin Kalanisiye geldi. Onda koku bulamayınca sırtını çevirdi ve sırtına binmesini işaret etti. O da filin sırtına bindi. Onu bilmediği bir yere götürdü. Orada sırtında indirdi. Seher vakti bir cemaat ile karşılaştılar, cemaat onu alıp evlerine götürüp, misafir ettiler. İşte ahde vefa ve onun güzel bir neticesi...
ÜÇ AYLAR
Üç ayları nasıl değerlendirmeliyiz?
Öncelikle böyle zamanlarda kulluğumuzu gözden geçirerek, eksik ve hatalarımızı ele almalı ve bunları düzeltebilmenin yollarını aramalıyız. Yani hesaba çekilmeden önce burada kendimizi hesaba çekmeliyiz ki, ahretteki hesabımız kolay olsun.
Üç ayları günahlarımızın affı için bir fırsat bilmeli, bol bol tövbe ve istiğfarda bulunmalıyız. Müslümanların içinde bulunduğu sıkıntıları düşünerek dua edip Allah’a ( c.c ) yalvarmalıyız.
Eğer kaza namazlarımız varsa bunları kılma yoluna gitmeli, kaza namazımız yoksa bile, çokça nafile namaz kılmaya çalışmalı ve özellikle geceleri iyi değerlendirmeliyiz.
İmkânımız nispetinde çokça Kur’an okumalıyız. Bilmiyorsak öğrenmeliyiz, çünkü Kur’an okunmayan evde huzur olmaz, mutluluk olmaz.
Akrabalarla, komşularla ve dostlarımızla olan yakınlığımızı bir kat daha artırmalı ve yapacağımız ziyaretlerle onların gönlünü almalıyız.
Etrafımızdaki fakir fukaraya yardım etmeli, imkânımız ölçüsünde sadaka vermeli, fakir öğrencilerin okuması için onların elinden tutmalıyız. Çünkü bu zaman dilimlerinde vereceğimiz sadakalar veya zekâtlarımız bize kat kat fazla sevap getirecektir.
LOKMAN SURESİ 133. AYET
“ Ey insanlar! Rabbinize karşı, gelmekten sakının hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytanda Allah hakkında sizi aldatmasın.”
" Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin, çükü o size apaçık bir düşmandır." ( Şuara 62 )
Bol tövbe ederek, yapamadığımız emirleri yapmaya çalışmak suretiyle bu mübarek günleri değerlendirmeliyiz.
Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Ömrümüzü hayırlı, bereketli eylesin Ramazanımızı tutmayı nasip etsin. Amin
Öncelikle böyle zamanlarda kulluğumuzu gözden geçirerek, eksik ve hatalarımızı ele almalı ve bunları düzeltebilmenin yollarını aramalıyız. Yani hesaba çekilmeden önce burada kendimizi hesaba çekmeliyiz ki, ahretteki hesabımız kolay olsun.
Üç ayları günahlarımızın affı için bir fırsat bilmeli, bol bol tövbe ve istiğfarda bulunmalıyız. Müslümanların içinde bulunduğu sıkıntıları düşünerek dua edip Allah’a ( c.c ) yalvarmalıyız.
Eğer kaza namazlarımız varsa bunları kılma yoluna gitmeli, kaza namazımız yoksa bile, çokça nafile namaz kılmaya çalışmalı ve özellikle geceleri iyi değerlendirmeliyiz.
İmkânımız nispetinde çokça Kur’an okumalıyız. Bilmiyorsak öğrenmeliyiz, çünkü Kur’an okunmayan evde huzur olmaz, mutluluk olmaz.
Akrabalarla, komşularla ve dostlarımızla olan yakınlığımızı bir kat daha artırmalı ve yapacağımız ziyaretlerle onların gönlünü almalıyız.
Etrafımızdaki fakir fukaraya yardım etmeli, imkânımız ölçüsünde sadaka vermeli, fakir öğrencilerin okuması için onların elinden tutmalıyız. Çünkü bu zaman dilimlerinde vereceğimiz sadakalar veya zekâtlarımız bize kat kat fazla sevap getirecektir.
LOKMAN SURESİ 133. AYET
“ Ey insanlar! Rabbinize karşı, gelmekten sakının hiçbir babanın çocuğuna hiçbir yarar sağlayamayacağı, hiçbir çocuğun da babasına hiçbir yarar sağlayamayacağı günden korkun! Şüphesiz Allah’ın va’di gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın. O aldatıcı şeytanda Allah hakkında sizi aldatmasın.”
" Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin, çükü o size apaçık bir düşmandır." ( Şuara 62 )
Bol tövbe ederek, yapamadığımız emirleri yapmaya çalışmak suretiyle bu mübarek günleri değerlendirmeliyiz.
Allah cümlemizin yardımcısı olsun. Ömrümüzü hayırlı, bereketli eylesin Ramazanımızı tutmayı nasip etsin. Amin
ALLAH YARDIMI İÇİN DUA EDELİM
BİR AYET
"Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz."
(A'râf Sûresi, 23)
BİR HADİS
Allah Resûlü (s.a.v) buyurdu:
"Kabul edilmesinde en ufak bir şüphe bulunmayan üç kişinin duası: Zulme uğrayan mazlumun duası, misafirin duası ve babanın çocuğuna olan duası." (Tirmizî)
BİR SÖZ
“Ümitsizlikten sonra nice ümitler, karanlıkların sonunda nice güneşler var.”
(Mevlana)
BİR DUA
Allah’ım! Bizi iman ve Kuran hizmetinde istihdam eyle! Kuran'ın sırlarına vakıf eyle. Hükümleriyle amel etmeyi nasip eyle!
"Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz."
(A'râf Sûresi, 23)
BİR HADİS
Allah Resûlü (s.a.v) buyurdu:
"Kabul edilmesinde en ufak bir şüphe bulunmayan üç kişinin duası: Zulme uğrayan mazlumun duası, misafirin duası ve babanın çocuğuna olan duası." (Tirmizî)
BİR SÖZ
“Ümitsizlikten sonra nice ümitler, karanlıkların sonunda nice güneşler var.”
(Mevlana)
BİR DUA
Allah’ım! Bizi iman ve Kuran hizmetinde istihdam eyle! Kuran'ın sırlarına vakıf eyle. Hükümleriyle amel etmeyi nasip eyle!
10 Nisan 2017 Pazartesi
ÜÇ YOL ARKADAŞI
ÜÇ YOL ARKADAŞI
İnsanın hayatı boyunca üç önemli arkadaşı olur. Bunlardan sadece bir tanesi vefalı olur. Diğerleri insafsızdır, kötülük yapmaktan çekinmezler. 1- Çok önem verdiği mal ve mülküdür. Öldüğün gün malın mülkün seni yalnız bırakır, seni mezarlığa kadar bile yollamaz. 2- Dost ve arkadaşlarındır. Çok sevdiğin dostların mezarının başına kadar gelirler. Birazcık durmaya bile zorlanırlar. Bir an gitmek için acele ederler. 3- Yaptığın hayırlı iş ve ibadetlerdir. Seni kabirde hatta daha ötesinde bile yalnız bırakmayan vefalı arkadaşın olurlar. TEGABUN SURESİ 15. AYET “ Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” Buyurarak çarenin ibadetlerimizi dikkatli yapmada olduğunu bildirmiştir. Çünkü bizi sadece ibadetlerimiz ve hayırlarımız yalnız bırakmıyor. İbadetlerini dikkatli yapan bir Müslüman’ın her işinin hayır olduğunu Efendimiz şöyle bildirmiştir. “ Bir Müslüman’ın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır.” ( Buhari, Müslim )
DOĞRULUK: Allah’ın ( c.c ) emrine ve koyduğu kurallara uygun bir yol izlemek, insanların haklarına riayet etmektir. Kur’an-i Kerim’de, doğruluğa dair birçok ayet bulunmaktadır. Hud Suresi 112, Şura Suresi 15. ayetlerde; “… Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” buyrulmaktadır. Allah ( c.c ), Mü’min’lerin kendisinden korkmalarını, sözlerinde olduğu kadar özlerinde de doğru olmalarını emretmektedir. Mü’minler, doğrulukları karşılığında Cennetle müjdelenmişlerdir. Peygamberimiz ( sav ) “ Doğru olunuz, doğruluk iyi olmaya, iyilikte cennete götürür. İnsan doğrulukta sebat ederek nihayet Allah katında “ Sıdık” diye anılır.” ( Buhari, Müslim, Birr, ) Mü’minler; söz söylerken doğruyu söyler, ya hayır konuşur yahut susarlar. FATİHA SURESİ Rahman Rahim Allah’ın adıyla 1–2–3 Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah’adır. 4- Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz. 5–6 Bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil. Âmin.
İnsanın hayatı boyunca üç önemli arkadaşı olur. Bunlardan sadece bir tanesi vefalı olur. Diğerleri insafsızdır, kötülük yapmaktan çekinmezler. 1- Çok önem verdiği mal ve mülküdür. Öldüğün gün malın mülkün seni yalnız bırakır, seni mezarlığa kadar bile yollamaz. 2- Dost ve arkadaşlarındır. Çok sevdiğin dostların mezarının başına kadar gelirler. Birazcık durmaya bile zorlanırlar. Bir an gitmek için acele ederler. 3- Yaptığın hayırlı iş ve ibadetlerdir. Seni kabirde hatta daha ötesinde bile yalnız bırakmayan vefalı arkadaşın olurlar. TEGABUN SURESİ 15. AYET “ Mallarınız ve çocuklarınız ancak birer imtihandır; Allah katında ise büyük bir mükâfat vardır.” Buyurarak çarenin ibadetlerimizi dikkatli yapmada olduğunu bildirmiştir. Çünkü bizi sadece ibadetlerimiz ve hayırlarımız yalnız bırakmıyor. İbadetlerini dikkatli yapan bir Müslüman’ın her işinin hayır olduğunu Efendimiz şöyle bildirmiştir. “ Bir Müslüman’ın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o Müslüman için birer sadakadır.” ( Buhari, Müslim )
DOĞRULUK: Allah’ın ( c.c ) emrine ve koyduğu kurallara uygun bir yol izlemek, insanların haklarına riayet etmektir. Kur’an-i Kerim’de, doğruluğa dair birçok ayet bulunmaktadır. Hud Suresi 112, Şura Suresi 15. ayetlerde; “… Emrolunduğun gibi dosdoğru ol…” buyrulmaktadır. Allah ( c.c ), Mü’min’lerin kendisinden korkmalarını, sözlerinde olduğu kadar özlerinde de doğru olmalarını emretmektedir. Mü’minler, doğrulukları karşılığında Cennetle müjdelenmişlerdir. Peygamberimiz ( sav ) “ Doğru olunuz, doğruluk iyi olmaya, iyilikte cennete götürür. İnsan doğrulukta sebat ederek nihayet Allah katında “ Sıdık” diye anılır.” ( Buhari, Müslim, Birr, ) Mü’minler; söz söylerken doğruyu söyler, ya hayır konuşur yahut susarlar. FATİHA SURESİ Rahman Rahim Allah’ın adıyla 1–2–3 Hamd, Âlemlerin Rabbi, Rahman, Rahim ve Din gününün maliki olan Allah’adır. 4- Biz yalnızca Sana ibadet eder ve yalnızca Sen’den yardım dileriz. 5–6 Bizi dosdoğru yola ilet, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapıklarınkine değil. Âmin.
TEVBE DUASI
Seyyidii´l-İstiğfâr Duası (İstiğfarın Büyüğü):
- Şeddad İbni Evs´den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"İstiğfarın başı, kulun şöyle demesidir:
"Allâhümme ente rabbî Iâ ilahe illâ ente. Halaktenî ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va´dike ve mestetâtü e´ûzü bike min şerri mâ sana´tü ebûu leke bini´metike aleyye ve ebû´u bizenbî. Feğfir lî. feinnehû lâ yeğfiru´z-zünûbe illâ ente."
"Allah´ım! Sen Rabbimsin. Senden başka İlâh yoktur. Sen beni yarattın, ben Senin kulunum. Sana verdiğim (tevhidden ibaret) söz ve va´d üzereyim, gücüm yetesiye.. Yaptığım şeylerin kötülüğünden Sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Beni bağışla; çünkü Senden başkası günahları bağışlayamaz; ancak Sen bağışlarsın. Kim bu sözlere kesinlikle inanarak gündüz bunları söyler de o gün akşamlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir. Kim de bu sözlere kesinlikle inanarak bunları geceleyin söylerde, sabahlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir."[ Buhari, Tirmizi, Nesai...)
- Şeddad İbni Evs´den (Radıyallahu Anh) yapılan rivayete göre Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"İstiğfarın başı, kulun şöyle demesidir:
"Allâhümme ente rabbî Iâ ilahe illâ ente. Halaktenî ve ene abdüke ve ene ala ahdike ve va´dike ve mestetâtü e´ûzü bike min şerri mâ sana´tü ebûu leke bini´metike aleyye ve ebû´u bizenbî. Feğfir lî. feinnehû lâ yeğfiru´z-zünûbe illâ ente."
"Allah´ım! Sen Rabbimsin. Senden başka İlâh yoktur. Sen beni yarattın, ben Senin kulunum. Sana verdiğim (tevhidden ibaret) söz ve va´d üzereyim, gücüm yetesiye.. Yaptığım şeylerin kötülüğünden Sana sığınırım. Bana olan nimetini itiraf ediyorum. Günahımı da itiraf ediyorum. Beni bağışla; çünkü Senden başkası günahları bağışlayamaz; ancak Sen bağışlarsın. Kim bu sözlere kesinlikle inanarak gündüz bunları söyler de o gün akşamlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir. Kim de bu sözlere kesinlikle inanarak bunları geceleyin söylerde, sabahlamadan önce ölürse, o kimse cennet ehlindendir."[ Buhari, Tirmizi, Nesai...)
ÜÇE AYRILAN DÜNYA
ÜÇE AYRILAN DÜNYA
Peygamberimiz (s.a.s) ‘Allah Teala (c.c) dünyayı üç kısma ayırmıştır, birinci kısmı Müslümanlara, ikinci kısmı münafıklara, üçüncü kısmını kâfirlere vermiştir. Mümin; payına bağışlanan dünyayı ahiret için azık yapar. Münafık; kendilerine bağışlanan dünya ile süslenir. Kâfirler ise; gece – gündüz yemek – içmek, ahiret amellerini terk etmek, bu dünya da zevki sefa sürmektedirler. Peygamberlere de dünya verildi derseniz; onlar dünyaya malik olmadılar, gönül vermediler, sefasını sürmediler, dünyayı Hak yoluna verdiler. Peygamberimiz (s.a.s) Peygamberlerin (as) ve velilerin (r.a) en fakiri ve cömerdi idi. Allah (c.c) ‘ Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler.(İbrahim suresi ayet 3) buyurarak ahretimizi sürekli ön planda tutmamızı hatırlatıyor. Yaratılmışı yaratandan ötürü sevmeli, her şey Allah’ı hatırlatmalıdır.
Peygamberimiz (s.a.s) ‘Allah Teala (c.c) dünyayı üç kısma ayırmıştır, birinci kısmı Müslümanlara, ikinci kısmı münafıklara, üçüncü kısmını kâfirlere vermiştir. Mümin; payına bağışlanan dünyayı ahiret için azık yapar. Münafık; kendilerine bağışlanan dünya ile süslenir. Kâfirler ise; gece – gündüz yemek – içmek, ahiret amellerini terk etmek, bu dünya da zevki sefa sürmektedirler. Peygamberlere de dünya verildi derseniz; onlar dünyaya malik olmadılar, gönül vermediler, sefasını sürmediler, dünyayı Hak yoluna verdiler. Peygamberimiz (s.a.s) Peygamberlerin (as) ve velilerin (r.a) en fakiri ve cömerdi idi. Allah (c.c) ‘ Onlar dünya hayatını seve seve ahirete tercih ederler.(İbrahim suresi ayet 3) buyurarak ahretimizi sürekli ön planda tutmamızı hatırlatıyor. Yaratılmışı yaratandan ötürü sevmeli, her şey Allah’ı hatırlatmalıdır.
MAHŞERDE HESAP GÜNÜ
HESAP GÜNÜ NASIL OLACAK?
Mahşer gününde herkesin önüne, dünyada iken yaptığı bütün iyilik ve kötülükleri gösteren amel defterleri açılacak. Herkese: “Oku defterini! Bugün kendini sorgulayacak durumdasın” denecek. İnsanlar amel defterlerini ellerine aldıktan ve yaptıklarının en ince detayına kadar yazıldığını gördükten sonra Allah Teâlâ tarafından hesaba çekileceklerdir. Hesap ve sorgulama sırasında amel defterlerinden başka, insanın organları ve yeryüzündeki mevcûdat da insanın yaptıklarına şahitlik edecektir.
HESAP GÜNÜ SORULACAK 5 SORU!
Zerre ölçüsü hayır işleyenin mükâfatını, kötülük işleyenin cezasını göreceği ve hiçbir adaletsizliğin söz konusu olmayacağı sorgu ve hesap sırasında insanlara şu beş şey sorulacaktır: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nasıl geçirdiği, malını nerede kazandığı, nereye harcadığı, bildiklerini uygulayıp uygulamadığı. (Tirmizî, “Kıyâmet”, 1) Çeşitli hadislerde de bütün insanların, aracı olmaksızın Allah tarafından hesaba çekileceği, müminler sorulan sorulara kolaylıkla cevap verirlerken, kâfirlerin ince ve titiz bir hesap ve sorgulamadan geçirilecekleri haber verilmektedir. (Buhârî, “Rikak”, 49; “Mezâlim”, 2; Müslim, “Zekât”, 20; “Cennet”, 18)
(Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları, 2002)
Mahşer gününde herkesin önüne, dünyada iken yaptığı bütün iyilik ve kötülükleri gösteren amel defterleri açılacak. Herkese: “Oku defterini! Bugün kendini sorgulayacak durumdasın” denecek. İnsanlar amel defterlerini ellerine aldıktan ve yaptıklarının en ince detayına kadar yazıldığını gördükten sonra Allah Teâlâ tarafından hesaba çekileceklerdir. Hesap ve sorgulama sırasında amel defterlerinden başka, insanın organları ve yeryüzündeki mevcûdat da insanın yaptıklarına şahitlik edecektir.
HESAP GÜNÜ SORULACAK 5 SORU!
Zerre ölçüsü hayır işleyenin mükâfatını, kötülük işleyenin cezasını göreceği ve hiçbir adaletsizliğin söz konusu olmayacağı sorgu ve hesap sırasında insanlara şu beş şey sorulacaktır: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nasıl geçirdiği, malını nerede kazandığı, nereye harcadığı, bildiklerini uygulayıp uygulamadığı. (Tirmizî, “Kıyâmet”, 1) Çeşitli hadislerde de bütün insanların, aracı olmaksızın Allah tarafından hesaba çekileceği, müminler sorulan sorulara kolaylıkla cevap verirlerken, kâfirlerin ince ve titiz bir hesap ve sorgulamadan geçirilecekleri haber verilmektedir. (Buhârî, “Rikak”, 49; “Mezâlim”, 2; Müslim, “Zekât”, 20; “Cennet”, 18)
(Kaynak: İslam İlmihali 1, TDV Yayınları, 2002)
7 Nisan 2017 Cuma
VATAN SEVGİSİ
İnsanlar dünyada bir yuvaya muhtaç oldukları gibi, millet olarak da bir vatana muhtaçtırlar. Evsiz barksız insanların dünyada huzur içinde yaşayamadıkları gibi, vatansız insanların da huzur ve saadet içinde yaşamaları mümkün değildir.
Büyüklerimiz “ Allah kimseyi dünyada vatansız, ahrette imansız etmesin” demişlerdir.
Peygamberimiz ( sav ) de hiçret ederken devesini Hazvere mevkiinde durdurarak Mekke’ye mahzun mahzun bakmış ve: “ Vallahi sen Allah’ın yarattığı en hayırlı, Allah katında en sevgili olanısın. Senden çıkarılmamış olsaydım çıkmazdım. Bana senden daha güzel, daha sevgili yurt yoktur. Kavmim beni, çıkarmamış olsaydı çıkmaz, senden başka bir yerde yurt yuva tutmazdım.” Demiştir.
Dinimizde de vatanın büyük önemi vardır. Vatan uğrunda ölenlere şehitliğin en yüksek mertebesinin verileceği müjdelenmiştir.
"Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Esaret altında olan milletlere Cuma namazı farz değildir.
Milli mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir; Milletin evlatlarıdır. Milli mücadelede şahsi hırs değil, milli izzeti nefs, gerçek saik olmuştur."
VATAN SEVGİSİNDE ÖLÇÜ Hiç bir şey ölçüsüz olmadığı gibi, Vatan sevgiside ölçüsüz olamaz... • Ölçü, Vatan sevgisi insanı maneviyatını zedelememeli. Vatan sevgisinin imandan olduğu unutulmamalı... • Ölçü, Vatan sevgisi, insanın sağlığını bozacak düzeye gelmemeli... • Ölçü, Vatan sevgisi toplumsal olup, bireysel hareket edilerek Vatana yarar yerine zarar verilmemeli...(Şer güçlerin içinde Vatan sevgisi olan çocukları kullandıkları görüp üzülmekteyiz • Ölçü, Vatan sevgisi insana sevgi ve saygıyı ilke edilmeli. İnsana sevgi ve saygı olmayan Vatan sevgisi kabul edilemez... Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir." "Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.”
İstiklal Marşı şairimiz ne güzel anlatır bu bağımsızlık çabasını! Vatanımız ile milletimizin bir beden ve ruh olduğunu ne güzel anlatır: "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
ALLAH’IM DİNİMİZİ, İMANIMIZI, VATANIMIZI KORU. AMİN
Büyüklerimiz “ Allah kimseyi dünyada vatansız, ahrette imansız etmesin” demişlerdir.
Peygamberimiz ( sav ) de hiçret ederken devesini Hazvere mevkiinde durdurarak Mekke’ye mahzun mahzun bakmış ve: “ Vallahi sen Allah’ın yarattığı en hayırlı, Allah katında en sevgili olanısın. Senden çıkarılmamış olsaydım çıkmazdım. Bana senden daha güzel, daha sevgili yurt yoktur. Kavmim beni, çıkarmamış olsaydı çıkmaz, senden başka bir yerde yurt yuva tutmazdım.” Demiştir.
Dinimizde de vatanın büyük önemi vardır. Vatan uğrunda ölenlere şehitliğin en yüksek mertebesinin verileceği müjdelenmiştir.
"Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Esaret altında olan milletlere Cuma namazı farz değildir.
Milli mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir; Milletin evlatlarıdır. Milli mücadelede şahsi hırs değil, milli izzeti nefs, gerçek saik olmuştur."
VATAN SEVGİSİNDE ÖLÇÜ Hiç bir şey ölçüsüz olmadığı gibi, Vatan sevgiside ölçüsüz olamaz... • Ölçü, Vatan sevgisi insanı maneviyatını zedelememeli. Vatan sevgisinin imandan olduğu unutulmamalı... • Ölçü, Vatan sevgisi, insanın sağlığını bozacak düzeye gelmemeli... • Ölçü, Vatan sevgisi toplumsal olup, bireysel hareket edilerek Vatana yarar yerine zarar verilmemeli...(Şer güçlerin içinde Vatan sevgisi olan çocukları kullandıkları görüp üzülmekteyiz • Ölçü, Vatan sevgisi insana sevgi ve saygıyı ilke edilmeli. İnsana sevgi ve saygı olmayan Vatan sevgisi kabul edilemez... Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir." "Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.”
İstiklal Marşı şairimiz ne güzel anlatır bu bağımsızlık çabasını! Vatanımız ile milletimizin bir beden ve ruh olduğunu ne güzel anlatır: "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
ALLAH’IM DİNİMİZİ, İMANIMIZI, VATANIMIZI KORU. AMİN
HZ. MUHAMMED SAV DEN ÖĞÜTLER
Hz. Muhammed'den (sav) öğüt verici 14 söz:
1.İman iki eşit parçadır. Yarısı sabır, yarısı şükürdür.
2.Sonradan özür dilemeyi gerektiren şeyleri yapmaktan kaçınınız.
3.Haset; ateş nasıl odunu yer yutarsa iyilikleri yer yutar, mahveder.
4.Mazlumun bedduasından sakınınız. O dua ile Allah arasında perde yoktur.
5.İnsanların en hayırlısı, ahlâkı en güzel olanıdır.
6.İnsanlara akılları ölçüsünde söz söyleyiniz.
7.Başkalarının kusurlarından bahsetmek istediğin vakit, kendi kusurlarını hatırla. O zaman başkalarının kusurlarıyla alakadar olmaya hakkın olmadığını hatırlarsın.
8.Münafıklığın alameti üçtür : Konuştuğu zaman yalan söyler, vaat ettiği zaman sözünde durmaz, emanete hıyanet eder.
9.Kim bir kardeşini, bir günah sebebi ile ayıplarsa, o günahı işlemedikçe o kimse ölmez.
10.Utanmak güzeldir ama kadınlarda olursa daha da güzel olur.
11.Sakın kendisine verdiğin kıymeti, sana vermeyenle arkadaş olma.
12.Bela insanın diline bağlıdır. Bir kimse bir şeyi “yapmam” dedi mi; şeytan her işini bırakıp onu yaptırana kadar uğraşır.
13.Zengin, çok mala sahip olana denmez; zengin kalbi olana denir.
14.Bir gün birisiyle dost olduğunuzda, yarın onun bir düşman olabileceğini unutmayın.pasa
6 Nisan 2017 Perşembe
SEVABI BOL SALAVAT
1 kere okuyalim bugun
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MURSELİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜCAHİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiş ŞAHİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAİFİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAŞİİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAİİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAİBİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil ABİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAMİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidis SALİHİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidir RAKİİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidis SACİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil KAİMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil KAİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜTTEKİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜSTAĞFİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidin NADİMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiş ŞAKİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAFİZİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiz ZAKİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil AKİLİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MUHSİNİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil EKREMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TÜNZİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜBEŞŞİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAYYİBİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidin NEBİYİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidInâ Muhammedin seyyidil ÂLEMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin sahibis SIRATEL MÜSTAKİM.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ cemiil enbiyai velmurselin ve alâ cemiil melâiketil mükerremin ve alâ ibadilahissalihin. Min ehlis semavati ve aleyna maahüm ecmaine birahmetike ya erhamerrahimin ve sallallahü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim ecmain.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Allah’a yemin ederek diyorki bu selavatı şerifeyi hayatı
boyunca bir defacık bir saatte veya bir Cuma gününde veya bir ayda bir defa
okursa Allahü teala o kimseyi sorgusuz sualsiz cennete gönderir.Her kimki bu
selevatı Şerifeyi yazıp üzerinde taşırsa bütün korktuğu şeylerden emin
olur.Cebrail (a.s.) Peygamber efendimize (s.a.v.) müjdeleyerek “ Bu selevatı
Şerifeyi hayatı boyunca okuyan kimse kıyamet günün yüzü ay gibi parlak olarak
mahşere çıkar ve insanlar hayrette kalıp; Bu bir peygambermidir? Yoksa
melekmi? Diye sorarlar” Ayrıca bu selevatı şerifede ismi azam olduğunu Cebrail
(a.s.)dan rivayet ederler.
Bu selevatı Şerifenin hasenatını saymakla bitmez.Birde
ölenleri kabir azabından korur.Bu Selevatı Şerifeyi okuyan kimseye Resul-u
Ekrem kıyamet günün şefaatçi olurken bu selevatı şerifeyi bilipte ve yanında
olupta başka mümin kardeşlerine vermeyen kimseyi şefaatinden mahrum bırakacağını bildiriyor.
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MURSELİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜCAHİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiş ŞAHİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAİFİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAŞİİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAİİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAİBİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil ABİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAMİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidis SALİHİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidir RAKİİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidis SACİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil KAİMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil KAİDİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜTTEKİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜSTAĞFİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidin NADİMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiş ŞAKİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil HAFİZİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidiz ZAKİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil AKİLİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MUHSİNİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil EKREMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TÜNZİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidil MÜBEŞŞİRİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidit TAYYİBİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin seyyidin NEBİYİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidInâ Muhammedin seyyidil ÂLEMİN.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin sahibis SIRATEL MÜSTAKİM.
Allahümme salli ve sellim alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ cemiil enbiyai velmurselin ve alâ cemiil melâiketil mükerremin ve alâ ibadilahissalihin. Min ehlis semavati ve aleyna maahüm ecmaine birahmetike ya erhamerrahimin ve sallallahü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ve sellim ecmain.
Peygamber Efendimiz (s.a.v) Allah’a yemin ederek diyorki bu selavatı şerifeyi hayatı
boyunca bir defacık bir saatte veya bir Cuma gününde veya bir ayda bir defa
okursa Allahü teala o kimseyi sorgusuz sualsiz cennete gönderir.Her kimki bu
selevatı Şerifeyi yazıp üzerinde taşırsa bütün korktuğu şeylerden emin
olur.Cebrail (a.s.) Peygamber efendimize (s.a.v.) müjdeleyerek “ Bu selevatı
Şerifeyi hayatı boyunca okuyan kimse kıyamet günün yüzü ay gibi parlak olarak
mahşere çıkar ve insanlar hayrette kalıp; Bu bir peygambermidir? Yoksa
melekmi? Diye sorarlar” Ayrıca bu selevatı şerifede ismi azam olduğunu Cebrail
(a.s.)dan rivayet ederler.
Bu selevatı Şerifenin hasenatını saymakla bitmez.Birde
ölenleri kabir azabından korur.Bu Selevatı Şerifeyi okuyan kimseye Resul-u
Ekrem kıyamet günün şefaatçi olurken bu selevatı şerifeyi bilipte ve yanında
olupta başka mümin kardeşlerine vermeyen kimseyi şefaatinden mahrum bırakacağını bildiriyor.
GÜNAHLARI BİRİKENE SIKINTI GELİR
BİR AYET
"Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur; üstelik O bir çoğunu da affetmektedir." (Şûrâ 42:30)
BİR HADİS
"Kulum, bana en iyi farz ibadetlerle yaklaşır. Nâfile ibadetlerle bu yakınlaşmasını sürdürür. Nihayet ben onu severim. Sevince de (adeta) onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden ne isterse mutlaka veririm, bana sığınırsa, onu kesinlikle korurum." (Buhari Rikak 58)
BİR SÖZ
"İster bollukta olsun isterse darlıkta Rabb'imin hakkımdaki tüm takdirlerine gönülden razı olurum.
Bolluk verince memnun olup darlık verince şikâyete yönelmek gibi bir yanlıştan da yine Rabb'imin korumasına sığınırım." (Hz. Ömer ra)
BİR KELİME
Yakin: Bilginin kesin olması hali. Şüphe götürmeyen iman...
"Başınıza gelen her musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınızın sonucudur; üstelik O bir çoğunu da affetmektedir." (Şûrâ 42:30)
BİR HADİS
"Kulum, bana en iyi farz ibadetlerle yaklaşır. Nâfile ibadetlerle bu yakınlaşmasını sürdürür. Nihayet ben onu severim. Sevince de (adeta) onun işiten kulağı, gören gözü, tutan eli ve yürüyen ayağı olurum. Benden ne isterse mutlaka veririm, bana sığınırsa, onu kesinlikle korurum." (Buhari Rikak 58)
BİR SÖZ
"İster bollukta olsun isterse darlıkta Rabb'imin hakkımdaki tüm takdirlerine gönülden razı olurum.
Bolluk verince memnun olup darlık verince şikâyete yönelmek gibi bir yanlıştan da yine Rabb'imin korumasına sığınırım." (Hz. Ömer ra)
BİR KELİME
Yakin: Bilginin kesin olması hali. Şüphe götürmeyen iman...
FAYDALI DOKUZ ŞEY
Karga ve papağan çirkin yaratılmıştır. Papağan itiraz eder ve güzelleşir. Ama karga Yaradan'ın rızasından memnun kalır. Bugün papağan kafeste, karga ise özgür...
Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazsın.
O halde…
Hiç bir zaman Yaradan'a deme "Neden!!!?"
..9 şey günlük hayatında sana fayda verir:
1/ تريد السعاده = صل الصلاة في وقتها.
1/Mutluluk istiyorsan: Namazı vaktinde kıl.
2/ تريد نور الوجه = بقيام الليل.
2/ Yüzünde nur istiyorsan:
Teheccüde kalk.
3/ تريد الطمئنينة = عليك بترتيل القرآن.
3/Huzur istiyorsan:
Kur'anı ağır ağır oku.
4/ تريد الصحه = عليك بالصيام.
4/Sıhhat istiyorsan:
Oruç tut.
5/ تريد الفرج = لازم الإستغفار.
5/Mutluluk istiyorsan:
İstiğfar devam et.
6/ تريد زوال الهم = لازم
الدعاء.
6/Üzüntüsüz olmak istiyorsan:
Dua'ya devam et.
7/ تريد زوال الشده = قل لاحول ولا قوة إلا بالله
7/Şiddetin yok olmasını istiyorsan:
La havle ve lâ guvvete illa billahi de.
8/ تريد البركه = صل على النبي واله الطيبين الطاهرين.
8/Bereket istiyorsan:
Peygamber sav ve O'nun temiz pak ehline salavat getir.
9/ تريد حسنات بدون تعب =
لاتحتفظ بها أرسلها لينتفع بها كل الاحبه
سبحان الله
من كان مع ﺂلله كان ﺂلله معه
ومن كان يحب ﺂلله كان ﺂلـله يحبه
9/Yorulmadan iyilik yapmak istiyorsan:
Bu mesajı saklama sevdiklerin istifade etsin.
Kim Allah cc ile olursa Allah cc O'nunla beraberdir.
Kim Allah'ı cc severse Allah cc O'nu sever.
هل تعلِم :
عند قرآءة آية الكرسي بعد كل صلآة
يbbصبح بينك وبين الجنه الموت فقط
تذكير :لا تكتم علماً خيراً تجزى به
Bilirmisin:
Ayetelkürsiyi namazdan sonra okursan seninle Cennet arasında sadece ölüm vardır.
Not:Hayırla ödüllendirileceğin hiç bir ilmi gizleme.
ً🌏اجعلوها تلف العالم🌏
🍀Bu bilgi dünyayı dolaşsın
Her hadisenin arkasında öyle bir hikmet vardır ki belki sen hiç bir zaman anlayamazsın.
O halde…
Hiç bir zaman Yaradan'a deme "Neden!!!?"
..9 şey günlük hayatında sana fayda verir:
1/ تريد السعاده = صل الصلاة في وقتها.
1/Mutluluk istiyorsan: Namazı vaktinde kıl.
2/ تريد نور الوجه = بقيام الليل.
2/ Yüzünde nur istiyorsan:
Teheccüde kalk.
3/ تريد الطمئنينة = عليك بترتيل القرآن.
3/Huzur istiyorsan:
Kur'anı ağır ağır oku.
4/ تريد الصحه = عليك بالصيام.
4/Sıhhat istiyorsan:
Oruç tut.
5/ تريد الفرج = لازم الإستغفار.
5/Mutluluk istiyorsan:
İstiğfar devam et.
6/ تريد زوال الهم = لازم
الدعاء.
6/Üzüntüsüz olmak istiyorsan:
Dua'ya devam et.
7/ تريد زوال الشده = قل لاحول ولا قوة إلا بالله
7/Şiddetin yok olmasını istiyorsan:
La havle ve lâ guvvete illa billahi de.
8/ تريد البركه = صل على النبي واله الطيبين الطاهرين.
8/Bereket istiyorsan:
Peygamber sav ve O'nun temiz pak ehline salavat getir.
9/ تريد حسنات بدون تعب =
لاتحتفظ بها أرسلها لينتفع بها كل الاحبه
سبحان الله
من كان مع ﺂلله كان ﺂلله معه
ومن كان يحب ﺂلله كان ﺂلـله يحبه
9/Yorulmadan iyilik yapmak istiyorsan:
Bu mesajı saklama sevdiklerin istifade etsin.
Kim Allah cc ile olursa Allah cc O'nunla beraberdir.
Kim Allah'ı cc severse Allah cc O'nu sever.
هل تعلِم :
عند قرآءة آية الكرسي بعد كل صلآة
يbbصبح بينك وبين الجنه الموت فقط
تذكير :لا تكتم علماً خيراً تجزى به
Bilirmisin:
Ayetelkürsiyi namazdan sonra okursan seninle Cennet arasında sadece ölüm vardır.
Not:Hayırla ödüllendirileceğin hiç bir ilmi gizleme.
ً🌏اجعلوها تلف العالم🌏
🍀Bu bilgi dünyayı dolaşsın
5 Nisan 2017 Çarşamba
ALLAH'A KUL OLMAK
ALLAH'A C.C KUL OLMAK
BİR AYET
"Ve Rabbiniz şöyle buyurur: Bana dua edin ki ben de kabul edeyim! Bana kulluk yapmayı kendisine yediremeyenler, rezil rüsva olarak cehenneme girecekler." (Mü’min-60)
BİR HADİS
Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü"min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.
Bir SÖZ
"Sahabeye temizlik denince istiğfarı, güzel ahlakı, takvayı anlardı. Siz ise elbise temizliği, ev temizliği anlıyorsunuz!" (Muhyiddin el Arabi)
Bir KELİME
Hidayet: iman eden kulun kalbine Allahin ilka ettigi nurdur.
BİR AYET
"Ve Rabbiniz şöyle buyurur: Bana dua edin ki ben de kabul edeyim! Bana kulluk yapmayı kendisine yediremeyenler, rezil rüsva olarak cehenneme girecekler." (Mü’min-60)
BİR HADİS
Hiçbiriniz kendisi için istediğini (mü"min) kardeşi için istemedikçe (gerçek) iman etmiş olamaz.
Bir SÖZ
"Sahabeye temizlik denince istiğfarı, güzel ahlakı, takvayı anlardı. Siz ise elbise temizliği, ev temizliği anlıyorsunuz!" (Muhyiddin el Arabi)
Bir KELİME
Hidayet: iman eden kulun kalbine Allahin ilka ettigi nurdur.
4 Nisan 2017 Salı
VATANIMIZI KORUYALIM
VATANIMIZI KORUYALIM
Sokağa dökmek için son kozlarını oynuyorlar. Müslüman dünyasını yok ediyorlar, bahanelerle sokağa döküp, 3'e, 4'e bölüyorlar. Bir daha doğrulamaz hale getiriyorlar.
Uyanık olalım Allah rızası için. Koltuk davası oyunu, kafirin oyunu, kullanacak aptal arıyorlar, bizleri birbirimize düşürmek için.
Partiler gelir geçer, milletimiz bölünürse bir araya getirmezler, yavrularımızın geleceğini düşünelim, el ele verilim.
VATANIMIZ İÇİN DUA EDELİM; PEYGAMBERİMİZ (SAV) HÜRMETİNE, ATALARIMIZ HÜRMETİNE, ONCA ŞEHİDİN KANI HÜRMETİNE:
ALLAH'IM! Vatanımızı, milletimizi, devletimizi; içteki dıştaki düşmanların şerrinden, tuzaklarından, koltuk davası için yıkmaya çalışanların şerrinden, tuzaklarından, bilmediğimizi gören Bilen, hesabı bütün hesapların üstünde olan ALLAH'IM (c.c) dirliğimizi, düzenimizi, var olan her-şeyimizi SANA emanet ettik. Amin
Vatanımızın düşmanlarını sevindirme! Bütün Müslüman dünyasına af ve afiyet, iman selameti ver. Amin
Sokağa dökmek için son kozlarını oynuyorlar. Müslüman dünyasını yok ediyorlar, bahanelerle sokağa döküp, 3'e, 4'e bölüyorlar. Bir daha doğrulamaz hale getiriyorlar.
Uyanık olalım Allah rızası için. Koltuk davası oyunu, kafirin oyunu, kullanacak aptal arıyorlar, bizleri birbirimize düşürmek için.
Partiler gelir geçer, milletimiz bölünürse bir araya getirmezler, yavrularımızın geleceğini düşünelim, el ele verilim.
VATANIMIZ İÇİN DUA EDELİM; PEYGAMBERİMİZ (SAV) HÜRMETİNE, ATALARIMIZ HÜRMETİNE, ONCA ŞEHİDİN KANI HÜRMETİNE:
ALLAH'IM! Vatanımızı, milletimizi, devletimizi; içteki dıştaki düşmanların şerrinden, tuzaklarından, koltuk davası için yıkmaya çalışanların şerrinden, tuzaklarından, bilmediğimizi gören Bilen, hesabı bütün hesapların üstünde olan ALLAH'IM (c.c) dirliğimizi, düzenimizi, var olan her-şeyimizi SANA emanet ettik. Amin
Vatanımızın düşmanlarını sevindirme! Bütün Müslüman dünyasına af ve afiyet, iman selameti ver. Amin
KURAN DAN KİŞİSEL GELİŞİME VURGULAR
Kur'an-ı Kerîm'de kişisel gelişim ayetlerinden bazıları:
*İsra 37:* Kibirli olma, alçakgönüllü davran!
*Müddesir 1-5*: Kendini fazla abartma!
*Tekvir 25-27:* Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma!
*Bakara 156:* Çaresizlik tuzağına düşme! Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma!
*Beled 5-6:* Her şeye hâkim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme!
*Hücûrat 10:* Büyüklük kompleksine kapılıp insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma!
*Muhammed 7:* İyiliği karşılık beklemeden yap!
*Rum 21:* Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster!
*Vakıa 83-87:* Ölümden korkmak yerine ölüm gerçeğiyle yüzleş!
*Bakara 263:* Yaptığın iyilikleri unut! Anlatarak onları kıymetsizleştirme!
*Furkan 63:* Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine öfkenin dinmesini bekle!
*İnşirah 1-3:* Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur! İhtirasını törpüle!
*Maun 4-5:* Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma! Söyleyeceklerini iyi tart!
*Mücadele 7:* Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma!
*Rahman 7-9:* Çıkarcı olma! Adil davran!
*Tekasür 1-2:* Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme!
*Tevbe 40:* En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma!
*Fatır 19-22:* Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine senden zor durumda olanları görüp rahatla!
*Fecr 27-28:* En sevdiğin şeyleri başkalarıyla paylaşmanın keyfine var!
*Hakka 33-35:* Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için
asla feda etme!
*Haşr 10:* Muhatabına güvenmek istiyorsan önce sen güvenilir ol!
*Kalem 1-2:* Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma!Gücünü insanların yararına kullan!
*Münafikûn 4:* Bencil olma, tebrik etmeyi bil!
*Saff 2:* Yalandan uzak dur!
*Yusuf 32-33:* Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin hayatını esir almasına izin verme!
*Ankebut 41:* İyi bir dostun paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma!
*Âl-i İmran 92:* İyilik yapma arzunu şarta bağlama! Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma!
*En'am 50:* Önyargılarla hayatı kendine zehir etme!
*En'am 60:* Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler hayatının kâbusu olmasın!
*Felak 1-5:* Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç!
*Hacc 46:* Kendini hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullanma!
*İbrahim 42:* Merhametli olmaktan asla vazgeçme!
*İsra 23:* Anne ve babana ‘off' bile deme!
*Nisa 149:* Kendini sürekli övmekten uzak dur!
*Yunus 12:* Vazgeçilmez olmadığını kabul et!
*Enfal 56:* Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma!
*Furkan 43:* Heveslerini kendine ilah edinme!
*Necm 3:* İnanma duygunu diri tut!
*İsra 37:* Kibirli olma, alçakgönüllü davran!
*Müddesir 1-5*: Kendini fazla abartma!
*Tekvir 25-27:* Her şeyin üstesinden gelemeyeceğini asla unutma!
*Bakara 156:* Çaresizlik tuzağına düşme! Her zaman bir umut ışığı olduğunu aklından çıkarma!
*Beled 5-6:* Her şeye hâkim olmak için uğraşıp hayatı yaşanmaz hale çevirme!
*Hücûrat 10:* Büyüklük kompleksine kapılıp insanları ezerek arkadaşlarını kendinden uzaklaştırma!
*Muhammed 7:* İyiliği karşılık beklemeden yap!
*Rum 21:* Tek başına mutlu olunamayacağını bil. Çevrenin mutluluğu için gayret göster!
*Vakıa 83-87:* Ölümden korkmak yerine ölüm gerçeğiyle yüzleş!
*Bakara 263:* Yaptığın iyilikleri unut! Anlatarak onları kıymetsizleştirme!
*Furkan 63:* Sana yapılan kötülüğün karşılığını vermek yerine öfkenin dinmesini bekle!
*İnşirah 1-3:* Seni huzursuz edecek işlerden uzak dur! İhtirasını törpüle!
*Maun 4-5:* Eleştirinin keskin bir bıçak olduğunu unutma! Söyleyeceklerini iyi tart!
*Mücadele 7:* Hiçbir sırrın sonsuza kadar gizli kalamayacağını unutma!
*Rahman 7-9:* Çıkarcı olma! Adil davran!
*Tekasür 1-2:* Kibrine yenilip hep daha fazlasını isteyerek hayatını zehir etme!
*Tevbe 40:* En zor zamanda bile kesinlikle ümitsizliğe kapılma!
*Fatır 19-22:* Senden iyi durumda olanlara bakıp üzüleceğine senden zor durumda olanları görüp rahatla!
*Fecr 27-28:* En sevdiğin şeyleri başkalarıyla paylaşmanın keyfine var!
*Hakka 33-35:* Hayatının vazgeçilmezleri olsun. Onları küçük çıkarlar için
asla feda etme!
*Haşr 10:* Muhatabına güvenmek istiyorsan önce sen güvenilir ol!
*Kalem 1-2:* Yazdıklarının ve yaptıklarının peşini bırakmayacağını unutma!Gücünü insanların yararına kullan!
*Münafikûn 4:* Bencil olma, tebrik etmeyi bil!
*Saff 2:* Yalandan uzak dur!
*Yusuf 32-33:* Modern hayatın çarpıklaştırdığı kadın-erkek ilişkilerinin hayatını esir almasına izin verme!
*Ankebut 41:* İyi bir dostun paha biçilmez olduğunu aklından çıkarma!
*Âl-i İmran 92:* İyilik yapma arzunu şarta bağlama! Vermek almaktan daha büyük bir ihtiyaçtır, asla unutma!
*En'am 50:* Önyargılarla hayatı kendine zehir etme!
*En'am 60:* Bildiklerinle açıklayamadığın şeyler hayatının kâbusu olmasın!
*Felak 1-5:* Korkuların tutsağı olarak yaşamaktan vazgeç!
*Hacc 46:* Kendini hep daha iyiye ulaşmak zorunda olduğuna koşullanma!
*İbrahim 42:* Merhametli olmaktan asla vazgeçme!
*İsra 23:* Anne ve babana ‘off' bile deme!
*Nisa 149:* Kendini sürekli övmekten uzak dur!
*Yunus 12:* Vazgeçilmez olmadığını kabul et!
*Enfal 56:* Sözünüzde durmamanın utanç verici olduğunu aklından çıkarma!
*Furkan 43:* Heveslerini kendine ilah edinme!
*Necm 3:* İnanma duygunu diri tut!
3 Nisan 2017 Pazartesi
SESSİZ DUA
BİR AYET
"Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma!" (A'raf, 7/205)
Resûl-ü Ekrem (SAV) Efendimiz, bütün müslümanlara şöyle buyurmuştur:
BİR HADİS
“Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin.
Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun.
Sırtındaki yükünü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp.
Amelinde ihlaslı ol, zira her şeyi görüp gözeten ve hakkıyla değerlendiren Rabb’in, senin yapıp ettiklerinden de haberdârdır.”
BİR SÖZ
"Daima ihsan bulmak isteyen,
her şeyi hayra yormalı." (Hz. Ali)
BİR DUA
"Allah’ım! Kötü ahlâktan, nefsânî arzulardan, kötü işlerden ve ayıp şeylerden beni uzaklaştır."
"Rabbini, içinden yalvararak ve korkarak, yüksek olmayan bir sesle sabah-akşam zikret ve gafillerden olma!" (A'raf, 7/205)
Resûl-ü Ekrem (SAV) Efendimiz, bütün müslümanlara şöyle buyurmuştur:
BİR HADİS
“Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin.
Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun.
Sırtındaki yükünü hafif tut, çünkü tırmanacağın yokuş sarp mı sarp.
Amelinde ihlaslı ol, zira her şeyi görüp gözeten ve hakkıyla değerlendiren Rabb’in, senin yapıp ettiklerinden de haberdârdır.”
BİR SÖZ
"Daima ihsan bulmak isteyen,
her şeyi hayra yormalı." (Hz. Ali)
BİR DUA
"Allah’ım! Kötü ahlâktan, nefsânî arzulardan, kötü işlerden ve ayıp şeylerden beni uzaklaştır."
YÜZÜNE KARŞI ÖVMEK
BİRİNİ ÖVMEK
Aşırı övmek ve övünmek dinimizde yasaklanmıştır. Sebepleri:
1- Övgü, övülen kişiyi kibre sokar, kendini beğendirir. Bunlar da insanı helak eder.
2- Kişi hayırla övüldüğü zaman sevinir, tembelleşir ve kendi nefsinden memnun olur.
Peygamberimiz ( sav ) " Kardeşini yüzüne karşı övdüğün zaman, sanki boğazına keskin bıçağı çekmiş olursun." ( Abdullah B Mübarek, Yahya b Cabir )buyurmuştur.
Övüldüğünde nefsini hesaba çekersen kurtulursun. Yoksa şeytan aldatır.
PEYGAMBERİMİZ ( SAV ) " Övenlerin yüzlerine toprak saçın" ( Müslim, Zühd, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace ) buyurmuştur.
Hz Ali ( r.a ) övüldüğü zaman şöyle derdi: " Allah'ım kullarının bilmediği günahlarımı bağışla, onların söyledikleriyle de beni cezalandırma. Beni onların zannettiklerinden daha hayırlı eyle."
Biri kendini övünce; kendi eksiklerini düşünmeli, hatalarını hatırlamalıdır. Öven kişiye engel olmalı, övgüden hoşlanmadığını söylemelidir.
Salih zatlardan biri övüldüğü zaman şöyle demiştir: " Allah'ım! Bunlar beni tanımıyorlar; beni gerçek olarak Sen tanıyorsun."
Aşırı övmek ve övünmek dinimizde yasaklanmıştır. Sebepleri:
1- Övgü, övülen kişiyi kibre sokar, kendini beğendirir. Bunlar da insanı helak eder.
2- Kişi hayırla övüldüğü zaman sevinir, tembelleşir ve kendi nefsinden memnun olur.
Peygamberimiz ( sav ) " Kardeşini yüzüne karşı övdüğün zaman, sanki boğazına keskin bıçağı çekmiş olursun." ( Abdullah B Mübarek, Yahya b Cabir )buyurmuştur.
Övüldüğünde nefsini hesaba çekersen kurtulursun. Yoksa şeytan aldatır.
PEYGAMBERİMİZ ( SAV ) " Övenlerin yüzlerine toprak saçın" ( Müslim, Zühd, Ebu Davud, Tirmizi, İbn Mace ) buyurmuştur.
Hz Ali ( r.a ) övüldüğü zaman şöyle derdi: " Allah'ım kullarının bilmediği günahlarımı bağışla, onların söyledikleriyle de beni cezalandırma. Beni onların zannettiklerinden daha hayırlı eyle."
Biri kendini övünce; kendi eksiklerini düşünmeli, hatalarını hatırlamalıdır. Öven kişiye engel olmalı, övgüden hoşlanmadığını söylemelidir.
Salih zatlardan biri övüldüğü zaman şöyle demiştir: " Allah'ım! Bunlar beni tanımıyorlar; beni gerçek olarak Sen tanıyorsun."
ŞİİR KURAN ÖĞRENEN TEYZEDEN
KUR’AN KURSUNA GİDEN TEYZENİN ŞİİRİ
Kur’an Kursların da kışları hanımlara Kur’an öğretiliyor. Yaşlılar daha çok rağbet etti. Kur’an-ı Kerimi öğrenmeden, okumadan ölmek istemeyen yaşlılar, orta yaşlar ve genç olanlarla kurslar doldu.
Böyle bir teyzemiz kursta Kur’anı öğrenince çok sevinmiş ve şiirler yazmış. Bir tanesini sizile paylaşıyorum.
GEÇ GELEN SAADET
Kur’ani Kerim’i tanımam geç oldu.
Bunca geçen yıllarım hiç oldu.
Allah bilir ancak ne kadar ömrüm kaldı.
Bilir misin nefsim bu elindeki son fırsatı.
Takdiri ilahidir kısmet oldu.
Kur’an kursunda talebe oldu.
Bazen unuttu bazen hatırladı.
Allah’ın yardımıyla karne aldı.
Hocalarımız bizim için yoruluyorlar.
Kur’anı öğretmek için çabalıyorlar.
Bazı zaman dersimiz dini konular.
Ama her gün dersimiz Kur’an’dı.
Konu tecvid kuralları oldu.
Kim kaç tane tecvid buldu.
Doğruyu bulanlar yıldız aldı.
Bulamayanlarsa mahrum kaldı.
Ne zaman ki dersimiz ezber oldu.
Kalblerimiz kuş gibi çırpınıyordu.
Allh’ım yardım etti şükür akılda kaldı.
Çok çalışanlar bu dersi de kurtardı.
Ders arası çay saati oldu.
Nöbetçiler çayları doldurdu.
Hocamın çayı soğudu kaldı.
Çünkü görevi herşeyden kutsaldı.
Nur yüzlü tatlı dilli hocaları,
Güler yüzlü cana yakın bacıları,
Bir köşede oynayan çocukları,
Hiç unutmayacağım kurs yılları.
Kur’an Kursların da kışları hanımlara Kur’an öğretiliyor. Yaşlılar daha çok rağbet etti. Kur’an-ı Kerimi öğrenmeden, okumadan ölmek istemeyen yaşlılar, orta yaşlar ve genç olanlarla kurslar doldu.
Böyle bir teyzemiz kursta Kur’anı öğrenince çok sevinmiş ve şiirler yazmış. Bir tanesini sizile paylaşıyorum.
GEÇ GELEN SAADET
Kur’ani Kerim’i tanımam geç oldu.
Bunca geçen yıllarım hiç oldu.
Allah bilir ancak ne kadar ömrüm kaldı.
Bilir misin nefsim bu elindeki son fırsatı.
Takdiri ilahidir kısmet oldu.
Kur’an kursunda talebe oldu.
Bazen unuttu bazen hatırladı.
Allah’ın yardımıyla karne aldı.
Hocalarımız bizim için yoruluyorlar.
Kur’anı öğretmek için çabalıyorlar.
Bazı zaman dersimiz dini konular.
Ama her gün dersimiz Kur’an’dı.
Konu tecvid kuralları oldu.
Kim kaç tane tecvid buldu.
Doğruyu bulanlar yıldız aldı.
Bulamayanlarsa mahrum kaldı.
Ne zaman ki dersimiz ezber oldu.
Kalblerimiz kuş gibi çırpınıyordu.
Allh’ım yardım etti şükür akılda kaldı.
Çok çalışanlar bu dersi de kurtardı.
Ders arası çay saati oldu.
Nöbetçiler çayları doldurdu.
Hocamın çayı soğudu kaldı.
Çünkü görevi herşeyden kutsaldı.
Nur yüzlü tatlı dilli hocaları,
Güler yüzlü cana yakın bacıları,
Bir köşede oynayan çocukları,
Hiç unutmayacağım kurs yılları.
2 Nisan 2017 Pazar
VATAN SEVGİSİ
İnsanlar dünyada bir yuvaya muhtaç oldukları gibi, millet olarak da bir vatana muhtaçtırlar. Evsiz barksız insanların dünyada huzur içinde yaşayamadıkları gibi, vatansız insanların da huzur ve saadet içinde yaşamaları mümkün değildir.
Büyüklerimiz “ Allah kimseyi dünyada vatansız, ahrette imansız etmesin” demişlerdir.
Peygamberimiz ( sav ) de hiçret ederken devesini Hazvere mevkiinde durdurarak Mekke’ye mahzun mahzun bakmış ve: “ Vallahi sen Allah’ın yarattığı en hayırlı, Allah katında en sevgili olanısın. Senden çıkarılmamış olsaydım çıkmazdım. Bana senden daha güzel, daha sevgili yurt yoktur. Kavmim beni, çıkarmamış olsaydı çıkmaz, senden başka bir yerde yurt yuva tutmazdım.” Demiştir.
Dinimizde de vatanın büyük önemi vardır. Vatan uğrunda ölenlere şehitliğin en yüksek mertebesinin verileceği müjdelenmiştir.
"Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Esaret altında olan milletlere Cuma namazı farz değildir.
Milli mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir; Milletin evlatlarıdır. Milli mücadelede şahsi hırs değil, milli izzeti nefs, gerçek saik olmuştur."
VATAN SEVGİSİNDE ÖLÇÜ Hiç bir şey ölçüsüz olmadığı gibi, Vatan sevgiside ölçüsüz olamaz... • Ölçü, Vatan sevgisi insanı maneviyatını zedelememeli. Vatan sevgisinin imandan olduğu unutulmamalı... • Ölçü, Vatan sevgisi, insanın sağlığını bozacak düzeye gelmemeli... • Ölçü, Vatan sevgisi toplumsal olup, bireysel hareket edilerek Vatana yarar yerine zarar verilmemeli...(Şer güçlerin içinde Vatan sevgisi olan çocukları kullandıkları görüp üzülmekteyiz • Ölçü, Vatan sevgisi insana sevgi ve saygıyı ilke edilmeli. İnsana sevgi ve saygı olmayan Vatan sevgisi kabul edilemez... Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir." "Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.”
İstiklal Marşı şairimiz ne güzel anlatır bu bağımsızlık çabasını! Vatanımız ile milletimizin bir beden ve ruh olduğunu ne güzel anlatır: "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
ALLAH’IM DİNİMİZİ, İMANIMIZI, VATANIMIZI KORU. AMİN
Büyüklerimiz “ Allah kimseyi dünyada vatansız, ahrette imansız etmesin” demişlerdir.
Peygamberimiz ( sav ) de hiçret ederken devesini Hazvere mevkiinde durdurarak Mekke’ye mahzun mahzun bakmış ve: “ Vallahi sen Allah’ın yarattığı en hayırlı, Allah katında en sevgili olanısın. Senden çıkarılmamış olsaydım çıkmazdım. Bana senden daha güzel, daha sevgili yurt yoktur. Kavmim beni, çıkarmamış olsaydı çıkmaz, senden başka bir yerde yurt yuva tutmazdım.” Demiştir.
Dinimizde de vatanın büyük önemi vardır. Vatan uğrunda ölenlere şehitliğin en yüksek mertebesinin verileceği müjdelenmiştir.
"Dünyanın bize hürmet göstermesini istiyorsak, ilk önce biz kendi benliğimize ve milliyetimize bu hürmeti; hissi, fikri ve fiili olarak bütün davranış ve hareketlerimizle gösterelim; bilelim ki milli benliğini bulmayan milletler başka milletlerin avıdır. Esaret altında olan milletlere Cuma namazı farz değildir.
Milli mücadeleyi yapan, doğrudan doğruya milletin kendisidir; Milletin evlatlarıdır. Milli mücadelede şahsi hırs değil, milli izzeti nefs, gerçek saik olmuştur."
VATAN SEVGİSİNDE ÖLÇÜ Hiç bir şey ölçüsüz olmadığı gibi, Vatan sevgiside ölçüsüz olamaz... • Ölçü, Vatan sevgisi insanı maneviyatını zedelememeli. Vatan sevgisinin imandan olduğu unutulmamalı... • Ölçü, Vatan sevgisi, insanın sağlığını bozacak düzeye gelmemeli... • Ölçü, Vatan sevgisi toplumsal olup, bireysel hareket edilerek Vatana yarar yerine zarar verilmemeli...(Şer güçlerin içinde Vatan sevgisi olan çocukları kullandıkları görüp üzülmekteyiz • Ölçü, Vatan sevgisi insana sevgi ve saygıyı ilke edilmeli. İnsana sevgi ve saygı olmayan Vatan sevgisi kabul edilemez... Türk milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir." "Yurt sevgisi ona hizmetle ölçülür.”
İstiklal Marşı şairimiz ne güzel anlatır bu bağımsızlık çabasını! Vatanımız ile milletimizin bir beden ve ruh olduğunu ne güzel anlatır: "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda. Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.”
ALLAH’IM DİNİMİZİ, İMANIMIZI, VATANIMIZI KORU. AMİN
NAMAZ DAN SONRA ÇEKİLEN TESBİH
5 DAKİKA DAHA BEKLESİN DÜNYA ..NAMAZDAN SONRA TESBİHİN ÖNEMİ..MUTLAKA OKUYALIM
Aceleyle kılınan namazlar, çekilmeyen tesbihler, edilmeyen dualar… Günlük işlerimizi bahane ederek çoğu zaman namazlarımızı hızlı bir şekilde kılıp ardından tesbihimizi çekmeden, duamızı yapmadan topluyoruz seccademizi. Peki böyle yaparak neler kaybediyoruz farkında mıyız?
Gün içinde dünya telaşına o kadar dalıyoruz ki çoğu zaman farz ibadetlerimizi bile son dakikada yerine getiriyoruz. Hal böyle olunca Allah’ın bize sunduğu birçok bağışlanma fırsatını elimizden kaçırıyoruz. Namaz sonrası tesbih ve dua bu fırsatlardan biri, belki de en önemlisi. Bediüzzaman Said Nursi namaz sonrası çekilen tesbihlerin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu söylüyor. “Namazın manası Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve ta’zim ve şükürdür. Yani, celaline karşı, kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek; hem kemaline karşı, lafzen ve amelen ‘Allahu Ekber’ deyip ta’zim etmek; hem cemaline karşı, kalben ve lisanen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedir.”
Birçok yerde duası ve tesbihi eksik namaz zarfa konduktan sonra yollanmamış mektuba benzetilir. Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte namaz sonrası çekilen tesbihlerin önemini Peygamber Efendimiz (sas) şöyle ifade etmiştir: “Her namazdan sonra kim 33 defa sübhânallah, 33 defa elhamdülillah, 33 defa Allahüekber der, yüze tamamlamak için de Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr derse günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.”
Tesbihin faziletini anlamak için şu rivayet yeterli: Bir gün Ebû Zerr Peygamber Efendimiz’e gelerek “Yâ Rasûlallah! Zenginler cennetin derecelerini, ebedî nimetleri kaptılar. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi cihad ediyorlar, mallarının fazlasını sadaka veriyorlar. Bizimse malımız yok ki, Allah yolunda sadaka olarak verelim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sas), “Ey Ebû Zerr! Sana bir şeyler öğreteceğim, eğer onları yaparsan senden önde olanlara yetişirsin, senden arkada olanlar da sana yetişemez. Ama onlar da aynı şeyleri yaparlarsa, aynı sevabı kazanırlar.” dedi ve “Her namazın ardından, 33 defa ‘sübhânallah’, 33 defa ‘elhamdülillâh’, 33 defa ‘Allâhüekber’, sonra da Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr dersin.” buyurdu.
Çok kısa bir vaktimizi alacak bu namaza veda anı belki de bize affolunuşun kapılarını aralayacak. Sizce de bu fırsatı kaçırmak ahmaklık değil mi?
‘Tesbih ve duasız namaz dört başı mamur bir namaz değildir’
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Atalay konuyu psikolojik açıdan ele alıyor: “Namazdan sonra çekilen tesbihler zikir ibadeti için de önemlidir. Dua ise ibadetin özü ve bir anlamda semeresidir. Psikolojik açıdan şunu söyleyebiliriz ki, zikir ibadet ve ubûdiyette hayati öneme sahiptir. Zikir, Allah sevgisini gönle yerleştirme çabasının en somut yöntemidir. Bu sebepledir ki Kur’an’da mesela ‘çok namaz kılın’ ya da ‘çok oruç tutun’ denmezken ‘Allah’ı çok zikredin’ denir. Elbette ki namaz da bir zikirdir; bununla beraber asıl zikir, yani birinci anlamıyla zikir, dilin “Allah, Sübhanallah, Allahu Ekber” demesidir. Yine psikolojik açıdan dua da bireyin Allah ile kişisel ve özel bir iletişim hali olarak değerlendirilebilir. Namazdan sonra dua yapmayan ve bunu alışkanlık haline getiren insan dini mükellefiyetini yerine getirmiş olsa da Allah ile bu çok özel irtibat ve iletişimden kaçınıyor, metafizik ve manevi bir olgu olarak ‘dua’nın gerektirdiği samimiyet ve tevazu durumuna yükselemiyor demektir. Tesbih ve duasız bir namaz eksik değildir ama dört başı mamur bir namaz da değildir.”
‘Kulluk bilincini artırır’
İlahiyatçı Enes Ergene konunun fıkhi açıdan şart olmadığını ancak kulluk bilincini artırdığını söylüyor: “Meseleye fıkhi açıdan bakarsak namaz sonrası tesbih ve dua namazın şartlarından değil elbette. Ancak yalnızca zahiri sıhhat şatlarına indirgenmiş bir namaz Efendimiz’in namazını ifade etmez diye düşünüyorum. Bir maç bile yalnızca sahada ve doksan dakikada bitmiyor. Ardından saatlerce spor kanallarında üzerine yorumlar yapılıyor, zihinleri meşgul ediyor. Bir maç zihni bu kadar meşgul ederken namaz beş dakikada bitse ne olur? Namaz öncesi ve sonrasında yapılan duaları, okunan evrad, tesbih ve zikirleri böyle değerlendiriyorum. Evrad ve tesbihler bizde namaz duygusunun ve kulluk bilincinin sürekliliğini sağlıyor. Bizi ne kadar namazın manevi ve psikolojik zemininde tutarlarsa o kadar iyidir.”
‘En hayırlı amel Allah’ı zikretmek’
Prof. Dr. Reşat Öngören (İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Kur’an-ı Kerim’deki birçok âyet ve Efendimiz’in söz, davranış ve tavsiyeleri dikkate alındığında insanın mümkün olan her durumda Allah’ı tesbih etmesi ve zikretmesi gerekmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden üstün olduğu ifade edilmiştir. Öte yandan Zümer Suresi’nde Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların açık bir sapıklık içinde oldukları beyan edilmektedir. Hadislerde de zikir ve tesbihin önemine işaret edilmiş, en hayırlı amelin Allah’ı zikretmek olduğu vurgulanmıştır. Bütün bu uyarılardan sonra her vesileyle, namazlardan önce ya da sonra Allah’ı anmanın, tesbih etmenin, kulluğu samimiyet ve muhabbetle icra etmek adına gerekli olduğu ortaya çıkar. Kulluğunu farz ibadetlerin yanı sıra nafileler, dualar, zikirler ve tesbihlerle süslemeyenler imanın tadını alamaz, kulluğun zevkine varamazlar.”
‘Namaz sonrası tesbih ve dua sünnettir’
Prof. Dr. Davut Aydüz (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Selam verip namazdan çıktıktan sonra Allah’ı zikretmek, Peygamber Efendimiz’den öğrendiğimiz duaları yapmak ve günahlarımızın affedilmesi için yalvarmak sünnettir. Peygamber Efendimiz (sas), namazlardan sonra selâm verir vermez değişik dualar okurdu. Resûlullah Efendimiz’in, bu duaların bazılarını farz namazlardan sonra okuduğu, bazılarını da hem farz hem de nâfile namazlardan sonra okuduğu belirtilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sas) farz namazlardan sonra okuduğu dualara bakarak, bazı İslâm âlimleri farzlardan sonra dua etmenin, nâfilelerden sonra dua etmekten daha uygun olacağını söylemişlerdir. Ayrıca namazın arkasından okunan Âyetü’l-Kürsi’nin de önemi büyüktür. Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: Kim farz namazdan sonra Âyetü’l-Kürsî’yi okursa, cennete girmesine ölümden başka bir şey engel olmaz.”
Aceleyle kılınan namazlar, çekilmeyen tesbihler, edilmeyen dualar… Günlük işlerimizi bahane ederek çoğu zaman namazlarımızı hızlı bir şekilde kılıp ardından tesbihimizi çekmeden, duamızı yapmadan topluyoruz seccademizi. Peki böyle yaparak neler kaybediyoruz farkında mıyız?
Gün içinde dünya telaşına o kadar dalıyoruz ki çoğu zaman farz ibadetlerimizi bile son dakikada yerine getiriyoruz. Hal böyle olunca Allah’ın bize sunduğu birçok bağışlanma fırsatını elimizden kaçırıyoruz. Namaz sonrası tesbih ve dua bu fırsatlardan biri, belki de en önemlisi. Bediüzzaman Said Nursi namaz sonrası çekilen tesbihlerin namazın çekirdekleri hükmünde olduğunu söylüyor. “Namazın manası Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve ta’zim ve şükürdür. Yani, celaline karşı, kavlen ve fiilen ‘Sübhanallah’ deyip takdis etmek; hem kemaline karşı, lafzen ve amelen ‘Allahu Ekber’ deyip ta’zim etmek; hem cemaline karşı, kalben ve lisanen ve bedenen ‘Elhamdülillah’ deyip şükretmektir. Demek tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedir.”
Birçok yerde duası ve tesbihi eksik namaz zarfa konduktan sonra yollanmamış mektuba benzetilir. Ebû Hureyre’den rivayet edilen bir hadis-i şerifte namaz sonrası çekilen tesbihlerin önemini Peygamber Efendimiz (sas) şöyle ifade etmiştir: “Her namazdan sonra kim 33 defa sübhânallah, 33 defa elhamdülillah, 33 defa Allahüekber der, yüze tamamlamak için de Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr derse günahları deniz köpüğü kadar çok olsa bile affedilir.”
Tesbihin faziletini anlamak için şu rivayet yeterli: Bir gün Ebû Zerr Peygamber Efendimiz’e gelerek “Yâ Rasûlallah! Zenginler cennetin derecelerini, ebedî nimetleri kaptılar. Çünkü onlar da bizim gibi namaz kılıyorlar, bizim gibi cihad ediyorlar, mallarının fazlasını sadaka veriyorlar. Bizimse malımız yok ki, Allah yolunda sadaka olarak verelim.” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz (sas), “Ey Ebû Zerr! Sana bir şeyler öğreteceğim, eğer onları yaparsan senden önde olanlara yetişirsin, senden arkada olanlar da sana yetişemez. Ama onlar da aynı şeyleri yaparlarsa, aynı sevabı kazanırlar.” dedi ve “Her namazın ardından, 33 defa ‘sübhânallah’, 33 defa ‘elhamdülillâh’, 33 defa ‘Allâhüekber’, sonra da Lâ ilâhe illallâhü vahdehû lâ şerîke leh lehü’l mülkü ve lehü’l hamdü ve hüve alâ külli şey’in kadîr dersin.” buyurdu.
Çok kısa bir vaktimizi alacak bu namaza veda anı belki de bize affolunuşun kapılarını aralayacak. Sizce de bu fırsatı kaçırmak ahmaklık değil mi?
‘Tesbih ve duasız namaz dört başı mamur bir namaz değildir’
İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Mehmet Atalay konuyu psikolojik açıdan ele alıyor: “Namazdan sonra çekilen tesbihler zikir ibadeti için de önemlidir. Dua ise ibadetin özü ve bir anlamda semeresidir. Psikolojik açıdan şunu söyleyebiliriz ki, zikir ibadet ve ubûdiyette hayati öneme sahiptir. Zikir, Allah sevgisini gönle yerleştirme çabasının en somut yöntemidir. Bu sebepledir ki Kur’an’da mesela ‘çok namaz kılın’ ya da ‘çok oruç tutun’ denmezken ‘Allah’ı çok zikredin’ denir. Elbette ki namaz da bir zikirdir; bununla beraber asıl zikir, yani birinci anlamıyla zikir, dilin “Allah, Sübhanallah, Allahu Ekber” demesidir. Yine psikolojik açıdan dua da bireyin Allah ile kişisel ve özel bir iletişim hali olarak değerlendirilebilir. Namazdan sonra dua yapmayan ve bunu alışkanlık haline getiren insan dini mükellefiyetini yerine getirmiş olsa da Allah ile bu çok özel irtibat ve iletişimden kaçınıyor, metafizik ve manevi bir olgu olarak ‘dua’nın gerektirdiği samimiyet ve tevazu durumuna yükselemiyor demektir. Tesbih ve duasız bir namaz eksik değildir ama dört başı mamur bir namaz da değildir.”
‘Kulluk bilincini artırır’
İlahiyatçı Enes Ergene konunun fıkhi açıdan şart olmadığını ancak kulluk bilincini artırdığını söylüyor: “Meseleye fıkhi açıdan bakarsak namaz sonrası tesbih ve dua namazın şartlarından değil elbette. Ancak yalnızca zahiri sıhhat şatlarına indirgenmiş bir namaz Efendimiz’in namazını ifade etmez diye düşünüyorum. Bir maç bile yalnızca sahada ve doksan dakikada bitmiyor. Ardından saatlerce spor kanallarında üzerine yorumlar yapılıyor, zihinleri meşgul ediyor. Bir maç zihni bu kadar meşgul ederken namaz beş dakikada bitse ne olur? Namaz öncesi ve sonrasında yapılan duaları, okunan evrad, tesbih ve zikirleri böyle değerlendiriyorum. Evrad ve tesbihler bizde namaz duygusunun ve kulluk bilincinin sürekliliğini sağlıyor. Bizi ne kadar namazın manevi ve psikolojik zemininde tutarlarsa o kadar iyidir.”
‘En hayırlı amel Allah’ı zikretmek’
Prof. Dr. Reşat Öngören (İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Kur’an-ı Kerim’deki birçok âyet ve Efendimiz’in söz, davranış ve tavsiyeleri dikkate alındığında insanın mümkün olan her durumda Allah’ı tesbih etmesi ve zikretmesi gerekmektedir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’ı anmanın bütün ibadet ve itaatlerden üstün olduğu ifade edilmiştir. Öte yandan Zümer Suresi’nde Allah’ın zikrine karşı kalpleri katı olanların açık bir sapıklık içinde oldukları beyan edilmektedir. Hadislerde de zikir ve tesbihin önemine işaret edilmiş, en hayırlı amelin Allah’ı zikretmek olduğu vurgulanmıştır. Bütün bu uyarılardan sonra her vesileyle, namazlardan önce ya da sonra Allah’ı anmanın, tesbih etmenin, kulluğu samimiyet ve muhabbetle icra etmek adına gerekli olduğu ortaya çıkar. Kulluğunu farz ibadetlerin yanı sıra nafileler, dualar, zikirler ve tesbihlerle süslemeyenler imanın tadını alamaz, kulluğun zevkine varamazlar.”
‘Namaz sonrası tesbih ve dua sünnettir’
Prof. Dr. Davut Aydüz (Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi): “Selam verip namazdan çıktıktan sonra Allah’ı zikretmek, Peygamber Efendimiz’den öğrendiğimiz duaları yapmak ve günahlarımızın affedilmesi için yalvarmak sünnettir. Peygamber Efendimiz (sas), namazlardan sonra selâm verir vermez değişik dualar okurdu. Resûlullah Efendimiz’in, bu duaların bazılarını farz namazlardan sonra okuduğu, bazılarını da hem farz hem de nâfile namazlardan sonra okuduğu belirtilmiştir. Resûl-i Ekrem Efendimiz’in (sas) farz namazlardan sonra okuduğu dualara bakarak, bazı İslâm âlimleri farzlardan sonra dua etmenin, nâfilelerden sonra dua etmekten daha uygun olacağını söylemişlerdir. Ayrıca namazın arkasından okunan Âyetü’l-Kürsi’nin de önemi büyüktür. Peygamber Efendimiz bir hadisinde şöyle buyurmuştur: Kim farz namazdan sonra Âyetü’l-Kürsî’yi okursa, cennete girmesine ölümden başka bir şey engel olmaz.”
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)